Yeni Üyelik
40.
Bölüm

FİNAL

@rarbezrh

Kurguyu andıran bir şarkı istiyorum ve sizi çok fazla tutmadan iyi okumalar diliyorum.

 

🎼

 

Fethiye.

 

Balayımız için gideceğimiz şehir burasıydı. Düğün geç saatlerde bittiği için aşırı yorgunduk. Çok güzel bir düğün gecemiz olmuştu. Şimdi sandalyeye oturmuş düzgün yiyemediğim düğün pastamızı yemekle meşguldüm. Bir çatal yemiştik canım yani tadını çıkaramamıştım. Ayaklarım düğünün yarısında sızlamaya başladığında farklı bir ayakkabıya geçiş yapmıştım. Tamamen ayakta kalmıştık galiba, son anlar beni yoran en büyük kısımdı sanırım. En son gençlerle takılmıştık.

 

"Yavrum açsan bir şeyler yaptırtayım."

 

Çağatay'ın sesiyle ağzımdaki lokmayı yuttum. Kısıkça boğazımı temizlediğimde "Yok sevgilim. Pasta yeterli geldi."

 

"Çok mu yorgunsun bebeğim sen?"

 

Belli olmuyor mu dercesine kaşlarım havalandı. Anlamış olacak ki başını sallayarak koca cüssesini ayaklarımın ucunda eğdi. Ne yapacağını merak eder nitelikte bakışlarımı üzerinde tutarken parmakları ayaklarımı ovmaya başladı. İlk başta huylanarak ayağımı çeksem de elinden dolayı uzaklaşamamıştım. Kıkırtı dudaklarımın arasından çıktığı an onun dudak kıvrımları da yukarı yükselmişti. Usulca ovmaya başladığında boş tabağımı yanımdaki masanın üzerine koydum. Başım arkaya doğru gittiğinde gözlerim kapanmıştı. Bir süre o parmaklarını hareket ettirmiş, daha sonra hareketini kesmişti. Bense hala gözlerim kapalı durmaya devam ederken alnımda hissettiğim sıcak dokunuşla göz kapaklarım aralandı.

 

"Saatimiz yaklaşıyor yavrum, vedalaşalım sonra çıkarız."

 

Başımı onaylayarak ayaklarımı uzattığım sandalyeden çekmiş ve ayakkabılarımı giymeye başlamıştım. Oturduğum yerden kalktığımda kuzenimin sesiyle herkesin bakışları bize döndü. Zaten sadece yakınlarımız kalmıştı.

 

"Gidiyor musunuz?"

 

"Evet."

 

Sevdiklerimizle sarıldıktan sonra arabaya geçtiğimizde zaten her şey günler öncesinden ayarlanmıştı. 1 haftalık bir süre boyunca Fethiye'de olacaktık. Düğün hazırlığı derken ben de sevgilim de çok bitkin düşmüştük. O yüzden bir an önce oraya gitmek istiyordum. Zaten ilk defa da gideceğim için çok heyecanlıydım. Uçakla gideceğimiz için de çok bir zaman harcamayacaktık. Arabayı Çağatay'ın en yakın arkadaşı kullanıyordu. Bizi bıraktıktan sonra geri dönecekti. Ben de arka koltuğa oturmuş bizim için paylaşım yapan insanların hikâyelerini ekleme yapıyordum. Teşekkür mesajlarına da cevap vermeyi unutmadım. Zaten anca havaalanına kadar yetişebilmiştim. Geldiğimizde arabadan indim ve bavulları almak için bagajın kapağını araladım. Çağatay da bana yetiştiğinde bavulları birlikte indirdik. Benim bir kocaman bavulum yanında da bir küçük bavulum bulunuyordu. Gecelikler, elbiseler derken bayağı eşyam olmuştu. Hem bir hafta kalıyorduk. Kızlar beni iyi anlamalıydı, her gün aynı kıyafet giyecek halim yoktu değil mi? Çağatay da bir büyük bavulla işini halletmişti.

 

Arkadaşına teşekkür ettikten sonra yanından ayrılmıştık. İçeriye geçtiğimizde zaten çok da fazla beklemeden, biraz oturduktan sonra uçağa binmiştik. İlk defa uçağa binmiyordum fakat onunla ilk defa yan yana bindiğim ilk uçak yolculuğuydu. Bu anımızı telefona kaydetmeyi de unutmadık.

 

"Biraz dinlen yavrum."

 

"Sen?" diye sordum.

