@olumsuzusavar
|
2018 Saçlarımı kabarıp son kez aynaya baktım. Makyaj konusunda asla emin olamıyordum. Makyaja yeteneğim yoktu maalesef. Ablam olsa büyülü fırçalarıyla harikalar yaratırdı ama yoktu işte. Dostlarım ablam İzmir'de ünlü bir restoranda adı bilinen bir aşçıydı. Çağla Balkan her zaman benden çok daha cesur ve gözü karadır. Teklif aldığında kimseye sormamış bir akşam ansızın valizini hazırlamış ailesi ve arkadaşlarıyla vedalaşmış ilk otobüsle de İzmir'e yerleşmişti. Henüz yanına gitmemiştim ama bazen görüntülü konuşurduk ve oradaki hayatı gayet yolunda gözüküyordu. Onunla gurur duyuyordum onunla gurur duymam için işi önemli değildi olduğu kişilik yeterliydi. "Ay kızım vallahi seni böyle görmeye alışkın değilim." "Kötülüğünden değil de seni makyajla görmeye alışkın değilim. Nereye?" Hayda şimdi doğruyu söylemek ve bir yalan söylemek arasında karar verecektim. "Anne ben birisiyle görüşüyorum. Sevgililik anlamında." "Var dur göstereyim." Yatağın üzerindeki telefonumu aldım birlikte yan yana çekilmiş bir fotoğrafımızı açtım. "Burada tanıştık geçen geldiğimde sonrasında biraz konuştuk şimdilik iyi gidiyor. Bak işte bu." "Aa güzel çocukmuş. Okuyor mu?" "Yok anneciğim çalışıyor." "Benimle yaşıt." "Nereye gideceksiniz? Geç kalma." "Güzel bir yerlerde kahve içeriz dedim sonra belki sahil kenarında yürür geliriz anne merak etme geç kalmam." "Tamam güzel kızım dikkatli olun." Annemi iki yanağından öpüp yanında duran çantamı omuzuma asıp çıktım. Her zaman buluştuğumuz bir aşağıdaki sokağa doğru ilerledim. Bir yandan da etrafa bakıyordum konu komşu olma ihtimaline karşılık. Dostlarım arabalara dair bilgim yok denecek kadar azdır. Açıkçası ilgimi de çekmezler elbette konfor önemli ama öyle çok düşkün de değilim. Tam önümde gıcır gıcır bir BMW durduğunda da hiç umrumda olmadı hala etrafa bakınıp Umar'ın nereden geleceğine bakıyordum. Korna çaldığında kaşlarım çatılı sürücüye baktım. Orda Umar'ı görünce bütün sinirim yok oldu. Bir panik dalgası yayıldı. Uzanıp kapıyı açtı bana "Gelsene." "Ne? Nasıl? Umar bu kimin?" "Ne önemi var? Direksiyonda ben varım yan koltukta sen" "Ay deli deli konuşma bana" "Benim." "Ne? Bu çok pahalıdır." "Tam olarak ne kadar zengin olduğumu bildiğini sanmıyorum." derken yüzünde benim içimi ısıtan o utangaç gülümsemesi vardı. Aracın konforlu koltuğuna yaslandım ve içeride göz gezdirdim. "Havalıymış." "Değil mi? Şunu izle." dedi gözlerinde heyecanlı bir parıltı vardı. Birden hızlandı. öyle hızlandı ki yanımızda seyehat eden araçların rengini bile göremiyordum. Dostlarım o an sadece koltuğa olabildiğince yapışıp, olası bir kaza durumunda telefonuma mesafemi hesap ediyordum. Hız tutkunu değildim ve adrenalin de sevmezdim. yavaşlamasıyle ilgili bir şeyler mırıldanıyordum ama tabir yerindeyse sesim içime kaçmıştı. Sonunda yavaşladığında "Ne düşünüyorsun? Harika değil mi?" yavaşladığımızı anlayınca camı açıp içeri biraz hava girmesini sağladım. "Tabii çok iyi yaşamayı sevmiyosan falan hayattan hiç bir beklentin yoksa baya iyi." Güldü. "Sen korktun gibi. Yüzünün rengi attı sanki." "Sanki mi? Umar gittim öte tarafa da geri geldim bi tur. Yapma bunu bidaha." "Güzelim bu aracın olayı bu." "Aaa ne güzel insanların da amacı var biliyo musun yaşamak gibi hatta bi hak bu yaşama hakkı." "Başladın yine bilmiş bilmiş konuşmaya anı yaşamıyorsun." Yan profilinden güzel yüzünü inceledim. "Şşt küstün mü?" çocuk gibi bana bakmadan omuz silkti. uzanıp yanağından makas aldım. "Napıyoruz bu gece bakalım." Bir kaç saniyeliğine kaşlarını çatıp bana baktı sonra hemen yola çevirdi. "Çare kendimi şu an çok savunmasız hissettim." uzanıp elimi bacağına koydum. "Ürktün mü yavru ceylan?" dedim ve kahkaha attım o da gülüyordu. Bİr an sonra aklıma gelen saçma düşünceyle "Umar bana niye hiç yavrum demiyorsun?" diye sordum. "O nereden çıktı şımdi?" omuz silktim. "Bilmem yavrum çok güzel bir hitap gibi geldi." "Benim dilim dönmüyor da nerden çıktı şimdi bu?" "Bir yerden çıkmadı aklıma geldi." "Aynen kesin öyledir." "O ne demek öyle?" "Kim diyordu sana yavrum?" kaşlarımı çattım. "Kim diyecek saçmalıyorsun sen şu an." "Sen saçmalıyorsun artık aklına hangi eski sevgilin geldiyse." gözlerim şaşkinlikla irileşmiş öylece yolu izliyordum. "Hastasın sen. Gerçekte hastasın." Bunu sanki ona değil de kendime kanıtlamak ister gibi bir halim vardı. Bir süre sessizce ilerledik. Birden şarkının sesini açtı. Linet'in bir şarkısı çalıyordu. ben de boş boş camdan dışarı bakıyordum. Nereye gitiiğimiz gram umrumda değildi artık sadece eve gitmek istiyordum. Şarkıya yüksek sesle eşlik etmeye başladı. " Aman aman bırakırsan Düşerim en derine Aman aman kaybolursan Adım çıkar serseriye" Bakın dostlarım durum absürttü canım sıkkındı ama yine de bu haline gülümsemeden edemedim. Arabayı yol kenarına park etti ama şarkıyı kapatmadı. Ona döndüğümde güzlerimdeki bulutlar fark edilir türdendi. bir kolunu bana doğru açıp "Gel" dediğinde ikiletmeden usulca girdim kollarının arasına. Bir süre öylece durduk.Saçıma minik öpücükler bıraktı ve gözümdeki son bulut da dağıldığında uzaklaşmadan kafamı kaldırdım. "Nereye geldik?" diye sordum. "Söylemem." Usulca kalkıp üstümü düzelttim çantamı alıp arabadan indim. Karşımda öyle güzel bir manzara vardı ki. Bütün istanbul ayaklarımızın altındaydı. yerde iki puf vardı oturmamız için Köşede çevresine taşlar döşenmiş bir alanda ateş yanıyordu çimenlerin içerisinde duran ışıklar çevrelemişti bir masa vardı üzerinde yok yoktu. Hemen arkamdan yanıma gelip omuzlarıma bir battaniye bıraktı. Belimdeki ellerini bedenime güzelce sardıktan sonra. "Birinci senemiz kutlu olsun güzelim." diye fısıldadı kulağıma.
|
0% |