Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9.BÖLÜM PASLI BİR GEÇMİS

@nisaxwn

Güneşten çok ıssız bir diyardı göğün kuşlara özgürlüğü yasasakladığı bu şehir. karın tanalerini yerleştirdiği bir gökyüzüydü. Karın soğukluğu yanlızca bedenleri değil en değerlilerin bağlarını bile soğutup uzaklaştırmıştı. Kar acımasız ve bencildi. ve böylelikle kendi bencilliğiyle Bir çok kişinin kalbinde yanlızca kendisini var etti. Öyle ki bazılarının nefesi bile soğudu. O kişiler yaşarken isimleri ölülerle anılan kişilerdi. Soğuk bedenlerinde iz bırakırken hissizlik duygularına damga vurdu. ve böylelikle onların ruhları lanetlendi soğuğa. ve Lanetleri yaşadıkları şehirlerine sıçradı. onlara göre bu şehir lanetliydi. Lakin bu şehir yasaklamamıştı mevsimleri. zira asıl Lanetleri kapllerinde ki kötülüğün bedeliydi.

 

❄️

 

soğuyan sadece onların ruhları duyguları değildi. onların gözleri bile soğuk bakardı. ölümsüz ruhlarına sonsuz bir yaşam verilmişti. ve bundan çokça memnun olanlar kalplerinde kötülüğü taşıyanlardandı. çünkü onlar üşümezdi. onların neftetleri bedenlerini ısıtıyordu. Ama hala üşüyen ölüler vardı.

 

Onlar ölüp yeniden dirilmişlerdi. ve onlara liderlik eden ise soğuk bir ateşti. onun sahip olduğu güç normal bir ateşten değildi. İsmini anmaya korkanlar kul derlerdi. Zira kimse kulun öfkesini üstüne almaya cesaret edemezdi.

 

Ruis hartanus gözlerin sislerin kapladığı gökyüzünde gezdirdi. yürüdüğü bölge olması gereken sakinlikteydi. zira sırf o sokaklardan geçtiği için ölüler korkup saklanmıştı. ruis hartanus memnunca dudağını kıvırarak. iri adımlarıyla ilerlemeye devam etti. kar şehri hükmü altına almıştı. etrafında sağlam tek ev bile kalmamıştı. buna rağmen o yıkık evlerin duvarlarına sığınmıştı ölüler. ruis hartanus bencildi. bencilliği yüzünden rewa halkı tarihten silinmişti. onları sevmiyordu. Sırf bu yüzden sau raw şehri şimdi sadece sau diye adlandırılıyordu. bu durum onun acımasız kalbinde ki nefreti bitiremiyordu. hala öfkeliydi hala onlardan nefret ediyordu ruis hartanus.

 

Sağ elinde ki eldevini çıkmak için tenini ısıtıp karıncalandırırken. Yurah yene ne edip ne yapıp yene kendisini ona bulaştırmayı başarmıştı. Bu durumda kendisine güzel bir ders vermekten zarar yoktu. Dudağının sol köşesi taşığı öfkenin sinyalleriyle yükarı çekildiginde. Gözleri karşısında ki harabeden farksız enkaz olan binanın dışını izledi. Yüzünü buruşturarak kapı eşiğinden geçerken. soluklarına ağır rutubet kokuları ilişti. dolaştığı yerler fazla ve rutubetliydi. İçerisinin rutubetli kokusu aldığında içinden yuraha küfürler saydırarak tozla kaplı merdivenlere ilerledi. Gözleri kirli duvarlara iliştiğinde homurdanarak. "Sana verdiğim onca ev varken bu köpeğin bile işemeyeceği kadar igrenç yerde ne halt yiyorsun."diyerek

 

Basamakların sonuna kadar gözlerini hiç etrafta gezdirmeden çıkmaya başladı. Bir an önce o serseriyi bulup hesap sormalıydı. Teras katına çıktığında saçlarını asice savuran rüzgara sırtını dönüp gelme nedeninin asıl sebebi olan kişiye baktı. Dişlerini birbine bastırıp ağzının içinde işkence ederek aralarında ki mesafeyi büyük bir adımla kapattı.

