@ozgelly.1
|
Vurulmuş tertemiz alnından yatıyor,Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker. Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Mehmet Akif Ersoy
Soğuk kamuflajın izin verdiği kadar tenimize izler bırakıyordu. Bedenlerimiz yavaş yavaş uyuşmaya başlamıştı. Bu saatten sonra hareket etmek, konuşmak en önemlisi görünmek yasaktı. Yok olacaktık kardeşimizin canı herşeyden önemliydi. Verilen görev onu ordan çıkarmaktı.
Görev ölmekse ölürdük, yok olmaksa yok olurduk.
Biz Türk askeriydik. Biz Türk evladıydık. Biz Sarı Başbuğu'nun emanetini koruyanlardık. Kilit timiydik.
Yüzbaşı Cihan Karakaya.
Yüzbaşı Ayaz Turan.
Üsteğmen Ferhat Güneş.
Teğmen Alperen Öztürk.
Teğmen Gül Yıldırım.
Assubay Kıdemli Başçavuş Bora Kara.
Assubay Başçavuş Ali Yıldız.
Assubay Başçavuş Ateş Doğan.
Assubay Kıdemli Üstçavuş Erdem Aydın.
Assubay Üstçavuş Altan Şener.
Assubay Çavuş Talha Acar.
Ben Yüzbaşı Karakaya. Şehit Teğmen Ali Karakaya'nın oğluyum. Ben özel kuvvetlerde görev alan Kilit Timinin komutanıyım. Pişmanda değilim, hiç bir zaman bu timin komutanı olmaktan bıkmadım. Onlar dağ'da kurt, yüksekte kartal.
Geride adam bırakmazdık. Geride adamımızın bir tırnağını bile bırakmazdık. Alperen ellerinde, bugünkü görevimiz kardeşimizi ordan almak.
İki katlı harabe bir evdi. Aldığımız istikbarat onun burda olduğuydu. Yaklaşık 2 saattir dışarıda pusuydaydık. Amerikalı sözde güvenlik sorumluları biraz sonra buraya gelecekler ve kardeşlerimizi bu itlerin elinden alıp bize kendilerini iyi gösterecekler. Bu itlere verdikleri silahların üstünu kapatacaklar, beklediğimiz şey onların kellesini almak.
Kafam'ı silahımın kamçısına yaslayıp içerde kaç adam olduğunu tekrar tekrar saydım. 20 kişiydiler. Tek sıkıntı Alperen'in gözükmemesi. Muhtemelen gizli sığınak yada işkence odası gibi bir yerde tutuyorlar onu.
Telsizden önce hafif bir cızırtı sonra Bora'nın sesi geldi.
"Komutanım joniler geliyor 2 araba"
"Ne zaman indirelim Cihan" dedi Ayaz
"Önce şuraya bi gelsinler kardeşimiz sağsalim görelim ondan sonra"
Tim hep bir ağızdan "Emredersin komutanım" dedi.
Bora'nın dediği gibi 2 araba evin önünde durdu. İçinden adamlar indi. Evdende 3 şerefsiz çıktı.
Amerikalı "hey dostum bizim adam içeridemi?"
3 şerefsizden biri "He ya içerdedir sabah belli 3 adamımı öldürdü."
Telsizden tekrar ses geldi. Altan abinin sesiydi bu.
"Aslanım be"
Amerikalı "Durumu nasıl?"
Daha yeni konuşan adam tekrar konuştu "Yaralıdır yarı ölü yarı diri"
Amerikalı sinirlendi "Ben sana o adama dokunamayacaksın demedimmi ha Ağah"
"Neyse ne al askeri git"
Amerikalı evin girişine doğru hareket etti.
"Bora indir, o Ağah alınacak ona göre Kilit"
Çok geçmedi Amerikalı'nın kafasını mermi deldi. Bütün adamlar siper aldı.
"Atışımla atış serbest"
Benim mermim Ağah'ın yanındaki bir adamı yere serdi. Çok geçmedi timde ilk mermilerini atmaya başladı. Her mermiyle bir it indirdik. Karşı taraftan atış sesleri kesildi. Ölmüşlerdi, zaten yaşama gibi bir ihtimalleri yoktu.
"Ali, Erdem, adamlara bakın. Gül, Talha çevre emliyetini al, Bora yerinde kal geri kalanlar benimle geliyor." Konuşmam bitince herkes dediğimi yaptı. Benimle birlikte gelenler içeriye doğru girdi.
Evin içinde dışarısı gibiydi. Rutibet kokusu o kadar fazlaydı ki yüzümü buruşturdum.
3 oda vardı. Birde merdiven.
"Odalara bakın. Ateş benimle gel"
Ayaz, Ferhat ve Altan abi aşağıda odalara baktı. Ateş önden ben arkadan merdivenleri çıktık.
2 oda vardı. Önce ilkine girip baktık. Küçük bir masa, arkada bir harita var. Alperen burada yoktu, çıkıp diğer odaya girdik. Rutibetle birlikte hafif bir şekilde kan kokusu geliyor. Etrafta gözümü gezdirdim, oda diğer odaya bakarak daha büyüktü. Alperen buradaydı. Timde arkamda. Kardeşimizi bulmuştuk.
