@rarbezrh
|
28.9.24
🖤
Âhu'nun ağzından.
"Kanka ben bu elbisenin aynısını İnternette görmüştüm. Bunu bir denesem mi?"
"Olur kanka dene de pek zamanımız yok, davet bakmaya gideceğiz. Zamanımız biraz kısıtlı."
Elimi alnıma vurarak ofladım. "Ya ben onu unuttum. Neyse sonra denerim."
"İçinde kalmasın." Dedi üzgün gözlerle.
Sorun yok dercesine göz kırptım. "Yok bebeğim, daha sonra bakarız."
Arkadaşımın düğünü yaklaştığı için epey telaş içerisindeydik. Korhan'ın bana sürpriz yapacağını haber vermesinin üzerinden bir gece geçerken ona sabahtan işlerimiz olduğunu dile getirmiş haberi olmasını sağlamıştım. Ona ne kadar kırgın olsam da gün içerisinde sürekli aklıma gelmesi sinir bozucu olabiliyordu.
Şimdi ise kıyafet bakmaya gelsek de ben hâlâ bir şeyler bulamamıştım. Aslında ne aradığım belliydi fakat aradığımı bulamam da ayrı bir konuydu. Daha yapacak bir sürü işim varken hiçbirini yapamamıştım. Şimdi ise davet bakmak için arkadaşımın sevgilisi gelecek ve beğenmeye gidecektik. Daha doğru ben onların peşinden gidecek onlar beğencekti. Doğal olarak.
"Lorenzo gelmiş, hadi çıkalım."
Başımı onaylar anlamda salladığımda mağazadan çalışanların sözleriyle ayrıldık ve siyah renkteki üstü açık arabaya bindik. Enişte zengin derken yalan söylememiştim. Fakat aklıma daha iyi bir arabaya bindiğim geldiğinde susup kaldım. Korhan Franco'nun mükemmel arabasını unutmak ne mümkündü.
Lorenzo'nun sesini duymamla bakışlarım o yöne kaydı. Kendisi has ve has İtalyan olduğu için dilimizi bilmiyordu. "Vogliamo cenare insieme la sera, che ne dici, Ahu?" Akşam beraber yemek yemek istiyoruz, ne dersin Ahu?
Anlamadığım için, "Che cibo?" Ne yemeği? diye sordum.
"Lorenzo, Korhanla tanışmak istiyormuş, biz de yemek planı yaptık. Ama sen de istiyorsan tabi."
Omzumu silktim. "Bilmem ki bir sormam lazım, müsait mi değil mi."
"Sor kuşum, ona göre rezervasyon yapalım."
Zaten davetiye bakılacak mekana geldiğimizde onlara içeri geçmesini, telefonla görüşeceğimi söylediğimde mağazanın önündeki koltuğa oturarak onun numarasını tuşladım.
Patronum.
Hâlâ aynı şekilde kayıtlıydı.
"Bebeğim?"
Düşüncelere daldığım için sesiyle ayılırken içimi ürperten ses tonu bile benim bedenimi hemen etkileyebiliyordu. Derince yutkunurken, kekeleyeceğim diye korktum.
"Müsait miydin?"
Otoriter sesini yine duydum. "Sana her zaman." Dediğinde kalbimin eriyip gitmesine azıcık kalmıştı.
"Arkadaşım Buçe evleniyor, sana bahsetmiştim ya."
"Evet yavrum." diye onayladı beni.
"Akşam hep beraber yemek yemek istediklerini söylediler. Tanışmış olursun, ister misin?"
"Olur, saat kaçta alayım seni?"
O görmese de istemsizce omzumu silktim. "Bilmem ki. Saati daha konuşmadık. İlk önce senin gelip gelmemen belli olması gerekiyordu."
"Anladım." Derken bile arkadan kağıt sesleri geliyordu. Acaba yoğun muydu? Ama yoğun olsa telefona cevap veremezdi değil mi? Emin ol verir Âhu.
"O zaman saat saat belli olunca bana bildir, gelir seni o saatte alırım."
"Olur ben sana haber veririm." Derken dudaklarım çoktan yukarı kıvrılmıştı. Akşamı şimdiden iple çekeceğim belli olmuştu.