 

Yurah ruisin gelişinden bihaber elleri cebinde ölülerin yaşadığı sefaleti öfkeyle izliyordu. Aynı şekilde oda onu izlemekte olan adama öfkeliydi. Cebinde ki elleri yumruk şeklini alırken bir an izlenmenin verdiği hisle başını çevirip omzunun üstünden arkasına baktı. Yüzünde ki öfkenin ifadesi saniyede dalgalanarak şaşkınlığı alırken. Bedenini tamanen ruis'e döndürdü. Yurah'ın yüzünde alaylı bir ifade kendini belli ederek gözlerine ve ifadesine yansıdı. Ruis ise tam tersi adeta öfkeden gözlerinden ateşler fışkırıyordu. sarı hareleri ölümün rengini taşırcasına sönük küleri yeniden alevlendiriyordu. Yurah bu öfkesinin sebebini elbette biliyordu. bu öfkeli halinden keyif alarak sırıttı karşısında.

 

Aralarında bir ömrün sessizliği devam ediyordu. İkisi de suskunluğu seçmişti. Bilakis konuşacak bir şeyleri yoktu. Aralarında bir yaşanmışlık yoktu. Ne Yurah karşısında ki adamı yeterince tanıyordu. Nede ruis hartanus gördüğü bu çocuğu yeterince tanıyordu. İkiside birbirine karşı o adımı atıp da buzları kıramıyorlardı. Çünkü geçmişin soğuğu hep buzu ayakta tutuyordu. Ve ikisinin bir araya gelmesine müsade etmiyordu. Belkide böylesi daha iyiydi. Her ikisi için.

 

eskiden belki bir nefret o ateşi ayakta tutardı. ama şimdi o nefretin külleri bile kalmamıştı. onların duyguları gibi kalpleride buz tutmuştu.

 

"Ruis hartanus"diye mırıldandı yurah hayretler içinde karşısında ki adamın karşına dikilirken yıkılan inançlarına rağmen dimdik durabildi. ona böyle nefret bakan adam onu yıllar sonra ilk defa ziyaret etmişti. kendiside ona başka bir duyguyla bakmıyordu. zira her ikisinin duygular yaşattıkları kadar bencildi. "Sizi buraya getiren nedir? bildiğim kadarlar basit konular için buralara kadar gelmezsiniz? "dediğinde sesinde ki öfke ve nefret kendini ele vermekten çekinmemişti.

Ruis alaycıl ve öfkenin birleştiği tonlamayla."Canım bugün gelmek istedi" ruis dudağını taşıdığı kibirle kıvırarak sağ elini cebine yerleştirerek bir adım attıp."Yoksa yanlış bir zamanda mı geldim?"diye Alayca kaşlarını yukarı kaldığında. yurah bakışlarının odağını nefret ettiği kehribar gözlerine çevirdiğinde. oda tıpkı ruis gibi Alayca sırıtarak.

 

"Hayır aksine ziyaretiniz beni mutlu etti "diye cevap verdiğinde. ruisin kaşları düz çizgi aldı. her ikiside birbirinden hazetmezdi. her cümlenin ardında saklanan bir nefret vardı. buna rağmen ruis hartanus oyunu ilk bozan kendisi olacaktı. ruis hartanus başını inanış gibi salladı. çünkü zaten karşısında ki çocuğun kelimelerini kayde almıyordu.

