@rarbezrh
|
1.10.24
yorum yapın yorumm 🥺
🖤
her nasılsa benim ruhum senin ruhunu tanıyordu, daha henüz tanışma fırsatı bile bulamadığımız halde.
3 Hafta sonra - Düğün günü
"Bebeğim herkes gelmiş sayılır, birazdan başlayacağız. Sen sakin ol tamam mı? Bu söylediğime saçma gelecek sana ama her şey şuana kadar mükemmel ilerliyor, öyle de devam edecek."
Arkadaşım Buçe bugün evleniyordu ve o kadar heyecanlıydım ki tek derdim onu biraz da olsa yatıştırabilmekti. Bu evlenecek olan birisi için çok saçmaydı belki de bilemiyordum. Heyecanı dışarıdan bile görünüyordu. Normaldi ama onun en güzel günüydü. Mutlu olması gereken en özel gün.
Eniştem bile heyecanlıydı. Arkadaşımı gelinlikle görünce ağlayacak kadar onu çok seviyordu. Şimdi ise Buçe Lorenzo'nun kolunun arasına elini koymuş ve çıkış saatini bekliyorlardı. Artık gelin ve damat odasında kimse kalmayacaktı.
"İyiyim, süperiz. Kocam ve ben olayız."
Kahkaha attım. "Evet öylesiniz."
"Hadi ben kaçorotti, derin bir nefes alın ve şanınızla yürüyün."
"Tamam aşkım." Derken öpücük atmış ve odadan ayrılmıştım. Gençlerle düzenlenen bir organizasyon olsa da tabi ki de Buçe'nin de Lorenzo'nun da ailesi vardı. Hafif bir şarkı düğün salonunda çalıyor ortama farklı bir hava katıyordu. Hızlı adımlarla oturacağım yere doğru ilerlemeye başlarken etrafa bakmadan onun gözleriyle gözlerimi buluşturdum. Bir sürü kalabalık içerisinden bile onun gözlerini hemen bulabilirdim. Çünkü kimse onun kadar derin bakmıyordu.
Onun keskin bakışlarıyla birlikte sonunda yanına adımladım ve ilk dediği şey "Sikeceğim o gözleri." olmuştu. Bu söylediğine karşılık güldüm çünkü artık alışmıştım. Ona adım atmamdan beri sanki daha da kıskanç bir adama dönüşmüştü. Sürekli gözleri etrafa kayıyor, durum tespiti yapıyordu. Kıskançlığın dozu kaçtığında kötü bir şey gibi gelse de beni kıskanması hoşuma gidiyordu.
"Sakin olur musun? Ben senin yanındayım." Derken karşımda koca bir adam değil de küçük birisi varmış gibi durum bildirisi yapmıştım. Ama söylediklerim doğruydu. onun yanındaydım ve gerisinin bir önemi yoktu.
"Evet, öylesin." Derken bile ciddiydi. Ama ben gülümsüyordum. Çünkü ağlamam için bir sebep yoktu.
'Ama hala gerginsin, bu gerginlik nasıl gider?"
"Sen nasıl gittiğini çok iyi biliyorsun." Dediğinde gözlerim kısıldı. Dudaklarım ışık hızında yanağını bulduğunda ve tatlı bir öpücük kondurdum. Anında ifadesi değişmiş, suratı gülümsemişti.
"Tadından yenmez." Dediğinde iması karşısında ellerimle omzuna vurdum. Tabi ki de koca cüssesi bundan etkilenmedi.
"Sus lütfen." Dediğim an müziğin bahçeyi doldurduğu ve bizimkilerin içeriye girdiği andı. Bütün odağımı vererek kamerayla videolarını çekmeye başladım. Burada çoğu kişi yabancı olduğu için şarkılar da tabi ki yabancı seçilmişti. Burada Türk düğünleri gibi oyun havası değil de dans, disko tarzı oluyordu. İlk önce nikah kıyılacağı için, o alana geçilmiş ve şahitler de istenerek nikah kıyılmaya başlanmıştı.
