Yeni Üyelik
35.
Bölüm
@rarbezrh

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

Keyifli Okumalar

 

💭

 

 

Bugün geri dönüyorduk.

 

O yüzden son kez denizin tadını çıkaracaktık ve yeni rotamızı belirleyecektik. Önümdeki kahvaltılıklardan yemeye başladığımda, güzel bir gecenin ardından keyifle yerimde oturuyordum. Alperenle yan yana oturduğumuz için bedenlerimiz birbirine yakındı. Sabah kahvaltı yapmak için restoranın dış cephesindeki masalardan birisine yerleşmiştik. Sabah saatleri olduğu için hava şu anlık çok sıcak değildi. Öğle saatlerinde fazlaca sıcak oluyordu. Bu yüzden saat 2' ye kadar falan denize girmiş olurduk.

 

Ada elinde telefonla masaya yaklaştığında, dakikalar önce gelen telefonla masadan ayrılmıştı. Boş olan yerine oturduğunda bakışları bize değdi.

 

"Annemin selamı var."

 

Hepimiz karşılığını verdiğinde, kahvaltısına kaldı yerden devam etti. Dün gece geç saatlere kadar kızlarla sohbet etmiştik. Bizim için hatta benim için uzun bir gece olmuştu. Zaten böyle olacağını biliyordum, o yüzde de şaşırmamıştım.

 

"Gecenin ardından yine senin yanında olmak güzel hissettiriyormuş." Kulağımın dibinde hissettiğim nefes ve ses aynı anda gerçekleşmişti. Eli çıplak bacağımın üzerinde duran elimin üzerine kapandığında sessizce ona baktım. Son bir haftadır olduğu gibi kalbimde yine heyecan duygusu baş gösterdi.

 

"Öyleymiş gerçekten." diye mırıldandım usulca.

 

Dudaklarımı birbirine bastırdığımda, elimi sıkıca kavrayarak iç içe geçmesini sağladı. Gülümsediğinde, elimde olmadan ben de tebessüm ettim. Kahvaltım kaldığım yerden devam ederken o çoktan yemeğini bitirmiş ve arkasına yaslanmıştı.

 

"Sigara içsem sıkıntı olur mu?"

 

Serkan'ın kızlara yönelik sorduğunu düşündüğüm sorusuna beklemeden kendi adıma cevap verdim.

 

"Sıkıntı olmaz."

 

Serkan yanında oturan Defneye dönerek "Sorun olur mu?" diye sordu. İkisi karşımızda yan yana oturuyordu. Defne başını olumsuz anlamda sallarken birbirlerine bakıyorlardı. "Olmaz."

 

Pelin için zaten sıkıntı olmazdı. Çünkü kendisi sigara kullanıyordu. Biz de zaten ondan dolayı almıştık böyle bir ortamda durmayı.

 

"Öğleden sonra ne yapıyoruz direkt eve mi yolculuk?"

 

"Eve geçmeyiz diye düşündüm ben ama yani yapacak bir şey elbet buluruz. Tabi siz de isterseniz."

 

"Vallahi ben ev hariç her yere okeyim." dedi Cem. Çok haklıydı.

 

"Bana uyar."

 

"Sonra konuşuruz o zaman."

 

Herkes kahvaltısını bitirdikten sonra odaya geri çıkmıştık. Üzerimizi değiştirirken, konuşmaya başlamıştık.

 

"Hiç bitmesin istiyorum."

 

"Sormaa bendee."

 

"Keşke hiç gitmeseniz." diye mırıldandım. Bir süre daha buradalardı fakat özlemimizi giderecek yeterli bir süre değildi. İnsan sevdikleriyle eğlenmeyi özlüyordu. Ki ailemi de çok özlemiştim. Onlarla da uzun süredir telefon haricinde görüşmemiştik. Sınavlarım bittikten sonra Türkiye'ye çok da uzun süreli olmasa da dönmem gerekti.

 

"Keşke. Fakat İstanbul bizi bekler."

 

Kızların hepsi de İstanbul'da yaşıyordu. Onlar birlikte vakit geçirirken kıskanmıyor değildim. Beraber geçirdiğimiz anıları özlüyordum.

 

"İstanbul'u özledim."

 

"Sen ne zaman gelmeyi düşünüyorsun?"

 

"Sınavlardan sonra gelmeyi düşünüyorum. Bakalım hayırlısı. Bu fikrimi daha aileme söylemedim. Büyük ihtimalle sürpriz yaparım."

 

"Yaa Ayça Teyze sürprizleri sever."

 

"Öyle."

 

Ayça, annemin adıydı.

 

"Adadan sonra nereye gitmeyi düşünüyorsun?"

