Yeni Üyelik
66.
Bölüm

Özel Bölüm

@rarbezrh

 

🧳🛫

 

"Du bist frei" Özgürsün.

 

Bir davam daha olumlu sonuçlanmıştı. Bir kadın daha özgür kalmasına yardımcı olmuştum. İçimi dolduran huzurla karşımdaki kadının sarılmasına karşılık verdim. Mesleğimin ikinci yılıydı. Büyük çabalar sonucunda mesleğim elimdeydi. Hayatımda öyle çok sitem etmiştim ki sonunda güzel bir şey olacağını ve rahata kavuşacağımı biliyordum. Öyle de olmuştu. Mutlu bir hayatım vardı, bir ailem.

 

Kapıyı açıp dışarıya çıktığımda, adliyeden ayrılmıştım. Dışarıya çıktığımda rahat bir nefesi içime çekmiştim. Başım tepemdeki güneşe kaymış ve gözlerim kapanmıştı. Duyduğum küçük sesle gözlerim hemen açılmış ve sesin geldiği yöne çevrilmişti.

 

Yaz. 

 

Bizim kızımızdı.

 

Kendisi yarın 6 yaşına girecekti.

 

Alperenin bana evlenme teklifinden hemen sonra evlenmemiştik. Okulumuzun bitmesini beklemiştik. Tabi bu sırada nişanlı kalmıştık. Bir heyecan bir heyecan diye diye o gün geldiğinde stresten ölmek üzere gibi hissetmiştim. İnsanın başına gelmeyince anlayamıyordu bu işleri. Ne zor işmiş evlilik hazırlığı falan. Gerçekten yorucu bir hafta olmuştu. Ama o düğün gecesinin fotoğraf çekimine geldiğimizde derin bir oh çekmiştim. Düğünümüz ve dahası dört dörtlük yani istediğim gibi ilerlemişti. Sevdiğim insanların da bunda büyük bir katkısı vardı, büyük emekleri. Gerçekten istediğim gibi ilerlemiş kararlarımıza karşı çıkacak da bir ailemiz olmadığı için hepimiz eğlenmiştik.

 

Fakat unutmamak lazımdı ki düğünümüz aşırı kalabalık olmuştu. Ben bu kadar tanıdığımızın olduğunu bilmiyordum Alperenlere zaten değinmek istemiyordum. Çok kalabalık bir akraba çevresi vardı.

 

Paralar, altınlar, bilezikler...

 

Son olana biraz değinmek istiyordum. Benim ailem de olmak üzere bir sürü bileziğim olmuştu. Ve inanın hiç benlik değildi. Ailelerimize ayıp olmasın diye ilk zamanlar biraz kolumda takılı kaldılar. Şıkır şıkır kolumda hareket etmeleri beni güldürüyordu. Alperen de benimle bu konuda bayağı dalga geçmişti. Tabi sevmediğimi de biliyordu. Yani ben biraz kolye, küpe, bileklik insanıydım. Anladığınız üzere bilezik benlik değildi. Ama Alperen'in her akrabasında muhakkak en az iki bilezik bulunuyordu.

 

Biraz akrabalarından çekmiştim. Çok fazla meraklı insanlardı, benim tarafımda da vardı tabi ki. Düğün zamanımızda fazlaca işimize karışmak isteyen olmuştu. En sinir olduğum şey de buydu, evlenen biz değil miydik? Biz de Alperenle kimseyi umursamayıp kendimiz ne istiyorsak öyle ayarlamıştık. Yurt dışında yaşamasak her gün evime kahve içmeye gelecek insanlardı. Ah! Düşüncesi bile çok korkunçtu.

 

"Baba bak, annem geliyor."

