@nisaxwn
|
Beni tanıdığını söylüyorsun. ama bilmiyorsun ki sana görünen kişinin bende ki ben değilde sende ki senin olduğunu. sen sadece bende istediğin kişiyi gördün.
Ve bende şimdi onu sana verdim...
❄️
Bazen bildiklerini bile bilemediğin bir an gelir ya. işte ben şimdi bildiğim herşeyden sapmıştım. ezberlediğim herşey bir gecede tapa takla olmuştu. ve şimdi ellerim titriyordu korkudan. çünkü korktuğum ne varsa karşımdaydı. geçmiş kapılarını aralamış gözlerini üstüme dikmişti. ama o kapıyı aralayacak kadar cesaretli değildim.
saatlerdir bir evin kocaman salonunda oturuyorduk. o adamlar bizi yaka paça tutup buraya getirmişti. hayır o kıza neden uydum ki. o adamlar onun peşindeydi ama araya bende kaynamıştım. sanki başka derdim yokmuş gibi birde elin mafyalarıyla uğraşıyordum.
"Lanetli biri olduğunu bilseydim yanına bile yaklaşmazdım"diyen kıza gözlerimi devirdim. sürekli konuşuyordu sürekli isyan ediyordu. sanki onu ben buraya getirmiştim."Belalılarına beni bulaştırdığın için benden özür dilemek yerine hakaret mi ediyorsun?"dedim öfkeyle soluyarak. Zaten evin kasvetli renkleri beni yeterince bunaltımıştı. kuyu girilerin hüküm sürdüğü evin tek bir camı bile yoktu. hava aydınlık olmasına rağmen tek bir ışık bile sızmıyordu. ama bütün ışıklar yanıyordu. derin bir nefes alıp verirken. mehili nasıl bulacağımı düşünüyordum. o iyi miydi? bunu bilmiyor oluşum benim için en büyük ceza olmuştu zaten.
Mehili bulup o adamlardan kurtarmam gerekiyordu. bunu nasıl yapacağımı bilmesemde böyle eli boş oturmaktan iyiydi. ama gel gör ki kendimi bir manyaktan kurtarırken bir diğerine yakalanmıştım. normal hayatımda etrafımda sayılı insan varken. şimdi iki düşman edinmiştim. hemde hiç bir suç işlemeden.
Layal yene kendi kendine homurdanıyordu. ama kafam o kadar çok doluydu ki onu takmıyordum. kaçığın tekiydi kendisi! onun yüzünden girdiğim şu hale bak! oturduğum yerde gerginlikten zemini dövmye başladığımda birden bire ellerime bakıp güldüm.
"Ne diye bekletiyorlar ki?"diye mırıldandığımda sinirden ayaklarımı yere vurdum. ben konuşunca layal denen kızın sesi kesilmişti. kesin ondan daha deli olduğum görünce şaşırmıştır. göründüğümün aksine öfkeli sinirli biriydim. gözlerim yeniden elime kayınca çenemi sertçe sıktım." hayır zahmet edip elimizi bile bağlamadınız Bu nasıl iş ya? ne biçim düzen bu böyle! Derhal buraya gelin alçak herifler!"diye bağırdım. sesim evin içinde nerdeyse yankı yaptı. Saçmalıyordum biliyorum ama neden kaçırıp ilgilenmiyorlar! madem kaçırdılar adam gibi ilgileneceklerdi.
Kimseden ses seda çıkmayınca. hormurdanarak önüme döndüm."işsiz herifler"dediğimde. layal koca mavi gözlerini yüzüme dikerek şaşkınca mırıldandı. "Sen gerçektende normal değilsin"dedi şaşkınca. ona bakmadan sadece"Benimle konuşma mümkünse"diyerek kestirip attığımda. gözlerimi yüz ifadesine çevirdim. hala bana baktığını görünce. başımı ne dercesine sallayarak"bana öyle bakmayı kes!"diye çıkıştım bu sefer. hormurdanarak önüne dönünce. öfkeden burnumdan soludum. onunla aynı yeri paylaşmak zaten bir cezaydı. Resmen beni kendine suç ortağı yapmıştı hemde benim haberim yokken.
umutsuzlukla bakışlarım yere kaydığı da. yaşadıklarım canlandı gözlerimin önüne. önce o fırtına ruhlarımızı yuttu. sonra ise o adam bela oldu başımıza. kendim için üzülmüyordum. Evet başıma geleceklerden korkuyorum. Ama mehil heran aklımın ucunda bekliyordu. o benim için öncelikti onu sağ salim evine götürmeliydim. ama belkide çoktan geç kalmışımdır. ben burdayken onlar yegenime zarar verdiyse işte bu sefer kendimi asla affetmem.