 

"Ne ada mı?"

 

Yüzümü buruşturarak Gamzeye baktığımda hülyalı hülyalı gülüyordu. Sırıtıp, "Nasılsın leyla?" dedim.

 

"Uf şaka yapayım dedim."

 

Göz devirdim. "Ne manidar şaka ama."

 

"Sus kız."

 

Saçlarımı bağladığımda, yukarıdan sıkı bir topuz yapmıştım. Güneş kremini yüzüme yedirmeye başladığımda Defne'nin sorusunu cevapladım.

 

"Sizi kaleye götüreceğim."

 

"Hımm, biraz da tarihi diyorsun."

 

"Evet, kültürlenin."

 

"Sağ ol aşım bizi düşündüğün için."

 

Daha fazla oyalanmayı keserek, odadan ayrıldığımızda Alperen kumsala indiklerine dair mesaj atmıştım. Tamam diyerek onların yanına gitmek için adımlarımızı hızlandırdık.

 

Yine bir deniz serüveni bizi bekliyordu. Son kez denizin tadını doyasıya çıkardık. Yüzdük, dans ettik, kumsalda voleybol oynadık. Denizden ayrıldıktan sonra, hemen odalara çıkmıştık. Eşyalarımızı topladıktan sonra otelde bir yemek yer daha sonra da yola çıkardık. Dolaptan üzerime beyaz bedenime yapışan bir elbise geçirdim. Zarif küpelerle ve saçıma bağladığım kurdeleyle dekore etmiştim. Makyaj yaptığımda kızlarla aynı anda işimiz bitmişti. Yine şıkır şıkırdık.

 

Bu sefer çok fazla eylenmeden öğle yemeğimizi yemiştik. Otele geldiğimiz gün parayı ödediğimiz için artık burada bir işimiz kalmamıştı. Bavulları arabalara yerleştirdikten sonra ben önde olmak üzere yola koyulduk. Gideceğimiz kale buraya bayağı uzaklıktaydı.

 

"Kızlar yolumuz uzun, ayakkabılarınızı çıkarabilirsiniz."

 

Ben zaten çıkarmış, çıplak ayaklarla arabayı sürmeye devam ediyordum. Bütün camları tamamen açmış, rüzgarın saçlarımızı dağıtmasına izin vermiştik. Arabada naif bir şarkı çalmaya devam ederken, yolculuğun tadını çıkardık. Dikiz aynasından arkaya bakışlarım kaydığında, birkaç metre ötede arkamızda olan Alperenlerle gülümsedim.

 

Acaba onlar arabada ne yapıyorlardı?

 

Onlar da bizim gibi eğlenmeyi biliyorlardı. Yani ben bu kadar enerjimizin tutacağını beklemiyordum. Unutamayacağım anılarıma bir yenilerini daha eklemeye devam ediyordum. Birbirimize hiç yabancılık çekmemiştik. Aramızdan birisi üzüldüğünde onu mutlu etmek için çabalarlardı. Bana böyle olacağını hissettirmişlerdi. En önemli şeyde zaten birisine güvenmekti. İnanmak ve onun yanında rahat olmak.

 

Gamzenin sesiyle bakışlarımı kısa süreli yanıma çevirdim. Bu sefer Gamze yanıma oturmuştu.

 

"Ada bildiğin bir benzin istasyonunda mola verelim diyor."

 

Ada?

 

"Sana mesaj mı attı?"

 

"Evet."

 

"Tamam dururum da siz hayırdır?"

 

"Çocuk sadece bunu haberdar etmek için bana mesaj atmış."

 

"Anladım. Başka bir şey o zaman."

 

"Aslında..." dediğinde bir süre duraksadı. Ne diyeceğini merakla beklemeye başladım. Kızların da durgun halinden sıyrıldıklarını anladığımda dikkatlerini bizim konuşmamıza vermişlerdi. "Ona karşı bir şeyler hissediyorum. O da bana karşı böyle mi bilmiyorum. Belki de ben sadece kuruntu yapıyorum. Onunla karşı karşıya geldiğimden beridir farklı bir hava seziyorum. Garip birisi. Biraz içine kapanık birisine benziyor. Ya da bu benim ön yargım. Sadece ortama ayak uyduramamış da olabilir. Çekiniyor da olabilir. Ara sıra göz göze geliyoruz ama bu çok uzun sürmüyor. Ta ki o gün içmeye gittiğimiz gün bana daha bir farklı baktı. Kalbimde amansız bir heyecan belirdi. Bu hissin arasında ona karşı beslediğim duyguların karşılığı olabileceğiydi. Çünkü öyle bakıyordu. Senden hoşlanıyorum der gibi. Birbirimize gece boyunca baktık durduk fakat hiç yakınlaşmadık. Herkes birbiriyle dans etti ama biz sadece öylece durduk. Tabi birbirimizle sarmaş dolaş olacak halimizde yoktu ama yine de biraz yakınlaşsın istedim. O da olmasa konuşsun. Ama olmadı. Şimdi de bana ilk defa mesaj attı. Bir ara telefon numaramı vermek durumunda kalmıştım. Oradan biliyor numaramı."