 

Onun o heyecanlı sesi gülümseme sebep olurken babasının yanında hızla bana doğru koşuşturmaya başladı. Yanıma gelmesine izin vermeden küçük bedenini kucakladım. Saçlarından mis gibi kokular geliyordu demek ki daha yeni yıkanmış ve öyle buraya gelmişti. Yüzüne baktığımda, mutluluğu okumak pek de zor değildi. Up uzun saçlarının ön tutamları arkadan tutturulmuş, yine üzerinde tatlı bir kıyafet vardı. Arada alışverişe çıktığımızda ona seçme şansı tanıyorduk, kendi istediğini kendi alıyordu.

 

Yaşı küçük olmasına rağmen bir anne - kız kadar arkadaştık da. Onunla kıyafet denemeye gidiyor, yemek yiyor, sinemaya gidiyordum. Şimdiki çocuklar çok zeki oluyordu, onunla dertleşiyordum bile. Kendisi büyük bir insanmış gibi cevap veriyordu.

 

"Karıcım, moraller nasıl?"

 

Her iş çıkışımda eğer ki beni almaya gelirse ya da gelmezse muhakkak bu soruyu sorardı. Kötü olduğunu öğrendiğinde mutlu etmek için elinden geleni yapardı. Aslında bana onların yanımda olması yeterli geliyordu.

 

"Bir dava da halloldu. O yüzden keyifler yerinde," kızımın yanağına sesli bir öpücük kondurduğumda gıdıklandığı için gülmeye başladı. "Hem kızım beni iş çıkışı almaya gelmiş nasıl kötü olabilirim."

 

"Ben aslında yoğum." Dediğinde gülmeye başladım. Alıngan bir kocam vardı.

 

"Senin varlığını yanımda olmadan bile hissediyorum." Dediğimde keyfi yerine gelmişti.

 

"Evet, hanımlar, ne yapmak istersiniz?"

 

Yazla aynı anda "Tatlı." Dedik. Aynı şeyi dediğimiz için ellerimizi birbirine çarptık. Annesinin kızı.

 

"İstikamet tatlı yemek için tatlı bir mekân."

 

Arabaya geçtiğimizde dediği mekâna gitmek için yola koyulmuştuk. Arabada çalan şarkının nakaratına dikkat kesildiğimde Alperenle ikimizin bakışları birbirini bulmuştu.

 

"En sevdiğim şarkı." Küçük bir çığlıkla başımı omzumun üzerinden arkaya çevirdim. Çoktan şarkının ritmine kapılmıştı.

 

"Yaz biliyor musun? Babanla biz bu grubun konserine gittik."

 

"Yaa, bu şarkı da çaldı mı?"

 

"Çaldı."

 

Birbirimizi ilk günden sevmeye başlasak da ilk itirafımız bu konserde olmuştu. Bu şarkıların önemi benim için fazlaydı. Onunlayken çalan her şarkının yeri ayrıydı.

 

Alperen'in dediği mekâna geldiğimizde indikten sonra arka koltukta oturan Yaz'ın kemerini çözdüm ve ayaklarının betona basmasını sağladım. Alperen de yanımıza geldiğinde ikimiz Yaz'ın parmaklarından tutmuş ve uygun bir masaya yerleşmiştik. Yaz cam kenarında bir masa istemişti, bu yüzden oraya oturmuştuk.

 

"Buranın tatlıları çok hoş." Parmaklarıyla kendini göstererek "bana güvenebilirsiniz." Dedi. Önümüzde gelen menüye bakmaya başladığımızda hepimiz farklı bir tatlı sipariş vermiştik. Yanına da içeceklerimizi seçtiğimizde gelmesini beklemeye başladık. Gerçekten tatlı bir mekândı, güzel dekore etilmiş ve zamanı burada harcamaya değecek bir mekândı.

 

Gece Yaz'ın doğum günün kutlayacaktık. Kendisi kaç gündür doğum gününü bekliyor, gün sayıyordu. Bu yüzden de gece geç saatlere kadar uyumayacağını biliyorduk. Bu yüzden planımız tam on ikiye gelecek şekilde yapacaktık. Pastayı ne şekilde sevdiğini bildiğimiz için sıkıntı çekmeyecektik. Hediye seçmek bu kısmın en zor olanıydı. Ama yine de bir şekilde hallediyorduk.

