@s.mmerrvee
|
Arabasını evin bahçesine sürdü, hızla arabasının kapısını açtı ve seri adımlarla eve doğru ilerledi. Evin bahçesindeki Kadir başka bir polisle konuşmayı keserek savcıya doğru ilerledi. "Halit bey hoşgeldiniz." Halit kafasını sallayarak "Hoşbuldum." dedi. Halit evin içerisine girerken Kadir evdeki bıçaklanma hakkında kısa bir bilgilendirme vermeye başladı. "Sayın savcım, Kerem Güneş, Umay Güneş tarafından evinin salonunda ağır yaralı halde bulundu. Kendisi ekmek bıçağıyla göğsünden bıçaklanmış. Umay Güneş kendisinin bıçaklamadığını, başka birisinin bıçakladığını iddia ediyor ama salonun kamera kayıtlarından onun yaraladığını tespit ettik. Bıçağın üstündeki parmak izini aldık, birkaç saate çıkar. Ayrıca Umay Güneş'in boynunda parmak boğumları fark ettik. Vücudunun birkaç bölgesinde de darp izleri var." "Sokak boyunca bütün kameralara bakın." dedi ve salonda göz gezdirdi. Halit salonun fotoğrafını çeken görevlileri gördü. Sonra salonun ortasındaki masaya yaklaştı ve hafif eğilerek konuşmaya devam etti. "Bu bardaklardan da parmak izini alsınlar." Ayağa kalktı ve masanın kenarındaki kan lekesine baktı. "Buraya da baktınız mı?" dedi ciddiyetle. Kadir kafasını sallayarak "Evet sayın savcım, baktık. Bu salondaki herşeyi en ince ayrıntısına kadar baktık." Halit derin bir nefes aldı ve "Güzel." dedi ve mutfağa ilerledi. Mutfakta da salonda olduğu gibi mutfağın önemli yerlerini çeken görevliler var. Mutfak yerinde tabak kırıkları ve birkaç yerde kan vardı. "Bu kanın kime ait olduğuna bakın." "Savcım, benim tahminim Umay Güneş'e ait. Çünkü kızın kafası yaralı. Aynı zamanda kolunda da kırık var." Savcı kafasını kaldırdı. "Tahminlere iş yapamayız. Siz buna da bakın. Bir de eldiven." dedi sert sesiyle. Kadir Halit' i anlayarak salona girdi ve geri döndüğünde elindeki eldiveni savcıya uzattı. Savcı eldiveni alarak eline taktı ve kırık tabakların olduğu yere gitti. Kırık tabak parçalarını kenara doğru itti ve göz önüne çıkan bilekliği eline aldı. Şöyle bir göz gezdirdikten sonra Kadir'in ona uzattığı delil poşetini aldı ve içine koydu. Elindeki poşetle beraber mutfaktan çıktı. Merdivenlere ilerledi ve yukarı çıktı. Ev iki katlıydı. Evin ikinci katındaki ilk odaya girdi. Odada göz gezdirdi. Arkasından gelen Kadir de odada göz gezdirdi. Savcı içeri girerek pencereye ilerledi. Pencere evin ön bahçesine bakıyordu. Bahçede ekibin arabası, onu arabası ve birkaç gazeteci dışında bahçe yeşillik doluydu. Pencerenin önünde çekildi ve yatağın yanındaki komidinin çekmecesine sırayla açtı ama içinde işe yarar bir şey çıkmadı. Oradan ayrıldı ve makyaj masasının önüne geldi. Masadakilere kısa bir göz attı. Masanın üstünde parfümler, bakım ürünleri doluydu. Sağ çekmeceyi açtı ve makyaj ürünü çıktı. Sırayla bütün çekmeceleri açtı ve hepsini en ince ayrıntısına kadar baktı. Hepsinde de aynıydı. Makyaj ürünüydü. Oradan da ayrıldı. Gardırobun önüne geldi. Çekmeceleri tek tek karıştırdı. En son en alttaki çekmeceye geldi ve orayı açtı. Halit çekmecenin içine baktı. Başta duraksasa da içini karıştırmaya başladı. İç çamaşırlarının altında ve en köşede mor kapaklı defter buldu. İçini açıp baktı. İlk