Yeni Üyelik
45.
Bölüm

𝟺𝟻|ʜᴀʏᴀ̂ʟ

@rarbezrh

💝💗

 

 

"Bebeğim güneş kremini koydun mu?" diye kısık sesle söylenen ses sevgilime aitti. Banyoda saçlarımı taramakla meşgulken onu duymamla tarama işlemini bırakmıştım. Zaten işim bitmişti. Odaya geri döndüğümde bavulunun fermuarını kapattığını gördüm. Çantalarımız hazırdı. Geriye sadece yola çıkmak kalmıştı.

 

"Koydum. Her şey tamam."

 

"Çıkalım o zaman daha fazla vakit kaybetmeyelim."

 

Başımı onaylar anlamda salladım. "Çıkalım çıkalım." dedim heyecanla. Onunla uzun bir yolculuğa çıkıyordum. Sanırım beraber çıktığımız en uzun yol olacaktı. İzmir'e gidiyorduk fakat uçak yerine bu sefer arabayı tercih etmiştik. Yani beraber vakit geçirmek için bir sürü saatimiz vardı. Hem uzun yolculukları severdim, bu seferki bir de onunla olacağı için ayrı bir sevecektim bunu da biliyordum.

 

Bizim evdeydik. Tabi ki de ailem onu bu gece bizde kalması için zorlamıştı. Doğum gününü kutladıktan sonra akşama kadar beraber vakit geçirmiş ardından yemek için eve döndüğümüzde hep beraber güzel bir akşam yemeği yemiştik. Agâh ailemle telefonda daha önceden görüşmüştü fakat yüz yüze hiç görüşmemişti. İlk tanışma gibi de bir şey olmuştu. Zaten aileme onu hep anlattığım için alışmışlardı. Anlayışlı insanlar olduğu için de sevgilime iyi davranmışlardı. Sonra gece biz de kalacağı için ona bir odaya ayarlamıştık, benim yanımdaki odayı ona hazırlattığımızda bütün gece çok kısa bir mesafe uzaklıkta olsa da onu düşünmeden duramamıştım. Aslında bütün gece yarım yamalak uyumuştum Çünkü uzun yolculuklardan bir gün önce heyecandan uyumak pek benim için uygun değildi.

 

Zaten saat şuan 02.34 olduğu için gece için pek uyuma vaktimiz olmamıştı. Ne olur ne olmaz diye alarm kursam da vakit geldiğinde kapımı tıklatan o olmuştu. Sonra bavulumuz tam olsa da son vakit yine bir şeyler ekleme gereği duymuştuk.

 

Ellerimizi çantaları alarak kapıyı araladığımıza karşımda uykulu gözlerle annemi gördüm. Ona ne kadar kalkma desem de dayanamamış görünüyordu.

 

"Seslere uyandım, sizi yolcu etmeden içim rahat etmezdi." diye açıklama yaptığında gülümsedim.

 

"Yolcu et bakalım." dedim tatlı tatlı. Aşağıya indiğimizde ayakkabılarımı giydim ve doğrularak anneme baktım. Kollarını açarak sarılmamı beklediğinde ikiletmeden sarıldım. Sonra Agâh'la da sarılmıştı.

 

"Dikkatli gidin, varınca da mesaj atsan yeter."

 

"Tabi mutlaka haber vereceğim."

 

Dışarı çıktığımızda arabama doğru ilerlemeye başladım. Bagajı otomatik anahtar sayesinde açtığımda bavulları düzenle yerleştirdik. Arabayı Agâh kullanmak istediği için yolcu koltuğuna yerleştirdim. Sadece sırt çantamı yanıma almıştım. Burada şarj aletlerimiz gibi önemli eşyalar vardı. Kemerlerimizi bağladığımızda asfaltlı yoldan ilerlemeye başladık.

 

"Markete uğramayı unutmayalım sevgilim." dedim hatırlatmak ister gibi. Kısa süreli bakışlarını bana yöneltse de kıvrılan dudağını yakalayabilmiştim.