 

Yazın doğduğu günle, evlendiğimiz tarih aynıydı. Buradan nasıl bir anlam çıkarmanız gerekiyor bilmiyorum ama biz bunu öğrendiğimizde bir anlam çıkarmıştık. Hatta bunun imasını hala yapan birisi vardı. Sevgili kocam.

 

"Bakalım beğenecek misin babacım."

 

Küçük parmaklarıyla çatalı kavradığında küçük bir kısmına aldı ve dudaklarına götürdü. Beğendiğini büyüttüğü gözlerinden anlamıştık. "Bu pastanın adını öğrenelim. Başka bir zaman yapar mısın anne?"

 

"İstemen yeterli. İstersen birlikte de yaparız."

 

"Gerçekten mi?"

 

"Gerçekten."

 

Yaz pastasını yemeye koyulduğunda pastamdan bir ısırık alıp Alperen'e baktım. Onun zaten bana baktığını gördüğümde yakalanmış olması pek de umurunda olmadı. Neden böyle dikkatli baktığını anlamadığım için hayırdır dercesine başımı salladım. İmalı bakışlar ve gülümsemeyle pastasından bir ısırık aldığında dikkatli bakışlarımla ona kitlendim. Az önce garip garip bakmıyormuş gibi şimdi umursamazca davranıyordu. Dudaklarını araladığında bakışlarım ona kaydı.

 

"Bugün alışverişe gidelim mi?"

 

"Neden? Bir ihtiyacın mı var, yoksa öylesine mi?"

 

"Sen yeni bir şeyler almak istemiyor musun yani?"

 

Anlamadığım için "Şuan bir ihtiyacım yok." Dedim.

 

"Neyse ben olanları da seviyorum." Pastasını yemeye devam ederken kaşlarımı havalandırdım. Acaba ben de bir alıklık mı vardı yoksa o mu açık açık anlatamıyordu.

 

"Neyi seviyorsun Alperen?" Dediğimde sinirlenmeye başlamıştım. O da ismiyle seslendiğim için dudaklarını araladı fakat bir şey demeden kapattı. Parmakları masanın üzerinde duran telefonuna uzandığında birkaç saniyenin ardından ekranın üzerinde hareket etmeye başladı.

 

Telefonuma gelen bildirimle büyük ihtimalle bana yazmıştı. Bana baktığında telefonumu işaret etti.

 

Alperen: Gece evlilik yıl dönümümüz ya karıcım

 

İpek: eee

 

Alperen: (kızgın emoji)

 

İpek: JDWAJDOIAODJIWAIODJAW

 

Alperen: gül gül sen anladın tabi dalga geçiyorsun benimle

 

İpek: geç olacak biraz ama

 

Alperen: Yaz nasıl oldu hayatım?

 

İpek: biliyorum da yorgun olmaz mıyız?

 

Alperen: sen yorgun olursan yapmayız bebeğim.

 

Alperen: önemli olan senin ne istediğin.

 

İpek: yaaa yerim seni

 

İpek: bakarızzzz

 

Alperen: tamam aldım ben cevabımı.

 

Telefonu tekrar masaya koyduğunda keyfi yerine gelmiş ve gülümseye gülümseye tatlısını yemeye devam etmişti. Birazcık yazın okul günü hakkında konuşmuş kafasını dağıtmak için çabalamıştık. Neyse ki okulu seviyordu. İyi bir okula gitmesi için çabalamıştık. Bu yaşında olmasına rağmen iki dil biliyordu. Aynı annesi ve babası gibi. Sürekli sizin gibi olacağım ben deyip duruyordu. Tabi ki daha küçük olduğu için neyin ne olduğunu bilmiyordu.

 

"Hanımlar ben hesabı öderken siz arabaya geçin, hemen geliyorum."

