Yeni Üyelik
54.
Bölüm
@rarbezrh

Keyifli okumalarr

 

💌

 

Dudaklarımız birbirinden ayrıldığında, nefes nefese gözlerim kapalı durmaya başladım. Vücuduma belli aralıklarla sinyal veriliyor gibi hissediyordum. İçinde olduğumuz suyun soğukluğunu şimdi fark ediyordum. Bacaklarımın arası zonklamaya devam ediyordu.

 

"Bebeğim üşüdün değil mi?"

 

Evet, bedenim titriyordu fakat üşümekten mi yoksa daha demin yaşadıklarımızdan dolayı mıydı bilmiyorum. Elleri hala çıplak belimde duruyordu. Elleri dakikalar önce bedenimde keşfe çıkmış gibi dolaşmıştı.

 

Boynundaki ellerimi göğsüne doğru indirdiğimde, nefeslerimiz yeni yeni düzene girmeye başlamıştı.

 

"Sen üşümedin mi?" diye sordum kedi gibi mırıltılı bir sesle. Uysal uysal bakışlarımı ona kaldırdım.

 

Dudakları kıvrıldı. "Yeterince ısındım." dediğinde bakışlarından geçen anlamlar sayesinde zorlukla ona baktım. Utanıyordum ama ondan kaçarsam hiç yol kat edemezdik onu da biliyordum.

 

O yüzden kaçmak istemiyordum.

 

Saçlarım ıslak olduğu için sırtıma yapışmıştı ve şuan çok rahatsızdım. Dokunup çekmek isterken, onun bedenindeki hareketliliği sezdim ve ne yapacağına baktım.

 

Hala kucağındaydım.

 

Bedenini kaldırarak benimle yukarı doğru kalktığında, ani hareketiyle hemen kollarını boynuna doladım. Göğüslerim, çıplak göğsüne değdiğinde düzene girmiş nefesim geri hızlanmaya başladı.

 

Benimle birlikte cam duşa kabinin içine girdiğinde, ılık suyu ayarlayarak başımızdan aşağıya akmasını sağladı. Bundan önce bedenimi kucağından indirmeyi de unutmamıştı. Konulmuş olan şampuanlardan birisine uzanarak, ellerinin arasına döktüğünde ben de uzanacaktım ama o beklediğimden farklı olarak elindeki sıvıyı saçlarıma karıştırmaya başladı. Gülümseyerek ben de aynı şekilde şampuanı aldım ve elime sıkarak onun saçlarına bulaştırdım.

 

Birbirimizin saçlarını kısa bir süre yıkadıktan sonra, artık kendimiz halletmeye başlamıştık. İki kez saçlarımı yıkayıp duruladıktan sonra, yüzünden akan damlalarla bana baktı ve dudaklarını araladı.

 

"Ben yıkanıp çıkayım, sonra sen gelirsin."

 

"Olur."

 

Alperen bütün bedenini yıkadıktan sonra, çıplak bir şekilde banyodan çıktı. Onun bornozu burada yoktu ama ben yıkanacağım için önceden çıkarmıştım. Çok fazla oyalanmadan bedenimi yıkamış ve bornozo sarınmıştım. Islak kıyafetlerimi banyoda bıraktığımda daha sonra onları ayarlayacağım aklımın bir köşesine not ederek banyodan çıktım.

 

Çıplak ayaklarım sayesinde parkeye ayak izlerini bırakırken bavula doğru adımlarımı sürükledim. Alperen sanırım giyinip balkona çıkmıştı. Bavulumun fermuarını açtıktan sonra gecelik ve iç çamaşırı çıkardım. Havluyla bedenimi kuruladıktan sonra, vücut kremini sürmüş ve geceliklerimi üzerime geçirmiştim.

 

Saç havlusunu da bavuldan çıkardıktan sonra nemini alamaya başladım. Bu sırada anneme durum bildirimi yapmış ve kısa süre kızlarla mesajlaşmıştım. Saçlarımı çok fazla kurutmadan ıslak kıyafetlerimizi bir poşete koymuş, dağıttığımız eşyaları yerleştirmiştim.

 

Hala karnımız açtı. Bu yüzden buraya gelmeden önce aldığımız aburcuburları kucağıma almış ve balkona doğru adımlamıştım. Balkona çıktığımda gördüğüm manzara çok güzeldi.

 

Burada oturmak, sohbet etmek, yemek yemek...

 

Alperen mindere oturmuş, manzaraya bakıyordu. Yavaş adımlarla ulaştığım yere kurulmuş sofraya abur cuburları koydum. Koyduğum şeylerle çıkan ses Alperen'in bana doğru dönmesine sebep olmuştu. Bakışları baştan aşağıya bedenimi süzdüğünde, sanki kendimi çıplak gibi hissediyorum. Acaba bir şey var mı diye benim de tekrardan bakasım geliyordu.

 

Yanına ben de oturduğumda, elleri hemen saçlarıma uzandı. Saçlarımı taramamıştım. Açıkçası daha sonra tararım demiştim.

 

"Güzelce kurutmamışsın."

 

"Çok fazla kurutmak istemedim."