Düşününce Bir insanın hayatında hiç mi güzel birşey olmaz mıydı? bir insan daha ne kadar dibe batabilirdi ki? ama ben günden güne daha derine batıyorum. çaresizlikten ağlamak üzere olan gözlerimi kirpiklerimle örtüm. hayır ağlamayacaktım. mehil yoktu ama bu kötü olduğu anlama gelmiyordu.eget ona birşey olsaydı bunu hissederdim. gözlerimde yağmurlar haber verirdi. ya gözlerim eskisi gibi tehlikeyi haber vermezse? hayır hayır bunları düşünmeyeceğim. henüz ağlamak için bir sebebim yok. güçsüzlük benim dünyamda olsa bile. pes edemezdim.
O sırada bir kızın Bağırışı evin içini doldururken. başımı hızla kaldırdım. layal hızla ayağa kalkınca. huzursuzluk yeniden yerini almıştı. kısık soluklarım boğazıma yumru gibi oturduğunda. gözlerim korkuyla sesin geldi ği yere döndü.
o sırada bizi getiren adamlar içeri girince zorla getirdikleri kızı gördüm. siyah saçları yüzünün her yerinde de dağılmıştı elbisesi kirli ve fazla tozluydu. grinin en açık tonuna saklı gözleri bir anda bizi bulunca kaşları hızla çatıldı. adamlar zavvallı kızın çelimsiz bedeni sertçe bize doğru resmen firlattıklarında. kızın acı dolu inleyişi kulaklarımın zarını koparırken. layan sertçe dizlerinin üzerine düşen kızın hemen önünde diz çökerek."Lanet olsun avlis iyi misin"diyince ikisinin birbirlerini tanımaları beni şaşırtmamıştı. resmen çetelerdi!alvis denilen kız dişlerini birbirine bastırarak.
"Vahşi herifler"diye tıslayınca. sızlayarak kolunu sertçe layaldan çekince kızgın bakışlarını ona çevirdi bu sefer. "aptallığın yüzünden girdiğim şu hale bak layal! Tanrı aşkına sadece ortalığı kontrol edecektin Yakalanman şart mıydı?"dedi sinirden önüne donunde sert soluklar aldı. layal ise özgünce bakışlarını kaçırdı. "Sadece onu görüp geri gelecektim gerçekten ama onu görünce durup yardım etmek istedim"gözleriyle beni işaret ettiğinde. avlis denilen kızın öfkeli gri gözleri beni bulunca kaşları şaskınlıkla çatıldı. şaşkınlığı saniyeleri almazken.
"O şey için mi yakalandın? hemde kim olduğunu "dediğinde. kaşlarım öfkeyle çatıldı. sanırım gözlüklerimden söz ediyordu ama neden ilk defa görmüş gibiydi. "yaptığı ilk cihazı gözlerine takan bir deli yüzünden mi burdayım ben şimdi! Tanrı aşkına layal sen daha kendine bil yol çizemezken neyin yardımını yapacaksın? "deyince burnundan sertçe soluyarak ayağa kalktığında. direk önüne dikildim. bu iki kaçık benim burda olduğuma rağmen yüzüme karşı gömüyordu. ama bu kadar öfkeliyken birde onların alay konusu olmaya niyetim yoktu.
