3. Bölüm

İKİNCİ BÖLÜM

N;ଓ
ribcagrave

 

İyi okumalar...

İKİNCİ BÖLÜM

 

🕯

Taylor swift, seven

Jungkook, hate you

 

🕯

 

Okçuluk. Babamın ölümünden sonra okula ara verdiğim bir yıldan fazla süre boyunca kendimi üstüne daha çok yoğunlaşırken bulduğum hobim. Yıllar önce babamın isteği ile hobi olarak başlamıştım. Babamla Yusuf Hoca çok ısrar etmesine rağmen hiçbir turnuvaya katılmamıştım. O zamanlar okula daha çok yoğunlaşmam gerektiği için bir de ona vakit ayırmazdım ama bu yıl verdiğim ani karar ile Evas il şampiyonasına katılmaya karar verdim. Maçı kazanırsam Türkiye şampiyonası sonrada Paris, Dünya şampiyonası.

Şapkamı kafama geçirdikten sonra dolabın kapağını kilitleyip yay çantamı omzuma attım. Bugün cuma olduğu için geceye kadar tek başıma kulüp de antrenman yaptım. Salı günü Ege'nin tekrar okula döndüğünü tabii ki tek bizim sınıf değil bütün okul öğrendi ve nerdeyse bir haftadır okula gitmiyorum bu yüzden bir daha yüz yüze gelmedik.

Neden bu kadar yoğun tempoda antrenman yaptığımı bilmiyorum, aslında yaptığım antrenmanlar çok gereksiz çünkü her atışım da tam ortadan vuruyorum ve 72 kez üst üste hiç durmadan, bu bir dünya rekoru ama doping sayılmaz mıydı bu? Bana olan her neyse onun yüzünden bunları yapabiliyordum.

Büyük dış kapıdan çıktıktan sonra bu ara çok antrenman yaptığım için bende duran anahtarlar ile kapıyı kilitledim. Motorumla değilde taksiyle gelmiştim ve bu saatte taksi bulmakla uğraşmamak için üç kilometre yolu yürümeye karar verdim. Evet çok mantıklı bir karar. Eski ben olsa sabaha kadar kulüp de dururdu asla o yolu yürüyemezdi ama ben eski ben olmayı bırakalı çok uzun zaman oldu, eski ben nasıldı doğru düzgün hatırlayamıyorum bile.

Yaklaşık bir saattir yürüyorum ve tahminlerim doğru yöndeyse kulüpten çıktığımdan beri takip ediliyorum. Sakin bir şekilde olduğum yerde durdum, ben durunca arkamda ki kişi de durdu kafamı hafif yan çevirip kontrol ettikten sonra avucumun içi gibi bildiğim yolda koşmaya başladım tabii ben koşunca oda koşmaya başladı. On, on beş dakikalık bir koşturmacanın ardından sola dönerek çıkmaz sokağa girdim. Koşarak gelen adama doğru dönüp sırıttım, iki metre ilerimde karşımda durup derin derin soluklanarak bana bakmaya başladı.

“Selam.” Dedim çok sakin bir şekilde. “Nerdeyse bir haftadır beni takip ediyorsunuz bayım amacınız ne acaba?” Derken kollarımı göğsümde bağladım. Bir adım yaklaşması ile sesimi yükselterek.

“Hop hop yaklaşma geçirim iki tane valla.” Dediğime gülüp yerinde durmaya devam etmişti. Ne yani bakışacak mıyız böyle bunun için mi beni takip ediyordu. “Amca deli misin? Beni niye takip ettiğini sordum.” Dedim. O ise gevşek bir şekilde gülüp. “Bunu söylememem emredildi.” Dedi. Sonunda sesini duyabildik ya manyak herif gerçekten deli çıktı. “Hadi ya, eee benimle ne yapmanı emrettiler?” Yay çantamı yere koydum. O ise şapkasının altından soğuk bakışları ile sırıtırken cebinden çıkardığı bıçağı bana doğrultu. “Öldürmemi.” Dedikten sonra bana doğru atılması ile geriledim. Evet şimdi birazcık tırstım. Arkamda duvar olduğu için yana kayıp beni sıkıştırmasına engel oldum.

İrislerim alev alacak derecede yanmaya başlamıştı bile doğru düzgün kontrol edemediğim şeylerden biri de sinirlenince gözlerimin renk değiştirmesi. Adamın tekrar bana atılması ile çakıyı tutan elini büküp bıçağı düşürmesine sebep oldum. “Ağzının burnunun kırılmasını istiyorsun anlaşılan.” Derken bileğini bırakıp yakasından tuttuğum gibi duvara doğru fırlattım. Duvara çarpıp yere düşerken acı içinde inledi.

