Yeni Üyelik
38.
Bölüm
@rarbezrh

Balo salonuna sakın adımlarla giriş yaptığımızda, hani bir yere yeni birisi girdiğinde bütün gözler o gelen kişiye dönerdi ya şimdi de öyle olmuştu.

 

"Çakır," diye fısıldadım. Başını bana doğru yaklaştırdığında, sıcak nefesini yanağımda hissettim.

 

"Herkes bize bakıyor."

 

"Hayır." Dedi. Sesi sinirli çıkmıştı. "Herkes bize değil sana bakıyor."

 

"Ne alakası var. Bana neden baksınlar."

 

"Tabi tabi ne alakası var. Sen dışarıdan nasıl göründüğünü bilmiyorsun tabi."

 

"Nasıl görünüyormuşum sevgilim."

 

"Ben sana ayrıntılı bir şekilde anlatayım o zaman nasıl göründüğünü sevgilim. Ne dersin, olur mu?"

 

"Kabul. Anlat bakalım."

 

Yavaşça oturacağımız masaya yaklaştığımızda, arkadaşlarımızdan sadece Volkan ve Hazal vardı. Bizden önce gelmiş masaya yerleşmişlerdi

 

Çakır'ın benim için çektiği sandalyeye oturduğumda, tebessüm ettim. O da yanıma oturduğunda arkadaşlarıma döndüm.

 

"Çok şık görünüyorsunuz."

 

"Sağol bebeğim, siz de çok hoşsunuz." Dedi Hazal.

 

Sanki hiç beraber değilmişiz gibi sohbete doya doya devam ettik. Artık balo salonu iyice toparlanmaya başlamıştı. Klasik olarak dans etme merasimiyle yavaş yavaş insanlar dans pistine yerleşti.

 

Işıklar yok denecek kadar azdı. Karanlığa eşlik eden dans şarkısının nakaratı çalıyordu.

 

Çakır'ın ayağa kalkmasıyla ne yapacağını anlamış ve benim her zamanki gibi onun için kalbim çarpmaya başlamıştı.

 

Çakır, gülümseyerek bana yaklaştığında elini bana doğru uzattı ve hiç düşünmeden o eli tuttum. Gözlerimiz ağır çekimde birbirinden uzaklaştı ve dans pistine birbirimizin birbine tutuşmuş olduğu ellerimizle adımladık.

 

Cem Adrian, ben seni çok sevdim.

 

"Ben seni çok sevdim, çok seviyorum sevgilim."

 

İçim içime sığmayarak gülümsedim. İçimden ona sıkıca sarılma duygusunu bastırmak biraz zor oldu.

 

"Belki zordur anlaması sessizliğimden, ben seni çok sevdim. Çok seviyorum sevgilim."

 

... 

 

Yorucu ve anlamlı bir günün ardından geç bir saatte yola çıkmış ve eve gelmiştik. Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp askılıya astığımda üzerime geceliklerimi geçirdim. Çakır odaya girdiğinde açık olan dolaptan kendine bir eşofman altı çıkarmıştı. Geceleri çoğunlukla üzerine bir şey giymiyordu. Ben de tişört ve şortla yatıyordum zaten.

 

Takım elbisesinin kravatını damarlı parmaklarıyla çekiştirerek çıkardığında gömleğin düğmelerini yavaş yavaş çözmeye başladı. Bana eziyet mi çektiriyor bu adam?

 

Üzerinden ayrılan gömleğinden sonra sıra pantolonuna geliyordu ki parmakları elindeki kravatı yere savurdu. Pantalonunu çıkarmadan bana doğru adımladığında ruhumda heyecandan oluşan titremeyi belli etmek istemedim ama o anladı.

 

"Bir yarım kalmış işimiz vardı."

 

"Neymiş o?" Dedim. O işin ne olduğunu çok iyi bilerek.

 

"Günün sonunda kırmızı rujun ilk baş harfini bile göremeyeceksin demiştim hatırladın mı?"

 

"Hmm, sevgilim ruj kalmadı ki zaten, sana gerek kalmadı yani."

 

"Öyle mi dersin? Biraz kalmış gibi üst tarafta."

 

"Hani nerede?" Dememe kalmadan, çeneme yerleşen parmaklarla üst dudağımı dudakları arasına alması bir oldu.

 

Çakır'ın beni öpmesi, yanan ateşe dokunmak gibiydi. Yapacağımı bile bile onun dudaklarında yanmak aynı zamanda onun dudaklarında sönmek.

 

Elleri yüzümü iki yanımdan kavramaya devam ederken başını sağa sola yatırarak beni öpmeye devam ediyordu. Nefesimiz belli aralıklarla yüzümüze çarpıyordu.

 

"Şu iki dudağının arası ölüm aynı zamanda yaşam. Bu ikisi beni delirtiyor. Sen beni delirtiyorsun." Elini yavaşça açıkta kalan belime götürürken tenime okşayarak, içimdeki ateşe bir odun daha attı. Elleri kalçalarına ulaşıp sıktığında ardından yukarı doğru bedenimi kaldırdı ve bedenim bedenine yaslanmasıyla onu en derinlerimde hissettim. Onun kucağında hareketsiz bor şekilde ilerlemeye başladığında sırtımın yumuşacık bir dokuya yaslanmasıyla beni yatağa yatırdığını anladım.

 

Dudakları dudaklarımdan ayrıldığında nefes nefese kalmıştım. Ben derin nefesler almaya devam ederken onun dudaklarının istikameti bu sefer boynum olmuştu. Tişörtümün açıkta bıraktığı tenime küçük küçük öpücüklerden ziyade ısırıyordu.

 

"Ah, Çakır."

 

"Söyle sevgilim," dedi öpmeye devam ederken.

 

"Dayanamıyorum."

 

Altında kıvranmaya devam ediyordum.

"Ben de dayanamıyorum. Artık başlasak mı?"

 

"Neye?"

 

"Evlenme yolunda adımlamaya?"

 

"Anlamadım?"

 

"Nişanlanalım mı?"

 

Loading...
0%