sayfalarda yemek tarifi vardı. Sayfaların sonuna kadar karıştırdı. En son sayfa dikkatini çekti. Yavaşça sayfaya göz gezdirdi. Sayfadaki kendi ismiyle beraber tanımadığı birkaç isimde dikkatini çekti. Belki de bu iş boyunca ilk defa bu kadar çok merak etmişti. Kafasını kaldırıp Kadir'e kısa bir bakış attı ve defteri aldı. Ayağa kalkarak odadaki başka bir kapıya yöneldi. Kapıyı açıp içeri girdi ve banyoya göz attı. Temiz ve düzenli duruyordu. Tek tek çekmeceleri ve dolapları karıştırdı. Hiçbirinde önemli bir şey çıkmadı. Duşakabine girdi ve Kadir'i yanına çağırdı. "Şunların içini boşalt." dedi eliyle şampuan ve bakım malzemelerinin olduğu bölümü göstererek. Kadir hepsinin içine tek tek baktı. Bir şeyler bulamayınca her ikiside duşakabinden çıkarak banyoyu terk etti. Odadan çıkarak başka bir odaya giriş yaptı. Odada göz gezdirdikten sonra Kadir'e döndü. "Burası Kerem Güneş'e ait olması gerek. Ekipler gelsin heryerin en ince ayrıntısına kadar baksınlar. En ufak bir hata istemiyorum. Olursada senden bilirim haberin olsun." dedi ve Kadir' in cevabını beklemeden arkasını dönüp gitti. Kadir arkasından göz devirerek onun peşinden ilerledi. Savcı aşağı indi ve kamera görüntülerinin olduğu yere ilerledi. Odaya girip göz attı. Salim'in yanına ilerledi ve "Hoşgeldiniz sayın savcım." Halit kafasını sallayarak selamına karşılık verdi ve Salim'e bakmadan ekranın önüne geldi. "Savcım tam olarak saat 11.08 de gerçekleşmiş. Kız saat 10 gibi eve giriş yapıyor, direkt odasına giriyor. Evde olan babası yarım saat sonra kızın yanına çıkıyor. Ne olduysa kızın odasına girdiğinde oldu. Saat 10.43'e kadar bütün kameralar sağlam ama biranda salon hariç bütün kameralar devre dışı bırakılıyor. Şuan kameralarda bir sıkıntı yok. Ve savcım saat 10.43 salonda saniyelik bir görüntü kaybı yaşanıyor." "Neaden devre dışı bırakıldığını öğrendiniz mi?" "Elektrikler gittiğininde devreye jeneratör giriyor. Jeneratör devreye girdiğinde de sadece salonun kamerası çalışıyor." Halit tekrardan kafasını salladı ve "Kızın eve giriş saatini aç." dedi. Salim savcının emriyle hemen kızın eve giriş saatini açtı. Halit eğilerek ekrana baktı. Ekrandaki kız eliyle göz altlarını silerek kapının önüne geldi. Elini çantasına attı ve anahtarını çıkararak kapıyı açtı. Hızlı adımlarla yukarı çıktı. Genç kız odasına girdi ve çantasını yere fırlattı. Baya sinirli gözüküyordu. Büyük ihtimalle sesi duyan babası salonda içkisini masaya bıraktı ve üst kata kızının odasına sallana sallana çıktı. Kapıyı sert bir şekilde açtı ve kızına doğru seri adımlarla yürüdü. Kızbher babasının adımında geri geri çekiliyordu. Kız sırtını pencereye çarptı ve kafasını eğdi. Babası elini kaldıracakken ekranda siyah bir görüntü oluştu. Halit, Umay ve Kerem'in arasının iyi olmadığını biliyordu ama Umay bu sefer Kerem'den korkuyor gibi gözüküyordu. Halit ters giden bir şeyler olduğunu anladı. Halit kafası karışmış bir şekilde odadan çıktı ve evin kapısına doğru ilerledi. Eldivenleri çıkardı. Bir elinde eldivenler ve diğer elinde defterle arabasına yöneldi. Arabasına bindi ve elindekileri diğer koltuğa bıraktı. Arabasını çalıştırarak evin bahçesinden çıktı.