"Ben seni daha fazla oyalamayayım."
Sıkıntılı bir soluk verdi. "Hiç kapatmanı istemezdim ama birazdan toplantıya gireceğim."
"Sana iyi çalışmalar." Derken farkında olamayarak ayağımı sallamaya başladığımı fark ettim.
"Bu konuşmadan da daha iyi olacağına eminim." Dediğinde gülümsedim. Neredeyse ağzım ağrıyacak seviyeye gelmişti.
"O zaman görüşürüz." Dediğimde kendimi flört ediyormuş gibi heyecan dolu hissediyordum.
"Görüşürüz bebeğim."
Telefonu kapattığında çantama yerleştirerek ayağa kalktım ve mekandan içeriye girdim. Birkaç kişi daha davetiye baktığımı için bizimkileri ararken sonunda buldum ve yanlarına doğru adımlamaya başladım. Boş koltuğa oturmadan önce "per favore sesli?" seçtiniz mi? diye sordum.
"Seçtik seçtik." Dediğinde sesindeki heyecan anında beni de mutlu etti. Bunlar tatlı telaşlardı ve bir daha geri gelmeyecek anılardı. "Baksana."
Gösterdiği davetiyeyi baktığımda güzelliğiyle gözlerim büyüdü. "Çok güzel, zevklisiniz."
"Çok zor olmadı seçmesi." Aklına gelmiş olacak ki tekrardan bakışları bana kaydı. "Ha bu arada Korhan ne dedi?"
"Olur dedi, siz kafanıza göre hareket edin."
"Süper. Akşam beraberiz o zaman."
"Beraberiz."
Davetiye bakıldıktan sonra eniştemin işi olduğu için bizi eve bırakmış arkadaşımla yalnız kalmıştık. Balkona geçerek mükemmel bir atıştırmalık hazırlamış derin bir sohbete girişmiştik. Düğün, kına derken çoktan kafamız yoğunlaşmıştı. Kınayı bekarlığa veda tarzında, bir mekanda kutlayacaktık. Kız kıza eğlence olacağı için de çağıracağımız kişilere ayrıca haber verilmesi gerekiyordu. Düğüne yakın bir zamanda yapacaktık
"Her şey konuştuk da akşam ne giyeceğimize karar vermedik."
"Harbiden ya."
"Lorenzo bizi iyi bir mekana götüreceği için şık giyinmemiz gerekiyor."
"Ben de de ne çok var ya zaten güzel kıyafet."
"Vardır vardır." Derken çoktan yerinden doğrulmuştu. Ben de kalktığımda icicimden son bir kez yudum aldım ve ikimiz odaya doğru adımladık. Bazanın altını açtığımızda kışlıklarla karışmış abiye kılıfını gördüğümde içinden abiye çıkması için dua ederken fermuarını açmamla neredeyse sevinç çığlığı attım.
"Ay şükür, elbise çıktı."
Siyah uzun bir abiye olduğu için hiç şaşırmamıştım. Abiyemin olması bile mucizeydi. Neden abiye giyiyorsunuz diye soracak olursanız zenginlerin olduğu bir mekanda emin olun dikkat çekmek istemezdiniz. Herkes televizyondaki gibi şıkır şıkır elbise giydiğinde Buçe yaşayarak öğrenmişti. Ben pek bu tarz ortamlarda daha önce bulunmadığım için umarım bocalamazdım.
"Ay kanka kesin oluyordur bu sana, bunu hafif bir ütüden geçirelim."
"Sen kıyafetini ayarla ben ütülerim." Dediğimde çoktan bazayı kapatmış ve elbisemi ütü masasına koyarak ütülemeye başlamıştım. Topuklu ayakkabılarımı yine siyah renkte giyecektim. Zaten elbisenin altından da görünecek gibi durmuyordu. Saçlarımı da açık bırakmayacaktım çünkü elbisenin sırt dekoltesi bulunuyordu. Sert bir at kuyruğu yapsam fena olmazdı.
Tabi saatler öncesinde saat belli olduğu için Korhan'a haber vermiştim. Akşam alacağını söylediğinde bir nevi herkes kendi arabasıyla gitmiş olacaktı.
