Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8: Jet

@rarbezrh

Sana kapımı çalma artık dedim ama kapımı hiç kitlemedim, sen anlamazsın.

 

İş yerinden ayrıldığımda bir taksiye binmiş eve doğru yola koyulmuştum. Bugün Buçe izinliydi bu yüzden konuşacak bir sürü vaktimiz vardı. Uzun bir süre geçtikten sonra apartmanın önüne geldiğimde ücreti vererek araçtan ayrıldım. Apartmanın kapısını anahtarla açtığımda, evin kapısını da tıpkı az önceki gibi açarak içeri girmiştim.

 

Burnuma doluşan kokuyla gülümsedim. Çok acıktığımı söylemiş miydim? Usulca kokunun adresi olan mutfağa geçtiğimde ocağın önündeki Buçeyle karşılaştım.

 

"Aşkım yine döktürüyorsun." Dediğimde yanına adımlamış yanağına dudaklarımı değdirmiştim.

 

"Geliyorum diye mesaj attın dedim bu kesin açtır, mükemmel ellerimle bir yemek yapayım."

 

Yalandan hüzünlü bir sesle mırıldandım. "Ayy canım arkadaşım."

 

"Üzerini değiştirip hemen geliyorsun, anca anlatacakların biter."

 

Başımı onaylar anlamda salladım. "Tamam." Mutfaktan çıktığımda odaya geçmiş bir çırpıda üzerimi değiştirip elimi yüzümü yıkamıştım. Topuklu ayakkabılarım onun evinde kalmıştı, zaten şuanda pek de ihtiyacım yoktu.

 

Bugün gün içinde az topukluyla gezdiğim için ayaklarım pek acımamıştı. Bu yüzden mutlu hissediyordum.

 

Ferahlayan yüzümden dolayı rahatlamıştım. Geri mutfağa geçtiğimde masayı kurmaya başladım. Gerekli olanları koyduktan sonra o da yemekleri tabaklara yerleştirmeye başlamıştı. İkimiz de sandalyelere kurulduğumuzda derin bir sohbete başladık. Ona bilmediği her şeyi anlatmıştım. Söylediklerimin ardından o kadar büyük tepkiler vermişti ki tabi ki de hiç şaşırmamıştım. Yine konuşmanın sonunda beni sinirlendirip çıkmıştı.

 

"Hassiktir ne tatili kızım?"

 

"Aynısından kanka." Dedim içimde verdiğim tepkiyi benzeterek.

 

"Kalk kız o zaman, hemen bavul ayarlayalım. Senin şimdi süslü elbiselerin de yoktur." Dediğinde gözlerini devirdi.

 

"Ne elbisesi ya of."

 

"Pantolon mu giyeceksin kızım saçmalama, vallahi döverim." Dedi kızgın suratıyla, ben inanmıştım şahsen. Onda öyle bir kapasite vardı.

 

"Ne giyeceğim o zaman?" dedim bıkkınlıkla. Nasıl bir yere gideceğiz bilmiyordum. Sadece verdiği bilgi yazlık bir yer olmasıydı. Aklımda o kadar soru vardı hangi birinin cevabını ne zaman alacaktım bilemiyordum.

 

"Şu mutfağı kaldıralım, senin bavul işine girişelim." Dediğinde onayladım. Yemeği o hazırladığı için toplarken ona pek iş yaptırmamıştım. Daha sonra odaya geçtiğimizde koca bavulumu dolabın üzerinden indirmiştik. Ülkeleri gezerken bir sırt çantası yetiyordu çoğu kişi için ama kızlar için bu durum böyle değildi bence. Koca bavul şart oluyordu. Her gün farklı kıyafet giyip fotoğraf çekilmek önemliydi. Ayriyeten ayakkabı, bakım eşyaları derken dolup taşıyordu.

