Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17: Yanmak

@rarbezrh

26.8.24

 

🖤

 

Aşk beni kül ediyor

 

"Bence laciverti giy."

 

Korhan'ın son sözlerinden sonra hiçbir şey diyememiş susmuştum. Bana şuanda çok uzak olan bu konuyu dile getirmesi utanmama sebep olmuştu. O ise dalga geçmek yerine sadece gülümsemekle yetinmişti.

 

Annesi denize girmek istediği için biz de hemen onaylamıştık. Bu yüzden giyinmek için tekrardan odalara çıkmıştık. Şimdi ise Korhan peşimden gelmiş ve ikimiz de dolabın karşısında bikini bakmakla meşguldük. Ne kadar git desem de gitmemişti. Bu adam beni deli ediyordu.

 

"Ya susar mısın! Hem gidip giyinir misin, annen hazırlanmıştır bile."

 

Umursamadan omzunu silkti. "Tavsiye veriyorum." dedi ama ciddi olmadığını da biliyordum. Amacı benimle dalga geçmekti.

 

"Teşekkür ederim ama ben pembeyi giyeceğim." Derken katladığım bikinilerden istediğim rengi aldım. Banyoya giyinmek için giderken ardımdan sesini işittim ama pas vermedim.

 

"Sıkıntı yok. Hepsi sana yakışır, yakışır da ben deliririm orası ayrı."

 

Kapıyı kilitledim ve üzerimi değiştirmeye başladım. Daha sonra vücuduma güneş kremi sürmüş işim bittiği için eşyalarımı toparlamıştım. Odaya geri döndüğümde odada onu görememiştim. Üzerime beyaz renkteki delikli hırkamı geçirmiş plaj çantamı koluma asmıştım. Odadan çıktığımda annesiyle karşılaştım.

 

"Sei pronto, tesoro?" Hazır mısın tatlım?

 

Gülümsedim. "Sono pronto." Hazırım

 

"È un colore così carino, guarda, siamo vestiti uguali." Çok şeker bir renk, baksana aynı giyinmişiz. Dediğinde mayosunu işaret etti. Gerçekten de yeni fark ettigim ayrıntıyla gülümsedim. O da tıpkı benim gibi aynı renk giyinmişti. Beraber kol kola girerek aşağıya indik ve çoktan hazırlanmış olan Korhanla göz göze geldik. Bakışları aşağıdan yukarı bedenimi süzerken kendimi diken üzerinde hissettim. Yanaklarım kızarmaya başlarken dudakları aralandı.

 

"Penso che le due signore stiano cercando di farmi impazzire oggi." İki hanım, sanırım bugün beni delirtme çalışmaları yapıyor.

 

Annesinin güldüğünü işittim. "Tu sei il mondo, Korhan. Tutti impazziranno se mi lasci solo di fronte a queste due bellezze." Alemsin Korhan. Bu iki güzellik karşısında seni bırak herkes delirir diyen annesine karşılık gözlerimi büyütmemek için kendimi zor tuttum. Ama gülmemek tutamadım ve Korhan'ın ifadesine kahkahalarla gülmeye başladığımda, annesi de bana katılıyordu. Bir ara bakışlarım ona kaydığında çatık kaşlarla bana baktığını gördüm.

 

Sofia Hanımla birlikte kol kola bir şekilde dışarıya çıktığımızda bir yandan sohbet de ediyorduk. Bu yüzden o kadar sohbete dalmıştım ki bir anda belimde hissettiğim parmaklarla korktum. Bedenimin havalanması sebebiyle dudağımın arasından ufak bir çığlık çıkmış ne olduğunu anlayamamıştım.

 

Korhan beni annesinin yanında kucağına almıştı.

 

Ah! Bu adam beni utandırmaktan başka bir şey yapmıyordu.

 

"Korhan ne yapıyorsun?"

 

Ukalalık yaparak "Bebeğim kucağıma alıyorum." Dedi. Cinnet tepeme gelmiş gibi hissettim ama bağıramadım. Çünkü etrafta insanlar, en çok da annesi vardı.

 

"Hadi ya! İndir beni!"

