Yeni Üyelik
13.
Bölüm
@rarbezrh

Bölümde çalan şarkı, medyadaki şarkıdır. Sevenler??

 

Şarkı = Soğuk Şarap

 

Keyifli okumalar...

 

💓

 

Benim ellerinin arasında daha mı hoş görünür parmakların?

 

Kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki diyor muydu acaba sesini, eğer duyuyorsa bu hale getirenin de kendisinin olduğunu unutmasın. Gözlerin parıldarken şaşkın çıkan sesim dudaklarımın arasından fırladı.

 

"Ben... Ben bir şeyler anlıyorum ama yanlış anlamaktan da korkuyorum. Ben doğru mu anlıyorum?"

 

Doğrulamam gerekti, evet. Onun ağzından duyarak emin olmam lazımdı.

 

Göz gözeydik. Alt dudağımı ısırarak konuşmasını bekledim. Hala gülümsemeye devam ediyordu. Ben ise gülmek ve yere bayılmak arasındaki o noktadaydım.

 

"Doğru anlıyorsun."

 

Hım? 

 

Dudaklarını tekrardan aralayacağı vakitte profesörün sesi sözlerini konuşmadan kesti.

 

"Hey, konuşmaya ara verelim." Almanca dilindeki söylediklerinden sonra ders bitene kadar konuşmayı bırakmış birbirimize dahi bakmamıştık. Ara sıra kaçamak bakıyor tekrardan önümüze dönüyorduk.

 

Gün boyunca bugüne konulmuş dersler bittiğinde, derin bir nefes vermiştik. İlk gün bile yoğun geçmişti, diğer günleri düşünemiyordum. Neyseki bugünü atlatmıştık.

 

Okulun merdivenlerinden inmeye başladığımızda, sıcak havanın bunaltıcı nemi yüzümüze çarpmıştı.

 

"Eğer izin verirsen bu sefer ben seni bir yere götürmek istiyorum."

 

Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Söyledikleri kulaklarıma çarptığında, aslında o söylemese ben teklif edecektim böyle bir şeyi. Hem konuşmamız gerekiyordu.

 

"Olur." diye mırıldandım. Arabanın anahtarını ona doğru uzatırken, araba kullandığını düşünerekten böyle bir hareket sergilemiştim. Neyseki parmaklarımın arasındaki anahtarı almış sürücü koltuğunun kapısını açmıştı. Ben yolcu koltuğunun açarak, çantamı arkaya koydum. Kemerlerimizi taktığımızda, beni nereye götürdüğünü bilmeyerek yolu izlemeye koyuldum.

 

Sessiz olan ortamı bozmak için ekrandan Türkçe şarkı açtım.

 

Şehrime inmiş yine ay ışığın

Acılar geçmez yalnızca alışırız

Biraz soğuk yanında baş ağrısı

Yan yana olsak belki de başarırız

 

Gide gele yollarda

Unutamam aslında

Yine kadehini doldursam soğuk şarapla

 

Lindenbrau diye bir mekana geldiğimizde yemek yiyeceğimiz anladım. Geniş mekandan içeriye girdiğimizde en üst kata kadar çıktık. Korkulukla kaplanmış mekanın kenarına konulmuş masalara yerleştiğimizde, hemen peşimizden erkek bir garson gelmiş ve gülümseyerek önümüze menüleri bırakmıştı.

 

"Tavsiye edebileceğin bir yemek var mı?"

 

"Hımm... Rouladen olabilir, sevdiğim bir yemek."

 

Dediğim yemeğin fotoğrafına önündeki menüden bakarken "Biraz anlatabilir misin?"

 

Menüyü masaya bırakırken, ona doğru bakmıştım. "Dana eti ile sarılmış pastırma, soğan, hardal ve turşulardan oluşan bir yemek, yanına da patates konuluyor."

 

O da birkaç saniye sonra menüyü masaya doğru bırakmış, bana bakmıştı.

 

"Sen söylediğini yiyelim bakalım. Zevkine güveniyorum."