Ağah'ın dediği gibi yarası vardı. Üniformasının tshort ve pantolonu vardı üstünde. Tshort'un bazı yerleri yırtılmış ve çoğunluğu kandı. Odadaki kan kokusu onun kanıydı. Türk kanıydı.
Sandalyeden oturuyordu, elleri ve ayakları bağlıydı. Yanına gidip ipleri kestim.
"Komutanım geldiniz" sesi inceydi, zor konuşuyordu. Arkadan Ayaz'ın sesi geldi. "Bizim geride adam bıraktığımızı gördünmü hiç?"
Alperen'in dudağının kenarı kıvrıldı. Arkadan bir yerden Ali geldi yarasına baktı. "Komutanım yarasına müdahale etmem gerek yere indirelim"
Gül yere sedyeyi serdi, bizde Alperen'i sedyeye koyduk. Ali hızlıca ilk yardım malzemeleri çıkardı. Alperen'in karnındaki yarasına müdahale etti. Önce yarasının etrafındaki kanı temizledi sonrada yarasına baskı yaptı. Anladığım kadarıyla kan durmadı. Gül'de omzundaki kesiğe baktı.
"Komutanım kanı durmuyor acil hastaneye gitmemiz gerek" dedi Ali.
"Abi karagah"
Altan abi karargaha bağlandı ve telsizi bana uzattı.
"Ben Yüzbaşı Karakaya Yavuz komutanla konuşmak istiyorum."
"Emredersiniz komutanım" çok geçmeden Yavuz komutanın sesi geldi.
"Cihan durumunuz nedir?"
"Alperen ağır yaralı komutanım, acil helikopter talep ediyorum"
"Bulunduğunuz konuma en yakın yere helikopter indirmeye çalışacağım evlat kordinatları assubay Şener'e gönderiyoruz"
"Emredersiniz komutanım"
Telsizi kapattım ve Altan abiye geri verdim.
"Alperen'i hazırlayın yola çıkacağız"
Altan abi "Komutanım gönderilen kordinatlar 2 kilometre güney batı yönünde yaklaşık yarım saat"
Ali "Alperen tahliyeye hazır komutanım"
"Kilit uçuyoruz"
🐺🐺
Helikopterin ineceği yere gelmiştik. Çok geçmedi helikopterin sesi geldi. 2 dakika sonrada yere iniş yaptı. Tim sırayla seri bir şekilde helikoptere bindi. En sonda ben binip kapıyı kapattım. Ali ve Gül Alperen'le ilgileniyor. Biz hepimizde kardeşimizi toprağa gömmek için dua ediyoruz.
Alperen Yörük çocuğu, babası o asker olsun diye çok uğraşmış. Başarmış sonunda Kara harpten Alperen, Ayaz ve ben mezun olduk, okulu birincilikle bitirdi. Özel kuvvetlere yazılacağım bu okulu birincilikle bitirdiysem bir anlamı olsun dedi. Beraber yazıldık. Eğitimlerimiz çok zordu. Ama başarmıştık artık Türk Özel kuvvetlerinin 3 subayıydık. Ayaz ve ben rütbe yükseltme sınavına girdik o girmedi. Omzumdaki rütbenin bir önemi yok benim gittiğim yol belli dedi.Bir kızı sevdi uğruna üniformasını bırakacak derecede. Kız terörist çıktı, verdiği ifadede Alperenle biriz dedi. Soruşturma açıldı Alperen'e. Ama kendini akladı tekrardan döndü mesleğine. O günden belli aşka tövbe etti. Yolu Şehitlikti, attığı her adımda ona doğru.
Daldığım yerden Alperen'in cılız çıkan sesi çıkardı.
"Kilit özel kuvvetlere katıldığım için asla pişmanlık duymadım, Kilit timinde olduğum içinde. Bu hayatta kaybetmekten korktuğum elleri süt kokan anam ve babamdı. Ama şimdi öyle değil. Aslanlar gibi 8 kardeşim, 1 abim ve 1 dişi kurdum, kız kardeşim oldu. Canımı seve seve vereceğim, kanımın son damlasına kadar helal olsun diyeceğim Vatanım ve ailem. Hakkım size sonuna kadar helal sizinde bana helal olsun."
Derin bir nefes aldı sonra devam etti.
"Hepiniz önce Allah'a sonra birbirinize emanetsiniz. Vatan sağolsun Türk'ün özü var olsun"
Gözü yavaşça kapandı. Ama ölemezdi.
"Alperen kardeşim kalk lan"
"Komutanım kalbi duruyor acil hastaneye iniş yapmamız gerek"
Altan abi helikopter pilotuna söyledi. Timde tek tek gözümü gezdirdim. Hepsinin gözü dolu doluydu. Helikopter inişe geçti.
1 doktor 3 hemşire vardı anladığım kadarıyla. Bunların pekte bir önemi yoktu. Önemli olan onun canıydı.
Hemen sedyeye aldılar onu.