Yay çantamı yerden alıp omzuma attıktan sonra yanına doğru ilerleyip baş ucuna çömeldim. “Köpeği olduğun piçe söyle bir daha böyle bir şey olursa onu bulur kendi ellerimle öldürürüm.” Dedim tok bir sesle. Doğrulup oradan uzaklaşmak için arkamı döndüm ama ayak bileğime dolanan el ile durmak zorunda kalmıştım. “Bak köpek, bir tane daha geçireceğim gebereceksin haberin yo-” sözümü yarıda kesen şey koşarak gelip adamın eline tekme atıp aynı anda beni geriye doğru hırçınca çeken eller oldu.

“Jane iyi misin?” Derken bir yandan da şapkamı çıkarıp saçlarımı geriye itekleyerek yüzümü kontrol ediyordu. Nerdeyse hava aydınlanmışken neden burada olduğunu sorgulamayı kesip bıkkın bir nefes verdim ellerini yüzümden çekip saçlarımı iki elimle geriye doğru tararken konuştum. “Ne işin var senin burada?” Dedim sinirli şekilde. Cevap vermediği için başımı iki yana sallayıp şapkamı hışımla elinden alıp kafama geçirdim.

“Bıktım senden gerçekten, niye geri geldiysen.” Son söylediğimi ağzımın içinde geveleyip ona arkamı dönüp yoluma devam edecektim ki bileğimden tutup beni kendine çevirdi tekrar.

“Bıktın mı? Gerçekten bıktın mı? Ben seni yıllarca sevip beklemişken sen bıktın mı benden?” Tuttuğu bileğimde olan bakışlarımı gözlerine çıkarıp, “Tek sevip bekleyen sen değildin aptal.” dedim tok bir sesle, bileğimi elinden kurtarıp bir adım geriledim.

“Bu yüzden bıktım senden! O gece, beni yapayalnız bırakıp, siktir olup İtalya'ya uçtuğun gece var ya!.. İşte o gece tekrar aynı şeyleri yaşamaktansa ölmeyi seçtiğim gündü.” İşaret parmağımı ona doğrulttum ve devam ettim. “Yani dönerek ne amaçladın bilmiyorum ama, bana tekrar aynı şeyleri yaşatırsan seni öldürürüm. Emin ol hiç tereddüt etmem.”

Cümlemi tamamladıktan sonra arkamı dönüp iki üç adım atmıştım ki “Jane.” Dedikten sonra bileğimden tutması ile bu sefer kendimi kontrol edemeyi kesip bileğimi tutan sol elinin bileğini sertçe sırtına doğru ters çevirmem ile bağırmıştı. “Ağğ! acıyor acıyor!!” Dediğiyle çok sert tuttuğumu yeni fark edip aceleyle bileğini bırakıp geri çekildim. “Pardon.” Dedim. “Ağırlık filan mı çalışıyorsun? Benim gibi kaslı adamın bileğini nasıl böyle kolayca çevirebilirsin?” Derken bileğini ovaladı.

“Boş boş konuşmada ver bileğine bakıyım.” Bunu söylememi beklemiş gibi hemen önüme uzattı elini, “Evet sanki şişti gibi bak.” Dediğine göz devirip bileğini tuttum şişen yere baş parmağımı koymam ile gözlerim saniyelik yanarken bileğindeki kemik gözümün önüne gelmişti şokla bileğini bırakıp iki adım geriledim. “Ne oldu?” Omuzlarımı tutup hafifçe sarsması ile kendime gelmiştim. “Jane kendine gel!” Gerileyerek omuzlarımdaki ellerinden kurtulup işaret parmağım ile sol bileğini işaret ettim.

“Bileğin, kırılmış.”

 

🕯️

 

Hastaneye gelmiştik ve bileği gerçekten de kırılmış. Bileği alçıya alınırken, “Ben kapıdayım.” Dedim ve cevabını beklemeden odadan çıkıp koridordaki sandalyelerden birine oturup çantalarımı da kucağıma almış beklemeye başlamıştım. Çoktan öğle vakti olmuştu ve Arin sabah uyanınca beni evde göremeyip acele ile arayıp güzel bir azar çekmişti. Normalde Ege ile hastaneye gelmezdim ama olan şey benim suçum olduğu için gelmek zorunda kalmıştım.