 

"Hım, neyseki hava sıcak."

 

"Öyle."

 

Yiyeceklerin paketlerini açarak, önümüze yerleştirdim. İçecekleri de açtığımızda vakit kaybetmeden, önümüzdekilerden yemeye başladım. Beraber önümüzdekileri sohbet ederek bitirmiş uykumuz gelene kadar burada kalmıştık. Esnemeye başladığımda, etrafı toparlamış ve yatağa girmiştik.

 

"Gel bakalım kollarımın arasına sevgilim."

 

İkiletmeden açtığı kollarının arasına girmiş, başımı kolunu yaslamıştım. Gözlerim kısıkça ona bakarak "İyi geceler." diye mırıldandım.

 

"İyi geceler yavrum."

 

Sabah kalktığımızda hemen yer altı şehirlerini, vadileri gezmiş daha sonra da balona binmiştik. 1 saat boyunca balonun içinde kalmıştık. Böylece Alperen'in komik anlarını seyretmek keyifli olmuştu. Burada da fotoğraf çekilmiş daha sonra da yemek için lokantaya gitmiştik. Güzel ve lezzetli bir yemeğin ardından akşam üstü buralarda el ele gezmiş geç vakitlerde odaya uyumak için çıkmıştık.

 

Sabahın erken saatlerinde Adana'ya gitmek için yola çıkmıştık. Alperen annesini aramış ve iki saat sonra orada olacağımızı söylemişti. Dakikalar azaldıkça içimdeki heyecan artıyordu. Alperene eli boş gitmeyelim dediğim için eve geçmeden önce tatlıcıya uğramıştık.

 

İki katlı müstakil bir evin önünde arabayı durduğunda, evin önünde iki araba daha vardı. Emniyet kemerimi çıkarıp arabadan indim ve etrafa göz atmaya başladım.

 

Burada bunaltıcı bir sıcaklık vardı.

 

Alperen yanıma geldiğinde berber eve doğru adımladık. Bayılacaktım.

 

Kapıyı tıklattığında, ellerim titremeye başlamıştı. Kapı saniyeler sonra açıldığında, bir kadın ve bir adam bizi kapıda karşıladı.

 

"Hoş geldiniz, yavrularım benim."

 

Kollarını açıp bana bakmaya başladığında, vakit kaybetmeden kollarımı Dilek annemin sırtına koydum ve sarılmasını karşılık verdim.

 

Dilek annesi, Aslan da babasıydı.

 

Sırayla birbirimize sarıldıktan sonra içeriye doğru geçmiştik.

 

"Nereyi hazırladın anne?"

 

"Bahçeye oğlum, hava sıcak olduğu için şemsiyeyi açtık sıkıntı olmaz yani."

 

Alperen başını salladığında, tatlıyı göstererek "Mutfak nerede?" diye sordum.

 

Annesi bana bakarak gülümsedi. "Gel güzelim benimle."

 

Ay ne tatlı kadındı. Daha bismillahtı bir de.

 

"Tatlı aldınız herhalde?" tatlının kutusundaki bantları açtıktan sonra gördüğü tatlıyla dudaklarında tebessüm belirdi. "Bir de en sevdiğimden."

 

Beraber tabaklara tatlıyı koymuş ve dop dolu olan masaya yerleşmiştik. Kuş sütü de vardı. Ben daha ne diyebilirdim ki.

 

Alperen dediklerinde haklı çıkmıştı.

 

Kahvaltı boyunca annesinin sürekli tabağıma bir şeyler koymasıyla geçmişti. Ben harbiden kilo alacaktım. Hani yemekler de kötü değildi, eli gerçekten lezzetliydi. Yemekleri beğenmesem de saygımdan ötürü yerdim.

 

"Kızım sen ne okuyordun?"

 

"Hukuk efendim."

 

"Bizim oğlanla aynı yani, aferin size."

 

Aferini de kaptık.

 

"Aynı okulda hatta aynı sınıftayız baba."

 

"Vallaha mı?"

 

"Vallaha."

 

"Sizin kader bayağı birbine bağlanmış." diye atıldı annesi lafa.

 

Gerçekten de öyleydi.

 

Hayat yan yana olmamız için çaba sarf ediyordu.

 

"Kendisi bana çok yardımcı oldu, ben pek oraları bilmediğim için her zaman destek çıktı. Hatta şuan kaldığım evi de onun sayesinde buldum."

 

Alperen beni övdükçe gittikçe kızarıyordum. Annesiyle babasının bakışları bana kaydı.

 

"Ah güzel kızım benim, nasıl da naif. Teşekkür ederiz yardımların için. Alperen Almanyaya gittiğinde aklım o kadar onda kalıyordu ki, ama şimdi öğrendiklerimle bundan sonra aklım hiç arkada kalmayacak."

 

Kalmasın kalmasın. Ben oğlunuza çok iyi bakacaktım.

 

finale az kaldııı

 

bölümü nasıl buldunuz?

 

sormak istedikleriniz varsa sormaktan kaçınmayın.

 

beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum, sonraki bölümde görüşmek üzere.

 

 

Loading...
0%