 

"Ben de uyurum, çok yorgunum. Bir saat bir saattir."

 

"Tamam, o zaman."

 

Dediğimiz gibi derin bir uyku çekmiştik. Düğündeyken on dakika uykuya bile şükredecek hale gelmiştim. Bu bir saat bize çok çok iyi gelmiş enerjimizi toplamıştık. Dalaman havaalanına ayak bastığımızda daha önceden kiraladığımız araca yerleşmiştik. Burası çok sıcaktı, bu yüzden de klimayı açmıştık bile. Gideceğimiz otele yarım saat bir sürüş mesafesi vardı. Telefonumla arabaya bağlandığımda sevdiğim slow bir şarkıyı açmıştım.

 

"Bu mutlu günün ardından ağlayalım mı sevgilim?" dediğinde şarkıyı ima ettiğini biliyordum. Gülümseyerek dudaklarımı araladım. "Enerjik şarkıları etrafta gezerken açmayı düşünüyorum."

 

Boşta kalan sağ eline parmaklarımı geçirdiğimde gülümseyerek ona bakmaya devam ettim. Dudakları aralandığında bakışlarım oraya kaydı. "Odadan dışarıya çıkmaya vaktimiz olursa." Dediğinde dudak kıvrımlarım aniden aşağıya inmiş, donup kalmıştım. İma ettiği şeyle kızarmaya başladım. Hava zaten sıcaktı bir kelimeleriyle iyice domatese dönmüştüm eminim ki.

 

"O ne demek?" dedim zorlukla. Üç kelimeyi bir araya getirebilmiştim, tebrikler.

 

Yandan bir bakış attığında "Bilmem." Dedi sırıtarak. Bok bilmezsin dedi iç sesim. Bilerek yapıyordu. Ve ben bu oltaya takılmayacaktım. Sessizce önüme döndüğümde hala aklım bir karış havadaydı. Başka bir şeyi düşünmek istesem de hep aklım o söylediğinde dönüp dolaşıp geliyordu.

 

Harbiden beni bırakmaz mıydı?

 

Bu söylediğime kendi kendime güldüm. Çağatay bana baktığında hayırdır dercesine başını iki yana salladı. Yok bir şey diyerek geçiştirdim. Diline malzeme olmak istemiyordum, yoksa sürekli ima yapıp duruyordu. Ben kocamı tanırdım canım.

 

Kocam demişken. Biz evlenmiştik.

 

Artık farklı bir hayatın beni beklediğini düşünüyordum. Bazı sorumluluklarımız olacaktı. Önceden bir aileye bağlıyken şimdi ise kendi ayaklarımızın üzerinde duracaktık. Tabi ikimiz de başa şehirde okumadığımız için aileden uzak kalmamıştık. Şimdi ise her evlinin yaşadığı şeyleri yaşamaya başlayacaktık. Kendi evimiz vardı, orada kalmak için sabırsızlanıyordum. Evimizde yaşadığımız ilkler hep benim için önemli olacaktı.

 

Arkadaşlarımızla olan gruptan mesaj geldiğinde yazılanları okumaya başlamadan önce elimi onun parmakları arasından çekmiştim. Neden elimi çektiğimi öğrenmek için bana baktı fakat bir şey söylemeden önüne döndü.

 

Çınar: vardın mı la damat?

 

Miray: ajdajdajdksaksa varmak üzereyiz

 

Çınar: aa selam yenge nasılsın, bizim oğlan araba kullanıyor herhalde

 

Miray: iyiyiz çok şükür

 

Miray: evet damat araba kullanıyor, telefona bakamaz maalesef

 

Çınar: sürsün sürsün

 

Miray: siz neler yaptınız?

 

Çınar: napalım be yenge anca evlere dağıldık biraz buralarda yardım edelim dedik.

 

Çınar: hem gençlerle takıldık o yüzden uzadı gece

 

Miray: Allah razı olsun gardaş yardımlarınız için

 

Miray: hepinize çok teşekkür ediyorum çok yardım ettiniz

 

Çınar: ne demek yenge görevimizz

 

Çınar: rica ederiz.

 

Sıla: ayy çok güzel bir gündüüü, darısı başımıza gerçekten.

 

Miray: inşallahhh, teşekkür ederizz

 

Gökhan: vallahi uzun zamandır böyle eğlenmiyordum iyi geldi

 

Buket: oynamaktan kilo vermiş olabilirim :)))

 

Miray: shdwadıasdoasjdsa

 

Miray: ben de diyecektim ama sondaki pastayı yemeseydim.

