@rarbezrh
|
Küçük kadının kalbini fethettin büyük adam.
"Şakan komik değildi." Dediğimde belki bir nebze şakadır diye ihtimal vermek istemiştim. Bakışlarım dikkatle onun üzerindeydi. Bakışları bana kaydığında yüzündeki ciddiyetle aslında çoktan cevabımı almıştım.
"Senin için sorun olur mu?"
Hemen atılma hissiyle dolarak dudaklarımı araladım. "Annen beni gördüğünde bu kim diye soracak? Nasıl cevap vereceksin?"
"Sevgilim diyeceğim. " Dediğinde ağzından çıkanlar beni şoka uğrattı. Gözlerimi kocaman açmış bir şekilde ona bakarken bu rahatlığı karşısında az daha gözlerim yaşaracaktı.
"Ama değilim." Dedim gerçeği dile getirerek. Asıl olan buydu. Yoksa benden habersiz gelin güvey mi olmuştu?
"Annem başka bir şey desem de bana inanmaz."
"Nasıl yani?"
"Yanımda hiç kız görmedi." Dediğinde hiç olmadığım kadar şaşırdım. Flörtü ya da takıldığı ki bile olmamıştı. Bana yaklaşmaya çalışırken bu hareketleri başkasına da yaptığını düşünmüştüm. Fakat öyle olmamış mıydı?
"Beni gittikçe şaşırtıyorsun." Dedim hâlâ inanmayan ses tonumla.
"Neden böyle bir düşünceye kapıldın."
Sesli bir soluk verdim. "Sonuçta zengin ve istediğini elde edersin diye düşünmüştüm. Ki zaten seni bekleyen bir sürü kız vardır."
Dudağının bir kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. "Bekleyen bir sürü kızın olduğu doğru, diğeri yanlış."
Ha bir de ukalaydı.
"Bir sürü kızın olduğunu sen de doğruladın. Peki neden ben?"
Bakışları hafifçe benim olduğum taraftaki camı bulurken, direksiyonu sağ kırdı. "Konuşmamıza kaldığımız yerden yemekte devam etsek olur mu?"
Demek yemeğe gidiyorduk. Akşam olmuş hava kararmıştı. Günümüzü yarı uyuyarak yarı yüzerek geçirmiştik. Şimdiden sonra ne olurdu bilemiyordum. Annesi kafa dengi bir insan mıydı? Beni sevecek miydi?
"Olur." diye mırıldanmakla yetindim. Birkaç dakikanın ardından araba yavaşladığında çok geçmeden iki tane lüks arabanın arasına girerek arabayı park etti. Elimdeki çantayı koluma asarken bir yandan da kemerimi çıkarmıştım. Dikkatlice araçtan indiğimde çok geçmeden o da yanıma ulaşmıştı.
Kalın parmaklarını, parmaklarımın arasına geçirdiğinde içimde yayılmaya başlayan o heyecanın varlığını hissettim. Bakışlarım etrafa kaydığında herkesin içinde meşgul olduğunu gördüm ve rahatladım. Elimi tutması hakkında sesimi çıkarmadım. Adımlamaya başladığımızda deniz manzaralı kaldırımdan yürümeye devam ettik. Etraf kalabalıktı. O gözündeki gözlüklerle önünden bakışlarını çekmemişti.
Adımları yavaşladığında etrafa bakan bakışlarım yavaşlamamızın sebebini öğrenmek için durduğu yere yani mekana baktım. Kapıyı aralayarak içeriye girdiğimizde bir kadın bizi karşıladı. Genç, sarı saçlı ve uzun boylu bir hanımefendiydi. Bizi birkaç cümleyle içeri buyur ettiğinde bakışlarım loş ışıklı ortamı incelemeye başladı. Balkona çıktığımızda asıl şaşkınlığı yaşadım.
Güller ve mumlar.
