@nizzlyorniz
|
"İnsan ne istediğini bilmez." Arkama daha rahat yaslanarak konuştuğumda Neşe'nin yeşil gözleri bana dönmüştü. "Keşke Kaancığım ne istediğini bilseydi." Güldüm. "Boşversene Kaan'ı, yeni birilerini bulmak senin elinde değil mi?" "Ama hiç kimse onun gibi hissettirmiyor ki!" Feray kahvesinden bir yudum alarak konuya dahil olmuştu. "İnsanları tanımadan kimin ne hissettirdiğini bilemeyiz. Birileriyle konuşman gerek sonuçta." "Bu yoluğa hak vermek istemezdim ama doğru söylüyor. Yeni birilerini tanıman gerek. Yıllar oldu, bırak artık Kaan'ı." Aslı da kendi çapında bir yorum yaptığında çimen gözlümüz Neşe derin bir nefes almıştı. "Deneriz. Buranın çok güzel kazan dibi yaptığını biliyor muydunuz?" "Aa evet bir deneyelim mi?" Aslı bizim için heyecanla sipariş vermişti. Neşe: "Ara sıra böyle yerlere gelelim ya güzel oluyor." Feray: "İşlerin yoğunluğu bir azalsın da gideriz yine." Aslı: "Bir gün de piknik yapmaya gidelim. Mangal filan yakarız, güzel olur." "Diğerlerini de alır, kalabalık gideriz. Öyle güzel olur." Neşe: "Evet evet öyle yapalım. Olmazsa bizim bahçeye gideriz." Feray: "Bizim köy de yakın oraya da gidebiliriz." Aslı: "Diğerlerine de sorup ayarlayalım o zaman." Biz pikniği konuşurken tatlılarımız gelmişti. Aslı: "Gerçekten güzelmiş." Neşe: "Demiştim size." "Şekerini güzel karamelize etmişler, bende sevdim." Gözlerim bir an için Feray'a kaymıştı. Aslı da aynı şeyi fark etmiş gibi ona dönmüştü. "İyi misin?" "Kramp girdi mideme." "Lavaboya gidelim ister misin?" Feray ve Aslı masadan kalkıp lavaboya ilerlediğinde Feray'ın tatlısına bakmıştım. "Aslında garip bir şey yok gibi ama." "Sütte laktoz varsa ondan olmuş olabilir." Yan masadan birisi bize yönelik konuştuğunda başımı kaldırmıştım. Mavi gözlü, esmer bir adam bize bakıyordu. "Anlamadım?" Sandalyesini tamamen bize çevirip bir kart uzattı. "Mustafa Karan Demirhan, doktorum. Arkadaşınızın laktoza alerjisi var. Hastaneye gelip tahlil yaptırsa iyi olur." "İntoleranstan mı bahsediyorsun? Daha önce hiç böyle olmamıştı ki." "Doktor musun?" Onun yaptığı gibi çantamdan kartımı çıkarıp uzattım. "Neva Sayel, avukatım." Güldü. "Neva Sayel Demirhan, yakıştı." Kendi kendine gülmeye devam ettiğinde kaşlarımı çatmıştım. "Affedersiniz ama anlamadım." "Sana bir teklifim var. Benimle evlen." "Ne?" Sesim biraz yüksek çıktığında etraftaki diğer insanlar bize bakıp yeniden önlerine dönmüştü. Bakışlarım yanımda oturan Neşe'ye döndüğünde adamı süzmekle meşguldü. "Kimsin sen kardeşim?" "Bunları hastanede konuşuruz. Özge, ambulans çağır." Neşe ve ben ne olduğunu anlamadan Aslı'nın bağırışları duyulmuştu. Feray'ın bayıldığını söylüyordu. Az önce bizimle konuşan adam istifini bozmadan bana bakmaya devam etti. Yanındaki kadın ise bir ambulans çağırmıştı. Masanın üzerine biraz para bırakıp Neşe'nin peşinden lavaboya ilerledim. "Ne olduğunu anlamadım birden bayıldı ama kaşınıyordu." Aslı bize durumu anlatırken garsonlardan biri Feray'ı koltuğa yatırdı. "Biraz açılın." Mustafa Karan hepimize yönelik olarak konuştuğunda dediğini yapmıştık. Feray'ın nabzını yoklayıp gelen sağlıkçılara döndü. "Alerjik reaksiyon. Bir iğne sonra serum takviyesi kendine getirir. Neva Hanım, arkadaşınızın ailesini arayıp bilgilendirme yapın. Demirhan Hastanesine gidiyoruz, oraya gelebilirler." Ukala bir şekilde kenara çekilip sağlık çalışanlarına yol açtığında arkasından öylece bakakalmıştık. "Aslan burcu. Nereden anladığımı sormayın." Aslı bize dönerek konuştuğunda Neşeyle aynı anda göz devirmiştik. "Efe!"
