@rachelaery
|
“Geçmiş zaman Aşkından vazgeçmemiş yitirse de güçlerini Yanındaymış gece ve gündüz Sora'nın Korkuyormuş ona ayrılan zamanın sonuna gelmekten "Güzel Elora, saklarım seni ellerimdeki kaosa Benden başka kimse ulaşamaz oradaki karmaşaya." Sora endişelenmiyormuş bu konu hakkında Her zaman birlikte olacaklarına Güvence ediyormuş karısına Fakat artık ölümlü olan Elora Dayanabilir miymiş kaosa?” (Gökyüzü ve Yeryüzü Tarihi, Elora’nin Güçlerini Kaybedişi, Bilinen Mit.) Hiçbir zaman bu güçte usta hale gelemeyecektim. Bunu biliyordum, içimin en derinliklerinde hissediyordum. Leo'un bana inandığını söylemesi, her zaman yardım etmeye çalışması hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Damarlarımda akan kandan hissediyordum, bu gücün özü bana uymuyordu. "Fedora, sadece odaklanmaya çalış." Bakışlarımı kaldırarak Leo'ya baktığımda yüzünde her zaman antrenman sırasında yaptığı ifadeyi görmek beni neredeyse gülümsetiyordu. Artık bana yabancı hale gelmeyen tek kişi oydu. Arkamı kolladığı ve iyi bir ağabi olmaya çalıştığı için ona minnettardım. "Deniyorum." İç çekerek başını salladıktan sonra ellerimi avuçlarının içine alarak yukarı kaldırdı. Onu dinlediğimden emin olmak ister gibi konuşurken gözlerime bakmaya özen gösterdi. Her hareketi o kadar tanıdıktı ki, bunu binlerce kez yapmıştık. "Ne kadar ilerlersen ilerle yanlış yoldan istediğin yere varamazsın. Büyünün özünü anlaman gerekiyor," Tuttuğu ellerimi hafifçe sıkarak serbest bıraktı. "O senden ayrı değil, sadece ihtiyaç duyduğunda kullanabileceğin bir işbirlikçin değil. O hep seninle birlikte, her hücrende..." Leo'nun gözleri daha koyu bir ton alırken saçlarımın sanki odanın içini bir rüzgar kaplamış gibi uçuştuğunu hissettim. Konuşmak için dudaklarımı araladığımda gücünü geri çekerek odanın içinde hareket eden hava dalgasını kesti. "Bu güçte ustalaşman lazım. Babam daha fazla görevine devam edebilecek gibi görünmüyor, bizden yerini doldurmamızı bekleyeceklerdir." Ciddi bir ses tonuyla konuşurken hafifçe kaşlarını çattı. Son zamanlarda herkes çok gerilmişti, itiraf etmeliydim ki eskiden Leo'nun bana karşı gösterdiği yumuşak sevecen yanını özlüyordum. "Andra'ya güvenmediğimi biliyorsun, güç ve itibar için her şeyi yapabilecek bir potansiyele sahip. Sana ihtiyacım var, Fedora." Andra. Leo'dan sonra aramızda büyü gücü en yüksek olan oydu. Kendi ablam için böyle düşünmemem gerektiğini biliyordum ama yılanın vücut bulmuş haliydi. Ve Leo haklıydı, yönetimde herhangi bir söz sahibi olursa aşağısındaki insanlara acırdım. "Ondan daha güçlüsün, babamın yerini alacağın kesin." dediğimde ciddiyetini koruyarak birkaç saniye duraksayarak kendine düşünmek için zaman verdi. "Evet ama hala babamla yarışamam. Kraliyet ailesi bir damla daha az güce bile razı gelmeyecektir. Ne yapacakları belli olmaz." Sadece sessizce başımı salladım. Kraliyet ailesinin hırsını oluşturduğu tehlikeliyi görmezden gelemezdim. Zamanında büyü gücünün onlara verilmemesinin bir nedeni vardı. "Hadi devam edelim." Leo'nun ısrarla gücü nasıl yönlendirmem gerektiğini anlattığı bir antrenman sonunda da yine istediğimi elde edememiştim. Içimdeki büyü