@rarbezrh
|
Sessizliğe gömüldük. İçim garip bir duygu tarafından istila edilmişti. Kalbim çarpmaya devam ediyor. Bu sefer farklı olarak onun da kalp atışlarını duyabiliyordum. Heyecanlanmıştı. İtiraf etmekte zorlandığım o iki kelimeyi söylemiştim.
Seni seviyorum söyleme açısından basit olsa da anlamı bu meseleyi zorlaştırıyordu. Emin olduğum zamanı beklemiştim ve doğru zaman bugündü. Aslında Agâhtan hep emindim. Fakat hata yapmaktan ve onu üzmekten çekindiğim için cesaretimi hep geri plana atmışım. Artık cesaretim bedenimin bile önüne geçmişti. Tutunduğum umutlara sıkıca bağlanarak yoluma devam edecektim. Acılar vardı. Beni yaralayan ve kanatan bu acılardan onun bana uzattığı el sayesinde çıkabilmiştim. Ve hep birbirimize ettiğimiz yardımlarla ayağa kalmak istiyordum. Bu kendimi güçsüz hissettiğim için değil, onu her türlü yanımda istediğim içindi.
"Milena?" dediğinde sesi bolca şaşkınlık içeriyordu. Parmaklarını yanağına sertçe çarptığında gözlerimi kocaman açmıştım. Kendisine tokat atmıştı ama neden?
"Rüya değil." diyerek kendi kendi mırıldandığını sandı ama duydum. Bu sözlerimi asla ama asla beklemediğini biliyordum. Aslında uzun zamandır düşünüyordum ama bugün söylemek aklımda yoktu. Doğaçlama gelişen bu olaydan pişman değildim. Aksine iyi ki yapmıştım.
"Sanırım yıllar sonra bu kelimeleri duymayı özlemişim. Sen öyle içime işlemişsin ki kelimelerine bile muhtaç olmuşum."
Sen öyle içime işlemişsin ki...
"Bir daha söylesene." dediğinde bir çocuk misali istekte bulunmuştu. Tabi böyle tatlı isteklerin çocuk- olgun diye ayrılması saçmaydı ama gözüme öyle gelmişti. Hala o cesaretim kırılmadığı için dudaklarımı araladım.
"Seviyorum."
Gözleri gözlerime değdiğinde içimde bir yangın başlar kavrulup giderdim. Hiç tadılmamış duyguları hissedince bocalıyordum. Bana hiç bilmediğim ya da yarım kalmış olan duyguları yaşattığında ona karşı olan sevgim arşa çıkıyordu. Artık emindim. Beni seven adımı sevmekten artık çekinmeyecektim. İki yılın karşılıksız sevgisini nasıl sığdırabilirdim bilmiyordum. Unutması mümkün değildi. Bu unutulacak kadar basit bir şey değildi.
Titrek, derin bir nefes aldı. Gözlerindeki parıltı hep görmek istediğim görüntüyü resmederken gülümsedi. Gülümsedim. Gülüşümün ardından o kadar acı olmasına rağmen onları ardımda bırakmayı başardım. "İlk defa birbirimize sevdiğimizi söylediğimiz an aklıma geldi. Gözlerimizdeki heyecan ilk gibi. Bu kelimeyi hep duyabilme umudumu hiç kaybetmedim. İyi ki kaybetmemişim. Baksana biz hiç birbirimizden uzaklaşamayız."
Haklısın. Biz hiç birbirimizden uzaklaşamayız.
Kolları yardımıyla beni kendine çektiğinde göğsüne sinmiştim. Artık bundan sonra ne olacaktı bilmiyorum ama tek emin olduğum şey daha fazla yakın olacak olmamızdı.
....
