5. Bölüm
Nil / Kelebek Ve Mum / 5. Bölüm

5. Bölüm

Nil
nil_ss

Hayatımın geri kalanını hep düşünerek geçirmiştim. Kafamın içinde başka bir insanla yaşamak gibiydi. Zihnim karanlık boş bir oda ve ben orada birini yaşatıyordum.

Gözlerim ormanlık yola kaydı. O yaşadığımız andan sonra ne Aren, ne de ben tekrar konuşmuştuk. Şimdi ise yanımda oturmuş tıpkı benim gibi dışarıya bakıyordu. Beni korumak istediğini söylemişti. Ona bir kez güvendim. Bir daha güvenmek zorundaydım. Araba taş yola girdi demir kapılar sonuna kadar açıldı. Ve sarayı tam karşımızdaydı.

Arabadan indim bir şey söyleme gereği duymadan, beni ilk getirdikleri misafir odasına gittim. Hoş Arende hiç bir şey söylemedi. Ona kızgındım. Hemde çok kızgın. Belki de hiç karşılaşmasaydık bunların hiç biri olmayacaktı. Hayatıma kaldığım yerden devam edebilecektim.

Odaya girdim. Yatağımın yanında eşyalarımı gördüm. Ne zaman getirmişlerdi? Gözlerim odaya o kadar boş bakıyorduki.

Yaşanan şeyleri düşündüm ve içimde büyüyen o top patlamıştı. Elimde duran çantamı yatağa fırlattım. Gözlerimden akan yaşları tutamadım. Hayat acımasızdı. Her şeyi kaybetmiştim, hayat denen bu oyunu ben çocukken kaybetmiştim. İyileşebileceğime dair olan umudum Poyraz hayatıma girene kadar hep vardı. Sonra... o da gitmişti.

Yere oturdum. Ağlayabildiğim kadar çok ağladım. Poyraz için ağladım, çocukluğum için ve geri kalan her şey için. En sonunda yere uzandım bacaklarımı kendime çektim. Hiç olmadığı kadar yalnız hissettim kendimi. Çocukken yalnızlıktan korkardım. Peki ya şimdi? Yarım saat geçmişti. Artık ağlamıyordum. İçimi çekiyordum, kendimi yorgun hissettiğim için gözlerim yavaş yavaş kapandı. Ve kendimi uykuya teslim ettim.

🦋🕯️

Gördüğüm rüyanın etkisiyle, bir anda gözlerimi açıldı. Hava kararmıştı. Etrafta baktım. Üzerimde duran yorgan bir yorgan vardı. Yataktaydım, zihnim saatler öncesine gitti. Yerde ağlayarak uyuyakalmıştım, kim yatağa yatırmıştı beni. Doğruldum, gözlerim yatağımın hemen baş ucunda duran tepsiye kaydı. Tepsinin üzerinde yemek yanında ise bir not ve ilaç vardı.

Notu elime aldım.

"Bir şeyler ye. Ve ilaçlarıda iç lütfen yoksa hasta olacaksın." -Aren

 

Beni o mu yatağa yatırmıştı. Tepsiye uzandım, yemekler soğumuştu. Kim bilir ne zaman getirmişti. Diye düşünürken buldum kendimi.

Karnım kazınıyordu. Çatalı elime aldım ve yemeklerin tadına baktım, lezzetliydi. En sonunda bana içememi söylediği ilaçları da içmeyi ihmal etmedim. Başka bir zaman olsa bana söylenen hiç bir şeyi yapmazdım. Ama hastalanmak gibi bir niyetim yoktu.

Gözlerim pencereye kaydı. Ay tam karşımdaydı, odanın içine süzülüyordu.

Yataktan kalkıp, tepsiyi aldığım yere tekrar bıraktım. Dışarıdan gelen seslere odaklandım, kaşlarımı çattım ve pencereye yaklaştım. Camı açıp, kafamı aşağıya doğru sarkıttım. Bir kaç kişi bahçede oturmuş sohbet ediyorlardı. Ne konuştuklarını duyamıyordum fakat içlerinden birinin Aren olduğunu görmüştüm. Sessizce yanlarında oturmuş önünde yanan ateşe bakıyordu.

Kafası başka bir yerdeydi. Elindeki viskisinden bir yudum aldı. Yanındakiler arkadaşları olmalıydı, kahkahaları buraya kadar gelmişti. Bir süre daha izledim onları. Aren sohbete hiç dahil olmuyordu, onları dinlemediğine bahse vardım. Viskisinden bir yudum daha aldı ve kafasını tam benim pencerem çevirdi. Beni görmüştü. Gözlerim kocaman açıldı. Onun bakışları da değişmişti. Hemen içeri girdim. Penceremi kapattım. Ve kendimi yatağa attım. Bir kaç dakika sonra kapım tıklandı. Kim geldiyse kapıyı açmıştı.

