@rarbezrh
|
Oy ve Yorumlarınızı bekliyorum.
İyi okumalarr ❤
Saklı Göle gidiyorduk.
Yarım saattir yoldaydık ve sanırım bir yarım saat daha yolumuz vardı. Alperen buraya daha önceden geldiğini ve yemeklerini beğendiğini söyledi. Hem üstelik etrafta güzelse, sıkıntı yoktu. Ben daha önceden buraya gitmemiştim. Aslında İstanbul'da bilmediğim muhakkak bir yerler vardır.
"Arkada su olacaktı ona uzanır mısın?"
Onun sesiyle bakışlarım ona kayarken, ardından dediği yere baktı ve bir poşet gördü. Emniyet kemerimi çıkarıp dikkatlice poşete uzandım ve alarak geriye çekildim. İçindeki birkaç pet şişesinden birisini açarak Alperen'e doğru uzattım.
"Al."
Sesimle bana doğru dönerek elimdeki şişeyi aldı. Diğer eli direksiyonun hakimiyetini sürdürürken diğer eliyle suyu içmeye başladı. Her yutkunuşta hareket eden adem elmasına bakan gözlerim çekilirken telefonuma bakışlarım kaydı. Saat öğleye geliyordu. Sabah çok fazla bir şey yiyememiştim gerilmekten, o yüzden yavaş yavaş acıkmaya başlamıştım.
Alperene bakışlarım kaydığında elindeki boş şişeyi tutmaya devam ediyordu, kaşlarım havalanarak dudaklarım aralandı. Aynı zamanda da elindeki şişeyi almakla meşguldüm.
"İçin yanmış." diye mırıldandım.
"Öyle, bugün boğazım kurudu. Limonata olmasa hasıl hasıl konuşacaktım."
"Bugün demişken, sevdin mi benimkileri?"
Gülümsedi. "Hiç bu kadar iyi anlaşacağımı düşünmemiştim."
O da benim gibi düşünüyordu. Erkek arkadaşımın tabi ki de benim kadar ailemle de anlaşmasını isterdim. Ki öyle de olmuştu. Şuan tanışma iyi geçmişti, umarım ilerisi için de bu böyle devam ederdi.
"Çok mutluyum, bugünü de güzel bir şekilde anlattığım için."
"Ben de sevgilim. Senin gibi ailen de düşünceli insanlar."
"Yaa."
Arabanın hızı yavaşlamaya başladığında, bakışlarım etrafa kaydı. Navigasyon geldiğimizi işaret eden sesi çıkardığında, Alperen telefona uzanarak kapattı. Otoparka arabayı park edip, araçtan indik. Açık alandan ilerlemeye başladığımızda hemen karşımızda masalar görünmeye başlamıştı. Gölün kenarındaki masalardan birisine yerleştiğimizde, vakit kaybetmeden menüden yemekleri seçmiş ve sipariş vermiştik.
"Sizinkiler nasıl?" diye konuşmayı ben başlattım.
Arkasına yaslandı. "Hepsi iyiler, aynı şekilde hayatlarına devam ediyorlar."
"Güzel." diye mırıldandım.
"Annem seni çok merak ediyor. Tabi ben ikimizin fotoğraflarını gösterdim ama yine de yüz yüze görmekle aynı olmaz."
"Demek beni merak ediyor. Ben de çok merak ediyorum. Aslında senin hakkında her şeyi merak ediyorum. Doğup büyüdüğün ortamı görmek istiyorum."
"İnşallah yakın zamanda diyelim."
Yemeklerimizi büyük bir tepsiyle getiren erkek garson, masaya koyduğu yemeklerle afiyet olsun diyerek yanımızdan ayrıldı. Karışık ızgara sipariş etmiştik. Önüme gelen tavuk şişlerden yayılan koku, açlığımı artırırken vakit kaybetmeden önümdekileri yemeye başlamıştım. Ondan önce büyük ayranımı bardağa boşaltmıştım.
"Var ya şu yemek yemek çok seviyorum ya."
Söylediklerimle Alperen bakışlarını yemekten çekerek bana baktı. Gülümserken ayranından yudum alıyordu.
"Afiyet olsun güzelim."
Yemeklerimizi yedikten sonra hesabı ödemiş ve gölün etrafında yürümeye başlamıştık.
El ele.
Her attığımız adımda birbirimize yakın olduğumuz için, kolumuz birbirine değiyordu. Çok huzurlu olduğum anlardan birisindeydim.
Yine...
"Biliyor musun," diye söyledikten sonra biraz duraksadı ve daha sonra gülerek sözlerine devam etti. "Anneme ilk başta sevgilim var dediğimde 'Alman kız mı buldun la kendine?' demişti."
Ne?
"Sen ne dedin?" derken çoktan söylediklerine gülmeye başlamıştım.
"Dedim ne Alman kızı anne, İstanbullu güzeller güzeli bir kız buldum."
Yaa.
Sırıtmaktan ağzım yamulacaktı.
"Sonra göster kızı bakalım dedi. Ben de ikimizin olduğu fotoğraflardan birisini gösterdim. Maşallah dedi ilk. Sonra manken gibi kız bulmuşsun diye söyledi."
Manken gibi kızım tabi canım.
Kayınvalidem öyle söyledi.
Kayınvalidem.
"Senin de aşağı kalır yanın yok. Annemin gözüne fotoğrafını gösterdiğim an girdin. Kapmışsın gül gibi çocuğu dedi."
Kapardım tabi.
"Vay anam, bizimkilere bak hele sen."
"He ya."
"Bizden çok birbirimize düştüler."
"Benden çok olamaz." dediğinde yine o pis sırıtışı dudaklarında yer edinmişti. Gözleri ise imalı imalı bakıyordu. Aniden yanağıma bir öpücük kondurduğunda, gözlerimi açarak ona doğru döndüm.
"Ne yapıyorsun? Birisi görecek."
"O zaman birisinin görmeyeceği yere gidelim."
"Alperen kudurdun mu?" diye komik bir soru sordum. Kendim bile söylerken sırıtmıştım.
"Kudurdum ne yapacan?"
"Beş parmağımı gösterecem."
"Öpeyim diye mi?"
"He öpesin diye."
"İyi o zaman öpeyim." Ellerinin arasındaki elimi açarak avucumun içini öptü.
Seviyordum ben bu adamı ya.
nasılsınızz??
bölümler nasıl gidiyor?
|
0% |