 

"Çocukları mutlu etmeyi severim"dedi ruis kibirli bakışları önünde ki çoğunun bedenini tırmalıp saçlarına değindiğinde. Kehribarları ifadesizce izledi genç çocuğun saçlarını. her ne kadar kabul etmese de. karşısında ki çocuk büyümüştü. ama ona göre o dört yaşında ki çocuktu. ve sesi hala kulaklarına işkence ediyordu. "Tabikide her gün çocukları nasıl sevdiğinizi bizzat görüyorum. zira kendi çocuğunuzu da çok seviyordunuz "Dedi

 

İşte bu tavrı ruis'in ona saldırması için kendisine iyi bir bahane olmuştu. Yurah yüzüne sert bir yumruk beklerken. ruis tam tersiyle yakasını sertçe tutup bedeninin taşıdığı gücün kuvvetiyle çevik bir hareketle kendisine çekti. Yurah kesinlikle böyle bir hamle beklemiyordu bu yüzden hala şaşkınlığını atlamamışken. Ruis onun kulağına doğru."söyle." Dedi dişlerinin arasında. Yurah yaşıtlarına göre fazla iri yapılı olsada henüz onu geçecek kadar uzun değildi. Ruis sol elini de kaldırıp yurahın ense köküne bastırıp karşısında başını eğdirdi.

 

Yurah ise ensesine şiddetle bastırdığı elinin verdiği acıyı zerre umursamadan psikopat gibi gülümsedi. Öyle ki serseri gibi ağzından tükürükler çıkıyordu. işte şimdi asıl meseleye geçmişlerdi."Ne yapacaksın. Söylemesem o bahaneyle işimi mi bitireceksin." Dedi keyifle gülmeye devam ederken. Ruis de gülümsedi onun aksine onun gülüşü kibir doluydu. Üsten bakışları bir kez daha nefret ettiği kıvrımlı tutamlarına kaydı. Gözlerinde şimşekler çarpıştı biran. "Senin gibi ağzı süt kokan veletler ile elimi kirleterek onurumu ayaklar altına almam." Dudakları hafif aralıktı. Ve sıktığı dişlerini Yurah görebiliyordu. Ruis yurah'ın ensesine biraz daha baskı uygulayıp. "Benim karşımda o başın eğik olacak. Yoksa ben eğdirmeyi iyi bilirim."

 

"Yıllardır başımızı bu soğuk cesetlerin koktuğu harabe şehire eğdirdiğin gibi mi hartanus." Issız çatının üzerinde yankılanan kederli ses iki genç adamın kulaklarına tırmandı. Birininin ruhuna üzüntü bırakırken diğerinin ruhuna saf bir merhametsizliği bırakmıştı. Bu sesi tanıyordu ruis hartanus. Bu hitabı ve bu tonu kullanan o tutsak adamı tanıyordu.

 

Yurah'ın gözleri gelen adama kaydığında belkide ilk kez şaşırdı. Çünkü bügüne dek hiç böylesine yıkık bir hayal kırıklığı görmemişti o adamın gözlerinde. Ruis hartanus ise duyduğu bu soğuk cümleyle ensesini kavradığı coçuğu özgür bıraktı. Onunla birlikte öfkesinide özgür bıraktı. Gerilen sırtını izleyen yaşlı adam battaniyesini sıkıca kavradı. Soğuk yaşlı bedenini her bir hastalık gibi çöktürüyordu. Ama buna rağmen dik durmaya çalışıyordu.

 

"Dağıttığın enkazını izlemek için iyi bir yere gelmişsin. çünkü sende iyi biliyorsun ateşinden korkup soğuğa sığınan o çoçuğun nerde saklandığını"

 

Hemen arkasında ki adam ise büyük bir cesarete kapılarak bugün karşısında konuşmaya cüret ediyordu. Oysa yıllar önce önünde başını kaldırmaya dahi cesaret edemezdi.