Ben de şahitlerden birisi olduğum için o alana gelmiş ve nikah merasimine eşlik etmiştim. Birbirleri için birkaç daha evlenmeyi kabul ettiklerinde bizim onayımızla da nikah kıyılmış ardından çiftin dansı için orta alana davet edilmişlerdi. İlk önce onlar yalnız dans ederken ben gururlu bir anne gibi onun çiçeğini elinden alarak yardımcı olmuş ve yerime oturmuştum. Sevinçli gözlerle onları izlerken kulağımda duyduğum fısıltı kalbimin kapaklarını araladı ve içerisine o kelebekleri yerleştirdi.
"Çok güzelsin."
Çok güzelsin. Sadece iki kelime olsa da yüreğime öyle oturdu ki mutluluğum resmen giderek çoğaldı.
"İltifatın için teşekkür ederim."
"Edersin edersin." Dediğinde aslında etmiştim ama onun amacı farklı olacak ki imâsını da yapmadan duramamıştı. İlgi odağım bugün onun üzerinde değil arkadaşımın üzerinde olduğu için lafını pek takmadım. Çünkü kafaya takarsam utanırdım.
"Gel bebeğim." derken elimden tuttuğunda çoktan diğer çiftler için de çalınan o şarkıya geçmişlerdi. İkinci çift olarak Buçe ve Lorenzo'nun yanında yer edindiğimizde, kollarımı boynuna dolarken onun da belime ellerini sardığını hissettim. O an arkadaşımla göz göze geldim ve yanında olduğumu belli eden gülümsememi ona yansıttım.
"Bedenin bedenime böyle çarparken, seni içime katmamak çok zor."
Evet, onu yakınımda hissetmek hem iyiyken hem de bedenime iyi gelmiyordu. Bir kere geriliyor, rahatlıyor ikilemde kalıyordum. Ama ona karşı kötü bir şey hissetmiyordum. Zihnimin içerisine bazen korku gelse de onu def ediyordum. Fakat bildiğim bir şey vardı ki ona bir şans tanımış ve benim için çabalarını kadar çabalamak istiyordum.
"Bu seni seviyorum demenin kaçıncı yolu?" Derken gülümsedim.
"Seni seviyorum demek için farklı yollara başvurmama gerek yok."
Haklıydı. O çekingen bir adam değildi. Bu yüzden farklı yollara başvurmak için de kaçınmaz, direkt söylerdi. Onu tanıdığım zaman çok büyük bir zaman olmasa da tanımaya başlamıştım. Korhan'ı çözmek beni mutlu ediyordu. Daha bilmediğim onca şey varken küçük şeye sevinmem belki saçmaydı ama seviniyordum işte. Ki birçok şeyde bana karşı açıktı. Böylesi de zaten daha iyi değil miydi?
Dans bitmişti. Ne ara şarkı bitmiş insanlar dağılmıştı fark edememiştim bile. Fark ettiğim an geri çekilirken, pasta kesimi olacağını daha önceden bildiğim için şaşırmamıştım. Tatlı ve hareketli müzikle pasta kesilmiş yenmiş, daha sonra dans başlamıştı. Korhan'a sormak için sorudugum sen de kalkıyor musun? derken hayır diyeceğini biliyordum. Onun gibi bir adamın hareketi bir şarkıda oynamasını beklemiyordum. Ki oynamadı da. Zorlayacak halim de yoktu, herkesin kendi tercihiydi.
"Kızım anam ağladı ya." Diyerek isyan eden arkadaşıma gülümsedim. Sandalyelerden birisine oturmuş elindeki bardaktan su yudumluyordu.
"İstiyorsan bitirelim güzelim, zaten birazdan program sonlanacaktı."
"Olur bitirelim artık, yeterince eğlendim. Hem çok da yorgun olmayayım, enerji lazım olacak." Dediğinde gözlerimi kısarak sen var ya sen bakışı attım.