 

Buket: .d

 

"Neye gülüp duruyorsun yavrum sen?"

 

"Gruba mesaj atmışlar da ona gülüyorum."

 

Kaşlarını yalandan çatarak dudaklarını araladı. "Kocan varken?"

 

Yine mesaj geldiğinde Çağatay elimden telefonu aldı ve sesini kayda alamaya başladı.

 

"Hanımlar ve beyler karımla düğünümüzden çıktık, balayına gidiyoruz. Rahatsız edilmek istemiyoruz. Çünkü karımı ilgi odağı benden uzaklaşıyor, yeni damat olmuş birisi olarak bunu istemiyorum." Diyerek ses kaydını sonlandırdı. Gözlerimi kocaman açarak "Sen ne yaptın?" diye sordum. O ise gülerek önüne dönmüş telefonumu bacaklarımın üzerine koymuştu. Gruptan çıkmadan önce gördüğüm şey bir sürü randomdu.

 

"Ne yapmışım?" dedi utanmadan.

 

"Dillerinden düşmeyeceğiz."

 

"Karı kocayız biz yavrum." Dediğinde sağ doğru sinyal vermiş ve direksiyonu kırmıştı. "Ayrıca otelimize geldik."

 

Gelmiş miydik?

 

Merakla bakışlarımı dışarıya yönelttim. Evet, gelmiştik. Kalacağımız otel denize sıfırdı, yani odamızın manzarası denize karşıydı. Burası için iyi para biriktirmiştik desem inanır mıydınız? Otel fiyatları çok pahalıydı. Belki eylül ayına doğru gitsek daha uygun olurdu ama düğün bu vakitte olduğu için o seçeneği elemiştik. Arabayı otoparka çektikten sonra bagajdan bavulları çıkardık. Otele doğru yürümeye başladığımızda bir tane adam içeriye girmeden önce yanımıza gelmiş ve bavullarımızı almıştı. Resepsiyondan kartımızı aldıktan sonra odaya çıkmak için asansöre bindik. Karşımızdaki aynadan bedenlerimize bakışlarım kaydığında gülümsedim. Çağatay'ın papyonu çıkmış birkaç düğmesi açık duruyordu. Benim de sonda after party olduğu için mini bir elbise vardı. Saçım başım yerli yerinde dururken aynı şey makyajım için de geçerliydi. Bavulları taşıyan adam da başka bir asansörle çıkacağı için yalnızdık. Çağatay'la aynada göz göze gelmemiz onu eğilmesiyle son bulduğunda ne yapacağını anladığım için gülmeye başladım. Beni kucağına aldığında "Karımı odamıza kadar taşımalıyım. Adettendir."

 

Asansör geldiğinin işaretini verdiğinde, bavulları çoktan odaya yerleştirmiş elleri önünde birleşmiş bir şekilde bize bakıyordu. Bizi gördüğü an başını kaldırdı ve iyi balayılar efendim dedikten sonra yanımızdan uzaklaştı. Odamıza geçtiğimizde Çağatay kapıyı ayağıyla kapattı ve beni kucağından indirdi.

 

"Hiç indirmek istemesem de sen şimdi odayı gezmek istersin."

 

"Birazdan indirmezsin." Diyerek yanından balkona doğru yaklaştığımda dediğim daha yeni kafama denk ettiği için adımlarım durmuştu. Aynen oltaya bayağı takılmıyordum ya. Aferin sana Miray, aferin. Ne dediğinin farkında mısın?

 

"Unutma bu lafını."

 

Unutmak ne mümkün, unutsam bile hatırlatırdı zaten.

 

!!Bundan sonrası yetişkin içerik barındırır. Hoşlanmayanlar diğer uyarıdan sonrasını okuyabilirler!!

