Yeni Üyelik
24.
Bölüm

XXIV. KAÇIŞ

@rumeysadoganm

Namazımı kıldıktan sonra arkamı döndüğümde onu gördüm. Çalışma masasının önündeki sandalyeye oturmuş bana bakıyordu. Namaza öyle bir dalmıştım ki onun geldiğini fark etmemiştim bile. Yavaşça adımladım ve pencere kenarına ulaştım. Sanırım bazı durumları görmezden gelmem yeni bir huyum olmuştu. Biraz da bazı gerçekleri konuşmaktan kaçıyordum. Kalkıp yanıma geldi. Ben dışarıyı izlerken o, denizliğe kalçasını dayayıp bana bakıyordu. Gün ağarmıştı ve bütün kızıllık bu odaya ulaşmıştı. Hamza, kaçırdığım bakışlarıma rağmen hâlâ bana bakmaya devam ediyordu.

“Uyumadın mı hiç?”

“Uyku tutmadı.” Bileğimden tutup bedenimi kendine çevirdi. Oturduğu için ona tepeden bakabiliyordum.

“Ne kadar süredir var bu sorun?” Neyden bahsettiğini ikimizde iyi biliyorduk. Anlamış olmalıydı ya da biri bahsetmişti. Bütün gece ışığı görünce de sormak istemişti. Karanlıkta uyuyamadığım için uyusam da uyumasam da ışık hep açık kalıyordu.

“Bir sorun yok.” Oturduğu yerden doğruldu. Beni sıkıştırmamalıydı. Ona anlatmak istemiyordum. Sorunlarımdan ben bile kaçarken başkası oraya değsin istemiyordum.

“Maşita anlattı bana.” İkinci düşündüğümün aksi olsun isterdim. Sanki suç işlemiş gibi bakışlarımı kaçırdım. Bazen benim bildiklerim bana kalsın istiyordum ama kendimi belli etme konusunda oldukça başarılıydım. “Doktora gitmeliyiz.”

“Önemli değil, zamanla geçer.” Bir şey demedi. Ama meseleyi irdeleyeceğinden emindim. Aramızdaki gerginlik benim hükmüm altındaymış gibiydi. Eskisi gibi ona yaklaşmamı istiyordu ama ben ona istediği karşılığı veremiyordum. Bazı şeylerin geri dönüşü yoktu.

“Geçer mi sence?” İçinde binlerce mana barındıran bu söze, “Ne geçmedi ki!” diyerek karşılık verdim. Söz üstüne imalar vardı.

“Peki, bana verdiğin hüküm?”

“Geçmesi için ilk adımı atmamış mıydık?” Belirgin olmayan bir kuru tebessüm vardı dudaklarında. “Yaşadıkça kalkacak olan sadece hüküm değil belki de.” Usulca salladı başını. Elini uzattı ama tutamadı, ona engel olan bir iki adım geri gidişimdi. Eliyle ensesini ovuşturdu. Uzattığı elini boş bırakmam o hükmün bir parçasıydı sanki. Ama o bundan vazgeçmeyip bana doğru adım atmaya devam ediyordu. Duvara birkaç adım kala Mehlika Hanım’ın sesini duyduk. Aramızdaki bu yakınlaşmayı bozması rahatlamamı sağladı. Hamza ise bundan dolayı hoşnutsuz bir şekilde nefesini sertçe soludu. K

“Sen burada mıydın oğlum? Odada göremeyince işe falan gittin sandım.”

“Yok anne, birkaç gün izinliyim.”

“Hadi o zaman, kahvaltı hazırlayalım. Acıkmışsınızdır.” Mehlika Hanım’ın dediğini yapıp Hamza’yı arkamda bırakarak mutfağa geçtim. Mehlika Hanım, önce bana kahvaltıyı hazırlatmak istememişti ama ipin ucundan tutmam gerekiyordu. Burada bir şey yapmadan duramazdım.

