@rarbezrh
|
23.10.24
🖤
Korhan'ın ağzından.
Bazen hayat yorar, bazense sensiz nasıl bunca yıl yaşadığımın sorgusu.
Bazen sadece bir çift göze tutulmakla aşk yaşanmaz. Ben onun bir çift gözüne, gece karası saçlarına ve dudağının hemen üzerindeki siyah bene aşık olmuştum. Ben Âhu adındaki bu kadına ömrümü vermiş ve vermeye de devam edecektim. Belki bu ömrümü verme meselesini yeri geldiğinde birkaç kişiye daha ayırabilirdim.
Ben onun kendisinde sevmediği her şeyi teker teker sevmiştim. Şimdi ise o da kendini sevmeye başlamıştı. Hiç elbise giymeyen kız elbiseler giymeye, resmen özenmeye başlamıştı. Ama ben onun dağınık da özenli halini de seviyordum. Ayırt etmek saçma olurken, bu düşünceyi bile aklıma getirmiyordum.
Âhu'nun dilinde koskoca iş adamı olan Korhan Franco yıllarca bir kadının peşinden koşmuştu. Pişman mıydım? Evet, ona daha erken ulaşamadığım için pişmandım. Ama her şeyin bir zamanı olduğunu bildiğim için kabullenmekten başka bir seçeneğim yoktu.
Ben onun kapısında kul, köle olmuştum.
"Minik bebeğim, bu kokular karşısında çoktan gözlerini açman gerekiyordu."
Mırın kırın bir şeyler söyledi ama ilk başta anlayamadım. Yatakta boylu boyunca uzanıyor, saten geceliğinin içinde bana görsen şölen sunuyordu. Onun kalbi kadar bedeninine de aşıktım. Bu kadın beni bitirecek kadar güzelliğe sahipti. Nasıl başa çıkabiliyordum bazen anlayamıyordum.
"Senin kokunu alamıyorum ama." Dediğinde kaşları çatılmıştı. Sinirlenirken bile nasıl tatlı olmayı başarabiliyordu?
Sözleri karşısında kendimi gülümserken buldum. Kokuma en az benim kadar bağlanmıştı. Ama bir ben kadar müptelası olamazdı. Ben onun her şeyine, her zerresine iptilaydım.
Dudaklarımı dişlerimin arasına kıstırdım. "Almanı sağlayalım o zaman." Dediğimde hiçbir tepki vermedi, usulca saçlarına doğru uzandım. Tellerinin arasına dudaklarını değdirdiğimde başı hareket etti. Burnu boynuma değdiğinde o derin soluğunu içine çekti. Parmakları yeni uykudan uyanmaya başladığı için uyuşuk gibiydi. Usulca hareket etti ve ensemi kavradığında beni biraz daha kendine doğru çekti.
Dayanamadım açıkta kalan gerdanına dudaklarımı değdirdim. Bir sürü öpücüğüm onu huylandırmış olacak ki gülmeye başladı. Kıkırtısı kulağıma ulaştığında öyle keyiflendim ki biraz daha duyabilmek için öpmeye devam ettim. Doyamıyordum. Ben bu kadının hiçbir şeyine doyamıyordum, yetmiyordu. Onu içime katsam, o bile az kalacaktı.
"Bak açtım." Dedi gözlerini kast ederek. Geriye çekildim ama ellerimi de teninden çekmedim.
"Görüyorum bebeğim, sen iyice bana düşkün oldun. Yoksa bana aşık mı oldun!" Dediğimde güldü.
"Aşık olmasam bu yatakta ne işim var." Şaka yaptığımı bilse de bunu devam ettirdi.
"Seni seviyorum de bir de."
"Bunu benim demem gerekti." Dediğinde kıkır kıkır gülmeye devam etti.
"Seni seviyorum yavrum." dedim doya doya. Bunu duymasıyla gözleri tamamen açılmış bana bakmaya başlamıştı. Ensemdeki parmakları usul usul hareket ettiğinde saç köklerime değen parmakları bile beni rahatlatmaya başladı.
"Seni seviyorum."
Seni seviyorum.
Bu kelimeyi ilk benden duysa da ona zaman tanımıştım. Başlarda onun için bu kelimeyi demek zorlamıştı. Ama üzerinden zaman geçtikten sonra rahat bir şekilde dile getirmesi hoşuma gitmeye başlamıştı. Şimdi ise iki kelimemizden birisi seviyorum olmuştu. İkimiz de birbirimizden memnunduk. O benim yanımda mutlu ayrıca huzurluydu. Ben her şeyimi ona feda edecek adama dönüşmüştüm.
