Yeni Üyelik
22.
Bölüm

𝟸𝟸|ᴘʟᴀɴ

@rarbezrh

Agâh'ın ağzından.

 

Kapı kolunda donup kalan elim gibi bütün bedenim de donmuştu. Gözlerim kırpışıyordu fakat bakışlarımın odağı ondan ayrılmıyordu. Her ayrıntısına bakıyordum, en çok da gözlerine bakmayı özlemiştim. Sadece gözlerine bakmak bile iyi hissettiriyordu. Anlayamıyordum, karşımda mıydı gerçekten? Yoksa ben onun yokluğunda iyice kafayı mı sıyırmıştım?

 

Yıllar önce beni kalbinin içine almışsın, şimdi de evine alır mısın?

 

Sesi öyle naifti ki, ters cevap vermek mümkün değildi. Elinde orta boyutta bir çanta vardı. Onu sıkı sıkı tutmuştu. Daha fazla bakmaya dayanamadım ve faaliyete geçerek onu evin içine doğru çektim. Kollarımı beline sıkıca sardığımda kapıyı ardımızdan kapattım. Elindeki çanta düştüğünde sarılmama karşılık verdi. Titrek soluklarım başımı boynuna soktuğumda derin nefesler haline dönüşmüştü. İçime depolasam bana ne kadar süre yeterdi?

 

"Seni bu evden çıkarmam artık." Dedim bencilce. Tekrardan benden hiç uzaklaşmasın, gitmesin istedim. Güldüğünü duydum, gözlerimi kapattım ve bu anın tadını çıkardım. Böylece kalabilirdim onunla, o da kalmak istiyorsa bu iş tamamdı.

 

"Böyle sıkı sarmaya devam edersen, çıkan başka bir şey olacak." Dediğinde irkildim ve hemen geri çekildim. Sözlerinin ağırlığına rağmen dudaklarında gülümseme hâkimdi. Kaşlarımı çattım. "Bir daha duymayayım." Dediğimde neyi ima ettiğimi anladı ve baş üstüne der gibi başını salladı.

 

"Burada mı konuşacağız?" diye sorduğunda onu dakikalardır burada tuttuğum aklıma geldi. Benim kafa gidici gibi duruyordu.

 

"Gel yavrum. Ayakkabılarını çıkarıp şu dolaba yerleştir."

 

Konverslerini çıkararak dolabı rafına yerleştirdiğinde bedenini doğrultarak bana baktı. Yerde duran çantasını aldığında, elimi uzatarak içeriyi işaret ettim. Odanın ışıkları loş bir aydınlıkta olduğu için ışığı yakma gereği duymadım. Salon yeterince büyüktü. Alevlerin içinde harlanmaya devam ettiği şöminenin yanındaki salıncağı gördüğünde oraya doğru adımladı. "Burada söylediğin kitapları mı okuyorsun?"

 

"Evet, arkadan hafifi bir şarkı çalarken tam burada sana söylediğim kitapları okuyorum."

 

"Çok tatlı görünüyor, oturabilir miyim?"

 

Rica ederken ayrı bir tatlıydı, daha önceden söylemiş miydim?

 

"Kendi evinmiş gibi." Diyerek noktaladım.

 

Sen her yerde izini bırak güzelim, yeter ki bırak.

 

İzin istediği yere oturduğunda aklıma gelen şeyle dudaklarımı araladım. "Açsındır, ben şimdi mutfağa geçiyorum. Ne yapsam yer misin? Yoksa canının istediği bir şey var mı?"

 

Yemek dediğimde gözleri parladı. Acıkmıştı. Bu haline gülümsediğimde cevabını bekledim. Parmaklarıyla önündeki saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı, bu hareketi birazdan ben yapacaktım ama benden önce davranmıştı. Tüh.

 

"Beraber yapalım o zaman, sen aç mısın?"

 

Evime geldiği yetmiyormuş gibi şimdi de beraber yemek yapalım istiyordu. Bünyem bu kadar hızı kaldıracak mıydı bilmiyordum ama içimden umarım kaldırırım diye düşündüm. "Sen gelmeden birkaç dakika önce geldim, daha yemek yememiştim."

