Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16: Beşik

@rarbezrh

"Anneni çok sevdim." Dediğimde sesimden bile mutluluk akıyordu. Dudaklarımı göz kapaklarını üzerine değdirmemin ardından beni göğsüne doğru çekmiş, nevresimi de bedenimizin üzerine doğru atmıştı. Bedenimin sıcaklığına bir de örtü katılmıştı.

 

"O da seni çok sevdi. Hatta ikimizi, yan yana."

 

Bunu ben de fark edebilmiştim. Kadının yüzü bize bakarken parlıyordu. Gözleri ışıldıyor, kalbi yumuşuyordu. Beni gerçekten sevmiş olduğunu hissedebilmiştim. Bakışları bile bunu anlamama yetmişti. Kendisi de çok yaşlı bir insan olmadığı için kanımız epey kaynatmıştı. İçim çok rahattı. Beklediğimin aksine kötü birisi çıkacak diye korkmuştum. Hani dizilerde ve filmlerde olur ya, tıpkı öyle bir kadın karşıma çıkacak sanmıştım.

 

Ah şu pembe diziler, bizi hâyal alemine sürüklüyor.

 

"Evet, sevdi." Demekle yetindim. Mutluluktan ağzım acımaya başlamıştı fakat yine de gülmeyi bırakmıyordum. Kolları arasından çıkmak için çaba sarf eden ben şimdi neden ondan ayrılamıyordu? Ne değişmişti? Ona olan hislerim değişmiş miydi? Ne yani kendime kızdığım şey başıma gelmiş ve hemen ona kapılıp gitmiş miydim?

 

Nefesi nefesime çarparken sözlerimin haklılık payı kalbime oturdu. İçimde sıkıntının aksine rahatlık vardı. Yanlış bir şey yaptığımı düşünmezken, yanlış da sonuçlanmasını istemiyordum.

 

"Şey uyuyalım mı artık? Benim uykum geldi de."

 

Göremedim ama gülümsediğini hissettim. "Uyuyalım." Dediğinde bir anda beni yan döndürdü ve sırtım karnına değecek şekilde beni kendine doğru çekti. Bu hızlı hareketi karşısında şaşırmama bile izin kalmamıştı. Göğsüm böyle olunca daha hızla atmaya başlamış, dışarı çıkacak hâle gelmişti.

 

"Senin amacın beni temelli uyutmak sanırım." Dediğimde biraz da olsa kollarını gevşetti. Derin bir nefes alsam da yanındayken bunun pek de mümkün olduğunu sanmıyordum. Nefesim sekteye uğruyor çoğunlukla da kendisine gelmiyordu.

 

"Bana lazımsın." Dediğinde atılmadan duramadım.

 

"Ne manada?"

 

"Nefes almam gibi bir mana." Dediğinde anlamadığım için nasıl yani? diye sordum.

 

Sesli bir soluk verdi. Sıcak nefesi saçlarımın arasına karışırken daha da sıcakladığımı hissettim. "Sensiz nasıl nefes alınır bilmiyorum."

 

Hem sözleri hem bedeni beni yere doğru çekiyordu. Utanmıyor da değildim. Çok utanıyordum. Hayatım boyunca birçok erkekten iltifat almış ama hiçbirisi bunun gibi hissettirmemişti. Tabi ben diğer erkeklerin içten söylediğini hiç düşünmemiştim. Tabi böyle olunca da garip hissediyordum.

 

"Korhan böyle konuşmasan." Dedim zorlukla.

 

"Daha ne dedim ki bebeğim?" diye sorduğunda aklım bambaşka yerlere gitti. Ve giden düşünceler daha fazla utanmama sebep oldu. Sanki düşüncelerimi okuyormuş gibi hissettim ve başımı örtünün altına doğru çektim.

 

Tabi fark etti. "Sen şimdiden utanıyorsan,," Dediğinde içimden yok artık, sus dedim.

 

"Sus lütfen." Dedim. Sesim zaten içime kaçmış gibi çıkıyordu.

 

Güldüğünü işittim. "Ben sussam bedenim susmaz."

 

Kaşlarımı çattım. "Vallahi kalkar giderim, sen de uyuyamazsın."

 

"Sen artık bensiz yatmayacaksın."

 

"Birkaç gün sonra sen kendi evinde, ben kendi evimde olacağım." Dedim gerçeği hatırlatmak ister gibi. Birkaç gün sonra hâyal dünyamızdan sıyrılıp gerçek hayata adapte olacaktık. Zaten arkadaşımın düğünüydü derken zaman hızla akıp gidecekti. Arkadaşım kadar heyecanlıydım. Bir an önce yanına gidip, sabahlara kadar konuşmak istiyordum.

 

"Seni yanımda isterim ben ama." Koskoca adamın dilinden çıkanların naifliğine bakın. Güldüm. Ama komik olduğu için değil tatlı bulduğum içindi.

 

"Çok zor ama bu isteğin." Dedim tıpkı onun gibi naif sesimle. Fakat bu isteği normal bir yaşam için bana uygun değildi. Öyle değil miydi?

 

"Nedenmiş?"

