Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6: Hâkim Olamamak

@rarbezrh

Anlaşılmak için çırpınmadığın yer evin olacak.

 

Seslice boğazını temizlediğinde, gözlerindeki geçenlere bir anlam veremedim. Ne yapmam gerektiğini bilmediğim için olduğum yerde kalmaya devam ettim ama çok sürmedi. Yanımdaki kız imdadıma yetişti.

 

"Korhan Bey, beğendiyseniz bunu da ayıralım." Dediğinde bunu da dediğinde göre benden önce birkaç bir şey daha denemişti. Sanırım birkaç dakika önce gelsem önce denediklerini şahit olacakmıştım. Aslında tam zamanında gelmiştik, yani ben beklenen saatte evin önünde hazır olmuştum.

 

"Evet, ayıralım." Dediğinde Korhan Bey kabine doğru üzerini çıkarmak için adımlamıştı. Ben de denemiş olduğu takımlara bakmıştım. Ben gelmeden önce sadece iki tane takım elbise giymişti. Daha kaç tane deneyecekti bir fikrim yoktu ama buraya geldiysek epey zaman geçirecekmişiz gibi duruyordu.

 

E tabi koskoca Korhan Bey'in dolabını düzmek pek de kolay değildi. Zaten dolu olan dolaplara bunları nasıl sığdıracaktık inanın bilmiyordum. Zaten bu düşünceyi de benden başkası düşünmezdi.

 

Saçma düşüncelerin ustası bizzat bendim.

 

"Bu nasıl?" diyen sese bakışlarım kaydığında yeni bir takım elbiseyle kapılı kabini aralayarak kabinden çıktı. Ayağındaki tertemiz, parıldayan ayakkabılarıyla boydan boya olan aynanın önüne geçtiğinde bakışları aynadan tam arkasına yani bana kaydı.

 

Soruyu bana mı sormuştu yoksa genel olarak ortaya atılan bir soru muydu kavrayamamıştım. Yine de susmak yerine dudaklarımı araladım.

 

"Siyah size yakışıyor." Dediğimde aslında bunu söylemek istememiştim. Kısaca güzel diyip geçebilirdim ama dilimi tutamamıştım. Neyse diyerek aklımdan geçirdim geçirdim. Sözlerimden sonra surat ifadesi değişmemişti. Gözlerinden anlık olarak geçip giden o duygunun geçtiğini görsem de nasıl bir duygu olduğunu anlayamamıştım.

 

"Bunu da alıyoruz o zaman." Dediğinde bu kadar hızlı karar vermesini beklemiyordum. Onu onaylayarak yanına adımladım. Topuklu ayakkabılarım olmadığı için yanında epey kısa kalmıştım. Alttan alttan ona bakarken dudaklarımı araladım.

 

"Buna kravat takmayacak mısınız?"

 

"Hayır." Diye yanıtladı. Peki dercesine başımı salladığımda geri çekildim. Bazılarına kravatı da uydurarak alırken bazılarına ise sadece takım elbise almıştık. Korhan Bey deneme kabinine doğru ilerlerken bakışları omzunun üzerinden bana doğru döndü.

 

"Gel." Dediğinde hemen başımı onaylar anlamda sallayarak koşar adımlarla yetişmeye çalıştım. Koca bedeni yüzünden attığı büyük adımlara yetişmek zor olmuştu. Deneme kabinlerinin olduğu yere geldiğimizde kimsenin olmadığını gördüm. Zaten çalışanlar haricinde bu katta müşteri yoktu.

 

"Bakıyorum gerginliğin dinmiş." Dediğinde böyle bir şey beklemediğim için bir anlığına ne düşüneceğimi şaşırdım. Aklım sabaha gittiğinde saatler önce onun kolları arasında olduğum aklıma geldi. Zaten düşüncelerim hep ondan uzaklaşmak istese de kaderin gayesi onu bana yaklaştırıyordu.

 

"Evet efendim." Dedim bakışlarımı üzerinden çekerek. Bitip tükenmeyen gerginlik yine vücuduma aşılanmaya başlamıştı. Bakışlarını aynadan çekerek bana baktığını hissettim fakat şuanda duvara bakmakla meşguldüm.