"Bana baksana sen! senin arkadaşın yüzünden kaçırıldım ben!"dedim sertçe elimle layal denen kızı işaret ederek. "O kaçık Bana yardım etmedi. aksine onun yüzünden o manyak adam tarafından kaçırıldım"dedim ikisne bakmayı kesip yeniden yerime oturdum."Siz kaçıklar peşinizde ki belayı banada sıçsattınız birde özür dilemek yerine alakam olmayan bir suça dahil mi ediyorsunuz?" ikisine ters ters bakarak saçlarımı geriye doğru savurdum. ikisi sus pus olurken. ellerimi kucağımda birleştirerek"Yeğenimi kaçırdılar onun başına bişey gelirse bundan sizde sorumlusunuz"dediğimde
Layal kaşlarını derince çatarak. mavi gözleri kısarak yeniden bana bakınca elimi ne diye salladım. "yeğenini kim kaçırdı ki?"diyince neden şaşırdıklarını anlamaya çalıştım. ikisinin bakışları üzerimdeyken Sıkıntıyla iç geçirdim. "Ruis hartanus"diye kısıkça konuştuğumda.
"Kul"diye fısıldadı avlis korkuyla yüz ifadesi değişti. i
İkisinin değişmeyen ifadeleri beni dedirgin ederken"onu tanıyor musunuz"diye sordum. adının geçtiği yerde yutkunma ihtiyacı duyuyordum. bilinçsizse ürküyordu kalbim ondan. onun verdiği his çok başkaydı."Ona vuran o kız sensin"dedi aniden şok olmuşcasına yüzüme baktı. herşey bir uğultu gibi kulaklarıma yerleşirken. sertçe yutkundum. o gece o denizin korkunç suları zihnimde bir kabusu uyandırdı. o kabus ve açık kehribar gözlerin sahibi. o an o adamlar yeniden içeri girdi. gözlerim korkuyla onları bulurken.
Aralarında en iri yapılı olanı önümde dikilince kısa bir an gözlerinin içine bakarak hayatımın en büyük hatasını yaptım. gözlerinde ki boşluğu görünce biran buz kestim. dönüp kaldığım yerde beni zorla sürükleyerek cekiştirdiğinde hala az önce neyi gördüğümü sorguladım.
gözlerim yeniden beni çekiştirerek adamın gözlerini bulunca ödüm tam anlamıyla kopmuştu. gözleri yoktu yerinde kocaman bir boşluk vardı. Aman Allahım gözlerini oymuşlar!. kim bir insana böyle birşey yapardı ki. hayır bir kaza olabilirdi. hemen diğer kızları getiren adamlara baktığımda. her birinde ayrı bir dehşet vardı. Layal kendini kurtarmak isterken ben iri gözlerle onu hiç güç harcamayan adama bakıyordum. yüzünün bir yanı yanıktı. bir insana benzemiyordu. Allah'ım nereye düştüm ben! bakışlarım bir diğerine kayınca. avlis denile kızı sürüklemek yerine direk omuzlarına attı. o an adamın korkunç sureti bana dönünce. sol yanağında. bir sembolün işareti vardı. yüzünde zamanın geçiti vardı.
Onu damgalanmışlardı!
Daha fazla bakamayarak gözlerimi çektiğimde. o adamlarda durdu. bizi asansör gibi bir yere koyup alt kata indirdiler. karşımızda taşlarla çevrili bir bölüm çıkınca. korkudan ruhum pençelendi sanki. içerde anlam veremediğim bazı sesleri duydum. bir adamın acı dolu haykırışlarına. kahkahalarla karışıyordu.
Bizi oraya görüyorlardı lanet olsun!. Dirseğimi acımasızca çekiştiren adama döndüğümde"Bizi neden oraya götürüyorsunuz? "dedim kendimi onun iri kollarından kurtarmak isterken. kendimi yormaktan başka hiç birşey yapamıyordum. adam bir robot gibiydi gözleri dahi kırpılmadan dümdüz yürüyordu. hayır önünü gördüğünden bile şühpe ediyordum.
"O patronunuz olacak adi sizi çökmü korkutuyor. "diye bağıran kişi avlis denilen kızdı."Ah kıyamam bu yüzünüzde ki damgalarda onun eserleri mi! İtat ettiğiniz kişi sizi resmen diris yaratıklarına çevirmiş" layal durmadan adama vururken avlis sürekli ağır laflarla adamın dikatini dağıtmaya çalişıyordu. onları sinirlendirmeyi çalışıyordu. tabi adamların bakışları dimdik önlerindeydi. onu duyduklarından bile emin değilim. yüzlerinde en ufak bir mimik haraket etmiyordu. giydikeri kostumun içinde resmen mahşerden kaçmış zebanilare benziyorlardı.