 

"Bu tarz şeyler zaman gerektirir." Derken kendime tekrardan hak verdim. Biz hızlı bile ilerliyorduk. Şuan onun yatağında, yanındaydım. Daha ne kadar hızlı olacaktık.

 

"Beklemek hiç tarzım değil." Dedi bir nevi burun kıvırarak.

 

"Beni beklemişsin ama."

 

"Hiç bırakmak istemiyorum." Dedi derin bir nefes alarak.O nefeste boğulacağım sandım. Bir o kadar can bulacağım. Son dediklerine bir şey söylemedim. Uykum da ağır basınca dayanamadım, kolları arasında huzurlu bir uykunun kollarına çekildim.

 

Korhan'ın ağzından.

 

"Vieni da tuo padre, coniglietto." Babanın yanına gel küçük tavşan.

 

Hiç istemesem de geceye kadar sarkan işlerim yüzünden şirkette kalmak zorunda kalmıştım. Aileme olan özlemim geçen her saatte artarken, şimdi onlara kavuşuyor olmak güzeldi.

 

Güzel karım, meleğim.

 

Kucağında bebeğimizle ne kadar güzel görünüyordu. O bana hep yuvaydı fakat bu sefer başkaydı. Şimdi kokusu tam yuva gibi hissettiriyordu. Bu nasıl mümkün oluyordu anlamış değilim ama oluyordu işte.

 

Benim sesimi duymamla emzirmeye devam ettiği bebeğinden bakışlarını çekerek bana baktı. Sanki kızına dalmış gibiydi. Ben de geç gelince bir anda gelmem onu şaşırtmıştı.

 

"A-a bebeğim bak kim geldi, baba geldi. Doydun mu bakayım? Baba da görsün mü seni?"

 

Küçücük kızımızla konuşması öyle hoşuma giderdi ki bazen işimi gücümü bırakıp sırf onları seyrederdim. Meğerse bu yaşıma kadar hiç bu kadar güzel manzara seyretmemiştim ben.

 

"O doyar da ben size nasıl doyacağım?"

 

Doyamazdım.

 

Ben daha karıma doyamamıştım, bir de kızım çıkmıştı. İyi ki çıkmıştı.

 

"Gel sevgilim, yedi yemeğini. Doydu karnı, yenmek için bekleniyor."

 

Omuz silktim. "Ben ilk karımı yiyeceğim." Güldü. Öyle güldü ki hiç solmasın istedim.

 

"Çok özledim seni koca adam, gel yanıma. Öpeyim bol bol, yorgunluğunu alayım." Dediğinde aslında sözleriyle, bir bakışıyla yorgunluğum uçup gitmişti.

 

"Sizi görünce dinlenirim yavrum ben, bilmez misin?" Derken bir yandan ya yanlarına çoktan ilerlemiş ve diğer tarafına da ben oturmuştum. Kızımız da öylece bize bakmaya başlamıştı. Gözleri hafif uykulu bakıyordu. Birazdan uyurdu.

 

"Bilmez miyim kocam. Bilinmez mi o yorgunum dedikten sonra yaptıkların."

 

"Unutturmam karım." Dedim inat eder gibi.

 

"Unutmak ne mümkün kocam." dedi bana karşı. İkimiz de imayla gülümsedik.

 

"Ben bebeğimizi yatırayım." Dediğinde yanımdan kalmasına normalde izin vermez ben yatırırdım fakat bebeğimizin uykusunun da dağılmasını istemiyordum. Bu yüzden sesimi çıkarmadım ve annesinin usulca beşiğe yatırmasını seyrettim. Beşiğe koyduktan sonra düğmeye basarak kendi kendine sallanmasına izin verdi.

 

"Evet sevgilim, sıra kocam beyde."

 

...

 

 

"Korhan gece beşik mi salladın?"

 

Sabah erkenden kaldığımda yanı başımda onu uyurken görmüştüm. Kolunu bana doğru atmış kendisi yüz üstü uyumuştu. Yani gece yattığımız pozisyonda uyanmamıştık. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşağıya indiğimde annesini kahvaltı hazırlarken gördüm. O kadar şaşırdım ki tepkimi de belli etmemek için zorlandım. Meğerse kendisi hazırlamaya alışkın olduğu için böyle uygun görmüştü. Sonra beni görmesiyle birlikte hazırlamaya başlamıştık.

 

O kadar keyifli bir sabah olmuştu ki güne mutlulukla başlamıştım. Kahvaltı masası hazır olduğunda bile Korhan hâlâ uyanmamıştı. Çalıştığım sürece hiç bu kadar geç kalktığına şahit olmamıştım. Odaya girdiğimde yüz üstü yatar hâlde uyumaya devam ediyordu.

 

Mırın kırın bir şeyler mırıldandı ve elini sağ tarafındaki boşluğa attı ve dokundu. Boşluk olduğunu anlayınca başını yastıktan kaldırdığında gözleri beni buldu.

 

Saat kaç? gibi sorular sormasını beklerken o başka bir cevap verdi. "Evet."

 

"Anlamadım?"

 

Boğuk sesiyle konuştu. "Gece beşik sallamadım ama gece rüyamda o beşikte bebeğimiz sallandı."

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%