Cam kenarında bir masa ayarlanmış ve bu iki şeyle süslenmişti. Mükemmel bir deniz manzarası varken, sokakta yanan ışıklar ise bu manzaraya güzellik katmıştı. Şaşkınlıktan dolayı adımlarım duraksamıştı öylece karşıma bakakalmıştım.
Ne diyeceğimi bilemedim. "My babe." Dediğinde elimden çekiştirmiş ve masaya yaklaşmamızı sağlamıştı. Eli elimden uzaklaşırken benim için çektiği sandalyeye oturdum.
"Teşekkürler."
O da karşıma geçtiğinde çok da uzun olmayan masada karşılıklı oturduk. Ellerim gerginlikten dolayı terlemeye başlamıştı. Önümde birleştirerek bakışlarımı ona çevirdim ta ki kızın sesi bakışmamızı bölene kadar. Yiyeceğimiz yemeklerin siparişini almak için menüyü önümüze bıraktığında teşekkür etmemin ardından yanımızdan ayrıldı. Koskocaman balkonda baş başa kaldık.
"Ne istersin?" diye sorduğunda ellerimle menutu kavrayarak açtım. Kısa bir göz atmaya başladığımda o menüye bakma gereği duymamıştı. Zaten bildiği bir mekan gibi duruyordu. Kadın da onu tanımıştı, mekana girdiğimizde bunu anlayabilmiştim.
"Pizza yemek istiyorum, yanına soğuk bir içecek olur. Sen ne yiyeceksin?"
Kısıkça boğazını temizledi. "Barbekü et."
Kadın siparişlerimizi almış ve geri gitmişti. Yutkunarak lafı açmaya çalıştım.
"Böyle bir ortamda yemek yememizin sebebini öğrenebilir miyim?" Koyulaşmış gözleri gözlerimi bulurken, derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim.
"Lafı uzatmayı seven birisi değilim." Dediğinde lafının devamını beklemeye başladım. Buraya gelmemizin elbet önemli bir sebebi vardı.
"Karşılaştığımız o günden beri peşini bırakmıyorum. Ve bırakmaya da hiç niyetim yok. Açıkçası bu dakikalardan sonra seni yanımdan ayırmak istemiyordum."
Boğazımdan akıp giden sıvı beni öksürtecek sanarken derin nefesler alarak bu gıcığı gidermeye çalıştım. Başardım da. Fakat titreyen ellerime, heyecandan sıcak basan yüzüme bir çare bulamadım.
Seni bırakmaya hiç niyetim yok.
Söylediklerini doğru işittim mi onu bile kavrayamamıştım. Karşılaştığımız günden beri peşini bırakmıyorum demek isterken ne kastetmişti.
"Bu çok ani oldu."
Söylemek istediğim o kadar şey varken, bunları dile getirmem aslında hiç de tuhaf değildi. Onun yanında kızgınken çenesi açılan ilan kızın yerine şimdi sesiz sakin bir kız gelmişti. Ama şaşkınlığım bir süre daha devam edecek gibi duruyordu.
"Anlıyorum ama ben mırın kırın etmekten hoşlanmam. Düz bir adamım."
Dudaklarımı araladım. "Düz bir adam değilsin."
Düz bir adam olsa şuan böyle bir masada oturuyor olmazdık. O içindekileri bana anlatmak için resmen romantik bir akşam yemeği ayarlamıştı. Meğerse yemeğimizin baş konusu onun hisleriymiş.
Beni seviyordu.
Korhan Franco bana aşıktı.
"Cevabımı alamadım."
Evet, öyleydi.
Önüme bırakılan yemekle aynı anda burnuma doluşan kokuyla acıktığımı belli etti. Ama o kadar önemli bir konudaydık ki açıklığa kavuşturmadan asla bu yemeği yiyemezdim. Zaten günlerdir aklımda sorular devam etmişti, biraz da olsa bir fikrim oluşmuştu. Daha fazla bekletmeden onu yanıtlamak istiyordum. Bu yüzden kadının gitmesini bekledim.
