Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@patipiyon

Uyu yorgun kalpli

Uyuyunca çabuk geçer...

Gözlerimdeydin aktın gittin.

Dedim bir yıldız kaysın

Dileğim gerçek olsun

"Esra biraz daha bezelye alır mısın?" dedi Meltem, Esra tabağında kalan son bezelye tanelerini kaşıkladığı sırada yanındaki tencereyi işaret ederken.

"Yok hala, teşekkürler, ben doydum."

"Hemen doydun mu daha makarnadan yemedin."

"Gerçekten doydum, bezelye güzeldi, ellerine sağlık."diyerek hafif şişen karnına ellerini koydu Esra.

"Azcık yemek yiyor bu. Evde de böyle ki. Kara kuru, zayıf bir şey oldu çıktı." diye Nermin, Esra'nın makarnayı reddetmesine karşılık yakındı. Kızının özel bir sosla hazırlanmış bu güzel makarnayı reddetmesini belli ki akılsızlık olarak, düşünüyordu.

Ilık bir cumartesi akşamıydı. Sakin ve duru bir gökyüzü vardı. Ay diğer akşamlara göre daha belirgin ve sarıydı. Gündüzünde yarım bir gök kuşağı çıkmış birkaç dakika dahi olsa insanlara mutluluk vermiş ve daha sonra bu mutluluk gecenin laciverdine de bulaşmıştı...

"Onlar bizim gibi değil ki Nermin, genç onlar. Kendilerine dikkat ediyorlar, az yiyorlar. Keşke bizde öyle olsak. Esra sen boş ver anneni devam et sen böyle"

Esra tebessümle bakışlarını Filiz’e çevirdi. Bu kadını seviyordu.

Vakit geçti, yemekler bitti ve çay faslındayken sohbet döndü dolaştı Yusuf'un durumuna geldi.

"Ailesi yeni dükkanın işleriyle uğraşırken fark edemedi çocuğu demek ki." bunu söyleyen Meltem'di

"Tam olarak nesi var?

"Doktorlar da henüz anlamamış. Vücudu beyaz kan üretmiyormuş."

"Ben bugün Mehmetlerle kan vermeye gittim." dedi Filiz , çayından bir yudum almadan önce. Daha sonra devam etti. "Ömer'i de gördüm. Çok dua etti. Adam iki haftada yaşlanmış resmen."

"Kolay değil,"dedi Nermin iç çekerek. "Allah ailesine de sabır versin, hastane köşelerinde doğru dürüst yemek de yiyemezler."

"Bana sorarsanız öyle, taşıma suyla değirmen dönmez, bir yere kadar neyse de." dedi Meltem’in eşi.

"Niye öyle diyorsun enişte!" Bunu söyleyen Esraydı. Sesini ayarlayamamıştı. Kimse Esra'dan bu ani çıkışı beklemiyordu. Şimdi tüm yüzler ona çevrilmişti. Annesinin uyarıcı bakışlarını da üzerinde hissetti. Sonra daha dikkatli bir ses tonuyla devam etti.

"Enişte, beni çok seviyorsun öyle değil mi?" Esra Kemal'in gözlerine bakıyordu. Kemalse bu soru karşısında olayın nereye gideceğini düşündü. Esra'yı çok severdi. Tereddütsüz cevap verdi:

"Elbette, fındık kıran. Emin değil misin yoksa?"

"O zaman şu an o hastanede Yusuf değil ben olsaydım benim için de aynı cümleyi kullanabilir miydin?"

Kendine bakan insanlara baktı tekrar.

"Diyemeyeceğini biliyorum. Onlar da kendi oğulları için diyemezler. O halde bizim de demememiz lazım." sesini iyice kıstı, gözleri halıdaydı.

"Öyle doğru. Aferin benim kızıma!" halasına baktı Esra, bunu kendisini övmeleri için söylememişti. Sözlerinin önemsendiğinden emin değildi.

Ayağa kalktı.Ben bir banyoya gideyim, geliyorum.

Henüz koridordaydı ki salondan gelen sesleri duydu:

"Bu olay onu çok etkiledi."

"Hayatın zorluklarına alışmalı böyle her şeyden etkilenirse işimiz var."

"Niye öyle diyorsun anne" son sözü söyleyen kişi Haleydi.

"Onu görmüş müydü ki Esra?" Filiz sormuştu.

"Bir kere onların evine gitmiştik" diye yanına gelen Filiz’in sorusunu cevapladı Hale. "Ne düşünüyor, gerçekten merak ediyorum,"

Loading...
0%