 

"İstemiyorum." Dedi inatla. Çocuk gibiydi, resmen. Ama dışarıdan bakıldığında koca adam. Tabi için de kaba saba görünmesini istemezdim. Bu yüzden de pek bir şey diyemiyordum.

 

"Signorina Sophia, almeno dica qualcosa." Sophia hanım bari siz bir şey söyleyin ya Diye çocuksu bir sitemim oldu. Çıplak tenim onun tenine değiyor, sıcak havada asıl yangın temizde başlıyor gibi hissediyordum. Beni o kadar kolay bir rahatlıkla kucağına almıştı ki dudaklarının arasından inleme bile çıkmamıştı. Şaşırıyor muydum? Hayır. O güçlü bir beyefendiydi. Kasları gözümün hizasında olmasa bile görülebilecek kadar büyüktü.

 

Bir de benim bedenime bakın...

 

Küçücük bir şeydim.

 

"Tesoro, è impossibile per me strapparti dalle tue forti braccia. Ma posso darti un consiglio." Tatlım güçlü kollarından seni almam mümkün değil. Ama sana bir tüyo verebilirim.

 

Hemen atıldım. "Voglio assolutamente sentire questo suggerimento." Kesinlikle bu tüyoyu duymak istiyorum.

 

Sırıttı. "Facciamo scorrere il dito lungo la sua schiena." Sırtında boylu boyunca parmağını gezdir bakalım. Dediğinde Korhan olumsuz anlamda bir şeyler mırıldanmaya başladı. Demek huylandığı bir nokta vardı Elime geçen fırsatla parmağı dediği gibi gezdirdiğimde kavislenen bedeniyle kıkırdadım.

 

"Hoşuna gitti bakıyorum." diyen Korhan'a hıhı diye cevap verdim.

 

"Acısını çıkarırım." Dediğinde öylece kalakaldım. Kısık sesle mırıldanarak kulağıma söyledikleri karnımı içime çekmeme neden oldu. Yine kızarıp bozaran ben olmuştum. O etkilenmemişti bile.

 

Bütün kumsalı Korhan'ın kucağında geçirmiştim. Adımları son bulduğunda usulca beni koltuğa oturttu. Omzumdaki çantayı boşluğa bıraktığımda parmakları uzanarak içinden güneş kremini çıkardı.

 

Bana doğru uzatarak "sürer misin?" diye sorduğunda başımı onaylar anlamda salladım. İlk günde sürmüştüm. Tamam parmaklarım karıncalanıyordu ama ona olumsuz bir cevap da veremiyordu. Resmen kanıma girmişti. Beni kendine çekmiş ve tarafımı belli etmişti.

 

Güneş kremini sürdükten sonra ben biraz güneşlenmek istediğim için kumsalda oturma kararı almıştım. O annesiyle birlikte denize girdiğinde derin bir nefes alarak güneşin tadını çıkardım. Güneş gözlüklerim sayesinde başımı gökyüzüne rahatlıkla kaldırabilmiştim. Sıcaklık gittikçe rahatlatırken çoktan keyif almaya başlamıştım.

 

"Hello, I'm disturbing you. Can I ask something." Merhaba, sizi rahatsız ediyorum. Bir şey sorabilir miyim?

 

Üzerime düşen gölgeyle aynı anda bir erkek sesi duyduğumda gözlüğümü çıkarmış ve sesin geldiği kişiye bakmıştım. Genç bir beyefendiydi.

 

"Of course you can ask." Elbette sorabilirsiniz.

 

"Can you take my photo?" Fotoğrafımı çekebilir misin?

 

Fotoğrafını çekmemi istiyordu. Bu yüzden başımı onaylar anlamda sallayarak oturduğum yerden doğrulduğumda telefonunu bana doğru uzatmıştı. Kendisi hemen pozunu vermiş ve kameraya bakmıştı. Birkaç pozunu çektikten sonra yeterli olduğunu söylediğinde gülümsedim.

 

"Are you alone?" Yalnız mısınız diye sorduğunda anlamadığım için efendim? diye sordum.

 

"Can I accompany you?" Sana eşlik edebilir miyim?

