@rarbezrh
|
💝💗💖
Bazen düşünüyorum da artık bu mutluluğu kaldırmak için bir kalbe daha ihtiyacım vardı. Çünkü bana yaşattığı mutluluk dolup taşmıştı. Bütün kötü anılarımın yerini doldurmuştu, bu nasıl mümkün olabiliyordu?
Olmuştu işte.
Onunla ilk zamanlarımızda kurduğumuz hayallerden birisi tam karşımdaydı. Düşünebiliyor musunuz, hayaller hiç yaşanmayacak olduğu için kurulurken bunun aksini kanıtlamıştı. Hayaller istenirse gerçekleşiyormuş, o varken her şey mümkünmüş...
"Asıl hayal olan ev değil, sensin." Dediğimde bakışlarımı yüzüne çevirdim. Gülümsüyordu. Yüzündeki huzurlu bir ifade vardı tıpkı benim gibi.
O hayallere layık bir adamdı. Gerçek olamayacak kadar güzel düşüncelere sahip, naifti. Sevgi doluydu, saygılıydı ve en çok da sevgimize sadıktı. Aradan yıllar geçse de o beni sevmeye devam etmişti. Bundan sonra bu adamı nasıl bırakırdım. Bırakmazdım. Bana uzatılan eli artık tutmamazlık etmezdim. Aksine sıkıca tutacağım diye kendime söz veriyordum.
"Uyanma vakti, bütün bu her şey gerçek. Ben de dahil." Parmaklarım kapı kuluna uzanarak açtığında ayaklarımı çimenlerin üzerine bastım. Onun da indiğini gördüğümde sol elimi tutması için ona doğru uzattım. Bekletmeden elleri ellerimin arasına girdiğinde yan yana eve doğru ilerlemeye başladık.
İki katlı bir evdi. Evin dış rengi mavi ve beyaz renklerden oluşurken, bahçeye yerleştirilmiş çiçeklerle uyum sağlamıştı. Beyaz pencereler, kapı ve çitler vardı. Sağ tarafımızda deniz olduğunu baktığımızda görebiliyorduk. Yürüme mesafesinde görünüyordu. Çimenlerin arasına yerleştirilmiş taşların üzerine basarak kapıya ulaştığımızda küçük bir ses duydum.
Anahtara aitti.
Evin anahtarını bana doğru uzattı ama kendim açmak yerine "Birlikte açalım." dedim. Tebessüm eşliğinde anahtarı birlikte kavramış ve kapıyı aralamıştık. Bakışlarım anında etrafı gözlemlemeye başladığında her şeyin aslında tanıdık geldiğini gördüm.
İnsana baktığı şey tanıdık gelirdi.
"Agâh." Dedim ağlamaklı bir sesle. "Burası çok güzel. Hatta beni mutluluktan ağlatacak kadar çok güzel."
Kapıyı ardımızdan kapattığında eğilerek ayakkabılarını çıkarmaya başladı. Ben de hemen çıkardığımda bir kenara koyduk. Dolap vardı ama arabada eşyalarımız olduğu için tekrar giyme gereği duyabilirdik.
"Odaları gezmeye başla birazdan geliyorum." Onu hevesle onayladım. İlk önce üst kata çıktım. Burada üç yatak odası bir banyo vardı. İki yatak odası boşken, diğer yatak odası eşyalarla yerleştirilmişti. Burası bizim odamızdı, çift kişilik yatak ve diğer mobilyalar birbirine uyum içerisindeydi. Ferah bir odaydı. Tek koyu renk perdelerdi. Banyo hiç çıkmamak üzere girilecek bir odaydı. İnsanın resmen duş alası gelirdi. Aşağıya indiğimde onu gördüm. Bavulları içeriye taşıyordu.
"Sevgilim beni bekleseydin, beraber taşırdık."
"Getirdim yavrum ben, gezdin mi?"
Başımı onaylar anlamda salladım. "Her yerinde seninle anılar biriktirmek istiyorum."