“Alçıda bayağı yakıştı bana ne dersin?” Burkay'ın odadan çıkması ile ayağa kalkıp çıkışa ilerlemeye başlayacak iken sağlam eliyle beni kendine çekip sarılmıştı, kollarım iki yanda dümdüz dururken konuştum. “Diğer bileğinin de kırılmasını istiyorsun anlaşılan.” Dediğime kıkırdamış ve sarılmayı kesip omzumdan tutup yüzüme bakarak. “Eve gideceksin değil mi? Bırakabilirim seni.” Yüzüne bakmayı kesip göz devirdim ve elini omuzlarımdan ittim. “Farkındaysan taksi ile geldik buraya.” Boş bakışlarımı suratından ayırıp çıkış kapısından çıktım. Bahçede ilerlerken tanıdık bir yüz görmem ile duraksadım ve yönümü değiştirip yanına ilerledim.

“Naber Ulya.” Reha Ülgen ela gözleri kahve saçları vardı, küçüklüğünden beri profesyonel boksör olduğu için kaslı olan vücuduna geçirdiği deri oversize ceketi üstüne cuk oturmuştu. Kolunun altına aldığı kaskı bana uzatırken. “İyi, sen niye buradasın?” Derken uzattığı kaskı aldım. “Burki beyin motorunu getirdim bendeydi de.” Elimdeki kaskı Reha'nın eline tutuşturduktan sonra kaçacak iken omzumdan tutulup geri eski yerime döndürüldüm.

“İnat etmede bırakayım işte seni.” Omzumda ki elini ittirip sinirle konuştum. “Köpeğin miyim lan ben senin. Rahat bırak be omuzlarımı.” Sinirle söylendikten sonra Reha'ya döndüm. “Neyse okulda görüşürüz Reha.” Reha'ya el sallayıp ikisini arkam da bırakarak yürümeye başladım.

“Jane! Bunun sorumlusu olduğun için binmek zorundasın.” Dediği şeyin ardından duyduğum yüksek sesli kahkaha ile arkamı döndüm bileğinden bahseder şekilde yukarı kaldırdığı elini indirirken Reha. “Lan abimin bileğini sen mi kırdın!?” Dedi. Burkay'a hala abim demesi gözüme aşırı tatlı gelmişti. Ondan tiksindiğimi belli etmek için yüzümü buruşturup cevapladım onu. “Kim demiş?” Ben dercesine eliyle kendini gösterdi. “Sen kimsin ki?” Reha gülmekten akan göz yaşlarını silip, “Ahh karnım.” Dedikten sonra karnını tutup gülmeye devam etti “Kramp girdi!” Burkay omzuna vurup. “Yeter lan defol git sen artık.” Dedi.

Reha kahkaha atmayı kesmeye çalışıp başaramayınca hızlıca parmak uçlarını öpüp bana el sallarken ara ara gülmeye devam etti “Haydi sonra görüşürüz Ulya'cım.” Dediği ile bende elimi kaldırıp el salladım ağır ağır. Burkay ensesine bir tane geçirdi. “Ulya'cım mış siktir git lan!” Reha gülerek uzaklaşırken Burkay tekrar bana döndü. “Hadi ama Ulya ne inatçısın.” O arkamdan söylenmeye devam ederken tabir-i caizse götüme bile takmayıp yoluma devam ettim.

 

🕯️

 

Saat çoktan öğlen ikiyi geçtiği için eve uğrayamadan kulübe geçmek zorunda kaldım. Bugün ki antrenmana geç kaldığım için akşama kadar antrenman yaptım ve öyle eve geçtim. Bahçe kapısından girerken yan tarafımdaki villanın önünü göz ucuyla kontrol ettim. Geçen hafta birilerinin taşındığını düşündüğüm eve gerçekten taşınan vardı garajdan çıkan siyah Mercedes G kasa dikkatimi çekti ve şoför koltuğunda oturan Burkay'ı görmem ile sanki gizli bir şey yapıyormuşum gibi bahçe duvarının önüne eğilerek saklandım.

“Ulya ne yapıyorsun orada?!” Oturduğum yerden kalkmadan başımı Arin'e doğru çevirdim. Camdan çıkardığı suratına bakıp. “Çimlerle sohbet ediyorum Arin. Ne yapıyor gibi duruyorum sence?!” Egenin gittiğinden emin olduktan sonra koşarak eve girdim. Üstümü çıkarıp Arin'in odasına çıktım.