 

"Unutmam sevgilim." dediğinde şimdi neden tebessüm ettiğini anlayabilmiştim. Sevgilim demem hoşuna gidiyordu. Belki de yıllar sonra duymak istediği kelimeleri duymak onu deli gibi mutlu ediyordu. Hatta belki değil, öyleydi.

 

"Birkaç abur cubur, hazır dolu sandviç ekmeklerinden falan alırız." dediğimde büyük marketin olduğu yere dönüş yaptık. Bizim eve çok yakın bir mesafede olduğu için çabuk gelmiştik. 7/24 çalışan nadir marketlerdendi. O yüzden burayı tercih etmiştim. Eğer böyle bir yer olmasaydı mecbur benzinlikten alacaktık. Neyse ki birkaç arabanın park edildiği markete geldiğimizde araçtan inmiştik. Ellerini ellerime kavuşturduğunda otomatik kapıdan geçtik ve eline koca sepetlerden birisini aldı.

 

Uzun yolculukların olmazı sakızı bile aldığımızda, ona doğru döndüm. "Senin için kahve alalım, arabayı süreceksin sonuçta. Ama ben de kullanırım biraz sıkıntı olmaz."

 

"Yok yavrum ben kullanırım, sen yanımda ol yeter."

 

Gülümsedim. Alışverişimiz kahveyi de aldıktan sonra sonlandığında ödemeyi yapmış ve ayrılmıştık. Eşyalar tekrardan bagaja yerleştirilmiş, artık benzin ve tuvalet ihtiyacı dışında duracağımız bir yer kalmamıştı. Bu yüzden arabanın uygulamasından şarkı listemi bularak sırayla çala bastım. Arkama rahatça yaslandığımda içimde bitip tükenmeyen merakla ona döndüm.

 

"Nereye gittiğimizi hala söylemeyecek misin?"

 

İzmir'e gideceğimizi biliyordum fakat nasıl bir yere gideceğimiz hakkında bir bilgim yoktu. Tatil yerini ben ayarlayacağım dediğinde onu onaylamıştım. Bir bildiği vardır diye düşünmüş, ona bırakmıştım. Şimdi ise sorularla baş başaydım, on güveniyordum ama merak da ediyordum.

 

Kaşlarını hayır manasında yukarı kaldırdı. "Çok güzel bir yer olduğunu bil yeter."

 

Yerimde heyecanla kıpırdadım. "Ama ben şimdi daha da merak ettim."

 

"Çok merak et bebeğim çünkü karşılığında bu merakın karşılığını alacağına eminim."

 

Gözlerim büyüdü. "O kadar diyorsun?"

 

"Diyorum."

 

"Ama başının etini yerim ben böyle." dediğimde çoktan yemeye başladığımı fark ettim. Sözlerimden sonra parmakları yüzüme ulaştı. Yanağımı okşadığında gözlerim ona bakmaya devam etti.

 

"Lütfun da başım gözüm üstüne kahrın da."

 

Lütfun da başım gözüm üstüne, kahrında.

 

Ne güzel bir cümleydi. Nasıl güzel ağzına yakışmıştı. Zaten kelimeler onunla bir anlama kavuşuyordu. Hep diyordum ya bir sözü, bir bakışı yetiyordu. Ona aşık olmama.

 

"Aşkım ama sen böyle konuşursan ben dondurma gibi eririm."

 

Kahkaha attı. "Öperim seni."

 

"Ha? Yanaktan mı? Olur."

 

Dudağının bir kıvrımı pis bir şekilde kıvrıldı. Kesin beni utandıracak bir şey söyleyecekti. Bunu her yaptığında muhakkak sonucunda bir yerlerim kızarıyordu.

 

"Artık yanaktan değil." dediğinde dondum. Evet evet erimiyordum, donuyordum.

 

"Aa çok ayıp, deniyorsun öyle sen? Hiç yakıştıramadım sevgilim sana." dedim şakasına.

 

"Deneyelim." dedi derin bir nefes eşliğinde. "Deneyeli o zaman ayıp olsun."

