Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23: Etek

@rarbezrh

 

4.10.24

 

🖤

 

3 Ay sonra

 

sığınmak

gözlerine sığınmak

bir akşamüstü.

 

"Naturalmente porterò immediatamente i documenti, signor Korhan." Tabi, hemen evrakları getiriyorum Korhan bey.

 

"Grazie, signora Ahu." Teşekkür ederim Âhu hanım.

 

Bu üç ayda ne mi olmuştu? Korhanla resmen flört evresine gelmiş ve geçmiş şimdi sevgili olmuştuk. Hızlı mı derseniz, benim için zaman nasıl geçmişti amlamamıştım bile. Onun evine geleli neredeyse 5 ay olmuştu. Fakat onu yıllardır tanışıyormuş gibi yanında rahattım. Artık bana yakınlaşmalarından rahatsız olmuyordum. E artık sevgili oldunuz Âhu, bir zahmet.

 

Bazı ciddi kararlar da alınmıştı. Ben onun evinde değil de başka bir yerde çalışmak istediğimi söylediğimde tabi ki de karşı çıkmıştı. İnsanların düşüncesini umursamak benim kuralım hâline geldiği için yine hayatımı insanlara göre düzmüştüm. Hâl böyle olunca da en son çıkar yolunu kendi şirketinde, onun asistanı olarak çalışmamı teklif etmişti.

 

Evet, Korhan Franco'nun yeni ve son asistanıydım.

 

Sevgilim Bey'in asistanı olmak pek de düşünüldüğü gibi kolay olmuyordu. Benim yanımdaki adam gitmiş yerine bambaşka bir adam gelmiş gibi hissediyordum. Korhan gerçekten çok otoriter bir iş adamıydı. Böyle olunca da geriliyordum. Tıpkı diğer insanlar gibi. İş yerinde de evinde olduğu gibi kıyafet kuralları vardı.

 

Ama o beni böyle görmekten nefret ediyordu. Niye mi? Etek ve beyaz gömlekle gözler önünde oluyormuşum. Tabi atıyordu, şirkette öğlen yemeği dışında oturduğum yerden çok fazla kalmıyordum. Yani... Kalkıyordum ama o kalkmamış saysın. Zaten şirkette kadından çok erkek vardı. Bu yüzden telefondan olsun, gerek odadan çıksın yüzümü görmek için çok sabırsız davranıyordu.

 

Korhan odasına geçerken ben de önümdeki evrakları düzenledim ve kucağıma alarak yerimden doğruldum. Sol koluma doğru yatık olan evrakları sayesinde diğer elim boşta kaldığı için eteğimi düzeltebildim. Odasının kapısını tıkladığımda gel komutuyla içeriye girdiğimde kapıyı da ardımdan kapattım. Yanına doğru usul usul adımlarla ilerledim ve evrakları masanın üzerine bıraktım.

 

"Evraklarınız."

 

Gözlerine baktığımda bakışlarının kısa eteğimde olduğunu gördüm. "Yavrum, bu eteği yırtıp atsam ne olur?" dedi masum masum fakat yüzü pek de sakin görünmüyordu. Gerçekten bunu soruyor mu diye baktım ama ciddiydi. Ay bu adam kafayı yemişti.

 

"Korhan çok çalışmak yine senin başına vurdu." Bu ara gerçekten yoğundu, bazen gecelere kadar burada oluyorduk. O toplantıdan çıkıp diğer toplantıya giriyor, yurt dışındaki iş insanlarıyla görüntülü sohbet bile yapıyordu. Açıkçası bu yoğunluk karşısında bile ayakta dimdik kalabilmesine hayrandım. Belli etmemeye çalışa da hissediyor ayrıca görüyordum. Yanında olarak destek çıkmaya çalışmak da elimden gelen tek şeydi.

 

"Senin varlığın bir güneş gibi olduğu için başıma çarpmış olabilir."

 

İltifatlar... O resmen iltifat, güzel söz söylemek için doğmuştu. Korhan beni mutlu etmeyi çok iyi beceriyordu.

 

"Bu eteği keyfimden giymiyorum." Dediğimde bir nevi kurallarına laf etmiştim.

 

"Yarından itibaren giymeyeceksin." Dediğinde dalga geçercesine güldüm.

"Korhan Franco kendi kurallarına karşı mı geliyor?"

 

Hemen cevabım gecikmedi. "Karşı gelmiyorum, değiştiriyorum."

 

Kaşlarım merakla çatıldı. "O ne demek?"