asla sözümü dinlemeyen, onu kontrol etmeme izin vermeyen asi yaramaz bir çocuk gibi hissettiriyordu. Babamın, Leo'nun ya da Andra'nın bunu nasıl başardığını bilmiyordum. Leo'yla işim bittiğinde kendimi toparlamak için dışarı çıkmaya devam ettim. Hem bu güce erişimim yoktu hem de çabalarım beni herkesten daha fazla yoruyordu. İmkansız bir şeyi zorluyormuş gibi hissediyordum. Dinlenmek istediğimde her zaman yaptığım gibi kütüphaneye doğru yürüdüm. Elza'nın ölümünden sonra herkesin üzerine çöken karanlık beni de es geçmemişti. Bu yüzden oraya epeydir uğramıyordum ama evden uzaklaşarak biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Babamın kocaman bir kütüphanesi olsa da halk kütüphanesine gelmeyi tercih ediyordum. Onun kitaplarındaki bilgiler buradakilerden kat kat daha değerli sayılabilirdi fakat okuduğum tüm kitaplar büyünün sadece teorik yanını anlatırdı, yani şimdiye kadar ihtiyacım olanı bulamamıştım. Ayrıca bugün basit bir şeyler okumak istiyordum. Kütüphanedeki görevliler beni gördüklerinde diğerlerine gösterdiklerinden başka bir tepki göstermediler. Benim kim olduğumu bildiklerini sanmıyordum, bahsetme gereği duymamıştım. Kitap raflarının arasında kimse tarafından rahatsız edilmeden rahatça geçirdiğim dakikalar sonuncunda istediğim türde bir kitap bulabildim. Bu topraklarda yaşayan herkesin bildiği hikayelerin yazılı ve destan haline gelmiş bir kopyası. "Yalvardı tanrılarına Rahip Dima Merhamet göstersin diye onlara Tanrılar da gerçekleştirdi istediğini, Verdiler güçlerini." Çok iyi bildiğim hikayeyi anlatan pasajı okumaya devam etsem de, yeni hiçbir şey yoktu. Sadece aynı eski hikaye. Ne bulmayı beklediğimi bilmiyordum ama hayal kırklığı hissine engel olamadım. Hiçbir lanet kitap içimdeki güce nasıl hakim olabileceğimden bahsetmiyordu. Leo'nun bana ihtiyacı vardı, güçlü hale gelmek, söz sahibi olmak istiyordum... ama bunun tek nedeni Leo değildi, bir kenara çekilmem getrektiğinin söylenmesi beni sinirlendiriyordu. Savaş ya da büyü gücünün bizi tanımlamasına izin verilen bir dünyada ezilmek istemiyordum. Şimdiye kadar geçen her yıl boşa gitmişti. En azından benden beklenilen şekilde çocukluğumda hiçbir yetenek göstermeme rağmen hala bana inandığı için Leo'ya teşekkür etmeliydim. Elza'nın küçük kızı bile bir şekilde büyüye benden daha hakimdi, bende bir sorun vardı çünkü gücün kanımda kaynadığını hissetsem de ona ulaşamıyordum. Kitabı kapatarak ayrılmaya hazırlanırken arkamda duyduğum adım seslerine dikkat bile etmeden yürüyüp geçecektim ki adım seslerinin sahibini görmek donmamı sağladı. Onu çok yakından tanıyordum ve tüm krallığın da öyle yaptığına emindim. "Eh, beklenmedik bir karşılaşma." Denes. Tahtın varisi, savaş meydanlarının tanrısı, aptal çoçukluk aşkım ve Andra'nın nişanlısı. Sert yüz hatlarında oluşan gülümseme gözlerine ulaşmazken zehir saçan bakışlarla beni inceledi, bu kadar basit kıyafetler giydiğim için neredeyse utanacaktım. O sanki kütüphaneye değil de bir baloya katılmak için hazırlanmış gibi gözüküyordu. Kraliyet ailesi en güçlü yeryüzü kralı Sora'nın soyundan gelirdi, tahta çıkan her kralının atalarından gelen üstün savaş ve