Ruis hartanus ilgi odağını sesin sahibine verdi. Başını tehlikeli bir yavaşlıkla çevirip arkasında battaniyesine sarılmış bir vaziyette onu izleyen adama çevirdi. Ona üsten bakıyordu. Diğer herkese baktığı gibi. Uzun kürklü kostümünün arkasında ellerini bağladı. Yıllar önce dönüşturduğu eserini izlerken dudakları beğenmiş gibi iki yana kıvrıldı. "Bana karşı hep fazla itaatkar oldun. Doğrusu bunun için hala yaşıyorsun ihtiyar." Sesinde sanki ona büyük bir iyilik yapmışlığın kibri vardı. Yaşlı adam soğuktan dolayı titriyen bedenini geri sönmuş gözleriyle işaret ederek konuşmaya başladı. "Evet doğru dedin. Sana olan itaatkarlığım bana daha önce üşümenin hissini bilmeyen bedenimi soğukta titretmeyi öğretti. Bunun için şanslı sayılırım. Neticede ömrüm bana yabancı şeyleri tecrübe etmekle geçti"

geçmiş onlardan sadece güneşi ve mevsimleri almamıştı. Onlardan kendilerini de almıştı. Hiç birisi eskisi gibi değildi. Soğu hepsini kendisi gibi acımasız birine dönüştürmuştu. Söylediklerine alayla güldu ruis hartanus. Hep yaptığı bir eylemdi. Arkalarında onların bu diyaloğunu izleyen Yurah şaşkındı. Babası ve yıllar her zorluğunda onun başında ona büyüklük eden adamı nerden tanıdığını sorguladı.

Hezen önünde bu karlı ülkenin sahibi olduğunu asaletiyle kanıtlayan bu adama gizelediği kırgıblığıyla baktı. Ruis ise onun ne düşündüğünü umursamayarak kadar bencil bir adamdı. Yanlızca söylediklerinden. Ve kullanığı o ses tonundan hiç hoşlanmamıştı. Hazetmediği birine bakar gibi yaşlı adama bakarken. Belinde bağladığı elini çözüp karla kaplı şehiri gösterdi. " Sana vadettiğim bu yaşama şükretmeyecek kadar nankör bir ihtiyar olmaya başladın." Diyerek sustu. dişlerin arasında nefret eder gibi devamını getirdi. "Ve ben bunu hiç sevmedim hazen rahiu." Üstü kapalı tehdit etmişti. Daha fazla ileriye giderse yapacaklarını bakışlarıyla alenen gösteriyordu ruis hartanus.

Hazen talır eğer şuan için mağdur olmasaydı elbette onunla yıllarca yaşlı bir nedenle cezalandıran adamdan intikamını alırdı. Ama ne var ki ruis hartanus zeki bir adamdı. Bunu düşünerek ona soğuğa karşı dirençsiz yaşlı bir beden vermişti. Böylece asla sesini çıkarmaya cüret edemesn diye. Ama bugun bakıyordu ki. Karşısında yılardır susan o adam değilde meydan okuyan bir adam vardı. "Senin bu bencil oyununa ortak olmak isterdim hartanus. Ama sonra düşündüm de gün geldiğinde çocuklarımın benden hep nefret ederek anmasını istemedim. Senin için bu durumun oldukça zor olması gerekir." Dediğinde dudakları dahi titriyordu soğuktan. Yıllar önce bir ölümsüz olduğu için soğukta asla üşümezdi. Ve üşüyen insanların halini de anlayamazdı. Ama buğun normal bir insandan daha çok üşüyordu. Çünkü karşısında ki bu kinci adam ona böyle bir ceza layık görmüştü. Söyledikleriyle gülüşü dudaklarında solan adamın her saniye değişen ifadesini bizzat izledi.

