@rarbezrh
|
Biz sevgili olmuştuk.
Bu cümleler aynaya bakarak söylediğim sözlerdi. Hazırlanmış ve aynanın önüne geçmiştim. Eşofmanın üzerine sweatshirt giymiş ve saçlarımı açık bırakmıştım. Yüzüme de nemlendirici haricinde bir şey sürmemiştim.
Çalan telefonumla adımlarım oraya doğru sürüklendi. Arayan Çağatay'dı. Geldiğini söyleyip kapattığında, ben de evin anahtarını almış ve apartmandan ayrılmıştım. Önümdeki arabanın farları yolumu aydınlatırken, arabaya doğru yürümeye başladım. Ön camdan onun bakışlarını üzerimde hissederken çok fazla vakit kaybetmeden yolcu koltuğuna oturdum.
O da benim gibi eşofman ve kazak giymişti. Emniyet kemerimi bağladığımda arabayı harekete geçirdi. Birkaç dakika sonra sahile yakın, sessiz bir yerde durduğumuzda emniyet kemerini kilidinden çıkardı. Benimkine de dokunarak çıkardığında bakışlarımı gözlerine kaldırdım. Dudakları kıvrıldığında bana doğru uzandığını fark ettim. O an bana sarılmak istediğini anladığımda, buna itiraz etmeden izin verdim.
O şuan mutluydu. Ve onun mutluğunu yarıda kesmek istemezdim. Bu yüzden bedenime sıkıca sarılan kolları gibi ben de kollarımı boynuna doladım. Parmak uçlarım saç tellerine değiyordu.
"Şimdi bir çiçeğin kokusu nasıl olurmuş biliyorum."
Aklıma gelen anıyla gülümsedim. İlk buluştuğumuzda bana çiçek getirmişti ve kokusunu bilmiyorum dediğinde ben de ona aldığı çiçeği uzatmıştım. Fakat o hala kokusunu alamayacağını söylemişti. O gün de anlamıştım, ben onun gözünde bir çiçektim.
Bunu bu şekilde düşünmesi o kadar güzel ve inceydi ki gerçekten içimdeki kelebeklerin varlığına emin olmuştum. O benim kaburgalarımdaki kelebeği kozasından çıkaran bir adamdı.
Saçlarımda nefesini hissediyordum. Benim soluklarım da ensesine çarpıyordu. Tamamen bedeni bedenime değmiyordu. Bu yüzden bana uzanmak zorunda kalmıştı.
"Bu anda kalsam gıkım çıkmaz, öyle mutluyum."
Gülümsedim. "Kalırız." diye mırıldandım. Hiç ölçüp biçmeden söylediklerim artık dudaklarımdan çıkmış onun kulaklarına ulaşmıştı. Yanlış bir şey söylememiştim ama kendimden de beklediğim bir hareket değildi.
"Sen de istiyorsan kalırız."
İstiyordum. Onun yanında kalmak.
Uzun bir süre bu şekilde kalmaya devam ettik. Beli ağrımamış mıydı acaba? Pek bir tepki vermediği için emin olamıyordum ama daha fazla buna sessiz kalmak istemedim.
"Belin ağrımıyor mu böyle."
"Ağrımıyor, ama sana böyle pek sarılamıyorum."
Pek sarılamıyordu demek.
Kollarını bedenimden uzaklaştırdığında gözlerim gözlerine değdi. Sonra gözlerini gözlerimden çekerek radyodan şarkı ayarlamaya başladı. Naif ve hafif ezgili bir şarkı arabanın içini doldurduğunda başını koltuğa yaslayarak bana bakmaya başladı. Dudak kıvrımları yükseldiğinde aynı şekilde gözlerinin de içi gülüyordu.
Gözlerinden geçenleri bu kadar rahat anlayabiliyordum, o mutluğu yansıtmaktan çekinmiyordu. Zaten çekinmesini de istemezdim.
Onun gibi başımı koltuğa yasladım ve bakışmamızı sürdürdüm. Kendi bedeni üzerinde duran ellerini yüzüme usulca çıkardığında, çenemle yanağıma değen parmakları tenimi okşamaya başladı.
"Seni seviyorum."
Seviyordu.
"Seni seviyorum."
Seviyordum.
Asıl bugün yeni bir başlangıca imzamızı atmıştık. Sevgili olmuş ve up uzun bir yola sinyalimizi yakmıştık. İstediğim bu yoldan hiç sapmamaktı. Farklı bir yola girip kafamızın karışmasından ziyade kendi yolumuzdan vazgeçmememiz gerekiyordu.
sevgili oldular, yine ben yavaş yazamıyorum.
nasılsınız?
bölüm nasıldı?
hep mutlu olacaklar mı acaba?
|
0% |