Bir kaşı yukarı kalktı. "Buna yatak odamız da dahil mi?" diye sorduğunda gülmemek için kendimi zor tuttum. Yanaklarım kasılırken konuşmaya devam etmek yerine konuyu değiştirdim.
"Hadi eşyalarımızı yerleştirelim, sonra mutfak için alışverişe çıkacağız."
"Mutfak dolapları dolu yavrum, gelmeden önce burayı bir kat temizlettirdim, alışveriş listesini de verdim. Sadece bavuldaki eşyalarımızı yerleştirmek kaldı."
Bu kadar düşünceli olması çok fazlaydı.
"Senin kalbini bana katsam olmaz mı?" diye tatlı tatlı sorduğumda bir adımda yanıma yaklaştı. Parmakları yüzüme ulaştığında, okşadı.
""Ben senin kalbine çoktan katıldım."
"Yerim seni."
"Yer mi değiştirdik bebeğim?"
"Yoo." Dediğimde durmayı bırakarak eşyalarla üst kata çıktık. Bavulu yatağın üzerine koyarak açtığımızda eşyalarımı içerisinden almaya başladım.
"Eşyaları yerleştirelim, sonra dinlenelim. Epey saatir araba kullanıyorsun yorgun olmalısın."
"Kesinlikle derin bir uyku çekmek istiyorum." Dudaklarının boynuma değdirdi. "Kollarında."
"Ama açsan ilk önce yemek yiyelim."
Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Sadece uyumak istiyorum."
"Tamam o zaman. Uyuyalım."
Kısa sürede eşyalarımızı yerleştirmiş ve bavulları da ortalıktan kaldırmıştık. Geceliklerimizi üzerimize geçirdiğimizde açtığı nevresimin içine girdim. O çoktan yerleşmiş ve kollarını açmıştı. Yorgunca yanına sıvıştığımda başımı göğsüne yasladım. Üzerimize örtüyü örttüğünde sıcaklıkla iyice mayıştım.
Dudaklarını saçlarımın üzerine bastırdığında derin bir nefes verdim.
"İyi uykular bebeğim." Dediğinde karşılık vererek karanlığa büründüm. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum ama duyduğum takırtılarla göz kapaklarım araladığımda odanın iyice aydınlandığını gördüm. Bakışlarım yanımdaki boşluğu gördüğünde çoktan kalktığı aşağıdaki seslerden belli oluyordu.
Üzerimdeki nevresimi kenarı atarak ayaklarımı parkeye bastırdığımda banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkayarak merdivenlerden aşağıya inerken seslere doğru yaklaştığım için mutfaktan geldiğini anladım.
Kapı pervazına ulaştığımda onu gördüm. Kahvaltı hazırlıyordu. Belinden ve boynundan geçirip bağladığı önlüğü üzerindeydi. Bu görüntü karşısında gülümsediğimde, usul usul çıplak ayaklarımla yanına doğru adımladığımda beline kollarımı sardım.
"Günaydın."
"Günaydın yavrum, iyi uyudun mu?"
Gülümsedim. "Kolların arasında iyi uyumamamın imkânı yok."
Elleri arasında yumurtayı çırpmaya bırakarak, bana doğru döndüğünde dişleriyle dudaklarını kıstırdı.
"Böyle söylersen seni hiç yataktan çıkarmam."
"Olur." Dedim hiç bekletmeden.
"Hadi sandalyeye geç sen, yumurtalı ekmeği de yapayım zaten işim bitiyor."
Onu ikiletmeden hazırladığı masanın ardında duran sandalyelere oturdum. Gerçekten kalkmış ve bize kahvaltı hazırlamıştı. Çok şanslı bir kadındım.
"Yemekten sonra ne yapacağız?"
Bana bakmadan cevap verdi. "Ne istersen onu fakat akşam benim belirlediğim bir yere gideceğiz."
Hevesle masanın üzerinde parmaklarımı yerleştirdim. "Yine ne işler karışıyorsun sen bakayım, yeterince mutluyum ben sonra bayılmayayım."
Güldüğünü işittim. Sosladığı pazar ekmeklerini tavaya koymaya başladığında, bana dönmeden söylediklerime cevabını verdi.
