@patipiyon
|
Esra'nın telefonuna mesaj geldi Oktay abisi. "Güzellik, canını çok sıkma. Bugünlük aranan kan bulundu. Mutlaka yemek ye." Esra mesajı defalarca okudu. İçinden geçen ne varsa hisseden, empat bir abisi vardı. Ruh eşi gibi. Belki de daha fazlası. Hep de en ihtiyaç duyduğu anda yetişen. Abisinin sözünü dinleyerek son kez sosyal medyadaki haberlere bakıp bilgisayarın başından kalktı ve mutfağa gitti. İştahsızdı ama kendini bir şeyler yemeye zorladı. Yasemin'e ayıp oldu, diye düşündü. İki hafta önceden planlamışlardı bu günü. Ama sonra "O beni anladı zaten, bunu sorun yapmaz."diye kendini ferahlattı. Ertesi gün ve diğer günler sosyal medyadaki haberlerde yine bir değişiklik olmadı.Kimi zaman daha fazla, kimi zaman daha az ama hep birkaç ünite kana ihtiyaç olduğunu okuyordu Esra. Yusuf'un durumu hakkında daha fazla ayrıntı öğrenmek istiyordu. Tüm kalpleriyle onun iyileşmesi için dua ettiklerini yazan insanları düşündü. Herkes onun için nasıl da seferber olmuştu. Yurt dışından ilaç getirtilmiş, farklı şehirlerden kimi tanıdık kimi yabancı onca insan kan vermeye Ankara'ya gelmişti. Ama Yusuf'un durumu değişmedi. Esra da kan vermeyi çok istedi, ama onun kanı aranan kanla uyuşmuyordu. Kendini güçsüz hissetti. Hiç bir fayda sağlamayacak kadar zayıf. Ve neden bu acıyı bu kadar derinden hissediyordu? Sadece yaşanmış basit bir anı yüzünden mi? Saçmalık. Bu bahaneye sığınma gereği görmek zorunda bırakıldığı için sinirliydi. Üstelik uzaktan yakından tanıdığı insanların gündeminde hep Yusuf'un hastalığı vardı. Onun da aklında Yusuf'un olması normal sayılmalıydı. Belki de Esra sadece karşılıksız onun iyiliğini düşünüyordu. Tanımadığı birinin de iyiliğini istemek mantıksız mı yani? O halde o da onu tanımaya çalışmalıydı. Evet, bu fikri beğendi. "Seninle bu sefer konuşacağız Yusuf, bu sefer olacak. Sadece iyileş." |
0% |