Gittiğinde cevabı vermek için dudaklarım aralandı. "Bazı şeylerin hızlı geliştiğini düşünmüştüm ama öyle değilmiş. Bu basit bor histen ibaret değilmiş. Eğer bu gerçeği öğrenmesem yine kararım aynı olurdu fakat bugün o kararım değişti."
Merakla beni dinledigini gördüm. İkimizin yüzü de ciddiydi.
Derin bir nefes aldığında onun da aynısını yaptığını gördüm. "Sana bu şansı vermek istiyorum."
Söylemiştim.
İçimde biriken tonla ağırlığı koyvermişim gibi hissediyordum.
Derin ve sesli bir soluk verdik. Gülümsedi. Dudaklarının kenarında çıkan o çizgilere bakışlarım kaydı. Karizmatik bir beyefendiydi. Ona düşecek kadar kendimi kaybetmekten korkuyordum.
Zaten düştün Âhu.
"İşte beklediğim ve duymak istediğim cevap.'
Ya.
"Tabi duymak istersin." Dediğimde gülümsedim.
"Sen konuş, ben seni hep dinlemek isterim."
Ama böyle de denmezdi ki.
"Sonra pişman olma." Dedim dalgaya vurarak. Sırıttı. Bugün pek bir gülüyordu.
"Seninle ilgili hiçbir şeyden pişman olmam." Dediğinde başımı öne eğerek tebessüm etim. Birbirimize bakmayı keserek önümüzdeki yemeğe odaklandığımızda bir sürü sohbet etmiştik. Çok keyif aldığım bir yemek olmuştu. Onunla sohbet sarıyordu. Ellerimi çeneme yaslayarak dinleyecek kadar.
Yemeğimiz bittikten sonra o hesabı ödeyip kapıda bekleyen bedenime doğru ilerledi. Çalışanlar uğurlarken mekandan ayrılıp yürümeye başladık. Arabaya yaklaştığımızda yüzüme patlayan flaşlarla kirpiklerim kıpraştı.
Magazincilerdi.
Yarın herhangi bir yerde boy boy resimlerimiz olacaktı. İnanamıyordum. Onunla ikimiz arasında çıkacak olan iddaları şimdiden tahmin edebiliyordum. Hızlı adımlarla arabaya geçtiğimizde aynı hızda arabayla olduğumuz yerden uzaklaştık.
"Korumalarım olursa çekmeleri zor oluyor ama bugün olmalarını istemediğim için çekme imkanı buldular. Senin için bor sorun olur mu?"
O büyük bir iş adamıydı. Peşinde dolaşmaları normaldi. Hem de yanında bir kız varken bu fırsat kaçmazdı. Ki onlar da kaçırmamıştı.
"Olmaz."
"Sevindim. Artık eve geçiyorum. İstediğin bir şey var mı?"
"Yok. Annen gelmiş mi?
Başını olumlu anlamda salladı. "Gelmiş."
İlk tanışmayı da atlatsam başka bir şey istemiyordum. Sorunsuz bir şekilde bugünü bitirmek istiyordum.
"Annem korkman gereken birisi değil. Eminim ki seni çok sevecektir."
"Öyle mi diyorsun?"
"Diyorum. Gerilmene gerek yok."
Biraz da olsa içimi ferahlatmayı başarmıştı. Eve vardığımızda kemerimi çıkararak araçtan indim. Yanıma gelerek elimi tuttuğunda yardımcının bize kapıyı açmasıyla içeriye geçtik. Salonda olduğu öğrendiğimizde ise adımlarımız o yönü bulmuştu.
Sonunda onu görebildim. Annesi genç birisiydi. Sarı saçları ayrıca kahve gözleri vardı. Uzun boyluydu. Oğlunun genlerini annesinden aldığı belli oluyordu.
"İl mio bel?" Yakışıklım?
"La mia bellissima mamma." Güzel annem.
