@rarbezrh
|
"Fotoğrafçı geldi mi? Şimdiye kapıdan içeri girmesi gerekiyordu, bir sorun çıkmadı değil mi?"
Bugün evleniyorduk.
Sevdiğim adamla evlenmenin heyecanı öyle çok üzerimdeydi ki bu gerginlikle etrafımdaki insanlara çatacağım diye korkuyordum. Sakin ol sakin ol deseler de hayatımda on kez evlenmiyor, bir kez evleniyordum. Büyük bir kalabalık bizi bekliyordu, gelin odası bile kalabalıktı. Çağatay'da ilgilenmesi gereken işleri olduğu için kısa süreliğine odadan ayrılmıştı. O yanımda olunca daha sakin bir birey haline geliyordum.
"Son kez organizasyonu gözden geçiriyor, bu akşam her şeyin güzel geçmesi için çabalıyoruz."
Takıntılı bir insandım bu yüzden hiç hata olmaması gerekiyordu ki bu biraz zor olsa da etrafımdaki insanlar bu yüzden çabalıyordu. En çok da sevgilim, birazdan kocam olacak olan o adam herkesten çok çabalıyordu, koşuşturuyordu. Yanında öyle rahat ve mutlu biriydim ki gözüm hiç arkada kalmıyordu. Şuana kadar benim için her şeyi yapmıştı. Ve ben her gün doğru adamı bulduğum için huzurlu hissediyordum.
"O zaman işi bitince hemen gelsin sizinle de fotoğraf çekilelim."
Hemen başını onaylar anlamda sallayan kuzenlerimden birisi odadan ayrıldığında, parmaklarımla oynamaya devam ediyordum. Stresten bedenimdeki her yer terlemeye başlamıştı. Yüzümün de terlememesi için çabalıyordum. Yoksa makyajım bozulur ve her şey mahvolurdu. Zaten bütün amları da açmıştık, hava fazlasıyla sıcaktı.
Kapanan kapı tekrardan açıldığında içeriye Çağatay ve fotoğrafçı girdi. Arkasından da haber vermek için giden kuzenim göründüğünde sesli nefesimi dışarıya verdim.
"Çekin düğünden önce karımla beni."
Çağatay fotoğrafçıya hitaben söyledikleri beni gülümsetirken zaten gülmem için yaptığını biliyordum. Yanıma geldiğinde kolunu belime sararak bana yanaştı. Gelinliğim çok fazla kabarık değildi bu yüzden zorlanmamıştı.
"Yalnız enişte daha karın olmadı."
"O çoktan oldu bile." dediğinde aklıma gelen anıyla sırıttım.
"Çağatay oltaya takıldı bir tane galiba, çekiştiriyor kolumu düşeceğim suya şimdi."
Bugün hafta sonuydu ve beraber vakit geçirmek için piknik yapmaya gelmiştik. İlk pikniğe gelişimiz değildi fakat ilk kez birlikte balık tutmaya gelişimizdi. İl başta oltaları göle salmıştık, bir gözümüz de muhakkak burada kalmıştı. Sonra beraber kısa bir süre top oynamış, eğlenmiştik. Ben balıklara bakmaya giderken o da mangalın başında duruyordu. Şimdi ise oltama takılan balıkla ona doğru seslenmiştim.
"Yavrum ,küçük balık seni nasıl suya düşürsün?"
Kaşlarımı çatarak "Küçük olduğunu nereden biliyorsun? Kolumu çekiştiriyor diyorum. Gelsene!" dediğimde güldüğü için kıkırtısı kulaklarıma ulaştı. Omzumdan geriye doğru baktığımda buraya doğru geldiğini gördüm. Elimdeki oltayı kendi parmakları arasına aldığında gözleri büyümüştü. Oltanın ucundaki balık göründüğünde ban doğru dönmüştü.
"Harbiden büyük tutmuşsun, aferin karıma."
"Ya ne sandın, babam da balıkçıydı galiba."
Söylediklerime gülmeye başladığında balığı kovaya koymuştu. "Galiba yavrum."
"Usta sen bunların başında durmaya devam et ben de mangalın başına geçeyim. Etler olmak üzere, tabaklar da hazır hemen otururuz."
"Tamamdır buradayım ben, çok açıkmış bir şekilde."
"Çok acıktıysan olanlardan bir tane vereyim." dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
"Yok, beraber otururuz."
"Sen bilirsin." diyerek yanımdan uzaklaştı.
Onu bana söylediği o kadar karım dediği an vardı ki, son söylediği bu an olmuştu. Balık tutmaya gittiğimiz an. Düğünden üç gün önce gitmiştik, hala dün gibi aklımdaydı. Aslında onunla olan anlarım hep dün gibiydi.
Kızlarla olan fotoğraf çekimim de bittiğinde organizasyona yardım eden kız çıkmamız için hazırlanmamızı söyledi. Tekrardan bedenimi ele geçiren stresle birlikte Çağatay elimi tuttuğunda baş başa kalmıştık. Birazdan salona giriş yapacaktık. Giriş müziği çaldığında kameraman bizi çekmeye başlamıştı. Stresimden dolayı kötü görünmemek için elimden gelenin fazlasını yapacaktım.
El ele bir şekilde içeriye girdiğimizde nikah kıyılması için masaya yerleştiğimizde nikah memuru da gelmişti. Etrafa gülücükler saçmaya devam ederken nikah memuru o soruyu sordu. İnsanlar cevabımı duymak ister gibi bir anda sessizleşmiştik.
"Siz sayın Miray Alkan, Çağatay Kanık'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Sağımda duran adama döndüğüme onun zaten bana baktığını gördüm. Yüzünde gülümseyen ifadeyle beni izlemesiyle birlikte mikrofona eğildim ve dudaklarımı araladım.
"Evet." diye sesli bir şekilde söylediğimde büyük bir alkış tufanı duyulmuştu.
"Siz sayın Çağatay Kanık, Miray Alkan'ı eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Bana bakarak "Evet." diye bağırdığında arkadaşlarından vuuu- bravo gibi kelimeleri duymuştum. Bağırmasını bekliyordum bu yüzden kahkaha atmaya başladım. Deli gibi mutlulukla imzalar atılmış ve işlem tamamlanmıştı. Gelini öpebilirsiniz dendiğinde ayağa kalkmış ve karşı karşıya durmuştuk. Dudakları alnıma yaklaştığında gözlerim kapanmıştı. Tenimde dudaklarının baskısını hissettiğimde derin bir nefesi koy verdim. Sanki bütün gerginliğim burada geçip gitmişti.
Artık nikahımız kıyılmış, evliydik.
Şimdi düğün dansımız için sahnenin ortasına geçmiş dans ediyorduk. Kollarım boynuna dolanmış, onun parmakları ise belimi bulmuştu.
"Karımsın artık." Kulaklarıma değen sesiyle içim ürperirken artık çok farklı bir evreye geçtiğimizi anladım. Bütün hayatımı onunla aynı çatı altında geçirecektim. Onunla uyumak, onu koklamak artık benim için zor bir şey olmayacaktı. O artık hep bir adım uzağımda olacaktı.
"Sonunda seni kocam yaptım." dediğimde dudak kıvrımlarım yukarı doğru yükselmişti. Etrafımdaki herkes soyutlanmış burada baş başa kalmıştık.
"Sırıtıp durmaktan ağzım yamulacak, kocanı böyle de sever misin?"
"Severim, ben sana evet derken hastalıkta sağlıkta kabul ettim. Peki sen beni sever misin?"
"Ben seni yolunca çoktan kul köle oldum yavrum, ben seni ömrüm boyunca çok severim." |
0% |