Sinirlenmişti ruis hartanus. Ve bu öfkesi basit değildi. Etrafında ki bu soğuk karın insanı süründürek acı çektirdiği gibi ağır bir öfkeydi. Kasılan çenesi iki yana oynarken gözleri ona tehlikeye yaklaşma diye tıslıyordu. Kendi hayatının maskarası olacak bir adam değildi. Az önce dudaklarında solan o gülüşün yerine bu sefer soğuk bir gülüş geldi. Gülüşü dahi bu sefer affının olmayacağının kanıtıydı. Yaşlı adam ondan oldukça kısa olduğu için ruis hartanus onunla arasında ki mesafeyi yok ederek. Hafif üzerine doğru eğildi. Kehribar gözleri onun için kıvılcımlan ateşi harlıyordu. Yaşlı adam gözlerinde gördüklerinden korktu. Yıllar öncesi gibiydi. "Sana tavsiyem ateşin yakıldığı yerde pek dolaşma malum külün olduğu yerde ateş çabuk harlanır"

"Sırtını yasladığın o ateş bir gün sönecek. " ne söylemek istediğini anlamıştı ruis. o asla iyi yanını kötü yanıyla karşılastırmazdı. küçümseyici kehribarların yaşlı adamın üstünde tutarken. başını tehlikeli bir yavaşlıkla yana eğdi.

"Geçmişin kadar kirlisin hezen talır. adın ihanetle anıldığında bile koruyup zirveye taşıttıkların seni unuttup kaçtı. buna rağmen seni hala yaşatıyorum yerinde olsam karşımda konuşurken sözlerimi iyi seçerim. "Dedi yaşlı adamın değişen yüz ifadesini izlerken dudağını usulca kıvırdı. ruis zeki bir adamdı. hezen hep olduğu gibi onun yapacaklarından. korkuyordu. Sırf bu yüzden değil miydi zaten ait olmadığı bir bedene esir kalması. bakışlarını kaçırarak ona şaşkınca bakan yuraha döndüğünde. adımlarını geri çekti.

yaşlı adam yutkundu. bahsi geçirmeyen geçmişi yüzler yıl sonra ilk defa konuşulmuştu. bunu düşünmeyi bile kendine yasaklamışken. İşittiği tehtitlere yeniden bugün eğmek zorunda kaldığı boynu yene eğik kalmıştı.

"Kendi hatalarimin bedelini ödedim. hala ödüyorum hartanus "bakışlarını yuraha çevirdi kısa bir an. yeniden gözleri ruisin kehribarlarıyla buluşunca. bataneyisini bedenine sararak arkasını dönüp yürümeye başladı. adımları son bir kez durdu. Arkasını dönmeden onu izleyen iki genç adama döndü omzunun üstünden.

Derin bir nefes verdiğinde. yılgın bakışlarını yeniden önüne döndü "boşuna arıyorsun çünkü gelecekte aradığın o çocuk seni geçmişte çok bekledi."

"Bilirsin geçmiş kötü hatıraların evidir. ve sen o evin temelini kendi ellerinle yaptın. şimdi uğraş dur ama hayal kırıklığına uğrattığın o şehir eskisi gibi güneş almayacak "dediğinde çok geçmeden çatıyı tetketmişti. ruis hartanus hiç bir zaman onun canını sıkan konulara kendini dahil etmezdi. şimdide bu sözleri sahiplenmediği gibi. kendini o geçmişin yanından geçirmeyecek kadar bencildi.

Sesizlik ortamı alırken. yurah hiç birsey demeden çatının başına doğru ilerledi. yaşlı adamın söyledikleri keyfini kaçırmıştı. gözleri parmakları arasında sıktığı kolyesinde oyalanırken çocukluktan bu yana kime ait olduğunu bilmeden taşıdığı bu kolyeyi biran sorguladı.

bir eliyle sık sık oynadığı kolyesiyle oynarken diğer eliyle saçlarını karıştırdı. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Ne söylebilirdi ki. Onunla bir kez bile konuşmayıp bunca yıl sesini duyuramadiğı adama ne diyebilirdi. Suskunluk aralarında büyüdü. Ruis hartanus arkasında bütün hareketlerini izliyordu. Büyük bir kaybı izliyordu. Geçmişi izliyordu. Daha dün gibi hatırladığı o anıların içinde ki küçük çocuk gözlerinin önündeydi. Ve bu sefer onu bıraktığı gün gibi peşinden "baba gitme" demiyordu. Ne kadar kabul etmese de büyümüştü. Uzaktan gördüğü ve bakmaya hiç bir zaman tenezzül etmediği bu çocukla bugün yüzlesiyordu.