 

Zevkine güveniyorum...

 

Sana baktım ya oradan anlaman lazımdı.

 

Hih! Ne dedim ben şimdi? Allahım iyi ki dışarıdan söylememiştim, hem böyle bir şeyi aklımdan geçirmem çok utanç vericiydi. Off.

 

"Bir şey mi oldu?"

 

Ay beni kahretmeye, anlamış mıydı?

 

"Yok bir şey, siparişleri verelim mi?"

 

"Olur."

 

Siparişlerimizi vermiştik ve gelmesini bekliyorduk. Yemeğimizi yanına içecek de söylemeyi unutmamıştık yoksa kaymazdı.

 

İçeceksiz yemek yiyebilen var mıydı?

 

Garson tabakları önümüze bıraktığında afiyet olsun demiş ve bizim teşekkürümüz ile yanımızdan uzaklaşmıştı. Lokmalarımız aldığımızda, birkaç dakika fikrini sormak için ağzımdaki lokmayı yuttum.

 

"Nasıl? Beğendin mi?"

 

İçeceğinden bir yudum alırken, bakışları yemekten bana doğru döndü.

 

"Zevkine güvendiğimi söylemiştim."

 

"Teşekkür ederim. Afiyet olsun o zaman."

 

"Sana da afiyet olsun."

 

Yemeklerimiz bitene kadar bolca sohbet etmiş, sonra da mekandan parayı ödeyerek çıkmıştık. Tekrardan arabaya bildiğimizde, beni bir yere daha götüreceğini söylemişti, ama özel bir yer olacak ki istersen eve dönelim üzerini değiştir demişti. İyi ki akıl edebilmişti çünkü üzerimde pantolon ve tişört vardı. Dediği gibi apartmana gelmiş hemen evlere dağılmıştık.

 

Hemen dolabının kapakların araladığımda üzerime bej göğüsten düğmeli hırka crop, altıma da yine aynı renkte kelebek desenli etek giymiştim. Küpe ve bileklik de taktığımda, hazırdım. Küçük siyah bir çantayı da omuzlarıma taktığımda, evden ayrıldım. Kapıyı kapatan bedeniyle karşılaştığımda, bakışlarım bedenini süzdü.

 

Siyah gömlek giymiş ve açık olan düğmelerden teni görünüyordu. Altına bej renkte bol bir pantolon giymişti. Bileğinde ise siyah bir ip vardı. Sonradan onu süzdüğümün farkına vardım, ama o da benim üzerimdeki kıyafetlere bakıyordu.

 

"Çok güzel olmuşsun."

 

"Yaa," dedim. "Sen böyle konuştuğunda ben çok mutlu oluyorum ama."

 

"Sen mutlu ol diyedir belki, sözlerim."

 

Sen mutlu ol diyedir belki, sözlerim.

 

"Öyleyse ben hep mutlu olacağım gibi."

 

"Sen hep mutlu ol..."

 

Daha fazla bakışmayı keserek, utançla başımı eğdim ve aşağıya kadar inerek arabaya yerleştik. Tekrardan bir yolculuğa çıkmıştık. Bu sefer daha özel bir yerdi, hissediyorum.

 

Ama neresiydi tahmin yürütüyor fakat bulamıyordum.

 

Araba uzun dakikaların ardından durduğunda, arabadan inmiş yürümeye başlamıştık. Yürüdükçe insanlar çoğalmaya başlamıştı, bu kalabalığa anlam vermezken ileride yazan yazıyla gözlerim kocaman açıldı.

 

Yerimden zıplayarak ona doğru döndüm ve deli gibi sırıtmaya başladım.

 

"Konsere mi getirdin beni? Hem de Türk sanatçı olan Duman'ın konserine?"

 

"Hıhım," diye mırıldandı. Bu hallerimi zevkle izliyordu sanki. "Seni mutlu etmek için."

 

Sonraki bölümü merak edenler..

 

💋💓

 

 

Loading...
0%