 

Kendime gelerek odayı gezmeye başladım. Oda aşırı güzel ve büyüktü. Yatak ta aşırı geniş olduğu için yayılarak yatmak istiyordum. Ve ılık bir duş almak. Banyodan çıkarak odaya geçtiğimde odanın ışığı kapanmış başucundaki lambalar yakılmıştı. Odayı dolduran loş ışık yeterince aydınlıktı. Onun yatağın üzerinde oturan bedeniyle karşılaştığımda bakışlarım usulca gözlerine çıktı. Neden ışığı kapattığı hakkında bir fikrim yoktu, zaten şimdi bu anda düşünecek daha önemli bir meselemiz vardı. Adımlarım usulca yanına yaklaşmaya başladığında kahverengi gözleri bir saniye bile benden ayrılmamıştı. Benimki de. Ayaklarına değdiğim vakitte üstten ona baktım. Gözlerim gömleğinin açıkta bıraktığı esmer tenine kaydığında bu bile içimde bir şeylerin kımıldamasına sebebiyet verdi. Derin bir nefes aldığımda bacaklarımı araladım ve kucağına oturdum. Dizlerim çarşafa değiyor, ayağım ise boşluktaydı. Bedenimi bedeninin üzerine koyduğum anda parmakları kalçalarımı bulmuştu. Gözlerindeki alevi gördüğüm an parmaklarım gömleğinin düğmelerine gitti. Açılmak için bekleyen birkaç düğmeyi teker teker açmaya başladığımda onun parmakları ise bilekten bağlamalı ayakkabılarımı çözmekle meşguldü.

 

Ayakkabılarım yeri boyladığında düğmelerin hepsi açılmıştı. Geniş omuzlarından ilk önce ceketini ardından gömleğini sıyırdım. Çıplak teniyle göz göze geldiğimde derin bir yutkunuş kulaklarıma ulaştı. Bu benim yutkunuşumdu. Acaba bu gece kaç defa yutkunacaktım bilmiyorum ama tek bildiğim şey bunun sayısının fazla olacağıydı. Ayak bileklerimden yukarı çıkan parmaklarının istikameti elbisemin fermuarını bulduğunda usulca indirdi. Kısa olduğu için işi hemen bittiğinde bu sefer parmakları eteğimin uçlarını avuçları arasına sıkıştırarak yukarı doğru sıyırdı ve ben onun karşısında sadece iç çamaşırıyla kaldım. Bakışları usulca vücudumda dolaştı, daha sonra sıcak nefesini yüzümde hissetim ve sesli soluğuyla kirpiklerim titredi.

 

"Siyahı bedeninin üzerine görmek, beni usulca ilerleme fikrimden vazgeçiriyor."

 

Sutyen kısmı tamamen dantelden oluşuyor, altı da ince bir ip parçası gibiydi. Bunu alırken öyle utanmıştım ki hatta bunun gibi dahası vardı fakat denediğimde hissettiğim o garip duygu şimdi hissettiğimden daha azdı. Onun için aldıklarımın sadece ilkiyle onun karşısındaydım ve çoğu zaten siyah renkten oluşuyordu. Yani bu renkteki takımlar daha hoşuma gitmişti. Sadece hoşuna giden de ben değildim onu da bugün çok iyi anlamıştım.

 

Söylediklerine bir cevap veremedim. Usulca parmaklarımı omuzlarına yerleştirdim ve teni boyunca kaydırdım. Ona kısa süre baktım ve eğilerek dudaklarımı boynuna bastırdım, daha sonra göğsünün üzerine, sonra daha aşağılara kayacağım vakitte çenemden tutarak başımı kaldırdı ve "Sıra bende." Dedi. Hızlı bir şekilde sırtım çarşafın üzerine değdiğinde bu sefer o benim üstümdeydi. Ayakuçlarımdan öperek yukarılara kaymaya başladığında başımı kaldırmış ona bakıyordum. Karnıma gelmeden önce derin bir nefesi içine çekti ve ben o nefesi neden çektiğini bildiğim için utandım. Bir süre boynumda dudaklarının baskısını hissettim, yumuşak dokunuşları gittikçe sertleşmeye başlıyordu.

 

"Sıra başından beri ısırdığın dudaklarına geldi. Bu kadar ısırdığında göre bugün ayrı bir tadı var."

 

Dudakları dudaklarımı sertçe bulduğunda, alt dudağımı çekiştirdi. Dişleri arasında kıstırdığı için dudaklarımın arasından inleme çıktı. Bu ses sesli ve hızlı bir öpüşmeyi başlatan nokta olmuştu. Sürekli bedenini ileriye attığı için onu fazlaca hissediyordum. Kucağına oturduğumdan beri hissediyordum aslında.

 

"O kadar hızlanmak istiyorum ki kendimi zor tutuyorum."

 

"Tutma." Dedim gözlerim yarı açık yarı kapalı.

 

"Ama o zaman keyfi çıkmaz. Daha çok zamanımız var."

 

Ben neden o zaman dayanacak kadar zamanımın olmadığını düşünüyordum?