 

Alperen hesabı ödemeye giderken ben de yazı koltuktan inmesine yardımcı olmuş ve arabaya geçmiştik. Alperen de geldiğinde alışverişe gitmek için yola koyulmuştuk. Büyük bir alışveriş merkezinin otoparkına arabayı park ettiğinde çantamdaki rujumu alarak bir kat üzerden geçtim.

 

"Senin bu annenin süslülüğünü ne yapacağız babacım?"

 

"Bence sen annemin bu güzelliğiyle ne yapacağını düşün." Tane tane söylediklerinin ardından derin bir nefes alan Yaz'ın söylediklerine balık gibi ağzımı açtım.

 

Alperen ağzını parmaklarıyla kapatmış bakışları bir bana bir Yaza bakıyordu. "Başım büyük belada." Dediğinde gülmeye başladım. Alperen'e öpücük attığımda gözlerini kısarak seninle sonra görüşeceğiz bakışları attı. Arabadan inerek merkezin içine girdik. Bir oyuncak dükkânın önünde durduğumuzda Yaz hemen ellerimin arasından fırlamış oyuncaklara doğru koşmuştu. Belli bir miktarda parayı geçmeyecek şekilde istediği oyuncağı almasına izin verdik. Ben de küçükken bebekleri çok severdim, böyle konuşanlar falan olurdu ya onları gerçek bebekmiş gibi severdim.

 

Şimdi ise kendi bebeğimi seviyordum.

 

Zaman öyle hızlı bir yolculuktu ki nasıl geçtiğini anlamıyordu insan.

 

"Gel babam biz seninle şu mağazaya bakalım annenin ufak bir işi var onu halledip gelsin." Dediğinde parmağıyla karşısındaki mağazayı işaret etmişti. Yaz'ın yanında belli etmeden davranmak bazen zorlu olabiliyordu. Tabi şuana kadar ağzımızdan bir şey kaçırmamıştık ama yine de tedirgin oluyorduk.

 

"Tamam." Kısık sesle mırıldandığında ikisi birlikte bir mağazaya yürümeye başladılar. Ben de işimi halletmek için istediğimi alacağım bir mağazaya girdim. Bana yardımcı olan kadınla birkaç parça almış ve mağazadan ayrılmıştım. Onları otururken gördüğümde yanlarına doğru adımladım.

 

"Ne aldın anne?" diye sorduğunda yutkunmak isterken tükürüğüm boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. "Yavrum iyi misin?" diye soran kocama bakışlarımı çevirdiğimde alaya almadığını gördüm.

 

"İyiyim iyiyim. Şimdi ne yapıyoruz?" diyerek lafı çevirmeyi denedim ve başardım.

 

"Eve gidelim artık. Birkaç ödevim var onu yapma lazım."

 

"Tamam bebeğim, gidelim."

 

Arabaya tekrardan geçmiş ve bu sefer artık eve doğru yola koyulmuştuk. Kısa sürede eve vardığımızda poşetleri arkadan almıştım bu sırada da Alperen Yaz'ı koltuktan indirmişti. Bu arada biz evlenmeden önce kaldığımız ikimize ait evlerden çıkmış ve başka bir yerde ev satın almıştık. Para kazanmaya başladığımızda birkaç işten dolayı aldığımız para bu evi almamızda fazlaca yardımcı olmuştu. Tabi evi baştan dekore etmiş, bu sırada da epey zorlanmıştık. Çünkü artık bir evi iki kişi paylaşacak sevdiğimiz şeyleri bir arada kullanmaya başlayacaktık. Ben ikimizin mutluluğu için eşya seçimine önem vermiş ve uzun zaman harcamıştım.