🎭🎭🎭 Savcı arabasını park eder etmez arabadan çıktı ve seri adımlarla adliyeden içeri girdi. Birkaç tanıdığının selamını alarak sorgu odasına ilerledi. Sorgu odasının kapısının önünde durdu. İçinde bir gariplik oluştu. Gereksiz yere heyecana girdi. Normalde bu Halit'te olmazdı. İlk defa sorgu odasına girerken bu duyguları yaşıyor. İlk işinde bile bu kadar çok heyecan yapmamıştı. Derin bir nefes aldı ve içeri girdi. Gözüne ilk çarpan şey, sırtı dönük olan kızdı. Gözleri birkaç saniye kızın sırtında oyalandı. İlerledi ve kızın tam karşısına oturdu. Sol elindeki defteri masaya sert bir şekilde koydu. Kız çıkan sesle eğik olan kafasını kaldırdı ve deftere baktı. Şaşırdı çünkü onun defteri olduğunu anlamıştı. Defterde olan gözlerini karşısındaki adamın yüzüne çıkardı. Bir kez daha şaşırdı çünkü karşısında Halit'i görmeyi beklemiyordu. Onu en son annesi yaralandığı zamanlar görmüştü. Onu tekrardan görmek istedi, hemde birkaç defa ama bu şekilde değil. Babasını yaralamakla suçlanmış halde değil. Halit derin bir nefes aldı ve söze başladı. "Umay Güneş babanı neden yaraladın?" dedi sert sesiyle. Halit için karşısında babası dahi olsa onu adalete teslim eder ve asla yumuşak davranmaz. "Bakın ben yapmadım. Lütfen, Halit. Ba-" Halit kaşlarını çatarak sözünü kesti. "Halit bey." dedi üstüne basarak. Camın arkasındaki babası ve diğer birkaç polisin başka bir şey anlamasını istemedi. Bu hayatta en nefret ettiği şeylerden bir tanedir yanlış anlaşılmak. Umay başta duraksadı ama sonradan Halit'i umursamadan devam etti. "Babamı ben öldürmedim. Size yemin ederim ki ben öldürmedim. Hiç bir insan canından çok sevdiği babasını öldürürmek ister mi?" Kafasını hızla iki yana sallayarak devam etti. "Asla öldürmek istemez. Lütfen bana inan. Hem beni tanıyorsun. Babamı da tanıyorsun. Sen söyle. Ben babamı yaralar mıyım? Öldürmek ister miyim?" dedi dolu gözlerle Halit'e bakarken. Halit Umay'ın sorduğu soruları görmezden gelerek başka bir soruya geçti. "Baban sana şiddet mi uyguluyor?" Umay cevap verecekken kapı tıklatıldı ve açıldı. İçeri giren Kadir elindekileri masanın üzerine bıraktı ve bir şey demeden dışarı çıktı ve kapıyı kapattı. Halit masadaki dosyayı önüne çekti. Dosyanın ilk sayfasını açtı ve içine göz attı. "Sağ kolunda kırık, boynunda parmak boğumları, sırtında ve sol kolunda yara izleri, vücudunda morluklar..." Kafasını kaldırdı ve karşısındaki ağlayan kıza kısa bir bakış attı ve dosyaya geri baktı. Derin bir nefes aldı ve masaya yaklaşıp eğilerek devam etti. "Bak Umay sana yardımcı olabilirim. Bana doğruyu söylemen yeterli. Bu adam sana şiddet mi uyguladı?" dedi ikna edici sesiyle. Umay kafasını iki yana sallayarak "Hayır, babam yapmadı. O adamlar yaptı. Babam bana zarar vermez. Babam beni çok seviyor. O beni canımı acıtmaz. O adamlar benim canımı acıttı." dedi kendini ikna etmek istercesine. Halit gözlerini kıstı. "Umay korkuyorsun. Baban mı yaptı? Bana dürüst ol. Dürüst ol ki sana yardım edeyim." Halit