***
"Arkadaşınız iyi. Dediğim gibi laktoza alerjisi var. Bundan sonra daha dikkatli olun." Mustafa Karan, yarı açık gözlerle duran Feray'ı muayene edip bizi bilgilendirirken odanın içinde sabırla onu dinliyorduk. "Teşekkür ederiz doktor bey." Aslı ona teşekkür ettiğinde Mustafa Karan gülümsemişti. İzdanbut olmasına rağmen gamzeleri vardı ve onu sevimli gösteriyordu. "Neva Hanım, biraz konuşabilir miyiz?" Beklemediğim sorusuyla bir an için afallamış ama sonrasında kendimi toparlamıştım. "Konuşalım Karan Bey." Onun peşinden odadan çıkmış ve odasına kadar takip etmiştim. Sonunda odasına girdiğimizde ardımızdan kapıyı kapatmıştı. "Benimle evlenecek misin?" Yarım ağız güldüm. "Dalga geçmeyin lütfen. Niye hiç tanımadığım biriyle evleneyim ki?" "Çünkü buna ihtiyacım var." "Öyleyse başka birinden rica edin." Kapıya uzanıp çıkacakken kolumdan yakaladı. "Bak gerçekten çok zor bir durumdayım. Aileme görüştüğüm biri olduğunu söyledim ve tarif ettiğim kişi senin gibi biriydi. İstersen bir sözleşme imzalarız, neye ihtiyacın varsa her şeyi yaparım." "Ne anlatıyorsun sen ya? Hayır diyorum, istemiyorum. Çık önümden." "İstediğin hiçbir şey yok mu? Ev, araba, ofis? Ne istersen diyorum. Sadece benimle evlen." "Daha fazla saçmalama istersen canım. Yok diyorum. Allah Allah! Çattık belaya." "Sadece düşün tamam mı? Kartımı vermiştim zaten." Son kez mavi gözlerine bakıp başımı aşağı yukarı salladım ve kolumu bırakınca odadan çıktım. Neşe: "Aslında kötü birine benzemiyor, yardıma ihtiyacı var gibi." Aslı: "Tipi de fena değil, düşünülebilir yani." İkisine de ters bir bakış attığımda ağızlarına fermuar çekmişlerdi. Canım elin adamından bize neydi? Hem bulamıyor muydu başka birisini yani? Ne güzel kurulu düzenim vardı, onun için bunu mu bozacaktım? Feray'ın ailesi hastaneye gelince biz izin isteyip eve gitmiştik. Zaten onlar da serum bitince çıkacaktı. Eve giderken aklımın bir köşesinde hep Mustafa Karan'ın teklifi durmuştu. Aslına bakarsanız fena fikir değildi ama bir yandan da bilmiyorum biraz... tuhaftı. Koskoca başhekim olan herif İzmir'in kavurucu sıcağında beni mi bulmuştu. Aman kim neyi bulduysa buldu bize ne?