 

Sonradan o eve bir de kızımızın odası için telaş yapmıştık. Hamileyken beraber halletmiştik. Tabi bu süreçte Almanya'ya hem onun annesi hem de benim annem gelmişti. Alperen'in annesi çok tatlı bir kadındı gerçekten. Beni baştan bir kızı gibi görmesi hemen adapte olması en çok hoşuma giden şey olmuştu. Hamile zamanlarımda da ben zorlandığım için çoğu işi onlar yapmıştı. İlklerde bir şey yoktu ama son aylarda bazen yataktan hiç kalkamamıştım.

 

Hamileliğimde aşırı kilo almıştım, önceden de yemek yemeyi seven birisiydim ama hamilelikte ayrı bir evreye geçmiştim sanki. En çok da kocamın bana iyi bakması kilo almama sebep olmuştu. Yakında bir anne olacak olmama rağmen onun sayesinde bebek gibi hissetmiştim.

 

Hamilelik hamilelik dediğimde ona ilk baba olduğunu söylediğim an aklıma geldi. Gülümsedim.

 

Adana'daydık. Bütün sevdiklerimize olduğumuz bir yemek planlamıştık. Bu akşam ziyafet vardı. Kayınbabam gerçekten mükemmel yemek yapıyordu, tabi bir sürü mekanlarının olmasının da nedeni buydu. Kaç yıllık ustaydı ve nimetlerinden ben de yararlanıyordum. Bugün yemekleri bizzat kendisinin yapacağını söylemişti. Tabi biz de el atacaktık canım.

 

Mangalda çoktan etler pişmeye başlamıştı bile. Ve sevgili kocama ekmek yetmez diye bakkala göndermişlerdi. Birlikte gidelim dese de burada kalıp yardım edeceğimi söylemiştim. Sen bilirsin diyerek yanımdan ayrılmıştı. Bana verdikleri iş de salata yapmaktı. Sen yorulma güzel kızımlarla salata yapmaya koyulmuştum. Benden demesi çok güzel salata yapardım.

 

"İpek yavrum beş dakika Melekle ilgilenir misin?"

 

Alperenin teyzesi Esra'ydı bunu diyen. İki yaşında melek adında kızı vardı. O kadar tatlıydı ki kucağıma almadan yapamıyordum. Meleği kucağıma aldığımda aklıma tekrardan gelen düşünceler heyecanımı biraz daha tetiklemişti. Ona bugün baba olacağını söyleyecektim. Kaç gündür söylemek istiyordum ve zamanı gelmişti. Mide bulantılarım artmaya başladığında zaten şüphelenmeye başlamıştım. Testle uğraşmak yerine direkt hastaneye gittim. Kaybedecek zamanım yokmuş gibi hızlıca hareket etmiştim. Hastaneye gittiğimde o heyecanı bir de doktorun ağzından duymak bana öyle güzel bir ağırlık verdi ki eve gidene kadar zıplaya zıplaya gideceğim sandım. Uygun zamana kadar da kafayı yedim, onunla göz göze geldiğimde baba oluyorsun diye bağırmak istediğim kaç saniye olmuştu sayamamıştım.

 

Hamile olduğumu kimse bilmiyordu, zaten ilk önce Alperen sonra sevdiklerimize söyleyecektim.

 

Dış kapının kapanma sesi kulaklarıma ulaştığında bakışlarım sesin geldiği yöne kaydı. Alperen elindeki poşetlere buraya doğru geldiğini gördüğümde hızlı adımlarla yarıya gelmeden ona yetiştim ve poşetleri almak için elimi uzattım.

 

"Yavrum taşırım ben." Naif sesiyle söyledikleri karşısında ısrar etmedim ve beraber masaya doğru geçtik. Bizimle birlikte çoğu kadınlar mutfaktan bahçeye geçtiğinde masalara yerleşmeye başladılar. Alperen de babasının yanına geçmiş yardım ediyordu.

 

"Baba mis gibi koktu bu etler." diyerek yanlarına ulaştım.

 

"Vereyim kızım kokuysa?"

 

Ne düşünceli adamdı vesselam. Düşünce konusunda aynı ailesiydi kocam.