 

"Nil?" Bu Arendi.

 

Onunla şu an konuşmak istemiyordum. Kıpırdamadım uyuduğumu düşünmesini istedim.

 

"Uyuyor musun? Bak bana kızgınsın bunu görebiliyorum. Özür dilerim. Ben böyle bir durumda olmanı asla istemiyorum." Sesi gerçekten üzgündü.

 

"Eğer uyumuyorsan Nil sana bir şey söylemek istiyorum. Benim için önemli bir konu."

 

Hiç bir şey söylemedim. Ne söylemek istiyorsa sonra söyleyebilirdi. Derin bir nefes aldı.

 

"İyi geceler Nil." Ardından kapıyı kapattı.

 

Gözlerim penceredeydi. Ne yapacağımı ya da ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Etrafım tehlikeli insanlarla doluydu. Düşünmekten sıkılmıştım artık, gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.

🦋🕯️

Aradan tam 2 gün geçmişti. Ne ben odadan dışarı çıkmıştım ne de o yanıma gelmişti. Buradaki 3. Günümdü ve ben artık eve dönmek istiyordum. Elimdeki kahvaltı tepsisini kenara koydum. Her öğün için kapıma yemek bırakıyorlardı. Pencereye yaklaştım hava güneşliydi. Yaz mevsimi artık gelmişti. Banyoya doğru ilerledim, aynadan saçlarımı düzelttim. Odama tekrar döndüğümde düşündüğüm tek şey, Arenle konuşup buradan gitmekti.

Şanslıydım ki toplantı iptal edilmişti. Hem burada tutsak olduğumu, hemde laptopumun kırdılığını nasıl izah edebilirdim ki? Geldiğim ilk gün laptopumu yatağa fırlattığım için ekranı mahvolmuştu. Kullanılamaz haldeydi. Odanın kapsına ilerledim. Tedirgindim.

Günler sonra odamdan çıkmıştım. Arenin odasına nasıl gideceğimi biliyordum. Bahçede bir kaç kişi vardı ama ben kimseye görünmek istemedim. Asansörün önünde bir süre bekledim bir öncekine göre biraz daha geç gelmişti. Asansöre ilerledim ardından yukarı çıkmasını bekledim. Labirent gibi bir evdi kim bilir daha neler vardı, keşfedilmeyi bekleyen.

Asansör Arenin odasının önünde durdu. Bu sefer iki kapı da açıktı. Birinin yatak odası olduğunu biliyordum. Fakat diğeri dikkatimi çekmişti. Diğer kapıya yaklaştım. İçeri de konuşan iki kişi olduğunu duydum. Daha da yaklaştım, kapı aralıktı. Konuşanlardan birisi Arendi. Sesinden tanıdım. Diğeri ise bir kadına aitti. Kaşlarımı çattım, sadece onları dinledim.

 

"İyi ki varsın." O kadar içten söylemişti ki kadın.

 

"Saçmalam Lena, senin için değilse kimin için yapacağım." Dedi Aren.

 

Sevgili olabilirler miydi? Şok etkisi yaratmıştı. İçim acıdı. Ama neden? Bu beni ilgilendirmiyordu. O benim için sadece bir yabancıydı. Buradan gittikten sonra onu bir daha görmeyecektim. Evet o benim için tamamen bir yabancıydı.

Kapı aralığından bakmaya çalıştım. Simsiyah saçları gördüm, beline kadar geliyordu. Masanın hemen karşısında oturuyordu. Burası çalışma odasıydı. Kıza odaklandım. Gülümsüyordu, karşısında Aren oturuyordu. Bacak bacak üstüne atmış, ellerini dizlerinde birleştirmişti. Bir dakika o tek taş mıydı? Aren evlenecek miydi?

Derin bir nefes aldım. Kapının kenarından çekildim. Üstüme baktım o kız kadar güzel görünmesem de idare ederdim. Elimi kalırdım ve kapıya tıkladım.

 

"Gel." Dediğini duyduğum an. Yavaşça kapıyı açtım. Görüş açım daha da genişledi. Aren ayakta önündeki kâğıtlarla uğraşıyordu. Gözleri beni buldu. Emin olamadım ama yüzündeki ifade değişmiş gibiydi. Daha sıcak daha samimi bakıyordu. Onu anlayamıyordum.

 

"Nil, gelsene." Elindeki dosyaları kenara bıraktı.

 

Lena denen kızın gözleri beni takip etti. Garipti, çok samimi bakıyordu. Evleneceğim adamın evinde yabancı bir kız görsem bu kadar normal karşılamazdım. Gerçekten çok güzel bir kadındı. İçten içe aralarında bir şey olması moralimi biraz bozsa da Arene olduğumdan daha uzak olacaktım.

