Yeni Üyelik
44.
Bölüm
@rarbezrh

Siz: Alperen.

 

Alperen: ne oldu?

 

Siz: Sınav akşam ya, kütüphaneye gidelim mi ders çalışmaya

 

Siz: Beraber ezber yaparız.

 

Siz: Ne diyorsun?

 

Alperen: Kızım adımla seslenince bir an korktum.

 

Alperen: Tövbe tövbe

 

Siz: Kıyamam, ne diyeceğim sanmıştın?

 

Alperen: Bilmem kötü bir şeyler işte.

 

Siz: Yok sevgilim ya, ben seninle bir şeyler yapmak istiyorum.

 

Siz: Ne kötü şeyi şimdi?

 

Alperen: Kızım sana sadece isminle seslensem sen de bir telaşa kapılmaz mısın?

 

Siz: Kapılırım herhalde.

 

Alperen: Ben de oldum işte.

 

Siz: Anladım.

 

Siz: Sen bırak şimdi kötü düşünceleri, soruma cevap ver.

 

Alperen: Vallahi koşarak gelirim.

 

Alperen: Gidelim.

 

Alperen: Hangi kütüphane?

 

Siz: Okulun kütüphanesi diye düşündüm. Hem iki kişilik ayrı çalıma alanları var. Konuşabiliriz de.

 

Siz: Son sınavımızı da böyle atlatmış oluruz.

 

Alperen: İyi olur yavrum.

 

Alperen: Hazırlanıyorum ben, sen de hazırlan. Birazdan çıkarız.

 

Siz: Olur hazırlanmaya başlıyorum.

 

Alperen: Tamamm.

 

Mesajlaştıktan sonra vakit kaybetmeden odaya çıkmış ve üzerimi giyinmeye başlamıştım. Tahminimce sınav vaktine kadar orda olurduk. Sabah saat 9 falandı. Akşam 4 gibi de sınav olduğu için o vakte kadar çalışmış olurduk. Arada yemek yemek için mola verirdik. Böylece bütün günü onunla geçirmiş olurdum.

 

Rahat çalışabilmek için çok fazla süslenmeye gerek yoktu. Zaten sınav haftalarında kendime çok özen göstermiyordum. Çünkü kendimden önce önemli olan sınavlardı.

 

Pantolon ve tişörtü üzerime geçirmiştim. Saçımı da çok sıkı olmayan bir at kuyruğu yaptım. Hafifçe bir makyaj yaptıktan sonra bugünkü sınav için gerekli notları ayarlayarak çantama yerleştirdim. Tamamen hazır olduktan sonra, ayakkabılarımı giyerek evden ayrıldım. Kapıyı çarpmamla onun kapısı aralandığında, kısa bir süre bana bakarak ayakkabılarını giymeye başladı. Ayakkabısını giydikten sonra, merdivenlerden inerek arabaya yerleştik.

 

Kısa sürede okulun önüne geldiğimizde müsait bir yere arabayı park ettim. Araçtan indikten sonra okulun içine doğru yürümeye başladık.

 

"Bu sınavdan geçeriz gibi."

 

"Bana da öyle geliyor. Zaten ilkinden de yüksek almamız avantaj oldu."

 

"İlk sınavların çoğundan yüksek aldık. O yüzden biraz olsun içim rahat."

 

"Benim de rahat."

 

Kütüphanenin iki kişilik çalışma alanının olduğu alana girdiğimizde, yan yana olan sandalyelere oturduk.

 

"Hepimize sunum yaptırdı ya, ben onlardan çok soru geleceğini düşünüyorum. O kadar psikopat bir hoca ki o kadar kişiye sunum yaptırmaya üşenmedi ve hepsini de pür dikkat dinledi. Hem bayağı da üzerinden geçti. Biz ne olur ne olmaz ilk bir konu tekrarı ardından sunumlara göz atalım. Zamanımız çok, vakit kaybetmeyelim derim."

 

"Olur sevgilim. O zaman ilk yalnız bir bakalım notlara daha sonradan soru cevap şeklinde konuşuruz."

 

"Tamam."

 

Dediğim gibi uzun bir süre kendi başımıza notlara göz atmıştık. Kısacası ezbere söyleyecek kadar konuya çalışmıştım. Saatte epey ilerlemişti. Aslında bu yönden şanslıydım. Bu bölümde önemli olan şeylerden birisi de ezberinin iyi olmasıydı. Zaten lisede eşit ağırlık seçerken de bunu düşünerek karar vermiştim. Okul programlarına falan hep katılırdım. Çünkü ileride işe yarayacağını biliyordum. Ki zaten öyle de olmuştu. En azından rahat bir şekilde sunum yapabiliyor ve büyük bir topluluk karşısına geçebiliyordum.

 

Elimdeki notları ona doğru uzatarak "Hazırım." diye mırıldandım.

 

"Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için seçilecek üyelerin nitelikleri nelerdir?"

 

"Kırk beş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; Yükseköğretim kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış, birinci sınıf hâkim ve savcıların adaylık dahil en az yirmi yıl çalışmış olması şarttır."

 

"Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapabilir mi?"

 

"Yapamaz."

 

Uzun bir zamanımızı soru cevap şeklinde ilerlettik.

 

"Aferin sevgilim. Hazırsın bu sınava."

 

"Sen de öyle. Bu sınav da yüksek gelecek ben inanıyorum."

 

"Seninle çalıştım tabi yüksek olacak."

 

Gülerken, bedenimde yoğun bir yorgunluk vardı. Daha sınava bile girmemiştik. Alperen de yorgunluğumu anlamış görünüyordu. Oturduğum sandalyeyi altından tutarak kendine doğru çektiğinde, bir yere tutunma ihtiyacıyla omuzlarına tutundum.

 

Alnıma bir buse kondurarak "Yorulduk ama son sınav. Şükürler olsun." dedi ve bu kısacık konuşmayla bile içim ferahlığa kavuştu. Son sınav olması artık tek dayanağımızdı. Bundan sonrası sefaydı.

Loading...
0%