 

Parmakları kopçamın iki ucunu bularak kilidinden çıkardı. Kollarımdan yavaşça sıyrılan sutyenimi burnuna getirerek kokladı ve bu durum inlememe sebep oldu. Çok fazla büyüklükte olmayan göğüslerimi avuçları arasına aldı ve emmeye başladı. Bunu yapması sürekli kendimi ona bastırmak istememi tetikliyordu. Bütün gece nasıl dayanacaktım bilmiyorum, şimdiden nefes nefese kalmıştım. Onun ustalıkla ilerleyişi bu sefer en korktuğum o noktaya geldi. İç çamaşırımı çıkarmak yerine kenarı doğru sıyırdı ve dudaklarını bastırdı. İçinden derin bir şeylerin kayıp gittiğini anlıyordum, onun ilk önce yavaş sonradan hızlanması odanın içinde sürekli adını söylememe neden oldu. Başımı yumuşak dokudan kaldırıyor ardından sertçe geriye atıyordum.

 

"Senin çok ıslanman gerek, senin iyiliğin için. Senin için, evet."

 

Söylediklerini aralıklarla kendi kendine söylüyormuş gibiydi. Bir şeyleri kendine hatırlatmak istiyordu.

 

"Böyle yaparsan ıslak kalamam." Diye inlediğimde gözlerim baygın baygın bakmaya başlamıştı.

 

"Doğru."

 

Dudaklarını çekti ve yerini parmakları aldı. Birkaç parmağı beni okşamaya başladığında o ıslaklığın gittikçe yayıldığını hissediyordum. İstediği oluyor muydu? Çünkü benim dayanacak takatim kalmamıştı. Bir süre parmakları hızlı hızlı hareket etmeye devam etti. Ben bir sona yaklaştığımda kalbim deli gibi çarpmaya başladı. Sanki çıkacak gibiydi.

 

"Neden sadece ben eziyet görüyormuş gibi hissediyorum." Kızgınlıkla söylediğime güldüğünde sinirlenmeye başlamıştım. Parmaklarım anın getirdiği hisle pantolonunun kemerine uzandı ve seri bir şekilde çıkardı. Düğmesini de çözdüğümde panolunu ayaklarından sıyırarak yere fırlattı. "Sadece eziyeti senin çektiğini düşünüyorsan yanılıyorsun." Dedi ve baksırını da çıkardı. Bize özel olanlarla karşı karşıya gelmek nasıl bir duygu diye düşünmüştüm ve işte şimdi o sorunun cevabını almıştım. "Öyle düşünüyorsan, eziyet et bana."

 

Bu bir eziyet, bu bir zafiyetti.

 

Parmaklarımın arasına aldığımda başını geriye doğru attı. Şimdiden ona hissettirdiğim hoşuma gitti ve onun gibi yavaş hareket ettim. Bir süre dayanamamış olacak ki kaldırdığım bedenimi hızlıca geriye iterek üzerimde yükseldi. Başımı eğmiş ve ne yağacağına bakıyordum. İçime girmek yerine iç çamaşırımın ipine onu sıkıştırdı ve ileri geri hareket etmeye başladı. Böylece o eziyeti birlikte çektik. Böyle rahatlatan bir eziyetle ilk defa karşı karşıyaydım. Onun da adımı söylemesiyle bir sona yaklaştı karnımdaki o garip şey bakmama izin vermeden çenemi parmaklarıyla tuttu.

 

"Seni seviyorum, seni çok seviyorum." Dediğinde dudaklarıma sert ve baskılı bir öpücük kondurdu.

 

"Seni seviyorum, ah!" artık büyük bir yangının alevlendiği o noktadaydık. Bu gecenin başından beri sönmeyen bu yangın hiç sönmeyecekmiş gibi devam etmişti. Biz kaç kez bir sona yaklaşmış, kaç kez adımızı dile getirmiştik bilmiyorum. Benim o bir saatlik uykum fazlaca zamana yetmişti. En sonunda bedenimi hareket ettirecek enerjim kalmamıştı. Sadece sık sık nefesler alıyor, gözlerim kapalı bekliyordum. Kocam bedenimi öpmeye devam ediyor, bedenimi ovmaya devam ediyordu. Artık son olduğunu ikimiz de biliyorduk ve o beni rahatlatmaya çalışıyordu. Nefes alışverişlerim düzene girdiğinde beni kucaklamış ve banyoya götürmüştü, hiçbir şey yapmam izin vermeden hem beni yıkamış hem de kendisini yıkamıştı. Banyodan çıktıktan sonra bavulumuzu açarak ikimize giyecek eşyalarımızı çıkarmıştı. Yine giyinmeme yardım etmiş, beni yatağa taşımıştı. Nevresimi üzerime örttükten sonra o da altına bir şey geçirmiş yanıma uzanmıştı. Gece boyunca bu yaptıklarımız hakkında hep olumlu şeyler söylemiştik. Sabaha kadar onu sıcaklığıyla rahat bir uyku geçirmiştim.