"Bayılacağın kesin."
"Hadi bana kolay gele." Dediğimde gülmeye başladık.
...
Nereye gidiyorduk bir fikrim yoktu. Heyecanlı ve merak dolu hissediyordum. Akşam için giyeceğim kıyafeti bile ayarlanmıştı. Ayakkabılarıma kadar onun seçimiyle giyinmiştim.
Son kez aynada kendime baktığımda karşımda gördüğüm görüntü çok güzel bir kadına aitti. Gülümseyerek çantamı elime aldığımda derin bir nefes eşliğinde kapıyı araladım. Merdivenlerden aşağıya inmeye başladığımda alakası dönük bedeniyle karşılaştım. Takım elbise ve abiye giyeceğim kadar önemli bir yemekti.

Gerilmiştim.
Topuk seslerini duymasıyla yüzünü bana çevirdiğinde göz göze geldik. Ardından bedenimi tamamıyla gözden geçirdiğinde parmaklarımı kımıldattım.
"Nasıl olmuşum?" Titrek bir gülümseme yüzümde hakim oldu.
"Bu kadar güzel olacağını bekliyordum. Seni bu gece insanlardan gizlemekte çok doğru bir karar vermişim."
Bu gece yalnızdık.
Birkaç adımda yanıma ulaştı, ellerini uzattığında bekletmeden tuttum. Bana sürekli bakan bakışlarıyla arabay geçmiş ve yola koyulmuştuk. Heyecandan ellerim üşümüş, bacağım ufaktan titremeye başlamıştı. Çok geçmeden bacağımın üzerinde elini hissettim.
"Sakin ol."
"Sen de çok sakin duruyorsun."
"İçimi görsen seninkinden daha fazla olduğuna şahit olurdun."
O kadar mıydı?
Bu kadar heyecanlanmamızı gerektirecek ne olacaktı? Doğum günüm müydü? Hayır.
Dakikalar geçti, uzun bir sessizlik aramızda hakim olurken arabanın yavaşlamasıyla bakışlarımı camdan çevirdim. Deniz kenarında birkaç mekanın olduğu yere gelmiştik. Kapımın aralanmasıyla bakışlarım hiç tanımadığım o adama kaydı. Teşekkür ederek arabadan indiğimde Agâh da yanıma ulaşmıştı. Elimi tutmasıyla mekana doğru ilerlemeye başladık.
Loş ışıklı mekâna geçtiğimizde hiç kimse yoktu. Karşımda masaya kadar güller yere dökülmüş, mumlarla süslenmişti. Romantik bir akşam yemeği geçireceğimiz çoktan belli olmuştu.
"Sevgilim sen neler ayarladın böyle, çok güzel görünüyor."
"Seni mutlu etmek için, her şey senin için."
Gülümsedim. Benim için çektiği sandalyeye oturmuş ardından parmaklarımı masanın üzerinde birleştirmiştim. O da karşıma geçtiğinde yemeklerimiz gelmeye başlamıştı. Kısa süre içinde gelen yemekle bakışlarım tabağa kaydı.
"Yaa makarna, en sevdiğimden bir de."
"Bugün her şeye sana göre, senin için." Dediğinde içim kelebeklerle doldu. Sanırım bu kelebeklerin varlığını bir ömür hissedecektim.
Yemeklerimizi yemeye başladığımızda arada ona bakıyor ve gergin suratıyla karşılaşıyordum. Sebebi neydi düşünüyorum ama bilemiyordum. Bir türlü ağzındaki baklayı çıkaramıyordu.
Ne senden öncesi Ne senden sonrası
Duyduğum şarkıyla gözlerine baktım. Usulca oturduğu sandalyeden kalktığında ceketinin önünü ilikleyerek bana doğru adımlamaya başladı. Telaşa kapılacağım sandım, bana uzatılan eli ve aralanan dudaklarıyla kalbim küt küt attı.
"Bu dansı bana lütfedip, ellerimi ellerinin arasına kabul eder misiniz hanımefendi?"
Nazik bir beyefendiydi. Onu kalbime alıp saklayacağım kadar naifti.