"Kalbi çok yavaş atıyor, karın bölgesinde 7 santim derinliğinde bir yara var. Aynı şekilde omzundada, yarası intihap kapmış ve çok kan kaybetmiş, ilk yardımı biz yaptık" diye tek solukta söyledi herşeyi Ali.
Doktor sadece başını sallamakla yetindi. Ameliyathanenin önüne gelmiştik. Bundan sonrası onlardaydı. Elimi sessizce çektim sedyeden, kardeşimi oraya tek başına gönderdim. Tim çökmüş haldeydi. Hepimiz bir yere oturmuştuk sessizce. Söyledikleri geldi aklıma bize veda etti. Benim olmam gerekiyordu onun yerinde. Kafamı arkamdaki duvara vurdum, bir kez daha ne kadar tekrarlandı bilmiyorum, tek bildiğim benim orada olmam gerektiği.
"Cihan dur ne yapıyorsun"
"Benim orada olmam gerekiyor Ayaz"
"Kes şu saçmalığı herkes dağılmış durumda zaten yaptığınla dahada kötü oluyor herşey"
"Benim olmam gerekiyor"
"Yüzbaşı Karakaya bana bak, git elini yüzünü yıka gel buraya destek olman gerekir ona"
"Benim orada olmam lazım"
"Yüzbaşım bana bak" diye bağırdı Ayaz.
"Seni neden Kilit timinin komutanı yaptılar, her koşulda bu timi yönet diye, seni neden yüzbaşı yaptılar, soğukkanlı olduğun için. Kendini suçlamayı bırak"
"Ayaz gidiyor lan çocuk. Annesine babasına ne diyeceğim ben. Oğlunu koruyamadım diye nasıl derim lan. Alperen lan o"
"Yüzbaşılar kendinize gelin" Yavuz komutanın sesi geldi. Hepimizin hazırola geçtik.
"Teğmenin durumu nasıl?" Diye soru sordu. Cevap veren Ali oldu. "Ağır komutanım, nabzı çok yavaş atıyordu. Gerekli müdahale yapılıyor."
Sadece kafa sallamakla yetindi. "Rahat" diyip oturma yerinden bir tanesine oturdu. Hepimiz kalktığımız yerlere tekrardan oturduk.
15 dakika geçti geçmedi yada ben zaman algımı kaybettim. İçerden doktor çıktı.
"Durumu nasıl iyide doktor"
"Malesef hastayı kaybettik, çok üzgünüz"
Üç kelime yürekli ne kadar yakabilirdi? Ben söyleyeyim tarif edilemeyecek kadar çok.
Kaç şehit vermiştik bu zamana kadar? Kaç ana göz yaşı dökmüştü oğlunun fotoğrafına bakıp? Kaç babanın dik durmaya çalışmasına rağmen içinde fırtınalar kopmuştu? Kaç kız sevdiğinin mezarında içli içli ağladı? Kaç mehmetin kanı döküldü toprağa, vatan toprağına şerefsiz basmasın diye? Gene ben söyleyeyim çok.
Bayrak dalgalansın diye yüzlerce mehmetin kanı döküldü toprağa. Dökülmeyede devam ediyor, dökülecekte. Çünkü birileri rahat uyusun diye birileri sessiz sessiz can verir. Birileri yaşasın diye öksüz kalır birileri.
Bir mehmet şehit düştüğü zaman ismi hatırlanmaz haberlere çıkan 45 saniye akılda kalır. O 45 saniyenin içindeki al bayrağa sarılı tabutu akılda kalır. Çekilen acı değil, sonrası değil. Paylaşılan 1 şehit haberi akılda kalır. O sıvasız evler kalır akılda.
Ölümü derin bir uyku sanar yaşamayanlar. Yaşayanlar sonsuz bir kabus. Hele şehit çocukları bayrak sanar ölümü. Kar yağarken montsuz dışarıya çıkarlar ama bayraksız nefes bile alamazlar. Dar gelir Türk'ün yurdu,çünkü verdikleri şehit bayraktır.
Bu yüzden değerli bayrak. Sevdiklerinin kanı olduğu için, özgürce dalgalansın diye şehit olanları yanına aldığı için, gözyaşının saklandığı yer olduğu için.
Ameliyathanenin kapısı açıldı. Sonrada tertemiz yüzüyle Alperen çıktı o kapıdan. Hepimiz selam verdik Alperen'e, emir aldığı albay bile. Saçları alnına düşmüş, uzanmış yatıyordu, böyle olmak ona hiç yakışmamıştı. Önce Tabur komutanı Albay öptü alnından, sonrada ben.
Buz gibiydi alnı, ruhum çekilmişti sanki. Onun ruhu hep canlıydı ama benim, bizim ruhumuz onun intikamını alana kadar yoktu. O artık en yüksek mertebedeydi. Adı hep aklımızda kalacaktı.
Şehit Teğmen Alperen Öztürk.
🐺🇹🇷
Hazır bu bölüm yazılmışken hatırlatmak isterim Şehitlerimiz başımızın tacıdır ve buraya kadar okuduysak onlar için bir Fatiha okuyalım en azından bunu yapabilelim.
Hatam olduysa affola. Oy ve yorum yapmayı unutmayın, sizi çok seviyorum bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
|
0% |