 

"Gözlerini kaçırmandan hoşlanmıyorum." Parmakları çenemi kavramış yüzümü çevirerek ona bakmamı sağlamıştı. Başımı kaldırdığında, tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim. Ben de bazı şeylerden rahatsız oluyor, hoşlanmıyordum fakat onun kadar basit istekler değildi.

 

"Neden ayağında topukluların yok?" diye sorduğunda bakışları kısa süreli spor ayakkabılarıma kaymıştı. Şimdi yandım diye içimden geçirdim. Fark etmişti, tabi fark edilmeyecek gibi değildi. Ayakkabıydı sonuçta.

 

"Onların üzerinde pek rahat değilim, bundan sonra çıkarmam efendim." Dedim dersimi almış gibi. Aslında almam gereken bir ders yoktu ama her sözünü onaylamak zorundaydım. Ya da öyleymiş gibi hissediyordum.

 

"Sen hep böyle uslu mu olsan?" dediğinde dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. Gözlerindeki parlaklık bana da bulaşacak sandım bu yüzden gözlerimi onda tutmakta zorlandım. Bir adım daha yaklaştığında kolu başımın yanından geçerken diğeri de belime sarıldı. Aynı anda beni kendine çekerken kapıyı da ardımızdan kapattı.

 

Telaşla "Ne yapıyorsunuz?" diye sordum. Evet, evdeyken bir şekilde gizleniyorduk fakat burası bir giyim mağazasıydı. Birisi görse ne düşünürdü. Ben bu düşüncelerle korkarken o neler düşünüyordu aklım almıyordu.

 

"Sikeceğim beni getirdiğin hâle bak." Demesiyle başını boynuma sokması aynı anda oldu. Yutkundum. Boğazımaki o koca yumru gitmek bilmedi. Heyecanım öyle yükseldi ki avuç içlerim terlemeye başladı. Giyinme kabini büyük olsa da daralmıştım.

 

"Küfür etmeyin."

 

Takıldığım noktaya tüküreyim. Tek sorun küfür etmeseydin zaten, Ahu.

 

"Bedenim gibi dilime de hâkim olamıyorum." Kışkırtıcı ses tonuna daha fazla dayanamazken, onu ittirmek için ellerim göğsünü buldu. Küçük ittirişim onda pek bir etki yaratmazken, kımıldamamıştı bile. Aksine daha da yaklaştı. Ayakkabıları ayakkabılarıma değdi. Kemerinin baskısını karnımın biraz üzerinde hissedebiliyordum.

 

"Ama olmalısınız. Rahatsız olduğumu belli edemiyor muyum?

 

"Sana bir şey yapmam." Dedi aniden ciddileşmiş ses tonuyla. Kaşları o kadar sert çatılmıştı ki gözüme korkutucu gelmişti.

 

"Bunu bilemem."

 

Dudaklarının baskısı boynumdan çoktan uzaklaşmıştı. Dudaklarını sinirle aralayacağı vakitte topuklu seslerini duymamla parmaklarım üzerinde yükselerek avucumu dudaklarına yasladım. Elimin altındaki dudakları bu sefer gülmüyordu. Yoğun bakışları üzerimde etkisini devam ettirirken o kadının sesini duydum.

 

"Korhan Bey bir sorun mu var?" Dediğinde içimden sabır çektim. Yoktu bir sorun, hanımefendi gider misiniz lütfen.

 

Gözleri parmaklarımı işaret ettiğinde kendimi küfür ettim. Adamın ağzını kapatmıştım, konuşmasını bekliyordum. Aptallık diz boyuydu. Fark ettiğimde hemen çektim, sıcak nefesi yüzüme çarparken kirpiklerim kıpraştı.

 

"Yok, iç çamaşırı bakacağım birazdan yeni modelleri çıkarırsanız sevinirim." Diyerek uzun bir cümle kurdu. Nasıl yani bir sürü kişiyle mi iç çamaşırı bakacaktı? Yok daha neler dedi iç sesim, bu kadar da olmaz.