Akşama az kalmasıyla ve anca hazırlanacağımız için hemen hazırlığa girmiştik. İlk önce elbisemi giydim, ardından makyajımı ve saçımı yaptım. Parfümü üstüme boca ederken, çantamı da ayarlamıştım. Buçeyle neredeyse aynı anda hazırladığımız için bizi aşağıda bekleyen erkeklerin yanına doğru ilerlemeye başladık. Asansörden geçtikten sonra dış kapıyı araladığımız gibi ikisini de aynı şekilde beklerken gördüm.
Arabalarının kaputlarına kalçalarını yaslamışlardı. Buçe kulağıma doğru fısıldadı. "Bağıracağım galiba tut beni." Dediğinde neden dediğini anlamak kalbimin kapısını zorladı.
"Deli, hadi kocan olacak adamın yanına git." Dediğinde imalı imalı gülümsedi.
"Sen de." Dediğinde donup kalacağımı sandım ama karşımda beni bekleyen bir adam varken bu imkansız hâle dönüşmüştü. Usul usul yanına adımlarken Buçeler çoktan arabaya geçmişti. Topuklular sayesinde usul usul yürürken en sonunda delici bakışları eşliğinde bedenine ulaştım. Belimden tutarak beni kendine çektiğinde karnım bedenine değdi ve iliklerime kadar yandığımı hissettim.
"Başımı belaya sokacak kadar güzelsin."
İşte onun övgü dolu sözlerine başlamış bulunmaktaydık. Bakışları bile yanıp kül ederken sözlerini siz düşünün. Elleri belimi sarmışken ayakta kalabilmek pek de kolay olmuyordu. Sanki kıskacı altına giriyormuş gibi hissediyordum.
"Teşekkür ederim, sen de karizmatik olmuşun." Gülümsedi. Dolgun dudakları gülümseyince daha da belirginleşiyormuş gibi oluyordu.
"Yanına yakışmaya çalıştım."
"Çok ayıp sen zaten yakışıklısın." Biraz havadan mi uçuyordum? Evet, onun kadar olmasa da.
"Demek yakışıklıyım." Derken beni daha da kendine çekti ve resmen yapıştık.
"Sen böyle konuşursan, o dudaklara gömülmek isterim."
Hı?
"Çok oyalandık, gitsek mi?" dediğimde amacımı anlamış olduğu için gülümsedi.
"Kaç bakalım, unutma ama yol kısa."
Yol kısa derken düşündüğüm şeyi mi kast ediyordu?
Kapımı açtığı için teşekkür etmiş ardından koltuğa kurulmuş ve öndeki aracı takip etmeye başlamıştık. Nereye gittiğimizi bilmediğim için sadece akıp giden yolu seyretmekle yetindik. Arabanın içerisinde slow bir şarkı çalıyor, sanki ortamı daha da germek istiyor gibiydi.
"Ne yaptınız bugün?" diye sorduğunda terleyen ellerimi elbisenin kumaşına sildim.
"Düğün için organizasyon araştırdık, elbise falan baktık."
"Hâlâ elbise bulamadın mı?" diye sorduğunda yine aklıma geldiği için üzüldüm.
"Maalesef."
"Daha var bulursun." Dediğinde bir aydan az kaldığını biliyordu. Kızlar için bu yeterli bir süreç değildi. Aylar öncesinin planını yapardık, şimdi ise sıkışmış gibi hissediyordum.
"Umarım." Demekle yetindim. Dakikalar geçti ve sahil kenarındaki bir restorana geldiğimizde mekanın önü boş olduğu için oraya çekmiş ardından kapıyı aralayarak aşağıya inmiştim. El çantamı ellerimin arasına aldığımda çok geçmeden Korhan yanıma geldi ve ellerimi ellerinin arasına aldı. Daha önceden el ele tutuşsak da bir türlü alışamıyordum.
Kalabalık bir mekan olsa da yoğun değildi. Bizim için ayrılan yuvarlak masaya geçtik. Çantamı masaya koymamın ardından, ayak ayak üstüne attım. Çok geçmeden yapılı ellerinden sol elini bacağımın üzerine koymuştu. Bakışlarım ona kaysa da onun gözleri etraftaydı. Niye etrafa bakıyordu bu adam?