"Yorgunluk senin başına vurmuş, ben gidiyorum." Dediğimde müziğin kesilmesini söylemiş ve programı bitirmiştim. Buçe yorulmuştu, Lorenzo da damat olduğu için ön planda olmak zorundaymış gibi hep ayaktaydı. Buçe için yaptığı belli oluyordu. Onlar davetlilere görüşürken ben de herkesin dağılmasını beklemek için Korhan'ın yanına adımladım.
Telefonuyla ilgileniyordu. Kesin yine işleriyle ilgiliydi. Bu ara çok yoğundu. İş için eve geldiğimde karşılaşırsak karşılaşıyor, onu haricinde vaktimiz olmuyordu. Zaten arkadaşımla evde birlikte son günlerimiz olduğu için vakit geçirmiştik. Ne kadar burada yaşayacak olsalar da artık farklı evlerde kalacaktık. Uzun yıllar sonra tekrardan yalnız başıma kalacaktım.
"Düğün bitti, vedalaşıp biz de ayrılalım." Dediğimde geldiğimi bile yeni fark etmişti. Başını telefondan kaldırıp bana baktığında elindeki telefonu iç cebine sıkıştırdı ve boşta kalan elimi tuttu. Diğer elime çantamı almış ve onun peşinden adımlamaya başlamıştım. Organizasyon eşyalarını toplamaya başlarken kalabalık da dağılmıştı.
Arkadaşımın uğurladıktan sonra biz de arabaya geçmiştik. "Çok yoruldum." Dediğimde sızlayan ayaklarımın sızısını gidermek için ellerimle ovşaladım.
"Uzat bebeğim ayaklarını."
"Ayakkabılarımı çıkarayım." Derken çoktan topuklu ayakkabılarımı çıkarmış ve ayaklarımı rahata kavuşturmuştum. Düğün İtalya'da değil de farklı bir yerde oldugu için Korhan bir otel ayarlamıştı. Çoğu ülkede yerleri olduğu için yine onlardan birisine gidiyorduk. Buraya bir gün önce gelmiş ve yerleşmiştik.
"Acıktın mı?" diye sorduğunda bunu duymayı bekliyormuş gibi hızla başımı onaylar anlamda salladım.
"Çok."
"Bir şeyler hazırlattırayım." Derken telefonunu çıkarıp birisiyle konuştu fakat kim olduğunu bilmediğim için umursamadım. Dakikaların ardından otele vardığımızda, anahtarı valeye teslim etti ve benim kapımı araladığında ayakkabılarımı geri giymek için uzanmıştım ki "gerek yok." demesiyle ellerimi geri çektim. Beni kucağına alacağı için ayakkabılarımı elime aldım ve onun kucağında yer edindim.
Korhan otele doğru yürümeye başlarken, asansöre bindik ve aklıma gelenlerle gülümsedim. "Fotoğraf çekeyim mi?" diye tatlı tatlı sorduğumda şaşırdığını hissettim.
Ama yine de "Çek." Dediğinde kucağımdaki çantamdan telefonumu çekerek aynadan ikimizin fotoğrafını çektim. Onun jzerine siyah bir takım elbise, benim üzerimde abiye varken kendimizi bu hâlde görmek nedense hoşuma gitmişti. Güzel de çıkmıştık.
Kasları da daha da belirginleşmiş, gözlerimin bebeğini büyütecek kadar güzel görüntü vermişti. Senin bu adama dibin düşüyor Âhu.
Odaya girdiğimizde ışıklar yanmış beni de yere bırakmak yerine yatağa kadar götürmüştü. Popom yumuşak yatakla buluşurken derin bir nefesi içime çektim ve o an odanın kapısı tıklatıldı. Sanırım yemekler gelmişti. Korhan kapıyı açmaya giderken adamın içeriye girmesine izin vermeden kendisi servis arabasını eline almış ve odaya doğru sürmüştü.
"Çok açım, üzerimi daha sonra degiştireceğim."
"Nasıl istersen."
Masaya yemekleri koydu, koltuğa yerleştiğimizde ayakta zor durduğum için hemen oturmuştum. Atıştırmalık yemeklerden yemeye başladığımda Korhan da bu sırada içecekleri bardaklara doldurmuştu. Üzerindeki ceketini çıkartırken, çoktan bunaldığını fark edebilmiştim. İş yerine hergün ceketle gidiyordu, zor olsa gerekti.
