@rarbezrh
|
Agâh'ın ağzından.
Dün gece ona iyi geceler dedikten sonra salona geçmiş bir süre öylece yanan ateşi seyretmiştim. Benim evimdeydi. İnanmakta hala zorluk çekmek aslında ondan çok uzun süre ayrı kalmış olmamın getirdiği bir şeydi. Ayrılmamız beni bu hale düşürdüğü için ne kendimi ne de onu suçluyordum. Bunun yaşanması elimizde olan bir şey değilmiş gibiydi.
Yaşadık ve hala sonuçlarına katlanıyoruz.
Ama artık iyi olayların bizi bekleyeceğini düşünüyordum. Çünkü yanımdaydı. Şimdi tam dibimde nefesi boynuma çarpıyordu. Gece dayanamamış yanına gelmiştim. Kıvrılıvermiştim desem yalan olur aksine bedenini kollarımla sıkıca sarmıştım. Gece boyunca uzunca kokusunu içime çekmiş, onunla olduğum gerçeğini düşünüp durmuştum. Akşam o mışıl mışıl uyurken, deli yattığından habersiz birkaç hareketiyle zor durumda kalmıştım.
Akşam ben onu sarmıştım ama sabah gözlerimi açtığımda kafasını göğsümde gördüm. Bir ayağını bedenime doğru çapraz bir şekilde atmıştı. Gördüğümde şaşırmamıştım aslında o hep deli yatardı. Beraber uyuduğumuz zamanlarda bu hali beni hep gülümsetirdi. Şimdi de bunun benim için ne anlam ifade ettiğini bilmeden tekrardan yapmış ve beni eski günlere götürmüştü.
Alarmın sesi kulaklarıma ulaştığında aceleyle telefona uzanarak alarmı kapattım. Ama bebeğim çoktan uyanmıştı bile. Bu sese uyanmamak elde değildi zaten. Yavaşça kıpırdanamaya başladığında kollarını uzatarak esnedi. Ellerinden birisi yüzüme çarptığında irkilerek hemen geri çekti. Şaşkınca çarptığı şeye doğru baktı ve beni gördü.
Güldüm. Şuanda karşımda öyle komik duruyordu ki gülmeden edemedim.
Gözlerinde çapaklar, kısık baktığı gözleriyle tatlı görünüyordu. Böyle bir sabaha uyandığım için huzurlu hissediyordum. Acaba o nasıl hissediyordu?
"Günaydın yavrum." Dedim.
"Günaydın." Dedi ama gerisini nedense sorgulamadı. Neden buradasın? Gibi cümleler bekliyordum ama öyle olmadı. Gözlerini etrafta gezdirirken en son bedenimin üzerinde olan bacağını gördüğünde kaşlarını çattı. "Bu bacak niye burada ya, deli yattım yine ben herhalde."
"Ben alışkınım bu haline." Dediğimde utanarak önüne döndü. Daha fazla utanmaması için farklı bir konuya giriş yaptım. "Kahvaltı yaparım daha sonra işe gideceğim."
"Çok mu geç oldu? Ben hemen kahvaltını hazırlarım."
Yorganı iterek ayağa kalkmak istemişti ki izin vermedim. Kolundan tutarak kendime doğru çektim. "Bu senin işinmiş gibi davranma, beraber hazırlayacağız."
"Öyle değil de senin için bir şeyler yapmaya çalışıyorum."
"Biliyorum benim için çabalamak istediğini, görebiliyorum. Ama ben senden sadece bir şey istiyorum. Beni hiç bırakmamanı."
Aramızdaki mesafe çok azdı. Tatlı nefeslerini yüzümde hissedebiliyordum. Parmakları yardımıyla saçlarını geriye doğru atarak dudaklarını araladı. "Çabalayacağımı bil." Dediğinde içimdeki umut büyüdü. Sözleri güvende hissettirdi.
"Hadi o zaman kahvaltıya."