 

"Dikkat çekmek için daha yaratıcı yollara girmen gerekiyor bence." Dedi Ruis. Kendinden emin adımlarla yıktığı enkaza doğru ilerliyordu. Üzerinde hiç bir pismanlik yoktu. Kendinden gurur duyan o adam vardı. Bilakis oğluna karşı en çok böyleydi.

 

Yurah hartanus ise daha merhametli düşüncelere sahipti. Aynı kandan aynı candan iken böylesine yabancı ve uzak olmak onları herkesten ayırıyordu. Genç çocuk babasının söylediğine alayla gülümsedi. Ama gülüşün içinde bir burukluk vardı. Ruis hartanus görmedi o hiç bir zaman onu görmemişti.

 

"Demek dikkat çekmek için dayak yediği mi düşünüyorsun. Dikkat çekmek için her gün bu çatıda üşüyorum. Sırf senin dikkatini çekmek için acı cekiyorum. Sırf sen gör diye her belaya giriyorum. Ve yene sırf sen gör diye çırpınıyordum." Babasının düşündüklerini sesli söyledi.

 

Arkasını döndüğünde Yüzünü ifadesiz tutmaya çalıştı yüzünde gerçek olan sadece o alaycı gülümsemeydi
Artık babasının sözlerine kırılılmıyodu. Artık hiç bir şeyi hissetmiyordu. Babasına doğru bir adım atarken içinde büyüyüp gün yüzüne çıkmaya çalışan öfkesini diginledi. Elini kaldırıp kendi göğsunu işaret etti. "Doğru söyledin. Senin dikkatini çekmek için bunların hepsini yaptım. Ama zamanında. Şimdi sor bir. Karla kaplı bu görkemli şehrinde Hislerini üsüttüğün bu çocuk artık sana karşı ne hissediyor."

 

Ruis hartanus ellerini cebine koydu. Yene gaddar ve hissiz o adamın gülüşü dudaklarında peyda oldu. Yurah başını hayır anlamında iki yana salladı. "Soramıyorsun değil mi. Sende en az benim kadar gerçeğinden saklanıyorsun. Ama istediğin kadar saklan gerçek benim aksime hissizleşmeyecek ve susmayacak."

 

Ruis hartanus sonuna kadar dinledi. Başını evet anlamında aşağı yükarı anlıyor muş gibi salladı. "Daha düne kadar karşımda konuşmayı bilmeyen o korkak çocuğun sana zarar vermekten başka bir şey yapmadığını anlamana sevindim." Kendisini hiç bir konuya dahil etmezdi. Ona ait olan konulardan bile uzaktaydı. Kendini uzaklaştırdı.

 

Yurah'a doğru bir adım daha attığında gözleri bedenini aşşağılayıcı bir biçimde süzdü. "Ama hala sesin beni rahatsız ediyor." Yüzünde tahamülsüz bir ifade vardı. "Ve senin hislerine gelirsek." Başını çevirip ayaklarına baktı. Ve Tekrar kızgın bir lavdan farksız gözlerini kaldırıp karşında ki çocuğa baktı. "Ne düşünduğunu. Ne hissettiğini. Veya ne durumda olman zerre umrumda değil."

 

Yurah krizin eşliğindeyken. hala ona neden aynı yerde olduğunu sorguladı.
"Gaddar herifin tekisin sana karşı meftetim bile kalmadı "diyerek öfkeyle sert bir nefes alıp verdi. ona karşı nefreti bile kalmamışken şimdi hala neyi neyin cevabını bekliyordu. yıllardır sadece kendini kandırmaktan başka bir işe yaramamıştı. babasının pişman olduğunu düşünürken tam tersi o hala onu suçluyordu.