politika yetenekleri vardı. Elçilerin yardımıyla ve kanlarında dolaşan güç nedeniyle normal insanlardan kat kat daha uzun yaşarlardı. Ne kadar gergin olduğumu belli etmek istemeyerek derin bir nefes aldım. "Senin süslü sarayında kocaman bir kütüphanen yok mu? Burası senin standartlarını karşılayamaz." Soğuk, tok kahkahasi kulaklarımı doldurdu. Bu acımasız yüzün hala içimde bir şeyler hareket ettirmesi çok sinir bozucuydu. "Biraz gezintiye çıkayım dedim." Derin bir nefes daha. Yüzümü olabildiğince ifadesiz tutmaya çalıştım, artık benim için önemli olmadığını gösterme zamanınıydı. "Değerli vaktini gezintilerle boşa harcamak yerine sorumluluklarına ya da..." Yutkunarak sustum. Birkaç saniye olsa bile bunun beni etkilediğini ona belli ettiğim için kendime eziyet edebilirdim. "Yaklaşan düğününe odaklansan daha iyi olmaz mı?" Duraksamami fark etmemesi imkansızdı, kaşlarını kaldırarak birkaç adım atarak yaklaştı. Yaş aldıkça daha nefes kesici hale gelmesinden nefret ediyordum, Leo'nun en yakın arkadaşı olup aynı zamanda Andra'yla nişanlı olmasından nefret ediyordum. Saçlarının yüzünün sertliğine rağmen yumuşak karı hatırlatmasından nefret ediyordum. Ondan tamamen nefret etmek istiyordum. Hatırlayabildigim en eski anımda bile o vardı. Kralla birlikte babama yaptıkları ziyaretler, Leo'yla her dövüş antrenmanı, çocukken bile güç konusunda diğer herkesten geride kaldığımda yardım etmeye çalışması... Onun yardım tarzı diğerlerinden farklıydı, yanındayım, sana inanıyorum demezdi onu yerine yorulduğumda omzuna yaslanmama izin verirdi. Tükenip düştüğümde beni kaldırmak için bir el uzatmazdı, kendi başıma kalkmamı sağlardı. Doğduğu andan itibaren belirli kalıplara sokulduğunun, ondan çok şey beklendiğinin ve bir sürü sorumluluğu olduğunu biliyordum ama böyle bir noktaya geleceğimizi tahmin edemezdim. Büyüdüğümzde Denes'in çocukken sahip olduğu soğuk öfkesi zalimliğe dönüşmüştü. Zalim kişilerle bir ilişki yürütmek her açıdan zordur, ama zalim birisine aşık olmak imkansızdır. Kraliyet üyeleri güçlerine güç katmak ve arkalarında sağlam bir veliaht bırakmak için genelde en güçlü elçilere evlenirlerdi. Bu bir kural falan değildi ama hepsinin güce olan aşkı ortadaydı ve şimdiye kadar ne babamın hikayelerinde bu düzeni bozan bir kral duymuştum ne de okuduğum tarih kitaplarında denk gelmiştim. Yani onunla evlenmem olanak dışıydı, gerçi güçlü olsam bile bunu ister miydi emin değildim. "Andra düğün için o kadar hevesli ki her şeyi kendisi yapmak istiyor." Canımı yaktığıni biliyordu, ve ben de bundan zevk aldığını biliyordum. "O halde sana iyi gezintiler." Bakışlarımi kaçırırken yanından geçmek için bir adım attım. "Biliyorsun..." Ne kolumu tutu ne de yolumu kapattı ama tek bir sözüyle gitmemi engelledi. Hala üzerimde nasıl bu kadar kontrol sahibi olabiliyordu? Durduğumu gördüğünde devam etti, "Küçük rolünde ne kadar başarılı olursan ol anlayacağımı biliyorsun." Cevap vermek üzereyken bana daha da yaklaşması ağzımı kapatmama neden oldu. Elini kaldırarak parmaklarıyla yanağımı belli belirsiz okşadı. Buz gibi dokunuşu beni yakıyordu. "Kontrolün kimde olduğunu biliyorsun, tatlı Fedora." ꕥ
|
0% |