 

Huh. Bu kadar uzun bir açıklama yapmasını beklemiyordum. Meğerse bir takım duygular içinde dolup taşmak üzereymiş de biz görmüyormuşuz. O da daha fazla tutamamış olacak ki saklamak istememişti.

 

"Zaman güzelim. Zamanla onun sana açılacağını düşünüyorum. Anlattıklarından yola çıkarak korkuyor olabilir. Senden emin olmak istiyor. Bizim gibi amansız gelen bir duygunun dalgasına kapılıp gideceksiniz. Sen de duygularından emin ol, bunlar öylesine hafife alınacak konular değil."

 

"Biliyorum. İlk defa başıma böyle bir şey geldiği için ne yapacağımı da bilemiyorum."

 

"Hallolur. Sen telaş yapma. Birbirinize yavaşça ayak uydurursunuz."

 

"Öyle mi diyorsun?"

 

"Öyle diyorum içini ferah tut. Hayırlısıyla güzel şeyler olur."

 

"Oh be, içimde daha fazla tutamayacaktım."

 

Bu haline gülümseyerek dikkatimi yola verdim. Kızlar da arkada bu duruma ilk defa sessiz kalmışlardı. Şaşırmıştım. Normalde burada bağırmaları gerekiyordu. Ben de öyle olmuştu. Ama bir bildikleri var ki susuyorlardı. Bunun kokusu da elbet bir gün çıkardı. Ada'nın söylediğini unutmadan ileride görünen benzin istasyonuna doğru yaklaştım. Kenara arabayı çektiğimde, hepimiz araçtan inmeden önce ayakkabılarımızı giymeyi unutmadık. Onlar da çoktan inmişlerdi. Adayla Serkan içeriye doğru ilerlediğinde, Alperen'in yanındaki Cem kollarını esnetiyordu.

 

"Serkan sigara almaya gitti. İhtiyacın varsa söylemek istedim."

 

"Ha, iyi olur. İçerideyim ben."

 

"Ben de geliyorum." diyen Cemle Pelin içeriye doğru yürümeye başladı.

 

Geride kalanlar da bizi yalnız bırakmak istemiş olacak ki yanımızdan uzaklaşmışlardı. Kimse yanımızda kalmazken, Alperen arabaya yaslı olan bedenine doğru beni çekti. Göğsüne sırtım değdiğinde ayaklarının arasındaydım. Uçuşan saçlarımın arasında dudaklarının baskısını hissettim.

 

Saçlarımı öpüyordu.

 

Ben de yeri öpecektim şimdi.

 

Biraz bu şekilde güneşin tadını çıkardık. Bedeni bedenime yapışık şekilde durmaya devam ederken vücut ısım daha da artmaya başlamıştı. Yola çıkalı bir saat oluyordu ve bu ilk molamızdı. Yine bir saat civarında yol çektikten sonra kale görünecekti. Daha sonra da herhalde bir yemek yer eve geçerdik. Şimdiden acıkmaya başlamıştım. Öğle yemeği yememe rağmen.

 

Dudaklarında sigarayla gelen Pelin ve Serkan'ın yanında Defne de vardı. Yanımıza yaklaşırlarken arkalarında uzakta Ada ve Gamze geliyordu. Sadece gelmeyen Cem kalmıştı.

 

"Cem de geliyor birazdan."

 

Birkaç dakikada sonra elinde poşetle bize doğru gelmeye başladığında, yüzünde samimi bir gülümseme vardı.

 

"İçecek aldım. İyi etmiş miyim?"

 

Elindeki poşetlerden kolaları çıkardığında, bu sıcakta içmek iyi geleceği için sevindim. Sıcak havaların bir numaralı içeceğiydi benim için.

 

"Vallahi iyi oldu düşündüğün."

 

Bana uzatılan kola şişesini elime aldığımda, ağzını açarak soğuk kolayı yudumlamaya başladım. Bu sırada Alperen'in bedeninden uzaklaşmış yanında durmaya devam etmiştim. Herkes içeceğini aldığında içmeye başlamıştı. Daha sonradan yarım kalan içeceğimle arabaya tekrardan binmiş ve yola koyulmuştuk.

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%