 

Ruis çok sakince adımlarını çatının üstünde dolandırırken. yüzünde hala o sinir bozucu kibirli gülüşü geziniyordu "bana benzemeni isterdim"dedi gözleri yurahın parmakları arasında oynadığı kolyeye takıldı. karşısında hala o dört yaşında ki çocuk vardı. bedeni büyümüştü ama huyları hala aynıydı. yurah konusmak istemediği konularda kendini bu şekilde oyalıyordu. Bu durum nedensizce Ruis hartanusun hoşuna gitti. dudağının kenarı memnunca kıvrıldı.

 

"Annene benzemen ne büyük kayıp"dedi. Ruhsuz bakışları yurahın saçlarını gezindi. sonra ise. gözlerinde. annesinin bahsi geçince bile yüz ifadesi dugunlaşıyordu. bakışlarını kaçırıyordu. babasının aksine duygusuz değildi yurah. annesini hep merak ederdi. ama hala onun hakkında hiç birşey bilmiyordu. babası denilen gaddar lannesine ait hiç bir iz bırakmamıştı hayatında. buna rağmen annesine benzemediğini ikiside iyi biliyordu.

 

"Keşke"dedi Alayca gülümseyerek yurah bakışlarının odağını babasına çevirdi. "Ona benzemeyi çok isterdim"

 

Ruis yüzüne kondurduğu alayla dinliyormuş gibi başını iki yana salladı."Karekterine bırak kaşın gözün saçına kadar ona benzemişsin zaten" dedi her ne kadar sesinde alay olsada. kelimeleri tiksinircesine dile getirmişti. adımları sürekli hareket halinde genç çocuğun etrafında dolanırırken.

 

Yurah dişlerini sıkarak "O zaman annem sana benziyordu"diye konuştu. sanki öylesins birşey söylemiş gibi. keyfini yeterince kaçırmıştı. konuları sürekli saptırarak kendini konulara dahil etmiyordu. "Sadece zekanı test ettim "dedi yene konuyu başka yöne çekerek saptırmıştı. yurah gözlerini sabır çekerek yumduğunda sakinleşmek için derin bir nefes alıp verdi. parmakları arasında sıkıştırdığı kolyeyle beraber yumruklarını içe büktü.

 

duyguları hisleri artık sesizdi. gözlerini arayınca. çatının üstünde dökülen karları gördü. gereksiz bir gülümseme kondu yüzüne. yıllar öncesi gibi yene o hayalkırıklığıyla bakışlarını babasına eserine baktı.

 

gerçek olan neydi? yada asıl suçlu kimdi? bunun cevabını merak etmiyordu artık. "Sana ait bişey kalmadı bıraktığın yerde. ne bir nefret nede baska"diye mırıldandı nefretle
İfadesini düz tutarak tıpkı karşısında ki adam gibi. Alaycılca "şimdi yıllar öncesi çekip git" Ruis yüzüne bile tenezzül edip bakamdan. adımlarını ağırca hareketlendirdi. "Git derken"diye mırındandı sesinde yansıtmadığı o öfke geri gelmişti. gözlerinde o aşalağıcı ifadeyle belirginleşince. Ağır ve baskın sesiyle. "hala bana ait eşyalarla yetiniyorsun"

 

Yurah ne söylediğini başta anlamadı. parmakları Kolyesini dahada sıkmaya başladı. ilk defa duymak istemedi. başını her iki yana salladı yurah. Ruis hartanus

 

gülüşü yeniden yüzünde peydahlandı. işte şimdi o Acımasız adam olmuştu. Nefreti kini arzuluyan karanlık bakışları bir kez daha oğlunun elinde ki kolyeye takıldı. bir adım atarak aralarında ki mesafeyi kırarken hala o soğuk gülümseme vardı yüzünde. ellerini cebindeyken yurahın afllayiışını keyifle izledi. Adımları oğlunun tam önünde durduğunda. karanlık ifadesine eşlikmen başını yana yatırdı. ve yurahın öne eğip bakışlarının dikatini üstüne aldı. fakat yurah kolyeyi verme gereği duymadan hızlıca pantolonunun cebine attı.