 

Kadın "Tamam efendim." Diyerek topuklularıyla kabinin önünden uzaklaştı. Derin bir nefes verdim. Burada olduğumu umarım anlamamıştır. Elimi bedenininden uzaklaştırarak geri çekildim, kısıkça boğazımı temizlediğimde bir şey söylemden kabinden çıkmak için arkamı dönmüştüm ki sesini duydum.

 

Sus artık da gideyim be adam!

 

"Seçerken yanımda sadece seni istiyorum. Söyle onlara." Dediğinde korkak bakışlarım kapıyı buldu. Bedenini sırtıma yaslandığında sert bir nefes aldım. "Neyi seçerken?" diye sordum.

 

"İç çamaşırı." Dedi utanmadan.

 

"Saçmalamayın asla böyle bir şey söyleyemem." Dediğimde kaşları öyle mi dercesine havalandı.

 

"Sen bilirsin." Dedi. Kollarını çekerek gitmeme izin verdiğinde kabinin kapısını aralayarak dışarıya çıktım. Ortalıkta kimse görünmediği için rahat bir nefes alırken hızlı adımlarla takım elbiseleri olduğu alana geçtim. Çalışanların birkaçı gitmiş birkaçı kalmıştı.

 

Bakışlarımı etrafta sabırsızlıkla gezdirirken az bir süre sonra Korhan Bey'in bedeni karşımda göründü. Kendi kıyafetlerini geri giymişti. Alnını parmağıyla hafifçe kaşıdıktan sonra erkek yardımcılardan birisine yaklaşarak bir şeyler fısıldadı. Ne söylediği hakkında bir fikrim olmazken tanımadığım beyefendi başını onaylar anlamda sallamıştı.

 

Adam elleriyle bir yeri gösterdiğinde Korhan Bey başını aşağıya yukarıya salladı. Adımlamaya başladıklarında gözleri benimle çarpıştı. Başını yana yatırdığında buraya gel demek istediğini anladım. İki adam önde ilerlerken ben de arkalarından ilerlemeye başlamıştım. Birkaç adımda geniş kattaki farklı bir bölüme geçtiğimizde iç çamaşır bölümü olduğunu anladım.

 

Yine dediğini yapmıştı.

 

"Sen çıkabilirsin." Dediğinde daldığım yerden bakışlarımı çıkardım. Bana mı demişti? diye düşünürken başkalarının o adamda olduğunu gördüm. Bıkkınlıkla gözlerimi devirdim.

 

"Tabi efendim."

 

Adam yanımızdan hızla kaybolup gittiğinde öylece yere bakmaya başladım. Gezinmeye başladığını fark ediyordum fakat aldırmadım, yere bakmam çok sürmedi.

 

"Bu kadar utanmanın nedenini anlayamıyorum." Dediğinde şaşırmadım.

 

"Asıl utanmamam tuhaf olurdu, kusura bakmayın daha önce patronuma iç çamaşırı seçmedim."

 

Kaşları hemen çatıldı. Buna duruma da şaşırmadım. Genel olarak hâli buydu, hatta onu iş yerinde düşünemiyordum bile. Yine bu iyi haliydi bence diye düşündüm.

 

"Beni sinirlendirmek istiyorsan başarıyorsun." Dediğinde elinde tuttuğu şeyle gülmemi tutamadım. Gülme Ahu, şuanda sinirli olman gerekiyor. Psikolojim bozulmuştu ne yapayım. Böyle sinirliyken elinde iç çamaşırı tutmasına gülmekten başka bir şey yapmak aklıma gelmemişti.

 

"Böyle gülmeye devam edersen kabine geri dönmeyi beklemem, burada kıvrılan dudaklarını öperim."

 

Gülmemi kestim. Gülen o olacak sandım ama düşündüğüm gibi olmadı.

 

"Ben ne yapacağım?" diye sordum bir kaçış yolu bulmak ister gibi.