"Ben geldim!" Eve girip aile halkıma seslendiğimde salonda kurul toplantısı yaptıklarını görmüştüm. "Hoş geldin çocuğum." Çantamı vestiyere bırakıp annemin yanına adımladım. "N'oldu be size Sayeller?" Babam, abime hiç hoş olmayan bir bakış atarak konuşmuştu. "Bizimki evleniyormuş." "Ay höst!" "Düzgün konuşsana çocuğum." Annem dizime vurarak beni uyardığında sesimi temizleyip abime bakmıştım. "Gelin kızın evleneceğinden haberi var mı?" Siyah gözlerini üzerime dikip elini kaldırdı. "Döverim kızım seni!" "Vursana lan hadi vur!" Babam ikimize kısa bir bakış atıp abimin havadaki elini indirmişti. "Kız Almanyadaymış. Bizim hayta haftaya evlenelim demiş." "Türk mü Alman mı yani? Ayrıca bir hafta ne? Kudurdun mu abi?" Abim bu sefer direkt ayağa kalktığında koltuğun tepesine, annemin arkasına sığınmıştım. "Ne öyle bakıyorsun ya? Evlenen benim sanki." "Neva beni delirtme! Delirtme düzgün dur Neva!" "Papatya tarlası öneriyorum bu sinir düzeyine." Üstüme doğru geldiğinde yere atlayıp masanın etrafında koşmuş ve bu sefer de babamın arkasına geçmiştim. "Başıma bela mısın sen ya? Şurada bir şey konuşuyoruz iki dakika ciddi olsana kızım." "Tamam Karabaş sakinleş ve annemin yanına otur." Abim iki elini teslim olur gibi kaldırıp annemin yanına oturdu. Bende düzgünce babamın yanına geçtim. "Kız Türk, Mardinli bir aşiretin kızı. Almanya'da öğretmen. Ailesi başka biriyle evlendirmeyi düşünüyor, o yüzden işleri aceleye getirmemiz gerek. Türkiye'ye dönüş yaptığı an gidip isteyelim." "Sorması ayıp adı ne?" "Zühre." "Tahirle Zühre meselesi diyorsun yani?" "Neva!" "Ne zaman dönüyor?" "Yarın akşama uçağı var." "Tamam iki gün sonra gidip isteyelim o zaman. Ailesine söyledi mi?" "Babası gelsinler tanışalım demiş." "İyi o zaman ben gidip elbise bakayım kendime." "Tabakhaneye bok mu yetiştiriyoruz kızım? Hele bir hafta sonu gelsin, gideriz." "Anne iki gün sonra pazar oluyor zaten." "Sus kız, anneye cevap verilmez." Annem ayağından terliğini çıkartıp bana doğrulttuğunda yastığı kendime siper etmiştim. "Şimdi bütün akrabalarla birlikte passat kiralayıp kız istemeye mi gideceğiz?" "Ne alaka kızım? Rolleri karıştırma. Aşiret olan onlar, biz değiliz." "Hee doğru lan Ali Cabbar. Otobüs kiralayıp öyle gidelim o zaman." "Biz şimdi annenizle arayıp haber verelim akrabalarımıza. Gelmek isteyenlerle aramızda anlaşırız, ulaşımı dert etmeyin siz. Oğlum sende git kıza haber ver." "Hallederiz peder sen rahat ol." Abimle aynı anda ayaklandığımızda vestiyere bıraktığım çantamı alıp odama yürürken kolumdan tutmuştu. "Sence ben bir yuva kurabilir miyim Neva? Boşanmayız değil mi?" Gülerek koluna dokunmuştum. "Kurarsın benim yakışıklı abim. Niye kuramayasın? Biraz acele oldu sadece ama olur o kadar." "İçimi rahatlattın, teşekkür ederim." "Ne demek Ali Cabbar. Hem boşanmak istersen kardeşin burada, danışma ücreti bin iki yüz lira. Davadan sonra kalanını da konuşuruz sen canını sıkma." "Neva!" Koşarak odama gitmiş ve kapıyı arkamdan kilitlemiştim. Komidinimin üzerinde duran fotoğrafa bakıp derin bir iç çekmiştim. "Ulan Tahir Sayel sen büyüdün de evleniyor musun lan kerata?" Gözümden düşen birkaç damla yaşı silip üzerimi değiştirmiş ve elbise bakmaya başlamıştım.
Selaammmlaaaarrr 💃🏻💃🏻💃🏻
Yeni bir kurguyla karşınızdayım ve seveceğinizi umuyorum. Görüşlerinizi belirtmeyi ve minik yıldızı kalpleriniz gibi parlatmayı unutmayın...
|
0% |