Siparişlerimizi vermiş ve derin bir sohbete girişmiştik. Biz Buçeyle masamızdaki erkekler hakkında yan yana olduğumuz için rahatça konuşurken erkekler de iş konuşmaya başlamıştı. Hiç şaşıralacak bir durum değildi. Fakat iyice kaynaşmışlardı. Ben Korhan'ın dışarıdan ne kadar soğuk birisi olduğunu söylesem de bu tanışmada beni yanıltmıştı. Sohbeti fercekten sarıyordu.
"Bizimkiler kaptırdı gidiyor." diyen Buçeye side eye bakışı attım.
"Bizimkiler?"
"Kandırma kız beni. Sizden olur, ahanda şuraya yazıyorum." Dediğinde bu söylediği bu mekan o kadar absürt kaçtı ki kahkahalarla güleceğim sandım.
"Kızım saçmalama yazmak falan aa."
"Sen kesinlikle naz yapıyorsun."
Şaşırdım. "Kime?"
"Bana. Tövbe ya, Korhan'a kime olacak."
Bu konuştuklarımızı Korhan duysa yerin bin kat dibine girerdim, yüzde yüz. Ama suratına baktığımda kulağı pek pek buradaymış gibi durmuyordu.
"Sussana duyacak."
"Kızım o senin ciğerini biliyordur." Dediğinde içten içe hak vermiştim. Uzun süredir tanıyordu, benim aksime.
"Ya ya." Dedim alayla.
"Neyse bir foti çekilelim ya, paylaşırız." Dediğinde başımı hızla onaylar anlamda salladım.
"Olur olur."
Buçe'nin ikimizi kadraja aldığı an Korhan ve Lorenzo'nun sesinin kesildiği an olmuştu. Bu sessizlik karşısında ikimizin de gözleri onları bulurken dut yemiş bülbüle döndük. Acaba bir sorun mu var diye baksak da daha fazla dayanamayan Buçe gülmeye başladı.
"Perché stai guardando, tesoro?" Neden bakıyorsun sevgilim?
"Alla tua bellezza." Güzelliğine.
Onlar aralarında resmen cilveleşmeye başlarken ben sadece Korhan'a bakıyordum. Onun gözleri ise beni bambaşka görüyormuş gibi kararmaya başlamıştı. Bacağımdaki eli de sıkılaşmaya başlamıştı. Kulağıma doğru eğilerek fısıldadı.
"Buradan sonra benimlesin." Dediğinde boğazımdan akıp giden sıvının varlığına şahit oldum. Derince yutkundum çünkü nefesim sıkılaşmaya başlamıştı. Hiçbir şey söyleyemedim. Yanaklarım kızarmaya başlamıştı. Sürprizden bahsetmişti acaba sebebi o muydu?
Garsonlardan birisine rica etmiş toplu bir fotoğraf almıştık. Buçeye fotoğrafları paylaşmasını söylemiş, ve sarılarak birbirimize veda etmiştik. Herkes kendi arabasına geçerken gerginlikten patlayacak duruma gelmiştim. Nereye gidiyorduk bilmiyordum. Sesim de çıkmıyordu.
"Bu gece tamamen benim yanımdasın."
Sonunda çenemi açmış ve "o ne demek?" diye sormuştum.
"Arkadaşına şimdiden mesaj at, bu gece yanımdasın." Dediğinde kısık sesle öksürdüm.
"Nereye gidiyoruz?"
"Yatta kalacağız."
Ne? Of! O nereden çıkmıştı ya? Hem benim kıyafetim yoktu ki abiye kıyafetle mi yatacaktım? Ne kıyafeti Âhu? Senin derdine tüküreyim.
"Ne yapacağız orada?"
"Özlemimi dindireceğim."
SON
özlem dindirecekmiş sanki iki gün önce görmemiş gibi. Manyak Korhan.
Ee bölümü nasıl buldunuz?
4'lü date yaptık.
Karakterleri seviyor musunuz? Peki ya çiftimizi?
Sonraki bölüm neler olacakkkkk 🐍sssssss???
Sizleri seviyorummm.
Bol öpücük, Bir Çift Göz okurları.
|
0% |