 

Koltuğundan sırtını doğrultarak bana doğru yaklaştığında, yaklaşmaya çalışan bir şey daha vardı. Eli. Usulca, siyah kilotlu çorap giymiş olduğum bacaklarımda dolaşan elleri o sızıyı yine tam karnıma sapladı. Titremekten çekinirken elleri dolaşmaktan çekinmedi.

 

"Yarın eteği pantolona döndüreceğim." Dediğinde ciddi misin? dercesine yüzüne baktım. Ama epey ciddi bir sesle sadece evet demekle yetindi. Beni kendine doğru çektiğinde dengemi sağlayamamış kucağına düşmüştüm. Yan bir şekilde bacaklarının üzerine oturtulurken sesim endişe içerisinde dudaklarım arasından çıktı.

 

"Biri gelecek bırak!"

İlk önce bir şeyler mırıldandı fakat duyamadım. Yüzü bağlı saçlarımın hizasındaydı ve burun delikleri sürekli genişliyormuş gibi hissediyordum. Derin bir nefes aldığını duyduğumda kokumu içime çektiğini ezberler olmuştum. Bu huy bana da geçmişti. Kendisine çeken bir kokuya sahipti.

 

"Ben izin vermeden kimse giremez."

 

Evet, bunu biliyordum fakat yine de böyle bir durumda tedirgin olmamak da elde değildi. O rahat olabilirdi ama ben değildim. Yani adamın kendi şirketiydi tabi rahat olacaktı.

 

"Biliyorum da sen yine de uzaklaşsan mı?"

 

Koskoca adam ne desin? "Sevgilim değil misin? Bana ne."

 

Bana ne mi?

 

"Korhan uzaklaş bi ya."

 

"Hıhım." derkenki hırıltılı sesi içimi hoş etti. Kasım kasım kasıldım. Olan bana oluyordu, başkasına değil.

 

"Korhan!" dememe kalmadan kapı tıklatıldığında ne yapacağımı bilemedim ve bir anda gerildim. Hemen üzerinden kalmak isterken buna izin vermedi. Of! Beni zor durumda bırakmaktan, utandırmaktan bıkmıyordu. Sanki zevk alıyordu.

 

"Così!" Söyle!

 

"Un gentiluomo vuole vederla, signore." Bir beyefendi sizi görmek istiyor efendim.

 

Sert bir nefes verdi. "lascialo aspettare." beklesin.

 

Verdiği nefes boynuma çarpıyor, bana pek nefes alanı tanımıyordu. Boynuma dudaklarının değmesiyle gözlerim kapandı. Öyle hisli öpüyordu ki kendimden geçmemem mümkün değildi.

 

"Gece görüşürüz bebeğim." Dediğinde saat zaten geceye doğru yaklaşmıştı. Saatler önce bir restoranda akşam yemeği yemiş ardından geri şirkete dönmüştük. Üzerinden fazlaca zaman geçtiği için kendimi acıkmış hissediyordum.

 

"Görüşürüz." Dedim ama şimdiden gerilmeye başlamıştım.

 

Zoraki ondan uzaklaştım ve arkama hile bakmadan topukladım. Masama geri geçtiğimde az önce kapıyı tıklatan adamın dediği kişi gelmiş ve Korhan'ın odasına geçmişti. Şirkette işi olan kişiler durduğu için kalabalık değildi. Mesaiye kalanlar belliydi. Patron bile mesai yapıyordu.

 

Adamın içeriye girmesiyle çıkması tam tamına yirmi dakikayı buldu ve ardından Korhan da çıktı. Masama doğru gelirken bakışlarım onun üzerindeydi. "Hadi gidelim." Dediğinde işinin bittiğini anladım. Zaten dakikalardır artık bitsin diye dua etmeye başlamıştım. Benim yüzümden daha dışarıya ilişkimizi belli etmiyorduk. Bundan ötürü de ne şirkette ne de dışarıda elimi tutabiliyordu. Yemek yiyeceğimiz yerlere de rahatca gidebilmemizin sebebi magazincileri engellemekti.

 

İşin en kötü tarafı da zaten magazincilerin olmasıydı. Onu ünlü bir iş adamıyla sevgili olmadan düşünecektin Âhu.

 

Asansör yardımıyla aşağıya indik ve arabaya geçtik. Birkaç çalışan da tıpkı bizim gibi ayrıldığı için Korhan'a iyi akşamlar dilemişti. Kemerimi bağladıktan sonra boynumu ovuşturdum.