Sonunda adamlar durunca başımı çevirip önüme baktım. devasa taşlı kapı bizim için yavaşça açılınca içerde gördüklerim beni şoka uğrattı. ayaklarım uyuştu. gözlerim yavaşça diğer tarafa çevrilince bu sefer
Mavi gözlere sahip o adamı gördüm. buz mavileri umursamazca üstümdeydi. lakin camların ardında gördüğüm dehşet kanımı dondurdu. mahşer alanı gibiydi. her insana ayrı ceza verilmiş gibi ayrı yerlere koyulmuştu. bu yer tamda bir zindana benziyordu ama çok daha korkunç haliydi. adımladım ilerlemiyordu bedenim tamamen o adamın gücü tarafindan çekiliyordu.
Camekanla hertarafı kapalı alan bir insanın boyutuna göre yapılmıştı. her birinin içinde farkı sisler vardı bir tür zehirli hava gibi onları zehirliyordu. onları resmen birer zombiye dönüştürüyorlardı.
"Buda ne böyle"şaşkınlıkla mırıldanırken adamlar beni öne iteleyerek kolumu sonunda bıraktığında. derin bir nefes verdim. her iki kızda benimle aynı yeri alınca adamlar bizden geride durdular.
Bu yer üst kattan daha karanlıktı. çünkü tam olarak yer altındaydık. bunun düşüncesi bile ürkütüyordu. arzalı ışınlar bir yanıp bir sönerken. Kanımın son damlasına kadar durduğunu hissettim. bu dehşet bana korkudan daha beterine sürüklerken. gözlerim önüme dikilmiş adamı buldu.
parmaklarına geçirdiği zincirleri açıp bir kenara fırlattığında. zincirden çıkan görültülü ses hepimizi korkuttu o adamın duruşu bakışı bile korkutucuydu. avlis bize göre daha cesaretli olacak ki ilk konuşan o oldu."Bizi buraya neden getirdin hard uğra?"dediğinde sakin tutmaya çalıştığı sesi heran çatlak verebilirdi. çünkü görünüşüne bakılırsa öfkeli biriydi. adının hard olduğunu öğrendiğim adam çok sakince.
"Misafir ağırlamayı çok seviyorum ve sizler benim özel misafirlerimsiniz "dedi mavi gözlerinde ki tehlikeli parıltıları görmemek imkansızdı. bu adam manyağın tekiydi. hayır kesinlikle bir ruh hastasıydı. o insanlara bakınca içim acımıştı. gözlerimi bir türlü onlardan çekemiyordum.
"Muhteşem köşkünüzde ağırlanmak gibi bir derdimiz yok bay uğra! bizi buraya neden getirdiğinizi derhal açıklayın! "diyince. hard denilen adam bize doğru yavaş adımlarla yaklaşmaya başlayınca. Avlis'sin tam önünde durunca kızın gözlerine öyle bir baktı ki doğrusu o bakışlar altında taş olsa bile erirdi. "şimdi gözlerime bakarak konuş"baskın sesi karşısında suspus olan kız bir anda şaşkınlığından sıyrılsada bunu kesin beklemiyordu.
"Sizden korkmalı mıyım yane"diye çıkışınca. inatla bizi öldürmenin peşindeydi. biride çıksa süs dese keşke. layal biran avlisin kolundan tutarak çekiştirdiğinde. kızgınlıktan gözü dönen kız kolunu layaldan sertçe çekti. sert bakışları bir uyarı gibi bizi bulunca. korkarak geri çekildik. bu kız bu adama kafa tuttuğuna göre onunda ondan geri kalır bir yanı yok!
Hard denilen adam Mavi gözleri sinsice kısarak. boynunu her iki yana ağırca kutlettince Alayca dudağını kıvırdı."Kesinlikle korkmalısın ufaklık"dedi iri bir adımla aralarında ki mesafeyi sıfıra katlatı. yutkunan kız ise bir robottan farksızdı. enaz onun kadar bizde şaşkınca izliyorduk onları. adam çok sakince boyunun uzun olduğu için sadece başını eğerek avlis denilen kızın kulağına doğru fısıldayarak.