“Kızım, üç tane yumurta verir misin?” Dolabın rafından yumurtaları alıp verdim. Menemen yapıyordu. Ben de kahvaltılıkları tabaklara yerleştiriyordum. “Rahat uyudun mu gece?” Mehlika Hanım’a dönüp, “Uyudum,” dedim tebessümle.

Kalçamı tezgâha yasladım. Yaptığı işi izledim bir süre. Aslında ona çok şey sormak istiyordum ama bir yandan çekiniyordum, tepkisi kestiremiyordum biraz da. Titreyen nefesimi sessizce soludum. Ara sıra bana bakıp uzun uzun çekmiyordu bakışlarını. O da konuşmak istiyordu anlaşılan. İlk söze kim girecekti bilmeden bekledim, biraz da o girsin söze istiyordum.

“Şaşırdınız değil mi?” Dayanamadım sordum. Gülümsedi, konuşmam onu sevindirmiş gibiydi. Biraz da ilk benim konuşmamı beklediğini gösterdi bana.

“Şaşırılacak bir durum mu vardı ortada?” Kaşlarımı aralayarak baktım yüzüne. Menemenin altını kapatıp bana döndü. Munis tavrını hiç eksik etmiyordu.

“O gece rezilliğime rağmen beni yargılamadınız.” Yanıma yaklaştı. Şefkatle kolumu sıvazlayınca bedenim biraz olsun rahatladı. Konuştukça açılıyordum sanki.

“Peki, şimdi olsa yapar mıydın?” Yapmazdım, bunun ne kadar aptalca ve yanlış bir şey olduğunu biliyordum. Başımı iki yana salladım. O günü ve bugünü düşündükçe ne kadar değiştiğimi fark ettim.

“Peygamberin; ya Rabbi, bilmiyorlardı bilseler yapmazlardı, duasına mazhar olan insanların arasından çıkan biz ümmeti affeden Allah’ın yanında bizim kızgınlığımızın haddi mi olur? O günkü Aymira bana kızgındı, şimdi ki Aymira kızgın mı?” Yüreğimin kıyısında köşesinde oluşan ılık meltem bütün korkularımı aldı götürdü.

“Sadece, bilmediğim hislerle boğuşuyorum. Çaresizlik biraz da…”

“O hisler sana çok şey öğretecek Aymira. Hayata tutunmayı öğrendiğin gibi yüreğindekileri de bir bir ortaya dökeceksin. Çaresiz olma, Allah’a güvendiğin yerdesin. O, seni sevmişken sen, kendine uzak kalma.” Ne güzel konuşuyordu. Onu dinlerken mahcubiyetim gidiyordu, hatta hep konuşsun istiyordum. Konuşsun ki biraz daha rahatlayayım istiyordum.

“Teşekkür ederim.”

“Ne için?” Gülerek söyledi. Bu, beni teselli ettiği için değildi. Onunla konuşmak içimi ferahlatmıştı.

“Konuştukça beni rahatlattığınız için.” Bir cevap vermedi. Tekrar şefkatli gülümseyişini yüzüne yerleştirdi. Koluma dokunup, “Hadi çağır da Hamza’yı, kahvaltı yapalım,” dedikten sonra menemeni masaya taşıdı. O, böyle davranınca ben biraz daha rahatlıyordum. Mutfaktan keyifle çıktım. Yarım saattir hiç sesi çıkmayan Hamza’yı odada buldum. Masa başındaydı ve evraklarla uğraşıyordu. Beni fark etmesi için boğazımı temizledim. Başını kaldırıp güzel gözlerini bana çevirdi. Bana bakması ile gözleri kısılacak derecede gülümsedi.

“Kahvaltı hazır da seni bekliyoruz.” Gözündeki kemik gözlüğü çıkarıp, “Tamam, geliyorum,” dedi. Ondan önce mutfağa geçtim. Mehlika Hanım, çayları doldururken ben de ekmekleri masaya koydum. Hamza ve onun kolları altında daha uykusunu alamamış Şeyma’ya baktım. Şeyma, bu hâllerine homurdanırken bense tebessümle onlara baktım. Sanırım Hamza, Şeyma’yı zorla uykusundan etmişti.