ellerini uzattı ve Umay'ın titreyen ellerini tuttu. "Hadi Umay. Söyle ki sana yardım edeyim. Ben yanında olduğum sürece kimse sana bir şey yapamaz. Yanımda olman içinde bana dürüst olman lazım." Halit kadına şiddete asla dayanamaz. Karşısında kim olursa olsun o kadın için yardım eder. En ince noktasıdır. Asıl sinirlendiği kısım da kendisini bir şey sanan, gücü başkalarına yetmeyip anca kadınlara yeten erkeklere. Halit'e göre asıl güç zekaydı. Zekasını kullanan insanlar ona göre her zaman güçlüydü. Umay kafasını iki yana sallayarak elini Halit'i elinden çekti. Kafasını eğdi ve kısık sesle "O adamlar yaptı. Babam değil." Halit'in kaşları çatıldı. Kafası karışmaya başlamıştı. Ortada dönen çok büyük şeyler vardı. "Hangi adamlar?" "Siyah maskeli adamlar. İntikam almak istiyorlar. Yıllar önce annemi vurdular, şimdi ise sıra bende. Babamdan intikam almak için benimle uğraşıyorlar." Halit'in çatık olan kaşları daha da çatıldı. "O adamları bulduğumu hatırlıyorum." "Evet ama onların başı da varmış. Tekrardan ısrarla adam gönderiyor." "Peki neden bana gelmedin?" "Olmaz. Gelemezdim." "Umay açık konuşur musun? Ağzından zorla alıyorum resmen. Neden gelemezdin?" dedi sabırsızca. "Tehdit etti. Babamı öldürecekti. Babama zarar verecekti." Halit kafasını salladı. "Peki seninle nasıl iletişime geçiyor?" "Kenarda köşelerde, ıssız, kimsenin olmadığı sokaklarda sıkıştırıyor. Onun dışında iletişime geçmiyor." "Onun içini mi bu sabah ağlayarak eve girdin?" Umay'ın kaşları çatıldı. Yüzünde anlamadığına dair bir ifade vardı. "Ne? Anlamdım?" Halit tekrardan masaya yaklaşık masanın üzerine doğru eğildi. "Kamera kayıtlarına baktık. Sabah baban bıçaklanmadan önce eve giriş yapmışsın ama ağlayarak. Neden ağlayarak eve girdin? O adamlar yüzünden mi?" Umay kafasını iki yana salladı. "Hayır. Arkadaşımla tartıştım. O yüzden." "Neden?" Genç kız sabah olanları hatırlar hatırlamaz kafasını eğdi ve dolu gözlerle konuşmaya başladı. "Benim deli olduğumu söyledi? Kuruntu yaptığımı, annem gittikten sonra delirdiğimi söyledi. Bende çok sinirlendim ve çok büyük kavga ettik. Tedavi olmamı söyledi. Ama ben deli değilim. Neden kimse bana inanmıyor? Yalancı birisi değilim. Herkes benim yalancı olduğumu ima ediyor. Ama değilim." dedi ağlayarak. "Umay, tamam. Kaldır kafanı. Yalancı veya deli değilsin. Ben sana inanıyorum. Tamam mı?" Kız, adamın söyledikleriyle kafasını hızla kaldırdı. Kızarmış gözleriyle umutla adama baktı. Kız için bu çok büyük bir şey. Ona inanan ve güvenen birisi. Kalbi yumuşacık oldu. Işıldayan gözlerle karşındaki adama baktı. Burnunu çekerek "Gerçekten mi?" dedi. Halit kafasını sallayarak "Gerçekten." dedi. Derin bir nefes aldı ve gözlerini kızarmış gözlerden çekerek önündeki dosyaya baktı. "Şu arkadaşın kim? Bana ondan bahseder misin? Aranız nasıl? Başka arkadaşın var mı?" "Arkadaşım Aslı, iyi birisi. Çok fazla yardımsever. Onunla liseden beri tanışıyorum. Baya sürüyor arkadaşlığımız. Normalde benim canımı