Onlar birbirine sarılırken gergin dudaklarım iyi yana kıvrıldı. Hasret giderdiler sonra sıra bana geldi. Kadın beni fark etti ve gülümsedi.
"Ciao ragazza, sono Sofia." Merhaba kızım, Sofia ben.
"Sono contento, signore, Ahu me." Memnun oldum efendim, Ahu ben.
Gözleri kocaman açıldı. "Hai trovato una ragazza dalla Turchia." Türkiyeli bir kız bulmuşsun Dedi oğluna dönerek.
Korhan gülümsedi. "tu ami." Seversin.
"mi piace." Severim.
Korhan'ın dediği gibi de oldu. Kadın beni koltuğa çekerek derin bir sohbet açtığında bol bol konuşmuştuk. Korhan pabucu dama atıldı diye odaya üzerini değiştirmeye çıkmıştı. Geri geldiğinde annesiyle bahçeye geçmiş ve kahve içmeye başlamıştık. Benim üzerimde hâlâ elbise varken pek rahat olmasam de belli etmedim. Ayakkabılarımı çoktan çıkarmıştım.
Bütün gerginliğim gitmişti. Hatta boşa stres yaptığımı bile düşünmeye başlamıştım. Sofia Hanım çok sıcak kanlı birisiydi. İlk tanışmamız da böylece çok iyi geçmişti. Bu gece rahatça uyuyabilecektim.
Telefonum çalmaya başladığında arkadaşımın aradığını gördüm. Ona bir cevap vermediğim aklıma geldiğinde izin isteyerek yanlarından uzaklaştım. Manzaraya karşı bir taşa yaslandığımda görüntülü aradığı için görüntüsü ekrana düştü.
Yüzündeki kahkayla elini ekrana uzattığında gözlerim kocaman açıldı.
Parmağında yüzük vardı.
"Hassiktir, koca tektaş mı o?"
Kahkaha attı. "Evleniyorum kızım." Diyerek cırladığında ben de çığlık atmaya başladım.
"Ağlayacağım, inanamıyorum ay ne ara etti? Nasıl oldu?"
"Ya bu beni kandırdı bir yere götüreceğim diye meğerse bütün hazırlık evlilik teklifi içinmiş."
"Nerede etti?"
"Kumsalda." Dedi hülyalı hülyalı. Hâyaliydi. Evleneceği adam bunu gerçekleştirmişti.
"Off ne güzel olmuştur şimdi."
"Sorma sorma hâlâ sırıtıyorum artık ağzım acıdı."
"Deli. Fotoğraf yok mu?"
"Yok bebeğim fotoğrafçının atmasını bekleyeceğiz, yarın gelir."
"Anladım." Dediğimde uzun bir süre günün dedikodusunu yaptık. Anlatırken bile güzel olduğu anlaşılıyordu. Bu mutlu gününde kenimden bahsetmek yerine onunla ilgilendim. Şuan öne çıkması gereken oydu benim araya sıkışmama gerek yoktu.
"Ee ne zaman evleniyorsunuz?"
Kıkırtılarının arasından "3 ay sonra." Dediğinde gülen yüzüm soldu.
"Ne?"
3 ay sonra mı? Bu kadar çabuk mu yani?
"Daha fazla beklemek istemiyoruz."
"Çüş kızım. Nasıl yetiştireceğiz?"
"Aman." Dedi rahat bir tavırla. "Hallederiz, küçük bir davet versek yeter."
"He he bütün stresi ben çekeceğim belli oldu."
"Yok be kızım. Kafaya takmaya gerek yok."
Göz devirdim. "Ay bir sürü hazırlık yapmamız gerek. Gelinlik o bu şu..."
"Sen elbisen karar ver bence."
Gözlerim yeni hatırladığım ayrıntıyla kocaman açıldı. "Of doğru ya. Ben nasıl bu sürede elbise bulacağım?"
Omuz silkti. "Bekle bizi 3 ay."
|
0% |