“Abi, ben de sizin çocuğunuza aynısını yapacağım.” Hamza, keyifle gülse de Şeyma, hiç hoşnut değildi. Eliyle Şeyma’nın saçlarını karıştırdı. Şeyma’nın sinir kat sayısı artsa da Hamza bu durumdan oldukça keyif alıyordu.

“Allah, geceyi uyu diye vermiş Şeyma, sabahlara kadar film izleyip ders çalış diye değil.” Şeyma, küçük çocuk gibi omuzlarını silkti. Şimdi meseleyi daha iyi anlamıştım. Hamza, gece yarılarına kadar ders çalışan kardeşini düşünüyordu bir nevi. Haklıydı, gece uykularının yerini hiçbiri tutmuyordu. Hatta son zamanlarda uyuyamadığımı düşünürsem uyku tam bir velinimetti benim için. Yine de Şeyma gibi olduğum zamanları düşününce bir şey diyemiyordum. Ben de o zamanlar sabaha kadar ya ders çalışırdım ya da film izlerdim.

“Gece oturmaları bir kültürdür. Ben gece insanıyım, sen uyursun uyumazsın beni ilgilendirmez, ben geceleri oturmayı severim.” Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Hamza, Şeyma’nın saçlarını dağıtıp, “Yok yok, bu gençleri hep sosyal medya bozdu,” dedi. Ufak bir kıkırtı çıkınca dudaklarımdan hepsi birden bana baktı. Anında kendimi toparladım ama Hamza’nın bakışlarından kurtulamadım. O da bir süre sonra tebessüm etti. Sanırım geldiğimden bu yana ilk defa keyifli görüyordu beni. Hızlıca önümdeki tabağa döndüm. Yanaklarımın ısındığını yeni yeni fark ediyordum. Hamza tebessümle tabağına döndü.

Kahvaltı bittikten sonra mutfağı toparladık. Şeyma’nın yaptığı kahveleri Mehlika Hanım, içeriye götürdü. Ben de ellerimi yıkayıp Mehlika Hanım’ın ikazları dolayısıyla salona yöneldim. Kahveyi soğutma gibi bir huyum yoktu ama son işi de ben halletmek istedim. Şeyma ise dışarıda işleri olduğunu söyleyip evden çıktı. Salona girmeden evvel ismimi duyunca duraksadım. Sanırım daha önceden açılmış bir mevzuuyu devam ettiriyorlardı. Kapı dinleme gibi bir huyum yoktu ama birden dinlemek istemiştim.

“Haklı olduğunu biliyorsun oğlum.”

“Biliyorum anne.”

“Sen sert bir fırtına gibisin, aniden çıkıp giderken onun sana gelmesini bekliyorsun. Beklentilerini az tutmalısın Hamza. Madem bir şeyler kırıldı döküldü, kolay kolay toparlanamayacağını bilmelisin.”

“Şimdi onu daha iyi anlıyorum. Kıran da dökende benim. O kadar zorlaştı ki her şey sabırlı olamıyorum.”

“Sebeplerin olmasa seni suçlardım ama zamana bırakmalısın bazı şeyleri. Yaşadıkları Aymira için kolay değil. Sebeplerin olsa da onu da anla.”

Daha fazla dinlemedim, sanki bir şey duymamışım gibi gülümseyerek içeriye girdim. Onlarda beni görünce sustular. Soğumaya yüz tutmuş kahvemi yudumlarken bakışlarım ikisinin arasında dolandı. Sanırım bu evde benim hakkımda epeyce konuşulmuştu. Mehlika Hanım’ın dediği gibi her şeyi zamana bırakmam gerekiyordu. Aslında sebeplerini öğrendikçe kızgınlığım azalıyordu. Yapamadığım tek şey aradaki kırgınlıkları yok etmekti.

Loading...
0%