"Kalk yavrum yoksa öpmeye devam edeceğim." Bu bir uyarı olsa da usul usul hareket ederek gerindi. Ve gerinirken de uzattığı kollarına dudaklarımı değdirdim. Teni yumuşacıktı.
"Banyoya gideceğim." Dediğinde bana çok yakınsın iması yaptığını anladım. Gülümserken onun şuan hiç beklemediği ama hep başına gelen şeyi yine yaptım. Onu kucağıma aldığımda "Ben bebek miyim?" diye sormuştu.
"Evet, sen bebeksin."
Banyoya gelince yere indirim ve elini yüzünü yıkamasına müsaade ettim. Daha sonra kucağıma tekrardan aldım. Tabi sorgulamadan edemedi. "Nereye götürüyorsun?"
"Kahvaltıya."
"Hım, sen mi hazırladın?" dediğinde parmakları çenemdeydi.
"Evet." Dedim kısaca. Bahçedeki masayı hazırladığım için çıplak ayaklarımı oraya yönelttim. Onu karşımdaki sandalyeye otururken kendimde sandalyeme yerleştim. İçecekleri bardakları doldurmamın ardından kahvaltımızı yapmaya başladık. Kahvaltıdan sonra iş yerine geçecektik.
"Bugün önemli bir toplantın var." Dediğinde hatırlattığı bilgiyle bakışlarım ona döndü.
"Biliyorum yavrum, senin de bugün önemli bir randevun var." Dediğimde bardağa uzanan eli duraksamıştı. Kaşları çatık, sorgular bir şekilde bana baktığında ne randevusu? diye sordu.
"Akşam işten sonra eve geçeceğiz, üzerimizi değiştirip çıkarız."
"Nereye gideceğiz?"
Gözlerim kısıldı. "Sürpriz."
"Ama ben merak ederim." Dedi tatlı tatlı. Şimdiden heyecanlandığını hem hissediyor hem de görüyordum. Çok mutlu olacağı bir şey organize ediyordum, kendim soğuk kanlı olsam da içimde bir gerginlik de vardı.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra sürekli ağzımı aramaya çalışsa da sonunda üzerimizi giyerek evden şirkete doğru yola çıkmıştık. Sıkıcı iş hayatımı renkliye çeviren bir kadın olduğu için artık zevk almaya başlamıştım. O hayatıma gireli tam bir yıl oluyordu. Bu akşam da tanışma günümüz olduğu için bir şeyler yapma düşüncesi günler öncesinden aklıma gelmişti.
Artık birbirimizin huyunu suyunu bilir olmuştuk. Böyle olunca da zevklerimize de uyuyorduk. Bunun sonucunda keyfili dakikalar geçirmeyi de unutmuyorduk.
Âhu'nun ağzından.
Şirkete geleli epey bir vakit oluyordu. Korhan bugün çok önemli bir toplantıda olduğu için asistanı olarak ben de onun yanındaydım. Gerekli olan her şeyi tablet yardımıyla not alıyor, bir şey kaçırmamaya dikkat ediyordum.
Fakat bir problem vardı ki, karşı şirketin adamlarından birisinin bakışlarını sürekli üzerimde hissediyordum. Korhan fark etmesin diye belli etmemeye çalışıyordum ama adam da salağın tekiydi. Sanırım cesaret hapı yutmuş olmalıydı, ya da sarhoştu ve ne yaptığını bilmiyordu.
"As we agreed, the meeting is over." Anlaştığımız göre, toplantı bitmiştir.
Sonunda Korhan'ın sesi dört duvar arasında yankı yaptı ve derin bir nefes aldım. Adamlar gülümseyerek ayağa kalktı ve el sıkıştılar. Bana uzatılan elle bakışlarım yine o adamı buldu. İçimden yapma be adam diye geçirsem de dışımdan teşekkür ettim ve elini sıkmadım. Adam kaşları çatık baktı fakat diğer adamlar odadan çıkmak üzere olduğu için onlara eşlik etmek zorunda kaldı. Herkes odadan çıkıp gittiğinde, ellerimin üzerinde ellerini hissettim.
