@olumsuzusavar
|
"Ellerin, kolların bağlansa da
Yoğun bir günün ardından verandaya çıkıp bir kahve ve iki dilim kekle günü bitirmek vardı aklımda. Dış kapı demirlerinin tıngırdamasını duyduğumda yerimden kalkamadım. Kaan gelecekti arayıp haber vermişti. Ahırdan yana baktım ses gelmiyordu inek kızlar uyumuş olmalıydı.
İnekler için geldiyse bile yapabileceği tek müdahale onlarla konuşmak gibi görünüyordu.
" Gel otur." Diyerek koltuğun boş tarafına pat pat vurdum. Masada duran kahveyi işaret etti. "Bana da yoksa gelmem." Omuzlarımı silktim. "Şu an çok rahatım hiç kalkamam. Al benimkini iç."
"Cemre toprağa düşer düşmez atmışsın kendini dışarıya." Dediğinde " Üşüdün mü şehir bebesi vereyim mi battaniyeyi?" Diye cevap verdim gülerek. "He üşüdüm bu ne biçim misafirperverlik kahve yok kapı önlerinde ağırlanıyoruz." Başımla demir kapıyı işaret ettim. "Girişteki tabelayı okumanı tavsiye ederim. Ne yazıyor üstünde. HABERSİZ MİSAFİRLERE AV MUAMMELESİ YAPILACAKTIR. Misafirperver biri olduğumu sana düşündüren neydi ki?" Yüksek sesli bir kahkaha atıp yaklaşıp kahve bardağımı geri aldım elinden. Güzel bir yudum alıp boğazımdan aşağı inişini hissettim. Kulağıma eğilip fısıldadı Aynı fısıltıyla Kısa bi sessizlik oldu. Rahatsız edici bi durumdu. Elimden bardağımı çekeleyince sinirle soludum. " Bu ne ya kahveme ortak oldun git içerde mutfakta napıyosan yap." "Ben başkasının evine tek girmem." Dostlarım biri saçma bir şey söylediğinde nasıl bakılırsa öyle baktım. "Niye?" Omuzlarını silkti. "Prensip meselesi." Güldüm. "Bana kalırsa prenses meselesi. Korkuyor musun sen? İçeride kimse yok." "Olsun hem köyde tek başına yaşıyorsun biri bir şey der rahatsız olmanı istemem." "Ya teşekkür ederim namusumu mu düşünüyorsun (!)?" Sesli bir kahkaha patlattım. " Beni tanırlar burda aram yok öyle şeylerle. Çekinme o yüzden." Sinirlenmiştim ve belli de ediyordum. Bana bu şekilde etiket yapıştıramazdı. Eğer teklifi ben yapıyorsam kendi itibarımı düşünmüşümdür. " Artık ayrımını yapabiliyorum." Dediğinde gözlerimi kıstım. "Ne?" " Gerçekten sinirli olduğun zamanların ayrımını yapabiliyorum. Hep sinirli gibi görünüyorsun hep gerginsin ama gerçekten sinirlendiğinde gülüşün bakışın değişiyor."
Sinirim onun dediği gibi düşünen insanlar yüzünden çok hırpalanmış olmamdı. Kadın başına Kadın çiftçi mi olurmuş, çiftçinin karısıdır o Hanım kızım ben seninle pazarlık yapmam varsa abini ya da babanı çağır onunla konuşalım.
" HABERSİZ MİSAFİRLERE AV MUAMMELESİ YAPILACAKTIR."
" Bi kahve daha içer misin? Kendime kahve yapmaya gidiyorum ben." Dediğinde başımı iki yana salladım. Gözlerimi kapatıp adım seslerini dinledim. Ardından seslendim. "Kahve kavanozu tahta rafın en solunda." İçerden sesi geldi " Hangi tahta raf?" "Buz dolabının karşı duvarında." "Gördüm sana göre sağ mı bana göre sağ mı?" " Sol sol dedim solda?" " Sol dedin tamam sana göre mi bana göre mi sol?" " Yahu rafın karşısına geçince solunda kalıyo işte. Ne demek sana göre mi bana göre mi?" ... Sessizlik "Buldun mu?" " Yok." Derin bir nefes aldım. Hırsla önünden geçip rafa uzandım ayak uçlarımda kavanozu alıp uzattım. Gülümserken kısılan ela gözleriyle bana bakıyordu. " İstersen açabilirim senin için kavanozu." Dedim şakayla karışık. Uzanıp elimden aldı ve kahvesini yapmaya başladı. " Çare cinsiyet rolleriyle ilgili problemlerin olduğunu söyleyen oldu mu sana hiç?" Diye sordu umursamazca. " Evet var." Dedim bir bardak su alırken. " Öfken bu yüzden olabilir mi?" Dediğinde duraksadım. Sonra bir yudum daha su içtim. " Evet olabilir." Dediğimde sesim mırıltı gibiydi. "Psikolojiyle mi ilgileniyorsun şimdi de?" Diye sordum. Konuyu değiştirmek adına. "Her şey toplumla alakalı değil çare seni tanımaya çalışıyorum. Bireysel basit bir gözlem yorumuydu." Kahvesini karıştırıp kapıya doğru ilerledi. Tekrardan verandaya çıkıp oturduğumuzda. " Ben karmaşık biri değilim." Dedim birden. " Bir soru Sor ve bir soru sormama izin ver." Dedi. Başımı iki yana salladım. "Hakkında bilmek istediğim bir şey yok ki benim." Dedim.