acıtacak hiçbir şey yapmaz. Beni çok sever ama bu sefer sanki içinden canavar çıktı. Bana öyle nefretle bakıyordu ki... Ben ona hiçbir şey yapmadım. Onu çok severim, hâlâ da çok seviyorum. Diğer arkadaşım ise Berk. İkisi dışında konuştuğum kimse yok. Aile dostlarımızın çocukları var, yaşıtlarım. Ama ben aile dostlarımızla pek yakınlık kurmam. İki selam vermişliğim vardır. Onun dışında canımdan çok sevdiğim dostum yok." Halit düşünceli bir şekilde masanın üstünde poşetin içindeki bilekliğe baktı. Delil poşetini eline aldı ve Umay'ın önüne koydu. Bileklik ipten bağlamalıydı. Ucunda yonca vardı. Umay anlamış gibi konuşmaya başladı. "Bu benim. Annem bana vermişti. O benim için çok önemli alabilir miyim?" Halit kafasını iki yana sallayarak "Olmaz. Ekiplerin incelemesi lazım." "Ekipler inceledikten sonra verir misin?" dedi kısık sesle. "Maalesef veremem. Bilekliğin suç delili." Halit'in söyledikleri üzerine Umay bilekliğe gözleri dolu dolu baktı. "Ama o annemden kalan tek şey. Lütfen." "Veremem dedim." dedi sert sesiyle Halit. Halit kurallara oldukça sadıktır. Karşısında ailesi dahi olsa devletin kurallarını uygulamaktan asla kaçınmaz. Halit önündeki bilekliği aldı ve kendi önündeki mor kapaklı defteri aldı. En son sayfasını açarak Umay'ın önüne koydu. Umay anlasa bile yine de sessizliğini korudu, bir şey söyleyemedi.
Defterde; Esma? (Annemle ne gibi bir bağlantısı var?) Çınar? (Şuan 5 yaşında) Annem neden gitti? Maskeli adamlar >İntikam? >Annemin vurulması? Mustafa Erdem? (Kim?) >Babamla bağlantısı var. Ahmet Erdem? (Kim?) >Babamla bağlantısı var. HALİT? (NEDEN BULAMADI?)
Halit deftere göz attı ve en baştan başlayarak Umay'a sordu. "Esma kim? Çınar kim? 5 yaşında yazmışsın." Umay'ın cevap vermesini bekledi. Umay cevap vermeyince devam etti. "Umay cevaplar mısın? Ben değil de başkaları yanlış anlayabilir. Sana yardım etmem için bu isimleri neden yazdığını söylemen lazım." İki saniyelik sessizlikten sonra Umay'ın konuşmayacağını anlamış olan Halit tekrardan konuşmaya başladı. "Annen neden gittiğini bilmiyor musun? Cevabını öğrenebildin mi?" "Mustafa Erdem ve Ahmet Erdem'i nereden tanıyorsun? Babanla nasıl bir bağlantısı var? Maskeli adamlar onlar mı? Maskeli adamların konusunun kapandığını sanıyordum. Hatırlarsan o adamları buldum. Gerçi onlar olsa bile yıllar önce öldü." "Ayrıca ben neyi neden bulamamışım? Bulamadığım bir şey mi var?" Halit ard arda sorularını sıralarken Umay sessizliğini korumaya devam etti. "Hadi ama Umay. Bak bu defterdeki yazdıkların seni çok farklı yerlere sürükleyebilir. Hapse bile girebilirsin. Babanı öldürmeye kasttetmekle suçlusun ve bu defterdekiler bunu doğrulayabilir. Sana yardım etmem için bana yardım etmen lazım." Kafası eğik bir şekilde deftere bakan Umay kafasını kaldırdı ve Halit'in mavi gözlerine baktı. "Özür dilerim." dedi sadece. Halit derin bir nefes aldı ve gözlerini Umay'dan ayırarak ilk defa siyah cama baktı ve kafasını iki yana salladı. |
0% |