 

Çünkü gittiğin şehirde hem etrafı görmeye hem de bir nevi fotoğraf çekilmeye gidiyorduk. O yüzden bavulumuz büyüktü. Açık kahve rengindeki bavulumu açtığımızda Buçe de bu sırada bazamın altını açmıştı. İtalya tamamıyla yazlık bir havada olmadığı için yazlık kıyafetleri bazanın altına koymuştum. Mevsime göre değiş tokuş ediyorduk.

 

"Şimdi sende 6 elbise var, iki uzun dört kısa olmak üzere. Eteğin iki tane var gibi duruyor, benimkinden etek vereyim. Cropların bayağı var onlar yeter. En önemlisi bikini kanka, bir sürü çeşit koyalım. Her gün farklı giyersin."

 

"Suya falan giremem." Dedim kararlı bir tavırla ama Buçe beni tabi ki de umursamadı.

 

"He bok girmezsin."

 

"Bikinilerini çıkar, ben de benimkileri bakıp geleyim."

 

Of yine of.

 

Kremit, beyaz, yeşil bir de mavi renkte bikinim vardı. Mayo giymeyi çok seven birisi değildim o yüzden hiç almamıştım. Buçe gelene kadar bikinilerimi de bavulun bir kısmına yerleştirdim. O da kısa sürede gelmişti. Pembe, sarı gibi sık renkli bikini takımlarını bana verdiğinde onları da düzgünce yerleştirdik. Geriye iç çamaşırı ve gecelik kalmıştı.

 

Tatlı geceliklerimi koymak için can atıyordum.

 

İç çamaşırlarımı da bolca koymuştum. Regl olmama daha olduğu için korkmama gerek yoktu. Bu yüzden onları da fermuarlı çantaya sığdırarak bavula koymuştum.

 

"Aa benim bazanın altında siyah renkte bir elbise vardı, onu da getirsene dediğinde."

 

"Yeter bu kadar elbise ya fazla olmadı mı?"

 

"Kızım git getir. " Dediğinde bunu sana sonra ödeteceğim diyerek parmak salladım. Pis pis baktığımda umursamadı. Odadan ayrıldığımda Buçe'nin odasına geçtim ve bazanın altından siyah elbiseye baktım, baktım fakat bulamadım. Epey karıştırdım ama sinirle geri odaya döndüm. Vallahi kıyafet ayarlamaktan yorulmuştum.

 

"Kızım burada siyah elbise falan yok."

 

"Hadi ya yanlış hatırlamışım o zaman ben, neyse bir şey kalmadı zaten. Toparlayalım."

 

"Aşkım benim, kişisel bakım eşyalarını da koy, normal çantanı ayarlarsın. Saat de epey ilerledi zaten gelir."

 

Saatin az olduğunu hatırlatmasıyla kalbimin sıkıştığını hissettim. Sıcak basıyor, geriliyordum. Ne zaman bitecekti bu tatil ya? Tatil bitse onun yanındaki işim bitmeyecekti. Yani ben her türlü bu kalp çarpıntısına alışkın olmak zorundaydım.

 

Buçe ben evden gittikten sonra sevgilisinin eve geleceğini söylemişti, o yüzden hazırlıklara girişmişti. Beraber yemek yiyeceklerini söylediğinde hadi yine iyisin bakışlarını atmıştım. Yüzündeki gülücükler atıyordu. Kaç yıllık sevgili de olsalar hâlâ onu gördüğünde deli gibi mutlu oluyordu. Enişte bey onu mutlu etmeyi biliyordu.

 

Altıma rahat olsun diye açık mavi renkte şort ve üzerime de beyaz renkte tişört giymiştim. Saçımı bağlamamıştım. Bir de baş ağrısıyla uğraşamayacaktım. Bütün eşyalarımı hazırdı. Aynanın önünde kendimi süzdüğümde tamam olduğumu gördüm. Telefonuma gelen mesajla koşarak odaya geri döndüm. Telefona gelen mesaj kayıtlı olmayan bir numaradandı.