 

Gözlerimi daha yeni düzelmişken tekrardan kocaman açıldı. "Sus, daha fazla konuşma." dedim pancar gibi kızarırken. Gözlerimi önüme çevirdiğimde güldüğünü işitmeye devam ediyordum. Tabi gülerdi, alacağını almıştı. Uzun saatler geçti, ayaklarım düz durduğu için ağrımaya başlarken onu düşünemiyordum bile. Fakat iç sesimi duymuş gibi bana baktı.

 

"Çıkarsana ayakkabılarını, uzat bana doğru."

 

"Yok iyiyim ben." dedim itiraz ederek.

 

"Hadi yavrum. Bırak tenimin üzerinde hissedeyim seni." Derince yutkundum. Boğazımdan akıp giden sıvının bedenimi yakacağını düşündüm. İçim aslında zaten sönmeyen bir alevden ibaretti. Ya kül olacaktım ya da sönmeyen bir yangın. Sessizce ayakkabılarımı çıkardım. Çekinerek ona doğru uzatırken, dokunarak yerini sabitleştirdi. Altımızda ikimizin de şort olduğu için çıplak bacakları bacaklarıma değiyordu. Bu temas karşısında defalarca yutkundum. Fakat her yutkunduğumda bir fayda etmedi.

 

Okşamaya başladığında başımı cama doğru yasladım. Huzurla şarkıyı dinlediğimde, on direksiyonun hakimiyetini tek elle sürdürmeye devam etti. Bütün yolculuk boyunca arabayı sürdüğü içi ona muavinlik yapmıştım. Aldığımız şeyleri ağzına uzatmış, parmaklarımı dişlerinin arasına kıstırarak karşılığını da almayı unutmamıştım. Önce ısırmış, sonra öpmüştü.

 

Ben de bütün fiziksel olayları yaşamıştım.

 

Beş saat sonra.

 

"Yaklaştık bebeğim." Hızlıca ayaklarımı kucağından çektiğimde derin bir inleme sesi işittim.

 

"Yavrum yavaş, o bana lazım." Söylediğine utanmayacak kadar dikkatim başka bir yere çekilmişti. Camdan bakışlarımı dışarıya çevirdiğimde camı araladım. Çok sıcak olduğu için rüzgar esmemişti bile.

 

"Hani nerede?"

 

"İşte." dedi parmağıyla işaret ederek. "İşte orada."

 

Araba yavaşladı, yavaşladı ve sonunda durduğunda karşımdaki eve baktım. Burası tanıdık geliyordu. Çok tandık.

 

"Burası bana tanıdık geliyor, internette gördüm sanırım."

 

"Bu ev asla satışa konulacak bir ev değil."

 

Kaşlarım bilinmezlikle çatıldı. "Nereden görmüş olabilirim ki?" Kendi kendime mırıldandığımda düşünmeye çalışıyor, sorduğum soruma kendim bir cevap bulmaya çalışıyordum.

 

"Hayalinde."

 

İlk başta anlamadım. Daha sonra usul usul zihnime yerleşen yapboz parçaları büyük bir resmi ortaya çıkardığında ağzım açık ona döndüm. "Şaka yapıyorsun, evet sen şaka yapıyorsun."

 

Gülümsedi. "Artık hayâl değil, gerçek."

 

Gözlerimdeki dolulukla gülümsedim. "Sen beni, bizim evimize getirdin."

 

Yüzünü yüzme yaklaştırdı ve fısıldadı. "Seni yıllar önceki o hayâline getirdim, artık o da sahibine kavuştu. Hadi ne duruyorsun, gidip bak her şey istediğin gibi mi?"

 

 

SON

 

Finale 2 bölüm.

 

Agâh'ın imaları...

 

Milena'nın utanmaları...

 

Benim sırıtmalarım...

 

Evett sonunda o eve kavuştuk, çok heyecanlı hissediyorum. Yıllar sonra kavuşulan bir hayâl var, bizim düşünceli beyefendini bizi götüreceği yerde böyle güzel bir yer olurdu.

 

Bölümü nasıl bulunuz?

 

Sonraki bölümde görüşmek üzere, bol öpücükkk.

 

 

Sizleri çok seven Ebrar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%