@redbook
|
-giriş-
Buraya başladığınız tarihi bırakabilirsiniz keyifli okumalar ♡
---------------------------- Bir varmış, bir yokmuş. Birbirini çok seven iki genç varmış; ikisi de zeki ve akıllıymış. Onların aşkını görenler, ne kadar saf ve temiz bir aşk olduğunu düşünüp imrenirmiş. Ama bir varmış, bir de yokmuş; onların aşkı var olduğu gibi, saflığı da yokmuş. Azelya, Haldun Aker’e o kadar aşıkmış ki, aklıyla aşkı arasında bir tercih yapması gerektiğinde, hiç düşünmeden aşkını seçermiş. Öyle de yapmış; Haldun’un dış dünyaya gösterdiği mükemmel adam rolünün ardındaki kişiyi de kabul etmiş, onu iyisiyle kötüsüyle sevmiş. Bu iyi adam rolünün arkasında, her şeyi göze almış, zeki ve tehlikeli bir örgütün bilim adamı varmış. İki birbirinden zeki genç evlenmiş ve bilim adına her şeyi yapmaya hazırmış. İlk çocukları, Akerlerin medya yüzü olmuş; Haldun Aker’in ilaç firmalarının başına geçip, yaptıkları işin örtbas edilmesini sağlayacak bir çocuk olmuş. Ancak ikinci çocukları, gözünü hırs bürüyen babasının kurbanı olmuş. Ziyan olmuş. Azelya'nın tek arkadaşı, kardeşi Amelya hastalanmış; bu kadar var oluşun içinde onun yaşaması imkânsızmış. Canparesi ablası gözünün önünde ölüyormuş. Azelya gündüzleri gece, geceleri gündüz etmiş, bitkin düşmüş, aklını kaçıracak gibi olmuş. Karısının bu halini gören Haldun, Azelya’nın yanına gitmiş. Azelya, karanlık laboratuvarında kafasını ellerinin arasına alarak öylece oturuyormuş. boynunda hissettiği öpücüklerle kafasını kocasının kafasına koymuş “Azelyam, biriciğim, yapma böyle” demiş haldun. Azelya oturduğu yerden kalkıp, “Haldun, kardeşim ölüyor ve elimden hiçbir şey gelmiyor” demiş. Haldun, karısının bitkin yüzüne bakarken “Ölüme çare yoktur, Azelya." Azelya, bunu duyunca histerik bir şekilde gülerek “Haldun, biz burada senelerdir ölüme çare arıyoruz ve sen bana ölüme çare yoktur mu diyorsun?” Laboratuvar, Azelya’nın bağrışlarıyla inlerken, Haldun’un sakinliği Azelya’yı delirtiyormuş. “Kafayı yemek üzereyim, Haldun” demiş Azelya. Haldun, karısının elini tutup avcunun içine bir şırınga koymuş. İçinde sarı bir sıvı varmış. Avcunu kapatıp bırakınca, Azelya avucundaki şırıngaya bakıp “Bu ne?” demiş. Hiçbir şey anlamadığı belliymiş. “Denenmedi, test edilmedi ama…” demiş Haldun. “Ama ne, Haldun? Amelya’yı biraz daha yaşatacak her şeyi yapmaya hazırım.” Haldun gergin bir şekilde “Yan etkilerini bilmiyoruz, Azelya; her şey olabilir.” “Onda denemedin mi?” demiş Azelya. Haldun kafasını hayır anlamında sallamış. Karısının sorduğu sorular saçma geliyormuş; ablasının hastalanıp ölmek üzere olması onu yıktıgını biliyormuş. Ama Azelya’nın Talia üzerinde bunu deneyemeyeceğini bilmesi gerekiyormuş. Onca denemeye rağmen hâlâ sağlıklı bir kız çocuğuydu sonuçta, onda bunu denerlerse sonuç alamazlardı Azelya, avucunda duran şırıngaya bir süre baktıktan sonra kafasını kaldırıp “Deneyeceğim, Haldun” demiş. Sesi kısılmış; hızla laboratuvardan çıkıp merdivenlere ilerlemiş. Haldun da onun arkasından gelmiş. Hiçliğin ortasında gizlenmiş büyük bir araştırma merkezi; bir evden çok laboratuvar gibiydi. Her yer bembeyaz; bazı odalar hastane odasından farksızdı ama onlar burada evleri gibi yaşıyordu. Azelya, ablasının odasına girdiğinde, etraftaki makinelere bakmış önce sonra ablasının gittikçe çöküp hissizleşen yüzüne bakmış; Amelya gözlerini açmış, gülümsemeye çalışarak kardeşine bakarken. Hastalanmasının kardeşini nasıl yıprattığını görebiliyormuş. Azelya da ablasına gülümseyip elini tutmuş; elleri buz gibiymiş. “Amelya, bir şey var ve belki bir umut” demiş. Umutla ettiği bu sözlerin boşa olmadığını, elindeki şırıngadaki sıvının ablasına gerçekten iyi geleceğini ummak