 

Gel. 

 

Kısacık mesaj kaşlarımın çatılmasına neden olduğunda çok geçmeden patronumun mesaj attığını anladım. Hemen kaydettim.

 

Gönderilen - Patronum

 

geliyorum.

 

Kol çantamı koluma taktıktan sonra bavulumuda da elime alarak zorlukla taşımaya çalıştım. Bayağı ağırdı bavul. Mübarek her şeyi doldurmuştu. Buçe sağ olsun.

 

"Güzelim ben çıkıyorum."

 

"Ay dur dur öpeyim." Telaşlı bir şekilde koşa koşa terlikleriyle yanıma gelmesiyle gülümsedim. Kollarını sıkı sıkı sararak yanağımdan öptü.

 

"Kız tamam sanki nereye gidiyorum. Hem ben yokken dikkat et, kapıyı iyice kilitle."

 

"Tamam kuzum sen de dikkat et, bana fotiler atmayı unutma."

 

"Tamam merakta bırakmam, hadi görüşürüz."

 

"Görüşürüz." Vedalaşarak çıkmamın ardından asansöre binmiştim. Yoksa bu merdivenlerden bu eşyalarla inmek mümkün değildi. Dış kapıyı araladığımda arabanın yanında bekleyen siyahbtakımlar içindeki yardımcı adam beni görmesiyle hemen elimdeki bavulu almıştı. Teşekkür ederek arka kapıyı açtığımda boştaki koltuğa oturdum. Kol çantamı dizlerimin üzerine koyduğumda bakışlarımı patronuma çevirdim.

 

"Bekletmedim umarım."

 

"Hayır." dedi kaşlarını çatarak. O zaman bu sert bakışlarının sebebi neydi? Kendisi beni bu yolculuğa çağırıyor ve yol boyunca bu suratla mı olacaktı?

 

"Bir sorun mu var?" diye sordum. Bu sırada araba çoktan harekete geçmişti. Elindeki tablete dönerek sorumu yanıtladı.

 

"İşle ilgili, izinliyim dememe rağmen unuttukları bir hata yüzünden dikkatimi bu tablete vermek zorundayım." Dediğinde sinirlendiği her halinden belli oluyordu. Tabi ki denilen bir şeyin yapılmaması insanın sinirini bozabiliyordu. Peki benim topuklu ayakkabı giymemem de onun sinirini fazlasıyla bozmuş muydu?

 

"Anladım." Dedim kısaca. Önüme döndüğümde bakışlarımı akıp giden yola çevirdim. Kendimi diken üzerindeymişim gibi hissediyordum. Bunun hiçbir zaman son bulacağını da sanmıyordum. Çünkü o bana bakmasa bile bakıyormuş gibi hissediyordum. Ne tuhaftı.

 

"Uçağa kadar işimi hallederim." Dedi beni bilgilendirerek. Uçakla nereye gidecektik bilmiyordum. Ne kadar uzaklıktaydı mesela? Bu adam gizemli olmak zorunda mıydı?

 

"Benim için fark etmez." Diye kısık sesle mırıldandım.

 

"Sevindim." Dedi cevapsız bırakmayarak. O işine geri döndüğünde ben de akıp giden yolu seyretmeye devam ettim. Havaalanı çok da uzak degildi bu yüzden sabredecektim. Neyse ki daha sonra uçakla hızlı bir yolculuk yapacaktık. Ara sıra Korhan Bey'e bakmış sonra geri önüme dönmüştüm. Dakikalar boyunca süren sessiz yolculuğun ardından arabanın hızı yavaşladığında çoktan geldiğimiz anladım. İyi de havalanının girişi buradan değildi ki. Burada sadece bir uçak duruyordu. Dışarıda bekleyen insanları gördüğümde amaçlarını anlayamadım.