Yemeklerimizi yememizle resmen kendime gelmiştim. Çok fazla acıkmıştım. Stres bedenimde daha fazla açıklık yaratmıştı. Şimdi ise rahattım. Daha fazla bu kıyafetle kalmamak için yerimden kalkarken bakışları bana kaydı.
"Bir duş al istersen, rahatlarsın."
Gülümsedim. "Öyle yapacağım."
Arkamı dönüp dolaba ilerlerken sesini tekrardan işittim. "Yardım istersen..."
Gülüşüm daha da arttı. "Çok naziksin ama halledebilirim."
"Tüh." Dediğinde kıkırdayarak eşyalarımı aldım ve banyoya geçtim. Ilık duşun altına girdim, yüzüm makyajdan arınmış bedenim yumuşacık olana kadar banyodan çıkmadım ve artık ellerim buruş buruş olduğunda çıktım. Vücudumu kremledikten sonra üzerimi giyinmiş, kirli kıyafetlerimi sepete atmıştım. Yüzümü de nemlendirdikten sonra saç havlusuyla saçlarımı kurulayarak odaya girmiştim. Girdiğimde o çoktan üzerini giyinmiştir diye düşünürken aksine çıplaktan biraz daha giyinikti.
Altında baksır, üzerinde hiçbir şey yoktu. Korhan Franco giyinmeyi sevmiyordu. Adamın içinde bitmek bilmeyen bir yangın var Âhu.
"Sen giyinmeyecek misin?"
"Sıcak yavrum." Demekle yetindi. Evet sıcaktı. Ben de şort ve atlet kadar ince bir üst giymiştim. Ama onun kadar da değildim. Daha fazla karşı çıkmadan yatağa adımladım ve nevresimin içine girdim. Başımı yastığa yasladığımda bacaklarıma giren ağrıyla yüzüm buruştu. Sabahtan beri ayaktaydım ve Buçe'nin en yakın arkadaşı arkadaşı olarak koşuşturmuştum.
Yatağın çökmesiyle onun da yapacağını anlarken tahminlerim doğru çıkmadı. Korhan yatmak yerine bacaklarıma dokunarak masaj yapmaya başladı. Elleri direkt olarak tenimle buluştuğu için irkilirken o masaj yapmaya devam etti.
"Iyi geliyor mu?"
"Hıhım." Gözlerim kapalı mırıldandım. Gerçekten de iyi geliyordu.
Birkaç dakika boyunca parmakları hareketine devam etmişti. Uyuyacak kıvama gelmişken ellerinin dışında dudaklarının varlığını hissetmemle bir anda ayıldım. "Ne? Ne yapıyorsun?" Derken başımı yastıktan kaldırmış bedenimin aşağısında olan gözlerine bakmıştım.
Konuşmadı. Sanırım öpmek konuşmaktan daha cazip gelmişti. Dudaklarımı çıplak bacaklarıma değiyor, karnıma sancılar bırakıyordu. Ne yani amacı neydi de böyle yapıyordu?
Seni bayıltmak.
"Korhan geri çekil."
"Ne oldu? Yoksa kasılıyor musun?"
Kaşlarım çatıldı. "Kasılmak istemiyorum." Dediğimde bu hissi sevmemiştim. İçimde bir şeyler zorlanıyor gibiydi ve nasıl başa çıkacağımı bilmediğim için hiç de hoşuma gitmemişti.
"Rahatlamayı öğrettiğim an emin ol çok isteyeceksin. Bu sefer yalvaran taraf sen olacaksın."
Emin emin konuştum. "Asla!"
SON
Heyyy ben geldiiimm.
Nasılsınız?
Bölüm nasıldı?
Düğünü yaptık. Sıra...
Korhan yine bildiğiniz gibiii.
Bir sonraki bölüm zaman atlaması olacak.
Bol Öpücük, Bir Çift Göz okurları.
|
0% |