"Bana istediğimi vermediğin sürece nefesim hep ensenizde olacak küçük hanım "keskin sesinde bariz tehlike akıyordu. iri bedeni yanında zayıf bir sarmaşık gibi kalmıştık. istese bir saniyede kolaylıkla kurtulacağı avlardık. çünkü adamın bedeninden kan yerine güç dolaşıyordu sanki. hızla geriye çekilip. kendine bir sandalye çekerek tam karşımızda oturduğunda. tıpkı bir piskopat gibi başını yana eğerek avlise baktı. avlis ise ona bakmak yerine heryere bakıyordu. lakin harf denilen adam bu durumdan hoşnutsuzdu. içimden onun derdi sadece bir taş olmadığını söylüyordu.
çünkü yanında eminim daha zeki adamları vardı. bu işin üstesinden gelecek profesyonel adamları varken neden bu zavallı kızları zorluyordu. aklımda bazı düşünceler geliyorxu a ona bakınca bıraktığı izlenimi tamda karakterine yansıyordu. ama neden bu adam beni korkutmuyordu.
"Şimdi gidin. zira burda bıraktığınız saniyeleri sakın unutmayın."dediğinde başını çevirip bu sefer bize bakınca. açık açık tehtit ediyordu. neyden bahsettiğini bilmeden dinliyordum. "Madem bırakacaktınız neden buraya kadar getirdiniz? bu kadar yol bizi tehtit etmek için mi getirdiniz? "dediğimde. her iki kız bana ters ters bakmaya başladı. mavi gözlü adam ise çok sakince"canım öyle istedi"dedi. ağırca sandayesinden kalkınca başıyla o insanları göstererek"onlara mı özendin yoksa?" diye Alayca sırıtınca yüzüne yumruğumu geçirmek istedim. ama en son yaşadıklarım beni durduruyordu. kendimi kontrol etmezsem başım daha feci belaya girecek! dalgın gözlerim o insanlara kayınca. nedensizce gözlerim sızlıyordu. Geçmiş zihnimi yoklatıp bazı anılar seriyordu gözlerimin önüne.
Onlara her bakışımda o camları yumrukluyorlardı. Bıraksalar bize saldıracak gibi sürekli ellerini bize doğru uzatıyorlardı. tünel gibi bir yerde nerdeyse binlerce insanı tutsak etmişlerdi. hoş onlara insan demeye bin şahit gerekiyor. çünkü yüzlerinde korkuç yaralar vardı. onlar tam olarak zombiye dönüşmüş gibiydi.
Başımı çevirip gözlerimi buz mavilre çevirdim. çenemi dikleşrek bıraktığım soluğu tazelerken"Asıl özendiğim rahatlığınız! bay özgüven yığını!"dedim alaycıl ifadesi biran silindiğinde yerini şaşkınlık aldı. ne sanıyor bu insanlar onlara itat edeceğimi mi? kaç sattir onun sacmalıklarını dinliyerek burda yeterince vakit kaybetmiştim. birde sesiz mi kalacaktım.
"Yerinde olsam kelimeleri mi seçerek harcarım. bilirsin dilden çıkan silah gerçeğinden daha dikat çekicidir geveze kız!"dedi katı bir sesle öyle mi dercesine başımı salladım.
zaten yeterince belaya batmıştım. varsın dahası gelsin. boyu benden uzun olduğu için ona doğru üç adımla aramızda sınırın tehlikeli alanına geçerken bile tereddüt etmedim. gözleri adımlarıma takılınca dudağını yavaşça kıvırarak gözlerime çıkardı. gözleri bile insanı küçük düşürüyordu. ve rahatlığından iyice sinirlenip. parmağımı onun geniş göğsüne doğru sallayarak" tehtitleriniz umrumda değil. ama siz beni buraya suçsuz yere getirdiniz ya. sırf bu yüzden sizi şikayet edeceğim!"diye mırıldandım kendimden emin bir ifadeyle dimdik gözlerinin içine baktım. "Öyle mi dersin" dedi başını omzuna yatırınca. gözlerinde ki ifade soluğumu kesti. korkuyla geri çekildim.
