@olumsuzusavar
|
2018 Aile evi diye bir gerçek vardı ki bana hayatı sorgulatıyordu. Yaşadığım hayattan asla şikayetçi değildim ne de olsa herkesten fikir alıp bildiğimi okurdum. Ziraat okumak istediğimi söylediğimde İstanbul'un göbeğinde zeki insanlarla dolu bir lisedeydim. İlk karşı çıkanlar çok saygı değer hocalarım olmuştu. Onlara göre çiftçilik saygıdeğer bir meslek değildi. Ne diye doktor veya öğretmen olabileceğim saygın meslekler varken tezek içinde yuvarlanarak yaşayacaktım. Öyle değildi işte. Doğanın sesini duyamıyordu onlar ve bilmiyorlardı yaşamak için ihtiyaçlarını. Sonrasında ailemi ikna etmem gerekti. Sizlere yalan söyleyemem dostlarım ablam yanımdayı o benim hayallerimin peşinden koşmamı desteklerdi üstelik koşulsuz şartsız hayalim ne olursa olsun.
Eninde sonunda İstanbul'dan 2-3 saat uzakta nispeten çok daha küçük bir şehirde ziraat üzerine eğitim almaya başladım. İlk dönemim şöyle böyle geçti gitti. İkinci döneme kadar olan süreçte ise çalışma planım vardı. Elbette ki babam para veriyordu ama çalışmak benim için bir şeyler yapmış olmaktı. İki gün evde yatsam üçüncü gün mutlaka bir işle uğraşmak isterdi canım. Bugün de ikinci döneme kadar İstanbul'da bulduğum anket işim için gidiyordum. İş son derece basitti. İnsanlara Bir kaç soru soruyor ve doldurduğum anket üzerinden para kazanıyordum. Bolca insanın geçtiği caddelerden birinde durdum. Çantamdaki kağıtların bir kısmını sekreterliğime sıkıştırdım ve en tatlı gülümsememi takındım. Dostlarım o an hiçbir çay içimi o kadar ısıtamazdı. "An-anket yapıyorum."diyebildim. "Tabiki" dedi ve elimdeki sekreterliğe uzanıp aldı. Hızla ağız bakım ürünleri hakkındaki anketi doldurdu ve sekreterliği uzattı tam alacaktım ki geri çekti. Kaşlarımı çattım. Telefonunu uzattı. "Numaranı alabilir miyim?" Cevap verebilmek için boğazımı temizlemem gerekti. "İş ahlakına uygun olmaz üzgünüm."diyebildim. Hafifçe başını salladı ve sekreterliği uzattı. "Teşekkürler" dedim. yanından geçerken numaramı vermediğime pişman olmaya başlamıştım. Bir kaç adım boş yürüdüm nereye gidiyordum ki hissedebildiğim tek şey bu kişiydi önümde cadde durmuyordu az önceki adamın gülümsemesi duruyordu. Evet okuduğum aşktı o adam kendi romanımın baş karakterini böylece bırakıp gidemezdim.
"Hey!" Diye bağırdım ve bana baktı. Eminim bir çok kişi bana bakmıştı ama istediğim kişi yeterliydi. Bu defa ben gülümsedim. Arkadaşlarını geride bırakıp bir kaç adımla önümde durdu. Bir şey söylememi bekliyordu. " İş ahlakının artık bi önemi yok molaya çıktım." Dedim ve eline uzanıp avucunun içerisine elimdeki kalemle numaramı yazdım. Bir şey söylemesine izin vermeden ordan ayrıldım.
Gidip çayımı aldım ve köşedeki parka ilerledim anın büyüsünden yavaşça çıkmaya başlıyordum sanırım. Elimdeki anketlere baktım. Sabahtan beri hiç yoksa bir 10-15 kadar anket yapmış olmam gerekirdi. Bir kotam yoktu. Anket başına 20 lira alıyordum bu da kendi patronum bir yerde benim demekti ve yorulduğumda eve dönecektim. Haftasonu anketleri teslim ediyor ve paramı alıyordum. Boş bir bank bulup oturdum elimdekileri bırakıp atkımı boynumu yeniden sıcak tutacak biçimde düzelttim. Anketleri saymaya başladım. Sekreterlikte asılı duran anket bana gülümsedi. Uzanıp onu aldım soğuktan kızarmış ellerimle isim için ayrılan bölümle tanıştım ismiyle. 'Umar Baş' ×××× |
0% |