Yeni Üyelik
34.
Bölüm
@rarbezrh

Dudaklarının dudaklarımda bıraktığı izler, kelimelerimin ucunu sıkıca bağlamış ve çıkmasına izin vermiyordu. Bu anın büyüsüne kapılmış ve bitmesini istemiyordum.

 

Parmaklarım onun ensesine sarılmış onunkiler ise çenemin altını ufak dokunuşlarla okşuyordu

 

Beni öpüsü naifti. Sanki kırılgan bir şeye dokunurmuşcasına nazikti.

 

Seni bu gece ilk defa, evimizde bizim yatağımızdayken öpmek istiyorum. Dediğinde kalbimin atışı dışarıdan duyulacak kadar çarpmış, ağzımı açacak halim olmamıştı.

 

Direnmek istememiştim ve öyle de olmuş direnmemiştim. Dudaklarımı kımıldatarak ona karşılık vermiştim.

 

En tuhaf ikinci duyguyu da yine onunla yaşamıştım.

 

Aşık olmak, onu öpmek. Dudakları dudaklarımdan kaç dakika sürdüğünü bilmediğim zamandan sonra birbirinden ayrılabilmişti. Onun gözlerinin içine zor da olsa bakabildiğimde gözlerindeki garip bakışlarla bu bakışların ne anlam içerdiğini anlayamadım.

 

Gözleri gözlerimden, beni öpmeden önceki gibi dudaklarıma indi.

 

"Ölürüm bu dudaklara. Nasıl ayrılacağım şimdi."

 

Tekrardan dudaklarıma yaklaştı ve ufak bir buse kondurdu.

 

"Sessiz mi kalacaksın bebeğim. Hmm? O kadar mı utandın? O kadar mı utandırdın seni?"

 

Yüzümü boynuna gömdüm. Burada kalsaydım ya ben. Hiç ses çıkarmam, rahatsızlık vermem. Öylece uslu uslu otururum. Hem utanıyorum da zaten.

 

"Susar mısın. Sana da bundan sonra malzeme çıktı sanırım. Lütfen bu malzemeleri bırak olduğu yerde kalsın. Kullanmasan olur mu?" Boynunda olan dudaklarım yüzünden sesim boğuk çıkmıştı.

 

"Böyle masum masum konuşuyorsun ya seni böyle öpesim geliyor ama hiç bırakmamak üzere."

 

"Ben ne diyorum Çakır sen ne diyorsun. Laflarımı sana tersi mi ulaşıyor?"

 

Çenemdeki parmaklarını belime indirdi ve kendini sırt üstü yatağa atarak beni göğsüne doğru çekti.

 

"Uyuyalım artık."

 

"Ha? Daha demin beni öpmemiş gibi uyuyalım diyorsun yani Çakır. Uyuyabilirmişim gibi."

 

"O bi kere öpmemiş gibi değil öpüşmemişiz gibi. Yok uyuyamam diyorsan yine öpüşebilirz."

 

"Uyuyorum ben."

 

Gülümsedi. "İyi geceler bebeğime."

"İyi geceler."

 

... 

 

Boynumda hissettiğim hafif baskılarla, her baskının ardında sanki tenimin olduğu yer ıslanıyordu. Gözlerimi araladığımda, aydınlanmış tavandan bakışlarım baskının olduğu yere doğru çevrildi.

 

Boynumdan başını, uyandığımı fark etmesine rağmen kaldırmadı. Boynumdan öpmüştü. Vücudumu sabah sabah bir dalga daha çarpmıştı.

 

"Her sabah böyle uyanmak dileğiyle, günaydın güzelim."

 

Boynunu başımdan kaldırırken, saç tutamlarımı okşamaya başladı. "Benim minik bebeğim günaydın."

 

"Günaydın. " susuzluktan kuruyan boğazımdan dolayı ses tonum boğuk çıkmıştı.

Alnımı öptü. "Hadi bakalım kaldır totoyu kahvaltı edicez."

 

"Sen kaldır totonu."

 

"Tamam ben kaldırıyorum."

 

Yataktan nevresimi iterek kalktığında, bana doğru kollarını uzattı.

 

"Napıyorsun."

 

Aniden beni sırtına doğru attığında, poposuyla göz göze geldim.

 

"Merhaba çakırın poposu."

 

"Kızım,' dudaklarının arasından kahkaha çıkarken "Sen beni delirteceksin."

 

"Isırayım da poponu gör." Dedim kahkaha atarak.

 

"Her şey karşılıklı bebeğim."

 

Son lafıyla mutfağa girdiğimizde, yavaşça sırtından sıyrıldım ve ayaklarım zemine bastı.

 

"Patetes kızartması ve krep düşündüm eğer aklında bir şey varsa onu yapalım."

 

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Olur, sen patatesleri soy ben krebin hamurunu hazırlayayım."

 

"Tamamdır."

 

Çakır patatesleri soymaya başlarken, ben de yumurtaları kırarak işe başlamıştım. Bugün onunla birlikte hazırladığım ilk kahvaltı, beraber uyandığımız ilk sabah ve her zamanki gibi aramızda sürüp giden huzur vardı.

 

Kahvaltıyı hazırlamış, ve masayı kurmuştuk. Son olarak kupalara doldurduğum çayla, masa hazır hale gelmişti.

 

Karşılıklı duran sandalyelerden birini, diğerinin yanına çektiğinde artık yan yana kahvaltı ediyor olacaktık.

 

Krebin içine sürdüğüm çikolatanın üzerine yerleştirdiğim muzlu krebi ağzıma doğru götürdüm.

 

Kahvaltımızı etmeye başladığımızda, aynı zamanda sohbet ediyorduk.

 

"Sevgilim..." dedi.

 

Onu izledim. Bu hayatta yapabildiğim iki şey onu izlemek, onu sevmek.

 

"Efendim sevgilim." Diye mırıldandım.

 

Kolunu masaya doğru yasladı. Hafifçe bana doğru yanaştığında parmakları yanağıma değen saç tutamlarımı okşadı.

 

"Şehir dışına çıkalım iki günlüğüne ne dersin?"

 

Loading...
0%