 

"Yok baba birlikte otururuz."

 

"Tamam kızım sen nasıl istiyorsan."

 

Bu konuşmamızdan sonra masaya geçmiş sevdiklerimizle güzel bir akşam yemeği yemeye başlamıştık.

 

"Kimler ne içiyor bakalım?"

 

Birkaç kişi söyledikten sonra ben de lafa atladım. "Ayran olsun abi benimki."

 

Alperen'in nefesini kulağımda hissettiğimde bana doğru eğilmişti. Ama böyle bakarsa ona nasıl cevap verirdim ki?

 

"Sen daha çok kola seversin, canın istemiyor mu?"

 

"Farklılık olsun dedim."

 

Başını onaylayarak önüne döndüğünde, bir sürü çeşit olan yemekleri tabağıma doldurmaya başladı. Yeter desem de dinlemedi. Hep böyle yapıyordu zaten kendinden önce beni düşünürdü.

 

Ben bu adamı seviyordum.

 

Yemekler yendikten sonra kaldırılmış ve bir de üzerine çay yapılmıştı. Ayıp olmasın diye de çay içelim demiştim. Yani onlar içecekti de ben Alperenle dışarıya çıkalım diye ona söylemiştim. İşte artık zaman kısalmaya başlamıştı. Ona baba olduğunu söyleyecektim. Yani aklımda tatlı bir fikir vardı eğer yapabilirsem onu yapacaktım.

 

Evlerinin önünde yürümeye başladığımızda birkaç dakika geçmişti.

 

"Şu ağacın kenarına oturalım mı?" diye sorduğumda bekletmeden beni onaylamıştı. Çimenlerin üzerine oturduğumuzda Alperen sırtını ağaca yaslamış ben de sırtımı onun sıcak göğsüne yaslamıştım.

 

Kalbimin sesini duyabiliyor muydu? Çünkü hiç bu kadar çıkmak için can attığına şahit olmamıştım. Onun yanındayken hızlıydı ama bugün bir farklıydı. Sanki iki kalbin atışını dışarıya vuruyordum.

 

Ben ve bebeğimiz.

 

Alperen ellerini karnıma doğru sardığında hiçbir şey bilmeden yaptığı hareket kalbimin ısınmasını sebep oldu. Artık daha fazla kendimi tutamayacaktım. Çok bile tutmuşum.

 

Telefonumu çıkardığımda sesi kulaklarıma ulaştı.

 

"Çek bakalım videoya yavrum, bakalım bugün hangi konu hakkında konuşacağız."

 

"Anlatmaya başlayayım o zaman ben sevgilim. Bugün çok güzel bir akşam yemeği yedik. Bütün sevdiklerimiz vardı, babamın mükemmel el lezzetiyle az daha parmaklarımı yiyecektim. Tabi sevgili kocam, tabağımı bir an bile boş bırakmadığı için parmaklarımı yemeye vaktim olmadı."

 

"Ne kadar düşünceli bir koca." dediğinde gülümsedim.

 

"Bu yüzden çok şanslıyım." Onun da güldüğünü duydum. Başını omzumun çukuruna koymuş kameraya bakıyordu. Ben kamerayı ikimizi kadraja alabilecek şekilde tutmuştum.

 

"Ama sevgilim masada bir sandalye eksikti."

 

Kaşları çatıldı. "Eksik mi? Benim bilmediğim birisi mi gelecekti?"

 

Evet, sevgilim. Senin bilmediğin birisi gelecek.

 

"Hıhım, yani ben geleceğini biliyordum ama size söylemeyi unuttum."

 

"Kimdi yavrum?"

 

"Küçük bir birey kendisi, çok fazla küçük."

 

Güldü. "Allah Allah kim yavrum söylesene merak ettim."

 

Sesli bir nefes verdim. "Eksik olan sandalye bebeğimiz içindi aşkım. Baba oluyorsun."

 

Söyledim. Vallahi söyledim.