 

"Lena bu Nil. Sana bahsetmiştim ya." Eliyle beni gösterdi Aren. Benden mi bahsetmişti? Evleneceği kıza? Bu çocuk tam bir neyse…

Lena büyük bir hevesle kalktı, bana yaklaştı ve elini uzattı tek taş olan elini.

 

"Merhaba Nil. Ben Lena, Aren senden çok bahsetti." Gülümsüyordu. Şaşkındım, hemde çok. Gözlerim tek taşına kaydı. Bende ona karşılık vererek elini tuttum. Gülümseye çalıştım fakat yapamıyordum. Ben buna bu kadar üzülmemeliydim.

 

"Memnun oldum Lena." Diyebildim sadece.

 

Lenanın kaşları çatıldı. Eline baktı, daha sonra bana baktı ve bir şeyi çakmış gibi tekrar bana baktı. Mahçup bir bakıştı. Elini kaldırdı.

 

"Ben evliyim Nil. Merak etme."

Evliler miydi? Oha yok artık amma hızlılar. Arenin parmağında yüzük görmemiştim. Bu nasıl bir ilişkiydi.

 

"Arenle değil." Diyerek ellerini kaldırdı. İçim rahatladı bunu onlara belli etmesemde içimde bir rahatlama oluştu. Tam bir aptalım. İçimden kendime kızdım. Oysa bir sürü de laf ettim çocuğa. Kitabı kapağına göre yargılamamak lazımmış.

 

"Anladım, yani olabilir bu beni ilgilendirmiyor."

 

"İlgilendirmiyor olabilir ama insanlarla ilgili yanlış bilgi edinmemelisin." Dedi Aren ve bana doğru geldi.

 

"Yanlış anlamış olabilirsin Nil, bu yüzden açıklamak istedim." Lena tekrardan oturduğu koltuğa geçti.

 

"Mertle evli, Burak gibi çok yakın olduğum bir kişi." Diyerek açıklama yaptı Aren. Kaşları çatıldı. "Mert demişken Lena, nerede o?"

 

Lena burnundan soldu. "Bana Mert deme Aren. Saatlerdir arıyorum açmıyor." Sinirlenmişti.

 

"Ooo, desene bugün Mertin cenazesi var." Aren resmen dalga geçiyordu. Ama belliydi Mert dene o kişinin başı baya dertteydi.

 

Birden buraya neden geldiğimi hatırladım ve araya girdim. "Ben bir şey konuşmak istiyorum seninle."

Aren bana baktı, söyleceğim şey onun için dünya daki en önemli şeymiş gibi baktı bana. Neden bana böyle bakıyorsun diyebildim içimden. Umut verir gibi. Belki başka şekilde karşılaşsaydık. Ona çoktan aşık olurdum bunu biliyorum. Şu varki o belanın ta kendisiydi. Konuşmak için dudaklarım aralandığında. Bir an da içeri iki kişi girdi. Biri Burak'tı. Diğerini ise tanımıyordum.

Lena gelen kişilere baktı. Tanımadığım kişiyi baştan aşağıya süzdü. Sonra gözlerini devirerek önüne döndü.

 

"Selamın helloo-" Burak beni görünce sustu. Bir anda ciddiyete büründü. Kaşlarımı çattım.

 

"Neredeydiniz Burak. Birileri telefonlarıma cevap vermiyor." İmalı bir tınıyla, yanında ki sanki bir hayaletmiş gibi sadece Burak’a konuşuyordu.

 

"Valla bir iş vardı da ona bakıyorduk Mertle." Dedi Burak.

 

Yanındaki kişi Mert miydi? Yapılı bir vücudu vardı.

Badigartlara benziyordu. Lenaya yaklaştı.

 

"Hayatım aradığını gördüm. Hatta açacaktım da, bu salak Burak bi mallık yaptı onu düzelteyim derken geri dönemedim sana. Anlatacağım her şeyi merak etme." Sonda söylediği şeyleri bana ima ederek söylüyordu. Bana güvenmiyorlardı. Zaten bunu bekleyemezdim. Yabancıydım onlar için benim içinde onlar yabancıydı. Kendi içlerinde bir aileydi.

 

Aralarında çıkan tartışma çok komikti, Lena Merti dövecek gibi bakıyordu. Mert ise Burak’ın kulağından tutmuştu.

“Bırak lan kız var olum odada rezil ediyorsun beni.” Acı çekerek bağırıyordu Burak.

 

“Sen onu karımla aramızdaki tartışmayı çıkarmadan önce düşünecektin. Burak efendi.” Mert çok sert biriydi.

