Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@olumsuzusavar

2018
Soğuk havaya karşı sıkı sıkıya önlem almıştım ki kat kat giysilerim içerisinde yürümek için ekstra bir çaba sarf etmem gerekiyordu. büyük kol çantamı düzelttim içerisindeki yüzlerce boş anket kağıdına göz gezdirdim

Aile evi diye bir gerçek vardı ki bana hayatı sorgulatıyordu. Yaşadığım hayattan asla şikayetçi değildim ne de olsa herkesten fikir alıp bildiğimi okurdum. Ziraat okumak istediğimi söylediğimde İstanbul'un göbeğinde zeki insanlarla dolu bir lisedeydim. İlk karşı çıkanlar çok saygı değer hocalarım olmuştu. Onlara göre çiftçilik saygıdeğer bir meslek değildi. Ne diye doktor veya öğretmen olabileceğim saygın meslekler varken tezek içinde yuvarlanarak yaşayacaktım. Öyle değildi işte. Doğanın sesini duyamıyordu onlar ve bilmiyorlardı yaşamak için ihtiyaçlarını.

Sonrasında ailemi ikna etmem gerekti. Sizlere yalan söyleyemem dostlarım ablam yanımdayı o benim hayallerimin peşinden koşmamı desteklerdi üstelik koşulsuz şartsız hayalim ne olursa olsun.


Bazen ablamla mutfak masasında çay kahve içerken çiftlik kurmak üzerine konuşurduk ve gülüşürdük sonra o uyuması gerektiğini çünkü üç kuruşa tüm gününü satacağı işe gitmesi gerektiği için erken kalkacağını söylerdi.


Annem zaten köyden gelmişti. Babamla evlenmek onun için bir şehir biletiydi bu hayalime anlam vermesi imkansızdı. Çoğu zaman bana anlamaz gözlerle bakardı "Ah benim güzel kızım olacak başka meslek mi bulamadın?" Diye kınardı o zamanlar hırçınlaşırdım. "Bu koca şehirde benim için tek bir şey bile yok." Derdim.

Eninde sonunda İstanbul'dan 2-3 saat uzakta nispeten çok daha küçük bir şehirde ziraat üzerine eğitim almaya başladım. İlk dönemim şöyle böyle geçti gitti. İkinci döneme kadar olan süreçte ise çalışma planım vardı. Elbette ki babam para veriyordu ama çalışmak benim için bir şeyler yapmış olmaktı. İki gün evde yatsam üçüncü gün mutlaka bir işle uğraşmak isterdi canım.

Bugün de ikinci döneme kadar İstanbul'da bulduğum anket işim için gidiyordum. İş son derece basitti. İnsanlara Bir kaç soru soruyor ve doldurduğum anket üzerinden para kazanıyordum. Bolca insanın geçtiği caddelerden birinde durdum. Çantamdaki kağıtların bir kısmını sekreterliğime sıkıştırdım ve en tatlı gülümsememi takındım.
" Merhabalar sizlere bir kaç soru sorabilir miyim?"
"Hayır."
"Zamanım yok."
"Kocam kızar."
Yüzüme bakmayanlar ve cevap vermeyenlerin sayısı ise epeyce çoktu. Soğuktan parmak uçlarım donmuştu. Etrafta sıcak bir çay alabileceğim bir yer aradım hızlıca. Önümde duran araç görüş açıma girdiğinde bir yeri gözüme kestirmiştim. Az ileride bir çay ocağı görmüştüm karton bardakları vardır umarım diye düşünürken araçtan hemen hemen benimle yaşıt bir grup genç jilet gibi indi üstündekiler son derece şıktı anlam veremedim aslında üzerine düşünmedim. Son olarak yanlarına gidip onlara da sorup sonrasında gidip çayımı alma kararı vermiştim.
" Merhabalar anket yapıyorum bir kaç soru sorabilir miyim?" Kendi aralarında gülüştükleri için de olabilir beni duymamışlardı. Gerçekten donmuş ellerimi ısıtması için çay almaya dönmüştüm ki az önce gençlerin indiği aracın sürücü koltuğundan inen kişiyle kesişti bakışlarım. Üzerindeki beyaz gömleği esmer teninde rüzgarla dans ediyor gibiydi. İnci gibi dişlerini geniş bir gülümsemeyle bana bahşetti. "Ben yardımcı olurum."dedi ve çevik bir kaç adımla yanıma geldi.

Dostlarım o an hiçbir çay içimi o kadar ısıtamazdı. "An-anket yapıyorum."diyebildim. "Tabiki" dedi ve elimdeki sekreterliğe uzanıp aldı. Hızla ağız bakım ürünleri hakkındaki anketi doldurdu ve sekreterliği uzattı tam alacaktım ki geri çekti. Kaşlarımı çattım. Telefonunu uzattı.

"Numaranı alabilir miyim?" Cevap verebilmek için boğazımı temizlemem gerekti. "İş ahlakına uygun olmaz üzgünüm."diyebildim. Hafifçe başını salladı ve sekreterliği uzattı. "Teşekkürler" dedim. yanından geçerken numaramı vermediğime pişman olmaya başlamıştım. Bir kaç adım boş yürüdüm nereye gidiyordum ki hissedebildiğim tek şey bu kişiydi önümde cadde durmuyordu az önceki adamın gülümsemesi duruyordu. Evet okuduğum aşktı o adam kendi romanımın baş karakterini böylece bırakıp gidemezdim.


Hızla geri dönüp peşinden koştum. Arkadaşlarına yetişmiş kendi gibi şık giyimli bir takım gençle yürüyordu.

"Hey!" Diye bağırdım ve bana baktı. Eminim bir çok kişi bana bakmıştı ama istediğim kişi yeterliydi. Bu defa ben gülümsedim. Arkadaşlarını geride bırakıp bir kaç adımla önümde durdu. Bir şey söylememi bekliyordu.

" İş ahlakının artık bi önemi yok molaya çıktım." Dedim ve eline uzanıp avucunun içerisine elimdeki kalemle numaramı yazdım. Bir şey söylemesine izin vermeden ordan ayrıldım.


Hissettiğim şey neydi bilmiyorum ama beni heyecanlandırıyordu ve ben bu hissi çok sevmiştim. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki şehrin göbeğinde tüm bu gürültü kirliliğinin ortasında bile kalbimin atışını duyabiliyordum.


Caddenin karşısına geçerken etrafıma bile bakmamıştım. Korna sesleri ve " baksana önüne" diye bağıran sürücü seslerine yüzümdeki aptal gülümsemeyle " kusura bakmayın." Dedim.

Gidip çayımı aldım ve köşedeki parka ilerledim anın büyüsünden yavaşça çıkmaya başlıyordum sanırım. Elimdeki anketlere baktım. Sabahtan beri hiç yoksa bir 10-15 kadar anket yapmış olmam gerekirdi. Bir kotam yoktu. Anket başına 20 lira alıyordum bu da kendi patronum bir yerde benim demekti ve yorulduğumda eve dönecektim. Haftasonu anketleri teslim ediyor ve paramı alıyordum.

Boş bir bank bulup oturdum elimdekileri bırakıp atkımı boynumu yeniden sıcak tutacak biçimde düzelttim. Anketleri saymaya başladım. Sekreterlikte asılı duran anket bana gülümsedi. Uzanıp onu aldım soğuktan kızarmış ellerimle isim için ayrılan bölümle tanıştım ismiyle.

'Umar Baş'

××××

Loading...
0%