Kanıma neyin bulaştığını bilmiyordum. lakin söylediklerim hiç iyi yere konmamıştı. gözlerimin içine bir bakışı vardı ki resmen geriye doğru sendeledim. dişlerini sıktığını kasılan çenesinden anlarken. "Onları aldığınız yere bırakın"
***
"O bizim liderimiz mi şimdi"diyen layalın sesiyle iyice çıldırdırarak adımlarımı durdurdum. Başıma iş açtıkları yetmemiş gibi birde peşimden geliyorlardı. "malesef ki"diye cevap veren avlisle. öfkeden dişlerimi sıkarak yumruklarımı birbirine kenetledim. arkamı döndüğümde ikiside durunca ayaklarımı yere vurarak onların yanına ilerledim. tam karşılarında durduğumda öfkeli gözlerimi her ikisine diktim. ikisi şaşkınca bana bakmaya devam ederken. "Öncelikle Ben sizin lideriniz falan değilim! ve peşimden gelmeyi bırakın"diye ikisini sertçe uyardığımda. avlis dudağını Alayca bükerek"onun emirleri yerine getirilmediği zamanları görmek istemiyorsan o taşı bulana kadar bizimle kalacaksın"dedi benim aksime o bundan fazla mutluydu. tabi büyük topu bana atacaklardı. nefesimi verip. onlara kendimi işaret ettim. "Beni anlamıyorsunuz. "Dedim Gözlerim dolarken olduğumuz yeri gösterdim sesim dudaklarım titredi. "Şuan nerede olduğumu bile bilmiyorum. emin olun ki sizden daha çaresizim. ve yeğenim"dediğimde sesim kesildi. onlara bakmayı keserek arkamı dönüp hızlıca yürümeye başladığımda. mehil'in bakışları zihnimden sızdı. o gece peşimden gelmeseydi bu olmazdı. O sırada biri beni kolumdan çekerek duedurunca şaşkınca başımı çevirdiğimde. layalın mavi gözleriyle karşılastım. kaşlarım çatıldığında kesik soluklarım buz gibi havaya teslim ettim. "Eğer bizimle gelirsen yeğenini bulmana yardım edeceğiz"diyince çatık kaşlarım dahada çatıldı. burnumu sesizce çekerek kolumu ondan kopardım. "Size neden guveneyim ki?"dedim sonuçta onları tanımıyordum. beni onaylayan avlis layalın önüne geçerek tam karşımda durunca. "Nerden geldiğini bilmiyoruz ama kime bulaştığını iyi tanıyoruz. bu şekilde ve bu kılıkta oraya gidemezsin. seni yakalarlar. eğer yeğenini bulmak istiyorsan bizimle kalmaktan başka çaren yok! "dediğinde gözlerimde anlam veremediğim bir ifade saklıydı. "Senin karşılığın ne olacak peki?"diye sorduğumda.ise hiç düşünmeden"açık olacağım"diye konuya girdi. kısa bir an layalla göz göze geldiklerinde. neyi sakladıklarını anlamaya çalıştım. girileri yeniden bana dönünce."Hedef aynı kişi. yane hard uğranın derdi ruis hartanusu alt etmek. ki bu imkansız. ama biz ona öyle gösterreceğiz. ve senin yeğenini kaçıran kişide Aynı kişi asabi kız"diyerek önümden geçip gitmeye başladığında. Layal omuza dokunarak"gitmeliyiz"dedi sıcak bir tebesumle." burası bizim için fazla tehlikeli birazdan o zombi kılıklı yaratıklar gelirler. ıhh onları hiç sevmiyorum" diyerek avlisin peşinden koşmaya başlayınca. İçimde yeniden bir sıkıntı doğdu. nedensizce ürküyordum burdan. gözlerim hiç tekin gelmeyen sokakları incelerken. sesizlik hakim olan yerde sanki binlerce yaratık saklanıyormuş gibi bir korku basıyordu. zaten karanlık başlı başına korkuydu. Sanırım onlar haklıydı enazından onlarların yanında güvende sayılırdım. enazından mehili bulana kadar onlarların yanında olmam daha mantıklı. Henüz gözden kaybolmayan kızlara baktığımda. sırf onlara yetişmem