Şaşırdığım için de bedenim daldığım yerden ayrıldı. Yürümeye başladığında hızlı adımları karşısında ona koşarak yetişmek zorunda kaldım. Böyle yürümesinin sebebi neydi diye sorgularken ona hiçbir şey sormadım. Onun odasına kadar geldik ve odanın kapısını sertçe açtı. Ardımızdan kapattığında bir de üzerine kilitledi.
"Fanculo a lui! Gli chiudo gli occhi e la mano che ti tende e te la infilo su per il culo. Maledizione, stronzo. Dovrà rispondere di com'è stato guardare la donna accanto a me." Sikerim onu! Gözlerini de sana uzattığı elini de katlar götüne sokarım. Ulan, ulan sikik. Benim yanımdaki kadına bakmak neymiş hesabını verecek.
Ha?
Her kelimesinin ardından sinirinin kat ve kat arttığını alnında oluşmaya başlayan damarıyla anlıyordum. Yüzü sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Ben o anlamamıştır diye ümit ederken o anlamış üzerine de içinde sinirini büyütmüştü. Karşımda o kadar sinirli duruyordu ki ne diyeceğimi bilemedim. Ben öylece ona bakarken küfürlerini sıralamaya devam etti.
"Sakin olacak mısın?" diye sordum çatık kaşlarla. Alnını sıvazlarken bir süre gözlerini kapattı ve öylece durdu. Korkmaya başlarken derince yutkundum. Gözlerini bir anda açtığında onu vampir dizilerinden fırlayan başrollerden birisi sandım.
"Olamıyorum." Dediğinde bir adım üzerime doğru atarak bedenini bedenime yasladı. Elleri çenemin kavrayarak yukarı doğru kaldırdı.
"Niye bu kadar güzelsin?"
Dudaklarını dudaklarıma yaslamadan önce tekrardan aynı şeyi söyledi. Niye bu kadar güzelsin? Bilmem, öyle miydim?
Dudaklarımın üzerinde hareket etmeye başladığında öpüşü asla ama asla yavaş değildi. Dişleriyle dudaklarımın üzerine bıraktığı küçük ısırıklar beni zorlamaya yetiyor da artıyordu bile. Bana her uzanışında kafam arkamdaki kapıya çarpıyordu. Çıkan sesle oradan birisinin geçmemesi için umut ettim.
"Bir tek sana." Dediğimde ne ara dudakları dudaklarımdan ayrılmış ve bunları söylemiştim anlayamamıştım. Koyu gözleri bazı anlarda koyulaşıyordu, tıpkı şimdi olduğu gibi. Böyle zamanlarda içim bir tuhaf oluyordu.
"Bir tek bana." Dedi söz verirmiş gibi. Emin bir şekilde bu kelimeleri söyledi ve güldü. Evet, sırıttı.
"Delirdi adam galiba." Dediğimde sanrım sesli dile getirmiştim. Güldüğünde ben gülmeye başladım ve dudaklarımızdaki gülümsemeyle birbirimizi öpmeye devam ettik. En son artık geri çekildiğimizde yanından sıyrılarak masamın başına geçtim. Daha sonra toparlaması zor oldu ama başardım. Sürekli aklıma beni öpmesi gelmişti. Saatlerce çalıştık. Akşam yemeğini dışarıda ayrıca yemek yerine onun yerine çalışmış akşam dışarıda olacağımız için de o zaman yemeye karar vermiştik. Daha doğrusu o çoktan karar vermişti.
"Çıkalım yavrum."
"Olur."
Şoför yardımıyla eve ulaştık ve geldiğimizde beklemeden odaya çıktık. Hiç şaşırmamam gereken ama hep böyle şeyler karşısında sürekli şaşırdığım o görüntüyü tekrardan gördüm. Yatağın üzerinde birkaç kutu vardı. Bunların ne olduğunu çok iyi bilsem de nasıl bir yemek ki bunları ayarlanmıştı anlamamıştım.
"Korhan." Dedim sızlanarak. "Yine neler aldın?"
"Aç bak yavrum." Dediğinde kendisi takım elbisesini giymekle meşguldü. O hep bu tarz kıyafetler içerisinde olduğu için şaşırmamıştım. Dediğini yapmak için yatağın üzerindeki kutulara doğru ilerledim. Yine tabi ki en büyük olan kutuya giden elim, kurdelesini açtığında karşımda beyaz mavi renk karışımı o elbiseyi gördüm. Parmaklarım arasına alarak yukarı doğru kaldırdığımda güzelliği karşısında meftun oldum.
