@olesinebiriii___14
|
Miran, sabahın erken saatlerinde karargaha adım attığında, etrafındaki her şey tanıdık ama aynı zamanda ona yabancı geliyordu. Görev yaptığı yerlerin anlamı, arkadaşının kaybından sonra bambaşka bir hale bürünmüştü. İçinde bir boşluk, derin bir öfke vardı; ama bu öfkeyi nereye yönlendireceğini tam olarak bilmiyordu.
Kapıdaki askerlerden biri ona yaklaştı ve sert bir selam verdikten sonra, “Albay İbrahim Bey sizi görmek istiyor, Yüzbaşım,” dedi.
Miran başını sallayarak ona karşılık verdi ve İbrahim Albay’ın odasına doğru ilerledi. Kapıyı çaldı, kısa bir süre sonra içeri girmesi için izin verildi. İbrahim Albay, masasının başında ciddi bir ifadeyle oturuyordu. Miran içeri girdiğinde, Albay’ın gözlerinde olağan bir kararlılığın ötesinde bir şey gördü. Sessiz bir selamlaşmadan sonra, Albay sözlerine başladı.
“Yüzbaşı Miran,” dedi İbrahim Albay, gözlerini Miran’ın gözlerinden ayırmadan. “Arkadaşının kaybının senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum. Hepimiz büyük bir değer kaybettik. Ancak onun fedakarlığını boşa çıkarmamak bizim görevimiz.”
Miran, Albay’ın sözlerinin devamını sabırsızlıkla beklerken, içindeki öfke yeniden alevlendi. “Emredin Albayım,” dedi sakin ama kararlı bir sesle.
İbrahim Albay derin bir nefes aldı ve elindeki dosyayı Miran’a uzattı. “Arkadaşını öldüren kişinin kim olduğunu belirledik. Ancak kendisi şu an sınır ötesinde bir noktada. Onun peşinden gidecek cesarete ve kararlılığa sahip tek kişi sensin, Yüzbaşı.”
Miran, dosyayı eline alıp dikkatle inceledi. Düşmanı tanıyan gözleri hırsla parladı. İçinde, arkadaşının intikamını alabilme düşüncesi bir alev gibi yanıyordu. “O adamın peşinden gitmem için izin verin, Albayım,” dedi.
İbrahim Albay başını salladı. “Ama bu görev sadece intikam değil, aynı zamanda sorumluluk gerektiriyor. Arkadaşının fedakarlığını şanla onurlandırmalısın. Bu, sadece bir kişiyi cezalandırmak değil; bir misyon.”
Miran başını eğerek Albay’ın söylediklerini özümsemeye çalıştı. Bu görev, onu sadece düşmanla yüzleşmeye değil, aynı zamanda kendi içsel hesaplaşmasına da sürükleyecekti. “Anladım, Albayım,” diye cevapladı. “Görevin önemini kavradım.”
İbrahim Albay ona bakarak bir an duraksadı, ardından daha ciddileşerek ekledi, “Yola çıkmak için sadece 5 saatin var, Yüzbaşı. Gerekli hazırlıkları tamamlayıp harekete geçmelisin.”
Miran, bu kısıtlı süreyi duyduğunda hafifçe başını salladı. Zihninde hazırlıklarını gözden geçirirken, bu görevin getireceği tehlikeleri ve arkadaşına verdiği sözleri düşündü. 5 saat, bir hayat için yeterli değildi belki, ama intikam için fazlasıyla yeterli olacaktı.
|
0% |