için yavaş yavaş yürüyorlardı. o kaçıklara katlanmaktan başka çarem olmadığı için. Hızlı adımlarla onların gittiği yöne doğru ilerlemeye başladığımda. hızlıca onlara yetiştiğimde. ikisi memnun ifadelerle bana baktıklarında. "umarım eviniz daha az korkutucudur"diye mırıldandım. Her ikisi gülerken layal alayca "Hard uğranın mekanı kadar olmasada eh işte sayılır"diye göz kırpınca içimden gelmediği halde kıkırdadım. avlis fazla sert biri olsada ikiside fazla sevimliydi. tabi hala ikisini gözüm tutmuyordu. sesiz sokaklarda yürürken. kimselerin dolaşması dikatimi çekmişti. acaba saat kaçtı telefonumda yanımda olmadığı için saatten haberim yoktu. Hiç insanlar geçmediğins gör saat epey geç olmalı. hoş ışıklarda sönük zaten her hangi bir sokak lambasıda yoktu. evlerin tuhaf yapılışı ve hiç bir arabanın olmaması dahada garipti. o deniz bizi başka bir ülkeye kadar sürüklemiş olamaz ya. en fazla Türkiyenin illerinden birindeydik. hoş Türkiye'de böyle korkunç bir şehir var mıydı emin değilim. burası Türkiye'yeden uzak olduğu kadar dünyadanda uzaktı. "Bu sokaklar neden bu kadar boş? ve ışıklar neden yanmıyor?"dedim merakla hala gözlerim etrafta geziniyordu. herşey fazla garipti. kıyafetleri sanki başka dünyaya aitmiş gibiydi. her ne kadar üzerinde durmasamda kafam karışıyordu."önüne dön asabi" avlis diğer yanıma geçerek görüş açımı kapattınca yüzüme baktığında ona dik dik bakarak. "İsmim rewa"dedim. tersleciyi bir tonla. yüzüme bakmadan"sana bulduğum isim daha güzel"diyince gözlerimi devirdim. bu kızla geçinmek çok zor. O sırada farklı bir ses kulaklarıma değindi. Nefesim hızlandığında. hızla dönüp arkama baktığımda. boş kuytu bir karanlık karşıladı beni. aynı ses bir kere daha yakından geldiğinde. "Orda bişey var"diye kekeledim. korku sesime işledi s avlis hızlıca bana dönerken kaşlarını çatarak beline sıkıştırdığı buz hançeri çıkarınca. elinde ki şeye gözlerimi büyüterek baktım. ben daha ne olduğunu anlamadan üstünden pelerini cikarark başımdan geçirdi. ne yaptığına anlam vermeyerek kaşlarım çatıldığında. buna izin vermedi "yüzünü ört" diyince üstüme geçirdiği tuhaf pelerinin şapkasını yüzüme kadar indirrerek yüzümü kapattım. layalda ateş gibi parlayan hançerini çıkarınca. o an öyle bir ses duydum ki korku ruhumu ele geçirdi yutkundum. gözlüklerim puslandı gözlerimin ısısından. pelerinin ardından zorlukla seçtiğim suletleti yüzüme doğru çevrilince. ikisin korku dolu ifadelerini görmek dengemi sarsmıştı. avlis hançerini sıkıca tutup tetikte beklerken. havayı iyice solarak "Onlar burdalar"dedi. Geceye hüküm seren renkler aniden kaybolup yerini kızıl sisler alınca. gözlerim gördüğüne inanamadı. pelerinin şapkasını indirerek. etrafımızda dolanan sislere baktığımda. layalın panikli sesini duydum. "Dirisler"dedi layal ne olduğunu bilmediğim halde ruhuma ağır ağır dökülen korkular gözlerimde ki yaşları yansıdı. gözlerimde ki yaşlar durunca. artık tam anlamıyla tehlikenin kollarında olduğumuzu biliyordum. çünkü gözlerim de ki yaşlar beni tehlikeye karşı uyarıyordu.
BÖLÜM SONU...
Evet bu bölüm biraz aksiyonlu geçti. ama gelecek bölüm için daha fazlasını planlıyorum.
Şimdilik görüşmek üzere kendinize iyi bakın. oy atıp yorum yapmayı unutmayın sakın...
|
0% |