Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm (Senin Yüzünden)

@queennnn000

 

 

1.Bölüm (Senin Yüzünden)

 

 

-Fakat dünya insan olmayan, insanlarla doludur.-

 

 

 

 

 

Terden yüzüme yapışan saç tutamlarımı titreyen parmaklarım ile usulca yüzümden çektiğimde artık görüş açımda eskisine oranla daha netletmişti. Göz yaşlarım ardı arkası kesilmez bir şekilde saniye başı yenilirken gözlerim korku ile karşımda bana öldürücü bakışlar atan bedene tutundu. O bakışlar karşısında yutkunmak dahi zor gelirken üzerime doğru attığı her adımda kalbimin sesi korkuyla harmanlandı. Düştüğüm zeminden kalkacak dermen maalesef dizlerimde yoktu, hoş yerden kalksamda kaçabileceğim bir yer yoktu. Kapının anahtarı onun cebindeydi ve kapı kilitliydi.

 

Bedenimin önünde duraksayan bedeni ile ellerimi yüzüme siper ettim. Bir kez daha yüzüme darbe almak istemiyordum. Canım zaten yeteri kadar yanmıştı ve o da inat eder gibi daha çok yakmak istiyordu hemde suçsuz olmama rağmen.

 

"Senin yüzünden!" Diye bağırdı yüzüme doğru eğilerek ve parmakları bir pranga gibi bileklerimi sararak yüzümden çekti. Sert bakışlarıyla çakışan bakışlarım kaçmak için delik arasada kirpiklerimi dahi kırpıştıramadım. Şok olmuş bir vaziyette yüzüne bakıyordum. Kaşları itinayla çatıltı ve dudakları tekrardan aralandı. "Senin yüzünden!" Diye yineledi. Ama benim yüzümden değildi, böyle olmasını ben istememiştim benim bir suçum yoktu. Aksine ondan daha çok üzülen ve paramparça olan bendim. Asıl canı yanan kişi bendim ama o bunu göremiyordu. Bana bağırmak, tüm sinirini benden çıkarmak kolayına geliyordu. Kabullenmek istemiyordu hoş bende aynı onun gibi kabullenmekte direniyordum. Ama kabullenmek dışında başka çaremiz yoktu.

 

Gözyaşlarım tekrar ve tekrar yanaklarımı ıslattığında tek eliyle iki bileğimi tutup boşta kalan eliyle çenemi tutup yüzümü yukarı kaldırdı. Şimdi ağlamaktan kızarmış beyazları kan çanağına dönmüş yeşil gözlerimin tam içine bakıyordu.

 

"Hayatımı bitirdin!" Diye haykırdı, sanki gerçektende ben suçluymuşum gibi, ama değildim. Çenemi parmakları arasından kurtarmaya çalıştım çünkü canım acıyordu ama o inat eder gibi daha çok bastırdı parmaklarını, daha çok yakmak istedi canımı, "Evlenecektik biz!" Diye bağırdı kısılmaya yüz tutan sesiyle ve o an bir hıçkırık koptu dudaklarımdan, tutamadım kendimi ve ağlamam şiddetlendi. Kalbime bir anda bir ağırlık çöktü de nefesimi kesti sanki, ama susmadı. Ne hale geldiğimi gördüğü halde susmadı. Devam etti konuşmaya

 

"Düğün yerimiz bile belliydi, bir hafta kalmıştı" dedi. Sesi bu sefer fısıltıdan ibaretti sonra daha fazla dizleri onu ayakta tutamıyormuş gibi önümde diz çöktü. Çenemdeki eli titremeye başladığında sertçe elini geri çekti, bileklerimi tutan elide geri çekildi. Başım önüma düştü ve hıçkırarak ağlamaya devam ettim. Canım acıyordu, hemde daha önce hiç acımadığı kadar acıyordu. Yüzüne bakamıyordum, suçlu olduğumdan değil yorgun olduğumdan ve son zamanlarda yaşanılanları kaldıramadığımdan bakamıyordum.

 

"Gelinliği bile seçmiştik. Damatlığım bir haftadır dolabımda asılı duruyor." Derin bir nefes verdi ve başını eğdi. "Ama ben o damatlığı bir daha hiç giyinemeyeceğim"

 

Hıçkırıklarla sarsıldı bedenim, ölmek istedim. Gerçekten ölmek ve bu yaşanılanlardan kurtulmak istedim. Sesim çıkmadı yalnızca ağladım, ağlamamın bir faydası olmadığını bilerek ağladım. Sonra bir anda önümdeki bedeni hiddetlendi ve ayağa kalktı

 

"Öldü duydun mu beni? Amına koduğumun hayatında sadece bir kadını sevip aşık oldum. Evlenecek kadar bağlandım ve o kadın senin yüzünden öldü!"

 

Hayır, hayır, hayır, benim yüzümden değildi. Ellerimi kulaklarıma kapatarak bağırtılarını duymamaya çalıştım. Yalan söylüyordu benim hiçbir suçum yoktu yalnızca beni suçlayarak kendi vicdanını rahatlatmaya çalışıyordu. Ben suçsuzdum.

 

"Benim sevdiğim kadın senin yüzünden öldü"

 

Eli bir anda koluma yapışıp olduğum yerden beni kaldırarak diğer elinide omzuma koydu. Bedenimi sarsarken "Hadi getir onu bana! Git getir. Düğünümüz var bizim, evleneceğiz daha, yurt dışına balayına gideceğiz hayalini kurduğu gibi" nefesim kesildi. "Hadi getir onu bana, geri getir. Benden aldığın gibi geri getir, nefes almasını sağla, yeşil gözlerinin tekrar bana aşkla bakmasını sağla" gözlerim karardı bir yere tutunma ihtiyacı hissettim ama etrafımda tutunabileceğim bir şey yoktu. Hiçlikte gidip geliyordum.