 

Gülümsedim izlemek çok keyifliydi, onlara imrendiğimi fark ettim. Böyle bir dostluğum hiç olmamıştım. Kafamı Arene çevirdim. O an çok tuhaf bir şey oldu daha önce hissetmediğim bir histi bu. Aren beni seyrediyordu. Benim yüzümdeki gülümsemeye takıldı. Bir an da normale döndüm. Bakışlarımı kaçırdım. Ama o kadar güzel bakıyordu ki. Sanki kelimeler anlatmayacağım kadar yetersizdi.

Tekrar baktım ona, bakmaya devam ediyordu. Bu sefer gözlerimi kaçırmadım. Onun gibi cesur baktım. Yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı. Fark etmemiştim o an ama bende ona gülümsemeye başlamıştım. Aradan kaç dakika geçti bilmiyordum. Ama gözler hep konuşurdu.

 

Biri boğazını temizledi. Bakışlarımız gelen ses kaydı. Üçüde bizi izliyordu. Ve hepsi de 32 diş birden gülüyordu. Utandığımı hissettim. Lenanın oturduğu koltukta Burak oturuyordu. Boğazını temizleyen kişi de oydu. Lena bunu yaptığı için omzuna bir tane yapıştırdı. Burak bir eliyle ağzını kapatmış gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Lena ve Mert ayakta durmuş bizi izliyordu.

 

Mert hiç bir tepki vermiyordu. Lena ise o kadar mutlu görünüyordu ki gözlerinin içi parlıyordu.

 

"Şey ıııı-" dedi Burak ve Arenin gözlerinin içine baktı. Nasıl baktıysa Aren, Burak'ın birden yüz ifadesi değişti. "Biz çıkalım o zaman sonra konuşuruz." Diyerek oturduğu yerden aniden kalktı. Ve hızla odadan çıktı.

 

"Sonra görüşürüz Nil." Lena çok tatlıydı.

 

Gülümsedim. "Görüşürüz."

 

Odada sadece ikimiz kalmıştık. Arenin yüzüne bakmadan. Az önce Burak'ın oturduğu koltuğa oturdum. Arende tam karşıma kendi masasına geçti.

 

"Dinliyorum seni Nil." Ellerine önünde bağladı, çok ciddiydi. Sanki az önce bana anlamlı gözlerle bakan kişi o değilmiş gibiydi.

 

"Artık gitmek istiyorum." Pat diye söyledim. Burada daha fazla durup ne yapabilirdim ki.

 

Aren masaya yaklaştı. Dirsekleri masayla buluştu.

"Bak Nil, gitmek istediğini o kadar iyi anlıyorum ki. Söz veriyorum en kısa sürede seni evine Ankara'ya göndereceğim. Bir daha da ne beni ne de o Tankut şerefsizini görmek zorunda kalmayacaksın."

 

"Sen benim nerede yaşadığımı nereden biliyorsun?" Bi kaşımı havaya kaldırdım. Sorgularcasına baktım.

 

Gülümsedi ama daha çok ne kadar salak bu kız der gibi bir gülüştü.

 

"Sence, seni araştırmayacağımımı düşündün gerçekten? Seninle ilgili her bilgiye sahibim Nil."

 

Aptal mısın kızım? Adam mafya, evine kimi aldığını araştıracak tabi.

 

"Her neyse evime gitmek istiyorum, daha fazla burada kalmak istemiyorum."

 

Aren gözlerini yumdu. Sabır çekiyor gibiydi.

 

"Bugün günlerden ne Nil?" Gözlerini açtı bana baktı.

 

Düşünmeye başladım.

"Pazartesi."

 

"Evet Pazar günü için sana uçak bileti aldım. Ankara'ya o zaman döneceksin."

 

İçim kıpır kıpır oldu. Sadece 6 gün daha dayanacaktım. İçimden bir yük kalktı.

 

"Ha bir de sana bir koruma ayarladım. Bu 6 gün içinde ve Ankara'ya vardığın ana kadar seni koruyacak."

 

Düşündüğüm tek şey eve sağ Salim gidecek olmamdı.

 

"Tamam teşekkür ederim." Gülümsedim. Bu sefer o bana gülmedi. Önündeki kâğıtlara odaklandı. Varlığım artık bir hayaletten ibaretti. Geri kalan 6 günü de odada geçirecektim.

Artık burada durmamam gerektiğini anlamıştım. Kapıya doğru yürüdüm.

"Nil bu akşam Tankut bizi ziyarete gelecek, ona göre hazırlan. 1 saat sonra bahçede buluşalım. Rolümüzü iyi oynamamız lazım." Son dediği sözü gözlerimin içine bakar söyledi.

Bölüm : 26.02.2025 09:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...