Zıplayarak yatağına uzanıp hazırlanmış makyaj yapan Arin'e baktım. “Burkay'ın yan tarafımızda ki eve taşındığından haberin var mıydı?” Dedim. Yatakta bağdaş kurup yastıklardan birini kollarım arasına aldım. Elinde tuttuğu ruju ile bana dönüp. “Hadi canım şaka yapıyorsun?” Dedi şokla. Başımı iki yana sallayıp. “Hayır onu garajdan arabasıyla çıkarken gördüm.” Dedim. Elindeki ruju masaya bırakıp yatağa yanıma oturdu. “O yüzden oturmuş çimlerle sohbet ediyordun.” deyip güldü. Omzuna vurup. “Komik değil.” Dedim. Yere fırlamış olan Arin bana bakıp çığırdı. “Acıdı geri zekalı!” Uzanıp onu yerden kaldırdım.

“Ay özür dilerim. Gecede aynısını Ege'ye yaptım yanlışlıkla.” Dedim. Yatağa geri oturup. “Ne yaptın yine çocuğa?” Dedi. Aynanın karşısına oturup makyajına kaldığı yerden devam ederken. “Bileğini kırdım.” Dedim. Bana dönüp. “Şaşıramıyorum artık.” Dedi. Yataktan kalkıp yanına gittim. “Saçlarını öreyim mi?” Derken beline gelen turuncuları ikiye ayırdım. “Aslında bugün açık bırakmayı düşünüyordum ama ör ya, hızlı ol ama Alaz şimdi gelir.” Dediği ile saçını çekerek kafasını kendime çevirdim.

“Ne demek Alaz şimdi gelir? Bir buçuk gün yoktum alt tarafı ne haltlar yedin?” Dediğime gülüp. “Akşam yemeğine gideceğiz birlikte. Sende zaten annenlere gideceksin.” Dedi. İkiye ayırdığım saçlarının bir tarafını yarılamışken saçını hafifçe tekrar çektim. “Annemlere birlikte gidecektik hani?” Dediğime gülüp. “Annene özürlerimi iletirsin artık. Bu fırsat kaçmaz kızım az koşmadım piçin peşinden.” Dedi. Yanıma taşındığından beri tekrar peşinde koşturduğu çocuğun Arin gibi güzel bir kıza yeni yeni karşılık vermeye başlaması çok saçmaydı ama sonuçta karşılık bulmaya başladı oda. İkinci örgüsünü de bitirdiğim saçını omuzlarından öne doğru atıp omuzlarından tuttum ve eğilip aynadaki yansımasına baktım. “Tamamdır. Git ve kap oğlanı.” Dedim . Oda gülüp onayladı beni.

Arin'in saçını bitirdikten birkaç dakika sonra Alaz geldi ve Arin çıktıktan sonra bende bir taksi çağırıp annemin üvey babamla birlikte yaşadığı eve geldim. Bugün aile yemeği olduğu için abimlerde burada olacak ve üvey abim sıfatında olan Tuna'da burada olacağı için kapıda birkaç dakika durup soluklandım. Onunla pek iyi anlaştığım söylenemez.

Ne karman çorman bir aile değil mi? Babam ölmeden önce ben, annem, abim ve babam ailecek benim kaldığım evde yaşıyorduk. Babamın ölümünden bir yıl geçmeden annem tekrar evlenme kararı aldığı için kapısında durduğum bu eve taşınacağımızı söylemişti bu kararını ne ben ne de abim kabul etti bu yüzden hepimiz dağıldık. Abim ayrı eve çıktıktan birkaç ay sonra Tuna da onun yanına taşındı. Ben ise bu evde babamla olan anılarımda yaşamak istedim.

Doğrusu vücudum da olan değişimden dolayı aile yemeklerine hiç katılmamıştım kendimi kontrol edemeyeceğimden korktuğum için ama bu sefer hem annem arayıp ısrar ettiği için hem de az da olsa kendimi kontrol edebildiğim için gelme kararı almıştım.

Kapıda boş boş durmayı kesip zile bastım. Tanımadığım hizmetli bir kadın kapıyı açtı. “Hoş geldiniz küçük hanım aileniz de sizi bekliyordu.” içeri girip üstümdeki siyah deri ceketi çıkartıp ona uzattım ve kafama geçirdiğim kapüşonu indirip. “Hoş buldum.” Deyip hafif tebessüm ettim bu eve ilk gelişim olduğu için garip duygular içerisinde adını öğrendiğim Leyla ablanın yönlendirmesi ile salona girdim. Koltuklarda oturmuş sohbet eden aile fertlerime bakıp biraz utandım çünkü hepsi gerçekten çok özenli giyinmişler ben ise en sevdiğim gri eşofman takımı ile geldim resmen.