 

"Eve gidiyorum." Dediğinde oyalanmadan lütfen dedim. Saat gece olduğu için trafik çok fazla yoktu. Ve o hız yapmayı seven bir adamdı, ki buna rağmen araçta ben olduğum için yavaş kullanmaştı. Bazen bu hız hoşuma gitse de bazen korkutabiliyordu. İçimde bir yerlerde yine bu hatayı yapacak diye korkuyordum. Ama bunu yaşayarak öğreneceğimi de biliyordum. Bu hayatta ne olacağını bilmiyordum.

 

Sevil teyze eve geç geldiğimiz için bize sürekli yemek hazırlıyor ve dolaba kaldırıyordu. Bazen dışarıdan bazense o yemekleri yiyiyorduk. Korhan çok fazla bilinmeyen o hazır yiyeceklerden tüketmeyi pek sevmiyordu. Zaten çoğunlukla et ve sebze tüketmeyi seven bir adam olduğu için ona bu yiyecekler ters geliyordu.

 

Orman yoluna girdiğimizde artık yolu ezberlediğim için eve yaklaştığımızı anladım. Güvenlikten geçerek evin önünde arabayı durdurduğunda kendi kapımı açarak araçtan indim. Yine ayaklarımda topuklu ayakkabı vardı fakat artık alışmıştım. İş yerinde sürekli topuklu giyiyordum.

 

İlk önce üst kata çıktık. Odaya girdiğimizde Korhan direkt duşa girmişti. Bense girmek istemediğini söylemiştim. Bu yüzden ilk önce üzerimi değiştirdim ve rahat geceliklerimi üzerime geçirdim. Daha sonra Korhan'ın giyeceklerini çıkarmış ve yatağımın üzerine koymuştum. Bağlı olan saçlarımı açmış ve taç yardımıyla saç tutamlarımın önüme gelmemesini sağlamıştım. Odada işim bittiği için mutfağa inmeden önce elini yüzümü yıkadım. Makyajımı çıkardım.

 

Sevil Teyzenin hazırladığı yemekleri gördüğümde bir çocuk gibi sevinmiştim. Onları ısıtmaya başlarken bir yandan da mutfaktaki masayı hazırladım. Tabak çanağı düzgün yerleştirmek için çabalamıştım. Tıpkı yukarıda eşyalarını hazırladığım gibi.

 

"Çok acıktım." Diyerek mutfağa gören Korhan'a bolca hak verdim. Yemekler de ısındığı için tabaklara koymuş ve yerimize geçmiştik. Konuşmak bile umurumda olmazken önümdekileri yemeye başladım.

 

Korhan'ın bakışları ve ilgisi yine telefonda olduğu için dudaklarımı aralamak zorunda kaldım. "Yine mi iş?" dedim şaşkınca. Sesimle birlikte başını baktığı yerden kaldırmış ve telefonunu kapatmıştı.

 

"Sayılır. Yarın yurt dışında bir davet var oraya katılmamız gerekiyor. Bu yüzden jeti ayarlattım."

 

Davetler, davetler...

 

"Nasıl bir davet?" Demekle yetindim.

 

"Arkadaşımın çocuğunun cinsiyet partisi mi ne, o varmış." Dediğinde cinsiyet partisi kelimesini söylerken yüzü buruşmuştu. Bu suratı karşısında gülümsedim.

 

"Cinsiyet partisine ünlü iş insanlarını da mı çağırıyorlar yoksa sen arkadaşısın diye mi?"

 

"Bütün ünlü cemiyeti." Dediğinde dondum kaldım. Kendi çocuğumun cinsiyet partisine neden yabancılar gelsindi ki? Suratım nasıl bir ifadeye dönüştü bilmiyorum ama onu güldürecek derecede kötüydü galiba.

 

"Herkesin gözü önünde uzak olmamız imkansız." Dedim korkulu bir şey söylüyormuşum gibi.

 

"Biz de durmayacağız zaten."

 

Artık zamanı gelmişti sanrım. Bu 5 Ay boyunca insanlardan gizli gizli ilişkimizi yaşamamız epey zor olmuştu. Korhan'a kalsa kimseyi umursamazdı fakat tabi ki de ben böyle olmadığım için benim için gizlenmek zorunda kalmıştık. Ve yarın -artık gece olduğu için bugün oldu- herkesin gözü önünde el ele olmuş olacaktık.

 

"Korhan ben galiba geriliyorum." Dediğimde dayanamadı uzandı ve alnıma dudaklarını değdirdi.