istiyormuş. “Sana güveniyorum, Azelya. Hep güvendim. Beni iyileştireceğini düşünüyorsan, yap gitsin." Şırıngadaki sıvıyı Amelya’ya enjekte edip, anlına bir öpücük kondurmuş Azelya. “İyi olacaksın, inanıyorum." Amelya gülümseyip gözlerini kapatınca, Azelya odadan çıkıp kapıyı kapatmış. Kapıda bekleyen kocasıyla birlikte geniş koridorda yürürken, Haldun onu durdurup sarılmış. “Merak etme, iyi olacak." Onlar birbirine sımsıkı sarılırken, saniyelik bir gürültü olmuş. Azelya, Haldun’un gözlerinin içine bakıp, sarılan kollarını gevşetip etrafa bakmış. Koşar adımlarla kardeşinin odasının önüne gelmiş; evdeki diğer kimyagerler ve biyologlar da sesi duymuş olacak ki onlar da gelmişti. Haldun, oğlunu kapıdan uzaklaştırmaya çalışırken, karısı kapıya öylece bakıyormuş. Kapının altındaki küçük aralıktan sızan kanı görünce kafasını iki yana salamaya başlamış. Çıldırmış gibi gözüküyormuş; dayanamayıp kapıyı aralamasıyla kapaması bir olmuş. Soğuk mermere oturup hıçkıra hıçkıra ağlamış. Haldun, ne olduğunu anlamışken; Amelya, saniyelik bir acıyla paramparça olmuş, patlamış. Amelya’nın tek hatası, belki de kardeşine çok güvenmesi olmuştu. Oysa Azelya, kendi kızını göz göre göre kocasının testlerine kurban eden bir kadındı. Çocuklarını doğurmadan önce, onların hayatlarının nasıl olacağını ince ayrıntılarına kadar belirlemişlerdi. Azelya, olduğu yerde saatlerdir ağlıyor; Haldun onu teselli etmeye çalışmıyoken. Saatlerin sonunda kafasını kaldırıp Haldun’a bakmış; gözleri aşkla değil, umutsuzlukla bakıyormuş. İyi olmadığı gözlerinden okunuyodu. Ayağa kalkıp gitmiş. O gidince, Haldun Amelya’nın odasının kapısını açıp bakmış ama gördüğü şey felaketmiş. Odanın her yeri kan gölü olmuş; Amelya’nın vücuduna dair sağlam bir şey kalmamış, muhtemelen sıvı kanına yayılmış. Önce organları patlamış, sonra bedeni. Azelya’yı gördüğü anda kapıyı kapatıp, Azelya’ya doğru birkaç adım atarken durmuş. Azelya, elleri boş gitmişti ama elinde bir silahla geri dönmüştü. Elindeki silahı Haldun’a doğru gösterip “Sen mi öldürmek istersin beni, yoksa ben kendi işimi kendim mi hallederim?” demiş. Haldun, karısının delirmiş gözlerini görünce ona doğru birkaç adım daha atmış. “Azelya, bunu yapma." Ne diyeceğini bilememiş; daha önce eline silah almış ateş etmişti, kendini vuranları da görmüştü ama aşık olduğu kadın elindeki silahla kendini vurmaktan bahsediyordu. Zehir gibi çalışan aklı durmuş, zaman durmuş gibi geliyordu ona. “Haldun…” demiş Azelya, buruk bir gülümsemeyle. “Sen de benim kadar iyi bilirsin ki…” diyerek Amelya’nın odasını işaret etmiş. “Benim sonumda bu olacak ve eğer…” Cümlelerini kurmakta zorlanıyor, gözlerinden yaşlar düşüyormuş. “Eğer onun üzerinde deneseydik, ölen Amelya değil, kızım olacaktı, Haldun” Azelya silahı alnına dayadığında Haldun ona doğru ilerlemiş ama yapamamış. Silahın tetiğine basıldığı an, acı veren ses yayılmış. Azelya’nın kahverengi saçları beyaz mermer zemine serilirken, gözleri açık ruhsuz bedenine bakan Haldun neye uğradığını şaşırmış. O sabah, Haldun Aker’in araştırma merkezinden iki siyah ceset torbası çıkmış. Örgütün başındakiler, haberi alınca Haldun’u uyarmış ve gerçeği saklamasını tembihlemişler. Medyaya, Amelya’nın hastalığı yüzünden öldüğü ve Azelya’nın da buna dayanamayıp intihar ettiği süsü verilmiş. Bu tam anlamıyla yalan sayılmasa da, hikayenin bir kısmı doğruymuş. Aradan beş yıl geçtikten sonra, Haldun sahte bir trafik kazasında kendini ölü göstermiş ve yerine oğlunu geçirmiş Her şey, tam planladıkları gibi ilerliyormuş.
𓇢𓆸🂱𓃠 Eleştirilerinizi ve fikirlerinizi yorumlara yazmayı unutmayın. (Not: bu bölüm giriş kısmıydı birnevi diğer bölümlerde kafanız karışmaması için.)
|
0% |