"Ya, çok güzel ama bu elbise." Dediğimde tamamen kutudan çıkardım. Diğerlerine de heyecanla baktığımda tabi ki de ayakkabısı ve takılarının da olduğunu gördüm. Tam takır olmadan hediye olmuyor muydu? Korhan aldığında hepsini alıyordu.
"Senin amacın beni bayıltmak."
"Kollarıma düşmen için çabalıyorum." Dediğinde göz kırptı. Gülerek ona doğru adımlamaya başladım. Hala iliklemediği gömleğinin düğmeleri sayesinde göğsü çıplak olduğu için ortaya uzanarak dokundum. Temasımla gözleri gözlerimi bulurken derince yutkundu.
Gülümsedim. "Teşekkür ederim, bu kadar çok şeyi hak ediyor muyum?" diye sordum.
Duraksamadı bile. "En çok sen hak ediyorsun."
Onun gözünde böyle olmam güzeldi. Bir kadının isteyebileceği türden o adamı bulmuştum. Bu yüzden kendimi şanslı hissediyordum. Her kadın iyi bir adamı hak ediyordu. Kadın; sevgi, sadakat ve güveni severdi. Ve bundan dolayı da o erkeği bulmakta zorluk çekiyorduk.
"O zaman randevumuza geç kalmayalım." Dediğimde geri çekildim. İzin de verdi. Vermese burada epey vakit harcayacağımızı biliyordu. Bu yüzden ben eşyalarımı alarak giyinmeye başladığımda, onun bakışları etkisinde giyinmek beni utandırsa da artık alışır hâle gelmiştim. Birkaç ıslık çalsa da gülüp geçmiştim. Sonunda süslenmem bitti ve onun övgüleriyle arabaya geçtik. Bu sefer şoför değil de o kullanmak istediği için ikimiz de öne yerleştik.
Nereye gittiğimiz hakkında bir fikrim yoktu. Sahil kenarına yaklaştığımızda heyecanım git gide artmaya başlamıştı. Bir şeyler aklıma geliyordu aslında ama emin de olamıyordum. Ay, Korhan beni farklı bir dünyaya çekip almış gibi hissediyordum. Neyse ki artık araba yavaşladığında bakışlarım etrafa kaydı, hava karanlık olduğu için pek bir şey göremedim.
"Gel bebeğim." Uzattığı elini tutundum ve araçtan indim. Elleri ellerimdeyken yürümeye başladık. Ne o konuşuyordu ne de ben. Sesimiz soluğumuz kesilmişti. Tabi hâl böyle olunca da stres yapıyordum.
Yürüdük.
Yürüdük.
Ve yürüdük.
Gördüğüm görüntüyle bütün adımlarım kesildi. Kalbimin duracağını hissediyordum. Bu karşımda gördüğüm manzara hiç ama hiç beklemediğim tarzaydı. Derince yutkunurken bakışlarım Will You Mary Me? yazısından onun eğilmesiyle gözlerini buldu.
Bembeyaz güller arasında bir dizini yere yasladığında, elindeki kutunun ışığı gözlerime çarptı. Ben o ışıkta yok oluyorum sandım. Gözlerime yerleşen dolulukla dudaklarını aralaması aynı anda oldu
"Seni o karanlık bar mekanında gördüğümde, gözlerine bu kadar dalıp gittiğimin farkında bile değildim. Yanımda Japon bir arkadaşım vardı. Bana o gün demişti ki Koi No Yokan. Japonca bilsem de bu kelimelerin anlamını bir araya getirip de ne dediğini anlayamadım. Sorguladım. Ve bana dedi ki 'Biriyle tanıştığımızda, bir gün ona deliler gibi aşık olacağımız hissi.'"
"Ama ne inkâr ettim ne de inanmıyorum tavırlarına girdim. Düpedüz o gece sana aşık olduğum hissini kalbime geçirdim. Ben o gün de gözlerine tutuldum, öldüğümde de gözlerine tutulmuş bir şekilde gözlerimi yumacağım. Ben sana müptela, ben sana iptila ve beni seni Âhu'm... Seni seviyorum."
Yutkundu. Ardından gülümsedi. O gülüşe beni gömsünler istedim.
"Benimle evlenir misin yavrum?"
SON
şeyyyy, teklif geldi. |
0% |