 

"Elin elimdeyken her şey daha kolay olacak, inan bana."

 

İnanıyordum.

 

"Umarım." Dedim içimdeki sıkıntıyla. Sonra aklıma gelenlerle dudaklarımı hızla araladım.

 

"Saat kaçta yola çıkacağız?"

 

"Sabah dokuz."

 

"Daha yeni almış oldum bir tulum vardı onu giyeceğim. Çok fazla abartılı elbise giymek bence saçma." Bana göre bunların hepsi saçmaydı.

 

"Ne istersen onu giy bebeğim."

 

"O zaman pijama giyeyim." Dediğimde gözlerini devirdi. Alay ettiğimi anlamıştı.

 

"Hadi yavrum uyuyalım artık, kollarıma gel istiyorum."

 

"Tamam." Dediğimde ayağa kalktık ve birlikte etrafı toparlamıştık. Birlikte banyoya girdiğimizde yan yana dişlerimizi fırçalamıştık. Yatağa uzandığımda o da ışığı kapatmış baş ucu lambasını yakmıştı.

 

"Sözümüzü tutalım bebeğim." Dediğinde aklıma şirkette söyledikleri geldi. İçimden hım? desem de dışıma vurmadım.

 

"Kucağıma gel."

 

Dudaklarını dişlerinin arasına kıstırmış bana bakarken tam böyle anlarda onun göz göze gelmek çileymiş gibi hissediyordum. Farklı bakıyordu işte. Usulca sırtını yatağın başlığına yasladığı bedeninin üzerine oturduğumda, derince yutkunduğunu işittim. Tıpkı benim gibi.

 

Kucağına yerleştiğim an elleri belimi bulmuş ve sıkmıştı. Dudakları dudaklarıma bu sefer usulca yerleşmek yerine hızlı bir şekilde beni öpmeye başladığında bu hızı karşısında ona ayak uydurmakta zorlandım. Dakikalarca birbirimizi tükettik ve ve farkında olmadan kucağında hareket etmemle dudakları dudaklarımdan ayrıldı.

 

Belimdeki elleri kalçama ulaştı ve bedenimi hareket ettirmeye başladığında içimdeki kan akışı bir çığ gibi büyüdü. Resmen onun üzerine hareket etmeye başladığım an içimdeki inlemeyi tutamadım. Onun sayesinde hareket ediyor, farklı bir hisle tanışıyordum. Başı arkaya doğru gitmiş o da inlerken onun inlemesi beni öyle bir yere sürükledi ki adımı unutacağım sandım.

 

"Siktir, boşalacağım."

 

O zaman neden bunu yapmaya devam ediyordu?

 

"Dur o zaman Korhan!" Dedim nasıl duracağını bilemeden. Gözlerim yarı kapanmış bir hâldeydi.

 

"İkimiz de birazdan rahatlayacaksak neden durayım?"

 

Hiçbir şey söyleyemedim. İçimdeki o his büyüdü, büyüdü ve en sonunda tamamen hissizleştiğinde ikimizin set solukları birbirine çarptı. Kulaklarımdan silinmeyen inlemelerimizle yanaklarım feci bir şekilde kızartmıştı. Bir sona geldiğimizi anladım ve hiç yaşamadığım bu duygu sayesinde nasıl davranacağımı bilemedim. Bunu anlamış gibi alnıma usulca dudaklarını değdirdi. Kucağında olan bedenimle ayağa kalktığında beni banyoya getirdi.

 

"Rahatca duş al yavrum, ben kıyafetlerini ayarlarım."

 

Kendime zaman tanımam gerektiğini düşünmüş olacak ki böyle yapmıştı. Aynadaki kendime baktım ve dudaklarımın şiş, yanaklarımdan kulaklarıma kadar kızardığımı gördüm. Daha sonra delirmiş gibi güldüm. Yaşadığım bu his yüzünden çığlık atacak duruma gelmişken kendimi hemen suyun kollarına attım ve bu yaşadığımız şeyi düşünerek sadece güldüm.

 

SON

 

 

eyy hiç yorum gelmiyor ve çok üzülüyorum, birkaç kelime yazmak zor olmasa gerek.

 

Bölümü nasıl buldunuz?

 

Zaman atlaması olacak demiştim ve bu zamanda ne gibi değişiklikler oldu gördük.

 

Resmen sevgili oldular ya...

 

Sonraki bölümde görüşmek üzere, Bol Öpücük Bir Çift Göz okurları.

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%