 

!!İçerik sonu!!

 

Sabah kalktığımızda saat 1'di. Bu saati gördüğümde hiç şaşırmamıştım çünkü geç yatmıştık, derin bir uyku çektiğim için de dinamik hissediyordum. Güne gözlerimi onun yüzüme kondurduğu öpücüklerle açtım. Sevgili kocam benden önce kalkmış, bir de bizim için odaya kahvaltı söylemişti. Geceden beri çok üzerime titriyordu, tabi o hep böyleydi. Ve bu benim çok hoşuma gidiyordu.

 

"Sevgili karım çok açıkmış gibi hissettim."

 

"Karını çok iyi tanıyorsun, kocacım."

 

"Kocan yer seni." Dediğinde tepsiyi ikimizin arasına bıraktı. Gözlerimi devirdim. "Dün gece yememiş gibi."

 

Kaşları havalandı. "Bak sen, yetmediyse demek ki."

 

"Çüş, yok artık."

 

Bu tepkime karşılık kahkaha attı. Onun gülüşüyle uyanmak öyle hoşuma gitti ki bu anda kalmak istedim. Çok mutluydum ve bozulsun istemiyordum. Güzelce kahvaltımızı yapmış ve tatilin ilk gününe başlangıç yapmıştık.

 

...

 

"Yavrum giyiyorsun bu bikinileri, deli ediyorsun beni. Her gün farklı bir renk giyiyorsun bir de hepsinin bu kadar güzel olması konusunda konuşmuyorum bile."

 

"Sen seviyorsan daha çok giyerim kocam."

 

Gözlerini kısarak etkileyici bir şekilde baktı. Bir süre sessiz kaldı.

 

"Sen kafanı sokmamıştın daha değil mi?"

 

"Hayır." Dedim anlamış olduğum için. "Çağatay bak hayır, ben alışa alışa girmek istiyorum."

 

"Sen hızlıyı daha çok seversin." Dediğinde konuyu bambaşka bir yere çekti ve kapana kısılmış gibi hissettim. Laf sokmasa olmuyordu.

 

Ellerini bedenimde hissettiğimde çırpınmaya başladım ama boşunaydı. Kucağına alarak ikimizi soğuk suyun içerisine bıraktı. Suyun yüzeyine çıktığımızda saçlarımı geriye attım. Omzuna vurduğumda gülmeye devam ediyordu.

 

"Seni seviyorum yavrum." Dedi içli içli.

 

"Karşımdaki bu adama delicesine aşığım."

 

Aşk.

 

Öyle ansızın öyle habersiz kanımıza sızmayı başarıyordu. Onu bana getiren şarkıyı mırıldanmaya başladığımda her şeyin başlangıcı olan, bir sondu aslında. Ben bu ikisinden ziyada onunla sonsuz olmak, o sonsuzluk içinde kaybolmak istedim. Mutluğumuz bir ömür sürsün, hep yan yana olalım. Bizi hep birbirine çeken aşkımız olsun. Onun sözleriyle kalbimdeki kıvılcım başlamış, yine onun sözleriyle körükleniyordu.

 

İlk bakışta aşk mı olur?

Yoktur öyle şey

 

"Kandırıldım a dostlar. Varmış öyle şey."

 

FİNAL

huuhhh

 

Amor'un final bölümünü yayımladım.

 

Bir kurguya daha veda etmek benim için zordu. Çağatay ve Miray'a teşekkür ediyorum.

 

Ve sizlere... Çook teşekkür ederim. Kurguya şans veren herkese teşekkür ederim.

 

Karakterlerimiz nasıldı?

 

Sevdiğiniz huyları?

 

En çok hangisini sevdiniz?

 

Bölüm nasıldı?

 

Sizleri seviyorum, kalbinizden öpüyorum. ♡♡

 

Başka kurgularda görüşmek üzere...

 

 

 

Loading...
0%