 

Kapımın aralanmasıyla siyah tenli adamın ifadesiz gözlerine kısaca bakıp çektim. Korhan Bey de indiğinde bir şey bilmediğim için onun yanına ilerledim. Soru soracağım vakitte önündeki kadınla konuştuğunu fark ettim ve sustum.

 

"Saremo in 3 persone, un pilota, un assistente ed io, e tutto quello che vorrai è pronto." yüzündeki gülümseme hakimden sözlerine kaldığı yerden devam etti. "Avrai un volo di 9 ore, Un'auto ti verrà a prendere quando atterreremo dopo questo volo."

 

Bir pilot, bir asistan ve ben olmak üzere 3 kişi olacağız ve istediğiniz her şey hazır. 9 saatlik uçuşunuz olacak. Bu uçuştan sonra indiğimizde sizi bir araba alacak.

 

"Non voglio nessuno in macchina"

 

Kimsenin arabada olmasını istemiyorum.

 

"Si signore."

 

Tamam efendim.

 

"Geçelim gece saçlı." Korhan Bey'in konuşmasıyla düşüncelerimden uzaklaştım. Gece saçlı mi demişti o? Burada siyah renkteki saçlara sahip olan tek kız ben olduğum için üzerime alınmam normaldi.

 

Şuan tekrardan farkına varıyordum ki bu özel jetti. Ne yani jet mi kiralamıştı? İnanamıyordum. Jetin merdivenlerinden çıkmaya başlarken sorumu sordum.

 

"Neden bunun için jet kiraladınız?"

 

İçeriye geçtiğimizde oturacağı koltuğa adımladı. Arkasını dönmeden sorum cevapladığında duyduklarımla bir anlığına donup kaldım. Sözleri beni şaşkına çevirmekten hiç ama hiç vazgeçmiyordu.

 

"Kiraladığımı söyleyen kim, benim zaten."

 

Tabi ya karşımda zengin bir adam vardı. Zengin demek bile az kalırken şaşırmam saçmaydı. Cam kenarındaki koltukları karşılıklı olarak oturduğumuzda dakikalar sonra havalanmıştık. Uçağa binmeye alışkın olduğum için korkmuyordum. Sadece içimde büyük bir heyecan vardı.

 

Bunun sebebi oydu.

 

Resmen onunla tatile gidiyordum. Bavulumu ayarlamış nereye gittiğimi bile bilmeden peşinden gelmiştim. Pek seçeneğim de yoktu ya zaten. Senin de işine gelmedi mi bu durum Ahu?

 

Dakikalar sonra içecek olarak ne içeceğimiz sorulduğunda o hafif bir içki söylemiş ben de su istemiştim. Karşısında içki içecek halim yoktu. Yok daha neler! Düşünsenize bir de sarhoş olduğumu, büyük rezillik.

 

Çok uzun bir yolculuk beni bekliyordu. 9

saatlik bir yolculuktan bahsediyordum. Yani kızın konuşmalarına kulak kesildiğimde bunları söylemişti. İndiğimizde arabada yalnız olacağımızı söylediğinde sorgulamıştım. Çünkü cogu yere korumalarla ve yardımcılarla gitmesi beni bunun aksini düşündürmemişti. Nasıl geçerdi bu yolculuk bilmiyordum ama şarkı dinleyerek ya da uyuyarak vakit öldürecektim. Onun ne yapacağı hakkında bir bilgim yok diye düşünürken, dudaklarını aralayarak söylediklerine dikkat kesildim.

 

"Uyuyacağım." Oturduğu koltuktan kalkarak adımlamak yerine bana baktı. O yüzden konuşma gereği duydum. Bir istegi vardı.

 

"Tabi efendim. Ne yapmamı istersiniz?" diye sordum. Burada yardımcı olmak için bir kadın mevcuttu ama sonuçta ben de bir yardımcıydım. Yani şuanda böyle hissediyordum. Onun aksine.

 

"Yanıma yatmanı."

 

 

Loading...
0%