4 Ay sonra.
Uzun bir süre. Bugün teyzemin beni aramasının üzerinden geçen 4 ayda bir sürü şey yaşamıştım. Hayatın karman çorman olan o dönemini bir kez daha yaşamıştım. Agâh'ın ailesiyle geldikleri o hafta vakit geçirmiştim. Gezilecek olan yerleri gezmiş ve ailesinin kafası toparlansın diye çabalamıştık ama tek toparlanamayan kafa benimki olmuştu. Agâh da ben böyleyim diye üzgün olmuştu. Daha sonra ailesi gittikten sonra İstanbul'a dönmek zorunda kalmıştım. Agâh benim yalnız gitmemi istemese de işten dolayı gelememişti. Neyse ki yalnız değildim. Teyzem vardı. Öz ailemle bir araya gelmiştim. Kulağa ne kadar şaka gibi geliyordu değil mi? Fakat tamamen gerçekti.
Saçma sapan bir düğüme takılmışım meğerse. Hastanede çıkan karışıklıktan dolayı hiç alakası olmayan bir aileye kurban gitmiştim. Ne kadar aptalcaydı. Böyle şeyler gerçekten de oluyormuş.
Yeni bir aile ve düzenin getirdiği karışıklık biraz da olsa onlar sayesinde düzelmişti. Uzunca bir süre tanışma aşaması sürdü. Evimi gördüm. Kardeşimi. Küçük 6 yaşında kız kardeşim vardı. Sanırım beni en mutlu eden şey de bu olmuştu. Hep bir kardeşim olsun istemiştim. Alara tam da o hayalimin gerçekleşmesi için dünyaya gelmişti. Fakat bir sıkıntı vardı. Ailem beni yanında istiyordu. İlk başta ne yapacağımı bilememiştim. Daha yeni Agâh'a alışmışken ailemin yanında kalmak zorunda kalmıştım. Şimdi iki tarafta haklıydı. Agâh ailemle kalmamı anlayışla karşılasa da biraz üzülmüştü fark edebilmiştim. 2 aydır ben İstanbul'da, o yurt dışında yaşamaya devam etmişti. Önceki gibi yazışmaya devam etmiştik. Tabi yazışmak yetmemiş, çoğunlukla görüntülü aramıştık. Onun yanında çok rahattım. Eski ben geri gelmiştim. Bu arada eski doktoruma geri dönmüştüm. İki kez değiştirmek biraz bocalamama sebep olsa da düzene alışmak zorundaydım.
Ailemin deniz kenarında büyük bir evleri vardı. Maddi durumları iyiydi. Fakat bu durum çalışmamı engellememişti. KPSS'ye girmek için çalışmalara başlama gerekti. Artık okuduğum bölümün işini yapmak istiyordum. Daha sonradan şehir değiştirmek zor olsa da boş durmak istemiyordum.
2 gün sonra Agâh'ın doğum günüydü. O gün İstanbul'a gelecekti ve sürpriz yapmak istiyordum. Ailemden izin alarak arabayı almak ve onu Elmasburnu Tabiat Parkına götürecektim. Restoranda yemek yemek yerine kendim bir şeyler hazırlayacaktım. Pastayı da kendim yapacaktım. Annesinden en sevdiği pastayı öğrenmiş ve bizzat kendim yapacaktım. Bunun onu daha fazla mutlu edeceğini düşünüyordum.
Şimdiden heyecanlıydım. Yıllar sonra onun doğum gününü kutlamak için sabırsızlanıyordum. Umarım güzel geçerdi.
BÖLÜM SONU
Doğum gününü kesinlikle bekleyin derimm. 🤭
Evett, bu aile meselesinin çok fazla ayrıntısına girmek istemedim. Çünküü 5 bölüm sonra final. Yani 47. bölüm final bölümümüz olacak.
Bölümü nasıl buldunuz?
Bizimkiler yine uzak düştü. Ama iki gün sonra kavuşuyorlar.
Sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize çok iyi bakınnnn.
Yıldızlar kadar öpücük bitanelerim.
|
0% |