 

Şaşırdım. Bari bu adam farklı çıksın dedim o da aynı çıkmıştı. Erkeklerin işi gücü buydu. Tam cevap vereceğim vakitte duyduğum ain sesle ikimizin de bakışları sesin geldiği yöne kaydı.

 

"Who do you want to accompany! Dalyarak!" Sen kime eşlik etmek istiyorsun. Dalyarak. Dediğinde Türkçe küfür etmesi az daha vura vura gülmeme neden olacak sandım. Adamı sertçe ittirerek geriye gitmesine neden olduğunda tanımadığım o adamda şaşırmıştı. Bir anda ne olduğunu anlayamamıştı.

 

"Excuse me buddy." Kusura bakma dostum.

 

"Get the fuck out of here!" Defol buradan.

 

Adam ayaklarını vura vura koşarak yanımızdan uzaklaştı. İkimiz yalnız kaldığımızda küfür adı üzerinde bir şeyler mırıldandı. Türkçe küfürlerdi. Bildiğim için kızarıp bozarırken derince yutkunmuştum. Ama gülesim de geliyordu. Kendimi zor tutuyordum.

 

"Hay sikeceğim ya! Ulan birkaç dakika yalnız bıraktım. Üşüşüyorlar."

 

"Sakin olur musun? Sinek mi bunlar, üşüşsün."

 

Güldüm. E daha fazla da dayanamadım ben de. Sinirle bana doğru döndü. Kaşları daha da çatılmıştı. Zaten çatıktı. Ya da çatılacak yer arıyordu.

 

"Gülüyor musun sen?" dedi sorgularcasına ama güldüğüm de belliydi Soru gibi de değildi aslında. Sen misin o gülen der gibi bakıyordu.

 

Cevap vermedim. Ama gülmeye de devam ettim. Sonra gözlerini kıstı ve bir anda beni kucağına aldı. Ağzımdan ufak bir çığlık çıkmış, kalbimin atışı deli gibi atmaya başlamıştı. Yürümeye başladığında sırtına doğru vurmaya başladım.

 

"Ulan ayı, çuval gibi attın sırtına." Dediğimde ağzımdan çıkanları yeni fark ettim ve duraksadım. Of ya! Türk olduğumu asi yanımla iyice belli etmiştim.

 

"Ayı mı?" dedi kendi kendine. Sırtına vuruyorum ama pek işlemiyordu. "Evde göstereceğim sana ayıyı."

 

"Ne ayısı ya? Ayı falan yok."

 

"Aynen yok. Ben varlığını sana çok iyi hatırlatacağım."

 

Neyi hatırlatacaktı ya?

 

Gerilmiştim. Sesim suspus olmuş, sırtında durmaya devam etmiştim. Yavaştan başım dönmeye başlamış, bir an önce normale dönmek istiyordum. Dakikalar sonra eve vardığımızda yukarı doğru çıkmaya başladı. Ofladım pufladım ama umursamadı. Bir tane odaya girdiğini ardımızdan kapanan kapıyla anladığımda, o kapıyı bir de kilitledi. Ne oluyordu?

 

Yatağa bedenimi sertçe attığında bedenim iki kez yukarı aşağıya kalktı indi. Nefesim hızlanmıştı. Gözleri bir şahin misali yatakta yatan bedenimi bulduğunda üstten üstten bana baktı. Parmakları usul usul tişörtünü uçlarını kavradı ve koca bedeninden çıkardığında çıplak kaldı.

 

Bakmamak için kendimi zor tuttum.

 

Baklavaları yavaş yavaş gözüme sinyal yolluyordu ama bakamıyordum. Bakarsam diline düşerdim.

 

"Korhan?" dedim titrek sesimle.

 

"Yaktın." Dedi bir yanda. "İçimi yakıp kül ettin."

 

Sustum. Ben bir şey yapmamıştım ki.

 

"Şimdi ben seni yakacağım." Dedi ve dizlerini yatağa yaslayarak üzerime eğildi. Sıcak nefesi yüzüme çarptığında çoktan yandığımı dile getiremedim. Sustum. Konuşan tek bir şey vardı, kalbim.

 

SON

 

yanıp kül olmak size yakışır.

 

Bol öpücük, Bir çift göz okurları.

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%