"Ne bilmek istiyorsun ya da dur haydi bir oyun oynayalım. Hakkımda bi tahminde bulun. Doğruysa istediğini sor." Keyifle gülümsedi. "Başlıyorum. Bence ailenden kimse burda yaşamıyor." Bu bence gayet belirgin bir durumdu. "Hile var ama evet doğru kabul ediyorum sor." Gözlerini kısıp bi süre soracağı soruyu düşündü. "Neden böyle bi hayat seçtin?" "Hmmmm" kollarımı göğsümde birleştirdim. "Tek bir cevabı yok aslında pek çok nedeni var. İstanbul gibi kalabalık bir şehirde doğduysan ve sağlam bir soy ismin yoksa kendini bir yarışın içinde buluyorsun. Durup nefes almaya vaktin yok sadece koşman gerekiyor. Her şey çok karmaşık bir hal alıyor. Bu sanırım ilk sebepti. Sen nerede doğdun?"
" Sadece ben cevaplıyorsam bu bir sorgudur. Şu an sorguda mıyım?" Hafifçe gülümseyip başını iki yana salladı. "Hayır böyle hissetmeni istemem. Ben İstanbul'a nispeten daha küçük bir şehirde doğdum ama orada da herkes senin hakkında bir fikir sahibi oluyor."
"Demek istediğim küçük bir şehirde bu fikirleri belirtmekten pek çekinmezler." "Veteriner hekim Kaan Çağlayan kulağa hiç de fena gelmiyor. Hakkında kötü bir fikir sahibi olduklarını sanmam."
"Tabiki istiyorum." "O zaman sorun ne?" "Buna hazır hissetmemem." "O zaman hemen yarın doğurmazsın." " Hemen yarın doğurabilmem biyolojik olarak da imkansız." "Üzüldün gibi yarın anne olmaya çok hevesliysen sana bir haberim var." Kaşlarım çatıldı. Konuşmaya devam etti. "Köpeğin hamile." Az ileride duran kulübede yatan Dalmaçyalı köpeğimi işaret etti. "Ne çalı mı?" "İngiliz setter"ın adı çalıysa evet o" Şok olmuştum. Çalı ilk defa anne oluyordu. Onun için endişelendim, sevindim ve korktum hepsini aynı anda yaşadım sonra kalkıp hızla çalının yanına gittim yattığı yerde gözlerini açıp yüzüme baktı. Başını okşayıp "Sana inanmıyorum çalı senin için oluşturduğum kariyer planında hamile kalmak yoktu." Diyerek sesli olarak gülümsedim. Kaan da yanımıza gelmişti. "Hanımefendi çok güzel bir genetiğe sahip karnını şiş gördüğümde acaba mı dedim sonras..." Kaanın boynuna uzanıp sarıldım. "Teşekkür ederim bu çok güzel bi haber." Şaşkınlıkla elleri bi süre iki yanımda havada kaldı. Belimi sarmak yerine pat pat sırtıma vurup "Rica ederim işim bu eğer istersen ben ilgilenirim onunla" dedi ve kapı sesli bir şekilde açıldı Karanlıkta demir kapının orada kimin olduğunu görebilmek için gözlerimi kıstım. Çalı da ayaklanmış kulübeden çıkıp yanımıza gelmişti. "Çare kim bu adam??!!!" Umar öfkeden alnında beliren bir damarla karşımıza dikilmişti. Ellerim titremeye başladı. Yutkunmaya çalıştım. Kötü ve tanıdık bir histi. Vücuduma küçük iğneler batırıyorlardı sanki. Yanlış bir şey yapmışım ve yakalanmışım hissi. En fenasından yanlış bir şey cinayet gibi. Bana bu korkuyu bahşeden adama baktım. "Umar hoşgeldin bu Kaan Çağlayan veteriner hekim aynı zamanda arkadaşım." |
0% |