 

"Renk olarak sadece siyah baksırlardan istiyorum." Dediğinde yanıma doğru adımladı. Nefesi yanağımdan sıyırıp geçerken yanımdaki paketli modellere dokundu.

 

"Seçebilir misin?"

 

"Neden sadece siyah?" diye sordum merakıma yenik düşerek. Senin de merakına...

 

"Birisi siyah rengin bana yakıştığını söyledi." Koskoca Korhan Bey bana çaktırma mı yapıyordu? Olamaz olamaz, ben bunu kast etmemiştim.

 

"Üzerinizde gördüğüm ceketten bahsetmiştim."

 

Eğilen bedenini doğrulttu. İşte o an o çekimin yine bizi birbirine çektiğini hissettim. Elimi kalbinin üzerine koysam benim gibi attığına şahit olur muydum? Yoksa o dokunmadan bile duyulan kalp atışlarımı hissediyor muydu?

 

"Bunu üzerimde görmeyeceğini düşündüren ne?" Elindeki iç çamaşırını gösterdi fakat gözlerimi gözlerimden çekmedim. Gözlerini devirerek geri çekildi. Sustum. Daha fazla konuşmak istmedim çünkü her konuştuğumda çamura batanın ben olduğunu fark ettim.

 

Zorla bakmış olsam da iç çamaşırların hepsini siyah renkte almıştık. Bir sürü almıştı, bir sürü... Takım elbiseler seçilmiş, günlük kıyafetleri de ayarlanmıştı. Gecelikler de koyu renklerden başka bir renkte tabi ki de alınmamıştı. Kasaya ulaştığımızda bu kadar şeyin geçmesini beklemem sabır törpüsü olacağını düşünürken Korhan Bey bizim çıkacağımızı söylemişti.

 

Arabaya geçtiğimizde ikimiz arkada oturuyorduk. Ne kadar yanında oturmak istemesem de ön koltuklarda dolu olduğu için mecburen buraya geçmiştim. Anlamıyordum. Bir çalışan olarak onun arabasında ne işim vardı?

 

"Şirkete geçiyoruz." Dedi aksanıyla. Şoförün yabancı olduğunu böylelikle anlamış oldum. İtalyanca tabi efendim diye adamın ardından çalışan araba harekete geçti. Kalabalık sokaktan hızla uzaklaştığımızda başka bir trafik kalabalığına yakalandık.

 

"Ben de mi?" diye sordum.

 

"Evet." Dedi boğuk sesiyle. Parmakları hafifçe eğildiği bedeni sayesinde ayakkabılarıma ulaştı. Onlara dokunan kadar bacaklarımda bir yılan gibi kıvrılan dokunuşları kalbimi sıkıştırdı. Ürperdiğim hissettim. Ayaklarımın titreyeceğini düşündüm fakat öyle olmadı.

 

"Daha bunların hesabını alamadım." Dediğinde dondum kaldım. Bir kova içerisinde olan buzlu suyun başımdan aşağıya döküldüğünü hissettim. Tam olarak buydu fakat dışarıdan gören cayır cayır yandığıma şahit olurdu. Bu iki tepkimeyi aynı anda yaşamak mümkün müydü?

 

Mümkündü.

 

O benim yanımda olmaya devam ettikçe ben bu ikisini aynı anda yaşamaya devam edecektim. Karmaşık duygular, hisler ve sözler beni hiç tanımadığım birisine dönüştürüyordu. Ve ben bu kadına dönüşmekten korkuyordum. Hiç olmadığım kadar.

 

Zamanın beni nereye götüreceğini bilmeden onun yanında kalmaya devam ettim. Bulunmamam gereken bir okyanusa düşmüştüm ve yüzmeye devam edip kıyıya mı ulaşacaktım yoksa boğularak ölecek miydim bilmiyordum. Belki de tutunacak bir dal bulacaktım, kim bilir. Kurtulacaktım.

 

Hiçbir şey bilmiyordum. Tıpkı onun hislerini bilmediğim gibi. Hislerini bilmediğim gibi...

 

 

 

 

Loading...
0%