 

Bu hareketi karşısında ruis kaşlarını çattı. bu oğlanı henüz tanımıyordu. ama onu kendine bu kadar benzemesi hoşuna gitmişti. "Hava soğudu sanki ben gitsem iyi olur"yurah babasinun gözlerine bir kere bakmadan arkasını dönüp hızlıca çatının sonuna kadar ilerledi. sırtında ki keskin kehribarlara dönmeden.

 

adımlarını merdivenlerin başında durdudu yurah. bakışlarını yeniden omuzlarını üstünden ruis hartanusa çevirince. hala onu izlediği gördü. yene o alaycı ifade kendini belirleyince."ha bu arada yanında tuttuğun adamları iyi seç bence. zira zeki varlıklar tarafından takip edilmeyi tercih ederim"dedi ruis hartanusun yüzünde ki gülümseme solarken. dişlerini sıktığını gördü yurah. nedensizce keyfi yerine gelmişti. babasının onu takipe aldığını biliyordu. her seferinde o iki aptal adam sayesinde eğlensede. birileri onun hala bir çocuk kadar saf olmadığını öğretmeliydi.

 

yurah zaferle gülümsiyerek saniyeler içinde gözden kaybolunca. bu sırada ardında bıraktığı adamın öfkesiyle yanlız başına bırakmıştı. ruis hartanus öfkeyle kasılan çenesini sağa sola oynatıp dişleri arasından"harza!diye tısladı saf bir öfkenin varlığı bütün bedenine dağıldı. Öyle ki ceplerinde ki elleri yumruk halini aldı. O iki sersem adam yüzünden küçücük bir veletin maskarası olmuştu. oysa ki o asla hata yapmazdı. yurahı bu çöplüğe bırakırken bile her hareketinden haberdardı. fakat bu son günlerde bir şekilde adamlarından kurtuluyordu. iki başta o avcı kız yüzünden onunla ilgilenmemişti ruis hartanus. ama şimdi azren ve kiayı kimse öfkesinin gazabından alamazdı. blakis ruis hartanus hataları sevmez ve hata işleyeni cezasız bırakmazdı. adımları sert ve öfkeliydi. öyle ki her biri yıkık çatının üstünde birer yıldırım gibi düşüyordu. bu gece için herkes onun öfkesinden nasibini alacaktı. aklında ki kötü düşüncelerin yüzünde bıraktığı tehlikeli gülümsemesi tekrardan yerini aldı

 


 

 

BÖLÜM SONU...

 

Evet bölümü nasıl buldunuz? özelikle hezen talırın gelme sahnesi mükemmeldi. umarım sizinde hoşunuza gitmiştir. çünkü ben bu bölümü çok sevdim. ayrıca yazarken çok zorlandım. erkeklerin hislerini düşüncelerini yazmak gerçektende çok zormuş. üstelik ruis hartanus onun karakterini canlandırmak.

 

Bu arada Ruis hartanus ve yurah'ın böyle bir bağları olduğunu tahmin ettiniz mi? ayrıca şu konuya girmek istersek. ruis hartanus ölümsüz olduğu için iki bin yaşında. ama görünümü yirmi sekiz yaşındadır. zamanla bunu daha net bir şekilde açıklayacağım. şimdilik bazı sırlar gizli kaslın ki kızımız bize anlatsın.

 

Şimdilik bu kadar. gelecek bölümde görüşmek üzere. Kendi

 

Loading...
0%