 

Bakışları ekranın üzerinde donup kaldığında sessizleşmişti. Ben tepkisini ekrandan ölçmeye çalışırken bir anda benden uzaklaşarak ayağa kalktı. Öylece bana kitlenip sesli soluk alıp vermeye başladığında bu haline tedirgin olmaya başladım.

 

Tam dudaklarımı aralayacağım vakitte yüzümü elleri arasına aldı.

 

"Yavrum sen ciddi misin?"

 

Başımı hızlı hızlı onaylar anlamda salladım.

 

Kahkaha atarak "ALLAHHH, BABA OLUYORUM LAN." dediğinde beni kucağına alarak kolları arasında döndürmeye başladı. Kahkahalarımız birbirine karıştığında, içimdeki kelebekler hiç boşluk olmayacak şekilde hareket etmeye başladı.

 

O kadar güzel bir andaydım ki, onunla olduğum her an özeldi.

 

Bugün aramızda birisi daha katılıyordu. Bizim yuvamızın bir parçasıydı.

 

Ayaklarım yere indiğinde, bakışlarımız birbirine denk düştü. Parmaklarımı boynuna doladım. Yüzümüz çok yakın olduğu için soluklarımız birbirine karışıyordu.

 

"Bebeğim dediğim kadın anne oluyor. Yavrum ne desem bilemiyorum. Öyle mutluyum ki şuanda abartısız dünyanın en mutlu adamıyım. Pardon babasıyım."

 

Kollarımdan sıyrılıp eğildiğinde, bakışları karnıma düştü. Avuçları daha büyüme yolunda hiç ilerlememiş karnıma yerleştiğinde gülümsemekten ağzım yamulacaktı.

 

"Babacım. Hayatımıza hoş geldin, iyi ki geldin. Şuan bizi hissedemeyecek kadar küçüksün ama beni iyi dinle. Anneni çok seviyorum, şimdi de onun karnında bizim için dünyaya gelecek olan seni de çok seveceğim. Her zaman sizin için her şeyi yapacağıma söz veriyorum."

 

Karnıma buse kondurduğu an dolu gözlerimden akan yaşların akıp gittiği andı. Ne zaman dolmuşlardı anlayamamıştım bile. Şimdiden bize ve ona iyi bakacağını anlamıştım. Aksini düşünmek bile hataydı ya zaten. O çok iyi bir eşti, şimdi ise çok iyi bir baba olacaktı. Ben buna yürekten inanıyordum ve tersini hiçbir zaman düşünmeyecektim.

 

...

 

Evet, biz eve geri dönüyorduk. Ona bu güzel haberi verdikten sonra üzerime biraz daha düşmüştü. Ben normaldeyken bile daha ne kadar beni düşünebilir derken o hep daha fazlasını yapıyordu. Ha bir de unutmadan hala kucağındaydım. Bu hareketinden dolayı hiç kucağından indirmeyecek diye korkmuştum. Ama eve gelince bırakmak zorunda kalmıştı çünkü utanırım demiştim. Orada bir sürü akrabamız varken kucağında mı girecektim. Neyse ki üstelememişti. Bazen inatçılığı tutuyordu fakat çoğunlukla beni dinlerdi.

 

O gece kapıdan girdiğimiz an herkes bahçede oturmaya devam ediyordu. Masaya yürümeye devam ederken kocam demesin mi bir anda baba oluyorum ben diye. Çocuk gibi hoplaya zıplaya sevdiklerinin çığlığına karıştı. İki annem bir anda ağlayarak birbirine sarıldı. O an ben de ne olduğunu anlayamadım. Hem sırıtıyor hem de ağzımı açarak şaşırıyordum. İnsanların tepkisi çok komikti. Tabi Alperen'inkinden daha fazla olamazdı. İşte o zaman daha büyük bir eğlence başladı. Mutluğum hep var oldu. Çünkü mutluluk kaynağım hep yanımda oldu.

 

Loading...
0%