 

"Biliyorum." Dediğimde şaşkınca ona doğru döndüm. "Ne yiyeceğimize karar verelim, sonra her şeyi baştan konuşacağız."

 

Omuzlarını silkerek mutfağa doğru peşimden geldi. İyi ki bugün market alışverişi yapmıştım. Mutfağa geçtiğimizde "Ne istiyor canın?" diye sordum. Tam kaldıracakken kapı çaldığı için koyamadığım poşetleri yerine koyarken düşündüğünü belli eder nitelikte mırıldandı. "Senin istediğin bir şeyi yemek istiyorum." Dediğinde öpmemek için kendimi zor tuttum. Şimdi eskisi gibi olsaydık şimdi rahatça dudakları dudaklarımda olabilecekti.

 

"Canım bol yoğurtlu bir mantı çekti." Dediğimde tepkisini izlemek için yandan yandan baktım. Mutlu olmuştu biliyordum. Çünkü en sevdiği yemeklerden birisiydi mantı, saatlerdir de aç olduğunu varsayarsak hemen yemek isteyecekti.

 

"Çok güzel olur." Dediğinde birlikte yemeği hazırlamaya başladık. Zaten çok fazla yapılacak bir şey yoktu. Suyu kaynatmış mantıları da kaynamış suyun içerisine atmıştık. Mutfaktaki masayı ayarlayarak sosladığımız mantıyı da tabaklara koyduğunda ben de içeceklerimizi bardaklara doldurdum. Karşılıklı sandalyelere oturduğumuzda beklemeden yemeğini yemeye başladı, özlemiştim. Yemek yiyişini bile, özlemiştim.

 

"Bakıyorum da arkamdan iş çevirmişsin. Anlat bakalım bütün bunları nasıl planladın?"

 

İçeceğinden bir yudum aldıktan sonra peçete yardımıyla dudaklarını temizledi. "Hani kedi için veteriner bir arkadaşını göndermiştin ya hah işte o gün kedi için iletişime geçerim diye onun numarasını aldım. Seninle bir şeyler açığa çıkmaya başladığında konuşmaya devam ettiğimizde içim hiç rahat değildi. Sana karşı kendimi nedense sorumlu hissettim, bir şeyler yapmam gerekiyordu. Senin benim için çabaladığın bu kadar şeyde bir şey yapamamak sinirimi bozmaya başlamıştı. Sonra düşündüm taşındım ve buraya gelmek için plan yaptım. İşte uçak bilet için para bana aitti, gerisini arkadaşın halletti. Yani evinin nerede olduğunu falan o söyledi. Gerçekten iyi birisiymiş çok yardımcı oldu. Günlerdir bugünün planını yaptım ve şimdi buradayım."

 

Kaç gündür buraya gelmenin planını yapıyormuş.

 

Ve ben hiçbir şeyi fark edememiştim.

 

"Buraya gelmek için plan yapman bile beni o kadar mutlu etti ki, şimdi sanki rüyadaymışım gibi hissediyorum. Sana sarılmak çok iyi geldi bana, yıllar sonra kokunu alabilmek iki yıl bekleyişimi bir saniyede unutturdu. Kapı çaldığında kim geldi diye soracak olsalar en son seni söylerdim çünkü o kadar imkânsız geliyordu buraya gelebilmen. Aslında ben, bana alışmaya başladığında İstanbul'a gelecektim ama zamanı daha vardı. Sen o sınırları azalttın, tamamen sıfırlanmadı ama bununla da yetinirim."

 

Gülümsedi. "Seni mutlu ettiğim için ayriyeten daha da mutlu ve huzurlu hissediyorum."

 

"Kendimden bahsetmeyeyim bile."

 

"O zaman bizden bahset."

BÖLÜM SONU

 

selaaamm

 

iki yılı nasıl telafi edecekler bakalım, okuyup göreceğiz.

 

bölümü beğendiniz mi?

 

seni bu evden çıkarmam artık dedi ya hani bence çok haklı, çıkmasın :)

sonraki bölümde görüşmek üzere, yıldızlar kadar öpücük bitanelerim.

 

Loading...
0%