Beraber yataktan kalktıktan sonra banyoda elimizi yüzümüzü yıkamış sonra mutfağa inmiştik. Birlikte ne yapacağımıza karar verdikten sonra hazırlamış ve sohbet ederek yaptıklarımızı yemiştik. Zamanımız çok olmamasına rağmen yine de bir sürü şey konuşmuştuk. Ona gün içerisinde ne yaptığımı, kendim hakkında bilgiler vermiştim. Beni hatırlaması için bunlar gibi bir sürü şeyi ona anlatacaktım.
"Seç istediğin kıyafeti onu giyeceğim."
Gülümseyerek dolabımdaki askılarda parmaklarını gezdirdi. İstediği şeyi elime doğru uzattığında bekletmeden aldım. Teşekkür ederek banyoya geçtim. Üzerimi değiştirdikten sonra banyodan çıktığımda yatağı toplarken gördüm. Muhakkak bir yeri toparlayacaktı, olduğu yerde duramıyordu.
"Çok yakışmış." Dediğinde hep bu takımla karşısına çıkmayı düşündüm. Bana ne yapıyordu bu kadın?
"Bugün ayrı bir yakıştı bence." Dediğimde mütevazılığım göz yaşartıcıydı.
Dudakları aralanıp kapandı fakat bir şey söylemeden geri kapandı, sustu.
"Ne söyleyecektin de vazgeçtin?"
"Sen," dediğinde kararsız duruyormuş gibi bir haldeydi. Yine de söylemeden duramadı. "Sen her gün bu takımlarla mı işe gidiyorsun?" diye sorduğunda böyle bir soru beklemiyordum.
"Evet, neden ki?"
"Yakışıklı oldun da, kızlar falan bakıyordur orada."
Kızlar falan bakıyordur orada.
Şimdi o utanmasa kahkaha atardım karşısında ama sadece gülümsemekle yetindim. Kıskanmıştı beni. E malum bu da benim hoşuma gitmişti.
"Bana ne yavrum onlardan, önemli olan senin beğenmiş olman."
"Hım, sevindim."
Yesem olmaz mıydı?
"Yavrum geç kalacak olmasam..."
Devamını getiremedim sustum. Ama o bir şeyler anlamış gibi kızardı. İşe gitmeyeceğim diye küçük bir çocuk gibi tutturmak istedim.
"Vedalaşalım o zaman."
"Gel buraya." Diyerek kendime çekerek sarıldım. Saçlarının kokusunu derince soludum. Bugün bana yeterdi bu koku, akşam tekrardan yanındaydım ne de olsa. Birbirimize sarıldıktan sonra evden ayrıldığımda ilk defa işe gitmek bedenime bu kadar zor geldi. Akşama kadar çalışmış son çıkacağım saatlerde de aniden çıkan toplantıya girmiştim. Hay aksi diye mırıldandım. Onun geldiği günde işler ters gitmese şaşırırdım. Bir iki saat geç süren işlerim yüzünden sonunda elime telefonumu alabildiğimde Milena'dan mesaj geldiğini gördüm.
Milena: Agâh çok özür dilerim, benim acilen gitmem gerekti.
Milena: teyzemi erken doğum riskinden dolayı hastaneye kaldırmışlar, en erken hangi saatte bilet bulduysam onu seçtim.
Milena: telafi edeceğim gerçekten çok üzgünüm, beni affedersin değil mi?
Milena: çok çok çok özür dilerim.
Milena: daha yeni kavuşmuşken böyle olmasına üzüldüm ama telefi edeceğiz biliyorum.
Milena: senin için birkaç bir şey yaptım, özür dilemeye yetmez ama yine de içimden geldi.
Milena: bu arada başka bir şey için daha özür diliyorum.
Milena: tişörtlerinden birisini aldım, kokunu nedense arayacağım gibi hissettim de tutamadım kendimi.
Milena: bana kızmazsın değil mi? BÖLÜM SONU Evet, mutluluk her zaman uzun sürmez.
Vedalaşalım derken harbiden vedalaştılar, Milena yine gitti..
Bölümü nasıl buldunuz?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, yıldızlar kadar öpücük bitanelerim.
|
0% |