Yeni Üyelik
56.
Bölüm
@rarbezrh

Keyifli okumalar

 

oy ve yorumlarınızı bekliyorum..

 

 

 

1 Ay sonra...

 

Almanya'ya geleli bir ay oluyordu. Okulun açılmasına da iki hafta vardı. Bu yüzden okul açılana kadar plan yapmaya devam ediyorduk.

 

Bugünkü yerimiz Garmisch-Partenkirchen Kasabasıydı.

 

Çok tatlı bir otel ayarlamış ve kalacağımız için de iki kişilik rezervasyon yaptırmıştık. Oraya trenle gideceğimiz için ilk önce Münih'e gelmiştik. Tren biletini İnternet üzerinden almış, tren istasyonunda boş yere uğraşmayalım istemiştik.

 

Asansörle bindikten sonra üst kata ulaşmış ve kendi trenimizin hareket ediş saatti geldiği için, içeriye geçmiştik. İki kişilik olan koltuklara oturduğumuzda, ilk defa trene bindiğim aklıma gelmişti.

 

Benim hayatım hep araba ve metroya bilmekle geçmişti. Almanya'da üniversite kazanana kadar bir arabam yoktu. Babam kazanırsam alacağını söylediğinde, ben o üniversiteyi kazanmış o da sözünde durmuştu. İstanbul üniversitesini kazandığım aynı bölümü şuan Almanya'da okuyordum.

 

Başımı Alperen'in omzuna doğru düşürdüğümde, yolculuğun tadını çıkarmaya başladım. Zaten uzun süren bir yolculuk olmayacaktı. Parmaklarını saçlarımda hissettim. Diğer eliyle usulca saçlarıma dokunuyordu. Bakışları ise dokunduğu yerdeydi. Bu anın huzuruna kendimi bırakarak gözlerimi kapattım. Ara sıra başımın üzerine konulan öpücüklerle yolculuğu geçirmiştim. Trenden indikten sonra ilk olarak otele adımlamaya başladık.

 

Geldiğimiz otelin dışarısında bir tane açık havuz bulunuyordu. İçeriye girmeden önce etrafa biraz göz atmış daha sonra da resepsiyondan anahtarı almış ve odaya çıkmıştık. Odamız üst katta olduğu için balkon da bulunuyordu. İki kişilik yatağın yanındaki odada banyo vardı.

 

Gayet ferah, orta boyda bir odaydı. Bavulları dolaba yerleştirmeye başladığımızda, zaten üzerimizdeki kıyafetlerle gezeceğimiz için ekstra bir kıyafet çıkarmaya gerek duymadık. Buralarda hava soğuktu. Hatta etrafta çimlerin üzeri beyazla kaplanmıştı. Bu yüzden evden çıkmadan önce pantolonun üzerine sweatshirt giymiştim. Saçlarımı tepeden at kuyruğu yaptığımda, bakışlarım aynanın üzerinde Alperen'e kaydığında benim gibi giyinmişti.

 

Hep hava sıcak takılmıştık, biraz da soğuk görelim dedik.

 

Kol çantamı koluma takarken adımlarımı onun bedenine sürükledim. Saçlarını düzeltiyordu. Daha demin aynanın önünde ben olduğum için kendisi biraz uzakta kalmış öyle düzeltmeye çalışıyordu. Kollarımı boynuna dolayarak, alttan alttan ona bakmaya başladığımda bakışları bana kaymıştı.

 

Dudak kıvrımları yükselirken, parmaklarını saçlarından çekti ve bedenimin üzerine koydu. Belime koyduğu parmaklarıyla beni kendine doğru çektiğinde göğsü göğsüme değdi. Başımı yasladığımda birbirimize sarıldık.

 

"Teleferiğe de bineriz değil mi?"

 

Saçlarıma bir öpücük kondurmasıyla "Bineriz yavrum." dedi.

 

"Senin için bir sıkıntı oluyorsa binmeyelim."

 

Alperen'in yükseklik korkusu vardı. Çok fazla yükseğe çıkacağımız zaman ben ne kadar binmeyelim desem de beni kırmayıp buraya geldik çıkmasak olmaz diyordu. Bu adama hastaydım ya.

 

"Yok be yavrum, ben sana bakıveririm."

 

Hah, bir de bu vardı. Korktuğu için manzaradan çok bana bakıyordu. Bu halleri ise o kadar çok hoşuma gidiyordu ki ona böyle anlarda sıkıca sarılmak istiyordum. Zaten ben ona hep sarılmak istiyordum.

 

Sevgiliye sarılmak ayrı bir güzeldi.

 

Otelden ayrıldıktan sonra teleferiğe binmiştik. Orada uzun bir sıra vardı. Biraz zamanımızı bu sırayı bekleyerek harcamıştık. Bizim sıramız geldiğinde iki kişilik oturaklara yerleşmiş sonra da dağların arasından geçen teleferiğin keyfini çıkarmıştık. Alperen elime sıkıca tutmuş sadece ileriye bakıyordu. Ben de gülerek bu hallerini izliyor, anılarımızı kayda alıyordum.

 

Bu videolara ve fotoğraflara bakmak daha sonra da keyifli oluyordu. Sürekli canımız sıkıldığında açıp bunlara bakıyorduk.

 

"İlerideki çocuklarıma beni rezil mi edeceksin?"

 

İlerideki çocuklar?

 

"İlerideki çocukları düşünmek için sence de çok erken değil mi sevgilim?"

 

Bakışlarındaki mahzunluk gülümsememe sebep olurken aynı şekilde o da böyleydi.

 

"Zaman dediğin nedir ki gülüm?"

 

"Alperen hayırdır? Kurtlar vadisi mi izledin, ki o ölüm dediğin nedir gülüm olacaktı."

 

Ölüm dediğin nedir ki gülüm ben senin için yaşamayı göze almışım.

 

Tam Alperenlik sözdü.

 

"Ben de böyle söylemek istedim ne var yani?"

 

"Sana her şey serbest sevgilim."

 

"En çok da bu sözünü seviyorum sevgilim. Ama serbest olunca da ben kendimi tutamıyorum. Ki sen de dedin serbest diye sorun olmuyor." Ne dediğini anlamazken, yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı ve bana küçük bir an baktıktan sonra gözlerini kapattı. Dudaklarının sıcak baskısını dudaklarımda hissettiğimde beni usulca öpmeye başladı. Onu karşılıksız bırakmazken benim tadımı almak ister gibi öpüyordu. Parmakları çoktan yüzümü bulmuş, benimkiler ise onun omuzlarına çıkmıştı.

 

Dağların arasından geçen teleferiğin içinde dakikalarca öpüşürken, hiçbir şey umurumuzda olmadı. Arkamızda bizim gibi buna binen insanlar vardı ve biz onları umursamadan birbirimizden ayrılmadık.

 

BÖLÜM SONU

finale çok çok az kaldııı

 

kurguya veda etmek zor olacak, alıştım yazmaya. Başka kurgu yazarken erkek karakterlerimin yerine Alperen yazıyorum sonra siliyorum.

 

Alperen beni bi sal.

 

Kurguyu nasıl buluyorsunuz?

 

Nasıl gidiyoruz, buraya kadar sevdiniz mi?

 

Bu arada yorumlar benim ilham kaynağımmm, yorum yapmayı da unutmayın.

 

Saçma da olsa yazın yani.

 

👾

 

Sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize çook iyi bakın.

 

 

 

Loading...
0%