Yeni Üyelik
27.
Bölüm
@rarbezrh

Küçük tatlı bir mekanda kahvaltımızı yaptıktan sonra, nereye gittiğimize dair bilgimin olmadığı bir yola çıkmıştık. Arabanın içi sıcak olduğu için klimayı değil camları açtırmıştım. Radyodan çalan şarkı onunla konuştuğumuz kısa sohbetlere karışıyordu.

Sanırım 20-25 dakikadır arabanın içindeydik. Nereye gittiğimizi bir kere sormuş, ve kendime meraktan eziyet çektirmiştim.

 

Ağaçların yolu çevrelediği asfaltlı yoldan, taşlı bir yola geçiş yaptığımızda karşımda masmavi deniz vardı. Denize yaklaşıcakken arabayı geniş arazide döndürdü ve arabanın arka tarafı artık denize bakıyordu.

 

Bir uçurum kenarına arabayı park etmişti. Şimdi denizden oldukça yüksekteydik.

 

Arabanın kapısını açıp indiğimde, saçlarım rüzgardan gözlerimin önünü kapattığında, parmaklarımla kulağımın arkasına sıkıştırdım ve bakışlarım arabadan inmiş bagajı açan Çakır'a değdi.

 

Bagaj kapısının küçük bir çıkıntısındaki bir bölmeye bastığında yavaş yavaş açılan Bagajın kapısını tamamen açıldığında, gözlerimin önüne serilmiş olan manzarayla ağzım açık şaşkınlık içinde kalakaldım.

 

Beyaz yorganın üzerine serilmiş birkaç yastık ve yorganın üzerinde bir demet mor gül duruyordu.

 

Kahve gözlerimi onun gözlerine bakmak için gülün üzerinden onu gözlerine çevirdim. Zaten ben de olan gözlerine.

 

Dolgun dudaklarını ıslattı. Saç tutamları rüzgarın etkisiyle alnını okşadı. Kirpiklerinin arasından tepkimi ölçer gibi bakıyordu.

 

Yutkundum. Dudaklarım aralandığında, dudak kıvrımlarım bu ânı bekliyormuş gibi yukarı yükseldi. Aramızdaki o küçük mesafeyi iki adımımla aştım ve kollarımı boynuna sardım.

 

Belimi sıkıca kavradı. Kulağına fısıldadım. "Güzel, burası felaket güzel. Seninle olmak çok güzel."

 

Eli yavaşça belimden ayrıldı. "Gel" diye mırıldandı.

 

Ayyakbılarımızı çıkardık, beyaz kalın örtünün üzerine oturduk. Ellerimin arasına aldığım gülü burnuma doğru götürdüm ve kokladım.

 

"Çok güzel kokuyor."

 

"Bakayım bi nasıl kokuyormuş." dedi. Gülü ona doğru uzatmış koklamasını bekliyorken o hiç ummadığım bir şey yaptı. Yüzünü boynumla saçlarımın arasındaki noktaya yaklaştırdı ve derin bir soluk çekti içine.

 

"Çok güzel kokuyormuş."

 

Kızardım. Gözlerim zar zor aldığım nefesle kapandı. Dudaklarım yine bu sözler karşısında susup kaldı. Böyle kelimeleri bir araya getirdiğinde utanıyorum ve ne söyleyeceğimi kestiremiyordum.

Başını boynumdan kaldırdı ve mahzun bakışlarıyla, dudaklarını araladı ve bir çocuk gibi "Beni göğsünde uyutur musun?" diye sordu.

 

İçim öyle hoş oldu ki. Bağdaş ayaklarımı çözdüm ve düz bir şekilde uzattım. Arkama yastık koydum.

 

"Gel bakayım o zaman göğsüme, uyutayım seni beni uyuduğunu gibi göğsünde."

 

Öyle güzel baktı ki bana öyle güzel güldü ki, ben karşılıksız kalamadım. Ben güldüm ona.

 

Ayaklarını kırıp başını göğsüme yasladı. Ellerini belimin kenarlarına sardı sıkıca tutundu. Kenarda duran poşetten üzerini örtmek için ince örtüyü çıkarıp beline kadar örttüm.

 

"Seni seviyorum."

 

Bugün 6 mayıs... Kalbimi saran heyecanla, ona ilk defa karşılık verdim.

 

"Seni seviyorum."

Loading...
0%