@olesinebiriii___14
|
Miran’ın gidişi, içimdeki tüm ışığı söndürmüştü. Gözlerim yolda, geri dönüşünü beklerken kaybolmuştu. Onun, bir askerin cesaretiyle hareket ettiğini biliyordum ama yine de korkuyordum. Günler geçtikçe, her anı kalbimde taşıdım; o gülümseme, o anlarda hissettiğim sıcaklık, hepsi birer hatıra oldu.
Bugün, gökyüzü griydi. Yüreğimdeki kaygı, sanki bulutların arasına sızmış gibiydi. Ne zaman geri döneceğini bilmemek, beni yıpratıyordu. O, savaşa gitmişken ben burada, her gün ona olan özlemimi daha da derin hissediyordum. Arkadaşlarım beni teselli etmeye çalışsalar da, sadece Miran’ın yanında hissedebiliyordum.
Bir gün, arkadaşlarım beni dışarı çıkmaya zorladı. Bir kafeye oturduk, ama her yudum çayda onun sesini duyuyordum. “Elif, bu günler geçecek,” derdi hep. O an içimde bir şey kıpırdadı. Savaşın getirdiği tüm belirsizliklere rağmen, ona olan sevgim bir sığınak olmuştu.
Bir an, telefonum çaldı. Kalbim hızla çarptı. Acaba Miran mı? Hızla açtım, ama tanımadığım bir numaraydı. “Elif, Merhaba. Ben Miran’ın arkadaşlarından biriyim,” dedi ses. “Miran iyi ama görevde.”
Nefesimi tutarak dinledim. “Onu düşünüyor. Dönünce sana her şeyi anlatacak. Lütfen bekle.”
O an, gözyaşlarım yanaklarımdan süzüldü. Beklemek… Ne kadar zor bir kelimeydi. Ama onun için, her şeyin üstesinden gelmeye hazırım. Gözlerimi kapatıp, Miran’ı düşündüm; gülüşü, ses tonundaki sıcaklık…
Akşam olunca, hafif bir rüzgar içimi aydınlattı. Dışarıda yürüyüşe çıktım, yıldızlar parıldıyordu. “Miran, seni bekliyorum,” dedim içimden. O gelene dek, her anı umutla dolduracaktım. Sevgi, belirsizliklerin ortasında bile büyüyordu.
Ve o an anladım: Asker olmak zor, ama sevdiğimle aramdaki bağ, her şeyden güçlüydü. Ne olursa olsun, Miran’ı bekleyecektim.
|
0% |