"Ellerim ellerinden hiç ayrılmasın çakır gözlüm."
Bugün ikimizin elleri de soğuktu. Benimki stresten dolayı iken onunki de bu nedendendi biliyordum. Ellerinin titrediğine şahit olurken daha fazla bekletmek istemedim ve elini tuttum. Ayağa kalktığımda birkaç adım ötede dansımıza başladık.
Ben sende tutuklu kaldım Kendi hayatımdan çaldım
Ellerim ensesinde birleşmiş takma tırnaklarım tenine her hareket edişimizde değmeye başlamıştı. Sıcak nefesi yüzüme çarpması yanaklarıma bir kat daha kızarıklık eklerken, birbirimize bakarak mırıldandık.
Ben sende tutuklu kaldım Kendi hayatımdan çaldım
Bir tutku meselesiydi. Olmasaydı eğer nasıl hala karşımda olurdu ki. Büyük bir sevgiydi. Bu ayrılık kaderin bize bir oyunu, bir sınavıydı. Biz bu sınavı geçmiştik. Artık kolları arasında mutluydum. O ise bir daha beni kazandığı için huzurluydu. Şimdi ondan uzaklaşmak zor geliyor, hep yanımda istiyordum. Bu mümkün müydü?
Kolları kollarımdan çekildiğinde bir an bocaladım. Bir şey mi oldu acaba diyerek ona baktığımda önümde eğilmesin asla ama asla beklemiyordum. Bir eli ceketinin cebine gittiğinde bir kutu çıkardı. O an anladım işte. Dakikalardır planladığı şeyin sonuna geldiğimizi fark ettim.
Tabi dalıp gitmiştim ona, planını anlayamayacak kadar hem de.
Derin bir nefes aldı.
Derin bir nefes aldım.
"Yıllar önce bir hayale kapılıp gitmişken onları teker teker tekrardan inşa etmeye çalıştım, çalışıyorum. Büyük hayallerimizden birisi bir eve sahip olmaktı, odamızda uyuduk. İkincisi ise evlenmek. Acelesi yok biliyorum, zaten hemen de evlenelim demiyorum. Zamanı geldiğinde diye söylemiştik. Zamanı geldiğinde eşim olmak istediğini söylemiştin."
Bir cevap bekler nitelikte gözlerime baktı. "Hala kararını değiştirdin mi merak ediyorum." Yutkundu. Gözlerinden geçen ifader kaç taneydi sayamadım.
"Benimle evlenir misin?"
Onunla evlenmeyi kabul ederdim. Bir an bile düşünmeden başımı onaylar anlamda salladığımda, gözlerimden akan damlalarla ağladığımı anladım. Ama mutluluktandı.
"Seninle bir ömür yaşamaya evet, evet, evet."
Yüzüğü parmaklarımın arasından geçirdiğinde, eğildiği yerden doğruldu ve sarıldık. Sıkıca. İçime bütün kokusunu çekecek kadar derin bir nefes aldım. Dakikalardır böyle sarılarak şarkıya eşlik ettik ve başka bir şarkı çaldığında geri çekildik. Ayrılmadık ama yüz yüze de kalmaya devam ettik.
Bir günah gibi gizledim seni Kimse görmedi seninle beni Ağlarken içim güldü gözlerim
Gözleri gözlerimin en derinine bakıyorken, bu hasrete bir son vermek istedim. Gözlerinden geçen o isteği görmek beni cesaretlendirirken usulca yaklaşarak dudaklarını dudaklarıma bastırdım. Şaşırmadı ve duraksamadı.
İlk başta usulca başlayan öpüşmemiz daha sonra hızla harlandığında ardımızda şarkı çalmaya devam ederken biz bu mutlu günde birbirimizi tüketmeye devam ettik.
Büyük bir tutkuyla...
SON
Final için son 1
Bölümü nasıl buldunuz??
Yıllar sonra ilk kiss geldi 😉
Dans edildi, teklif verildi.
Agâh'ın sürprizini tahmin eden var mıydı?
Son bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın.
Sizi çok seven Ebrar.
|
0% |