Hiç bir yere asla böyle gitmezdim, özensiz görünemezdim hiç bir yerde ama aileme bu yönümü gösterebilceğimi düşünmüştüm belki de, ama çok yanlış düşünmüştüm. Annem, benim en büyük düşmanım, rakibim, hiç yanımda olmayıp daima karşımda yerini alan biriydi hayatımda ama böyle olmasın istemiştim, annem en yakınım olsun, bütün dertlerimi dinleyip çözüm bulsun istemiştim. O böyle olmamayı seçmişti, ben canımı versem de onu değiştiremezdim.

“Jane! sonunda geldin minik kedim.” Ayağa kalkıp bana kollarını açan abime sarıldım hemen. Küçüklükten beri çok kavga etsek de abimle birbirimize hep çok düşkündük. “Abi! Özledim seni.” Dedim ağlamaklı bir sesle. “Özlersin tabii bir yıl oldu nerdeyse!” Dedi yalandan kızgın bir sesle. Sarılmayı kesip yüzüne baktım. “Oldu mu o kadar ya?” Dedim gülerek.

Ayak üstü abimle ve annemin eşi Poyraz abi ile sohbet ettikten sonra mutfak da olan annemin yanına gitmek için hala beni kolunun altında tutan abimden ayrılacak iken abim kulağıma eğilip. “Senin ki burada.” Diye fısıldadı. Anlayamamış şekilde suratına baktım bir kaç saniye, kafa karışıklığıyla ondan uzaklaşıp salondan çıktım ve uzun koridorun sonundaki mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Daha ben koridoru yarılamışken mutfağın kapısı açıldı ve annemin çıktığını düşünerek konuşmak için ağzımı açtım ama kapının ardından çıkanı görmemle açılan dudaklarımı sinirle birbirine bastırdım, adım atmayı kesip, “Sen neden her yerdesin?” Dedim bıkkın bir şekilde. O ise sırıtarak aramızdaki mesafeyi kapatıp cevapladı beni. “Neden olacak Jiwoo annem çağırdı.” Dediği ile göz devirdim kafamı saniyelik arkaya yatırıp sabır nefesi verdikten sonra.

“Sen, anneme anne demeyi hak etmiyorsun tamam mı?” Lafımı bitirir bitirmez annemin sinirli sesi kulaklarıma doluştu. “Jane ne biçim konuşuyorsun çocukla ayıp değil mi?” Dedi korece şekilde. Sinirlendiğim için kendimi kontrol etmeyi kesip Ege'yi yavaşça duvara doğru ittim. Duvara yapışmış bir şekilde bana bakmaya başladı ona bakmayı kesip anneme doğru ilerlerken konuştum. “Ne ayıbı ya bide utanmadan gelmiş pislik!!” Dirseğimin sivri tarafını Ege'ye doğrultup, “Bakma bana civciv gibi, ağzının ortasına bir tane geçireyim de içim rahatlasın!!” Ege'ye doğru bir adım atacaktım ki annem beni tutup Ege'ye hitaben.

“Oğlum sen içeri Jeong-Han abinlerin yanına geç.” Dedi. Annem beni mutfağa çekmeye çalışırken bağırdım tekrar. “Abime yaklaşırsan bütün kolunu kırarım bu sefer! Sonra öldürürüm seni!” Sinirlenince dilleri karıştırdığım için korece şekilde bağırdım. Burkay anlamayan gözlerle bana bakmaya devam ederken abimin şaşkın sesini duydum.

“Oha sen mi kırdın kankamın bileğini?” Bakışlarımı abime doğru çevirdiğimde abim, Poyraz abi ve Tuna'nın koridorun başından bizi izlediğini gördüm. Sakinleşmek için onlara hızla arkamı dönüp mutfağa girdim, mutfağın ortasındaki kocaman masanın sandalyelerinden birine oturdum. Önüme koyulan koca bir bardak su ile kafamı kaldırıp Leyla ablaya baktım.

“Sarışın delikanlı ile pek anlaşamıyorsunuz anlaşılan.” Diyen Leyla ablaya kafa salladım. O ise dedikoduya hazırlanıyormuş gibi karşımdaki sandalyeye oturup. “Ben annenizle yankınım da anneniz dedi eski sevgilinizmiş.”

Sevgili?

 

 

 

 

 

🕯

 

 

 

Bölüm sonu...

 

 

Amo vuestras almas tocando mi alma.

 

 

N.Ç

Bölüm : 21.08.2024 16:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...