 

"Ağlama karşımda!"

 

"Sinan!" Diye bağıran Mirza'ya kaydı bakışlarım. Yaslandığı duvardan doğrularak bize doğru bir adım atmıştı. Gözlerinde değişik bir duygu vardı anlamlandıramadığım, benim gözlerim ise kapanmak üzereydi.

 

"Yeter bu kadar abi" diye devam etti Mirza, kelimelerini seçerek kullanmaya kim olduğunu unutmamaya özen göstererek. Sinan ise olağan gücüyle omzumu sıkmaya devam etti, bedenimi bırakmamaya yemin etmiş gibi, ne kadar çırpınırsam çırpınamayım ellerinden kurtulamıyordum. Başım dönüyordu, bize doğru yaklaşan Mirza'yı dahi çift görmeye başlamıştım ve başımın dönmesine ek olarak mide bulantımda baş göstermeye başlamıştı. Bedenim zaten sıtma tutmuş gibi titriyordu.

 

"Bayılacak kız"

 

Bayılacak mıydım? Sanırım Mirza haklıydı gerçektende bayılacaktım. Sinan bir şoktan çıkmış gibi bedenimi süzdü, parmaklarının baskısı gevşerken büyüyen göz bebekleriyle gözlerimin içine baktı. Ne yaptığının yeni farkına varıyor gibi bir hali vardı. Ben ise bütün bu olanlara daha fazla dayanamayarak uykunun kollarına bıraktım kendimi, bedenim güçsüzleştiğinde Sinan'ın kolları sarıldı belime...

 

 

⏳⏳⏳

 

Neden hayat bu kadar acımasızdı? Adil olmamasının yanı sıra fazlasıyla acımasız ve kötüydü. Ya da sadece iyi olanlara karşı böyleydi çünkü kötü olanlar çocuk masalları haricinde hep kazananlardı. Yalnızca çocuk masallarında iyi olanlar mutlu sona kavuşabiliyordu yalnızca orada kötü olanlar yolun sonunda hakettiklerini yaşayabiliyordu. Gerçekte olması gereken her şey yalnızca masallarda oluyordu.

 

Berbat bir durumun içerisindeydim. Başımda saniye başı bağıran öfke nöbetleri geçirip eline geçen her şeyi fırlatıp kırmaya çalışan bir ruh hastası vardı. Gözyaşlarım artık tükenmişti olan hiçbir şeye tepki veremiyordu. Oturduğum koltukta bacaklarımı kendime doğru çekmiş ve kollarımıda bacaklarımın etrafına sarmıştım. Sinan ve Mirza beş dakika önce dışarıya çıkmışlardı. Mirza en sonunda Sinan'ın yaptıklarına daha fazla dayanamayarak onu kolundan tutup adeta sürükleyerek evden çıkarmıştı. Ve bende son beş dakikadır uzun saatler sonrasında sessizlikle baş başa kalmıştım.

 

Durağan bakan gözlerim karşıdaki duvara sabitliydi, saçlarım yüzüme dökülmüştü. Perişan bir haldeydim, ilk defa böylesine bitkin ve ruhsuzdum. Ruhum çekilmişti sanki içimde de yalnızca iskeletim ayakta duruyordu. Beynimin içi zaten patlamaya hazır bir saatli bomba gibiydi.

 

Gözlerimi yumdum sıkıca, bitti dediğim gözyaşlarım süzüldü yanaklarımdan. O gün düştü gözlerimin önüne ve sessiz bir hıçkırık fırlayıverdi dudaklarım arasından. Gözlerimi araladım usulca gözümün önüne gelenler kaybolsun diye, ben suçlu değildim. Benim hiçbir suçum yoktu. Ama Celal bunu anlayamayacak kadar delirmiş durumdaydı.

 

Anahtar sesi duyduğumda bakışlarım korkuyla kapıya kaydı. Gelmelerini istemiyordum, sonsuza kadar yok olup gitmelerini istiyordum. Sinan'ın yüzünü görmek sesini duymak cehennem gibi hissettiriyordu. Dayanabileceğim türde bir şey değildi.

 

Açılan kapıdan içeriye önce Sinan girdi ardından da kapıyı kapattı, yanında Mirza yoktu.

 

Mirza yoktu...

 

Kalbim korkuyla hızlı atmaya başlamıştı. Mirza yoktu büyük ihtimalle Sinan daha fazla Mirza'nın ona müdahele etmesine dayanamadığı için onu göndermişti. Gitmişti. İkimizi burada yalnız bırakıp gitmişti. Sinan şuan içinde barındırdığı öfkeyle beni burada öldürme bile öldürebilirdi. Onunla yalnız kalmak şu hayatta ki şuanlık en kötü şeydi.

 

İri bedeni karşıma dikildi bir anda, kalbimin atışları daha da hızlandı. Korku dört bir tarafımı ele geçirmişti.

 

"Uyuyacağım, sakın ses yapma" diyerek uzaklaşarak salondan çıktı. Onun salondan çıkışı ile derin bir nefes verip usulca koltuğa uzandım. Midemin aç olması ya da aşırı derecede bulanıyor olması umrumda değildi yalnızca uyumak istiyordum, uyumak ve kabus gibi günü bitirmek istiyordum. Ne yazık ki bugünden sonrasında neler olacağını ve beni neyin beklediğini bilmiyordum. Gözlerim yorgunlukla kapanırken bugünün her şeyin başlangıcı olduğunu anladım.

 

 

Loading...
0%