Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@sadeceyaziyorumist

Bazı insanlar kendilerini yaşadıklarından ve çevreden soyutlamak için yalnız başlarına kalmayı severdi. Yada aslında mahkum olduğu yalnızlığı bir tercih gibi görmeyi. Hiç bir zaman böyle bir insan olmamıştım çünkü bence yalnız olmak bana göre bir şey değildi. Hemde hiç.

 

Ben kalabalık ortamların insanıdyım. Konuşmayı, kahkaha atmayı seven bir yapım vardı. Yanımdaki insanı mutlu etmeyi hilen ve mutlu olmak isteyen tipik bir insandım işte. Belkide bu yüzden yine kaçmak istediğim bir anda bir sahil kenarında kardeşim dediğim arkadaşlarımdan biriyleydim. Onun yanındaydım. Ama onu dinliyor muydum bundan emin değildim.

Onu ilgiyle dinliyir gibi yapmak zorfu. Ama kırmak istemiyordum. Ne hakkında konuştuğu kısma gelince... Hiçbir fikrim yoktu...

Uzun zaman sonra konuşmaya fırsat bulmuş ve yakın arkadaşım Büge ile buluşmuştum. Sahil kenarında bir bankta oturuyorduk. Büge okulundan, yeni bitirdiği tezinden bahsedip duruyordu. Büge arkadaşları ile okuldan kaçarken profesöre nasıl yakalandıklarını anlatıyordu."Sonra profesör hemde-" Büge'nin sözü büyük bir "BAM!" Sesiyle bölündü. Silah patladıktan hemen sonra Büge'nin kafası omzuna doğru düşmeye başladı. Arkadaşım, Büge, burada, benim yanımda, yanıbaşımda vurulmuştu. Tiz bir çığlık kopartıp oturduğum banktan sıçradım.

 

Bizim oturduğumuz bankın arka kısmında kar maskeli, elinde tabancasıyla bir adam duruyordu. Büge hareket etmiyordu, sesde yoktu. Ama saçlarının altında kalan göğsünün inip kalkmasından hala yaşadığını anlayabiliyordum. Nereden vurulduğunu kestiremedim.

Etrafımızdaki diğer insanlar oraya buraya kaçışmaya başlamışlardı. Bense öylece Büge'ye bakıyordum. Yardım etmeliydim. Bize biraz mesafede durup kayda alan çocuğa doğru"Like toplamanın zamanı değil. Önce ambulansı ara bence!" diye bağırdım. Büge'ye doğru birkaç adım attığımda maskeli adam"yaklaşma yoksa seninde beynini uçururum!" dedi bana doğru.

Sanki konuşmuyor, tıslıyordu. Onu umursamadan Büge'nin yanına gittim. Ama ben daha ona dokunamadan namlu şakağıma dayanmıştı. Adam bana bakıyor"ben sana yaklaşma demedim mi ulan!" tükürük saça saça konuşuyordu. "Senin tükürük bezlerinde bir sorun mu var amca. Gereğinden fazla salgılıyor gibi gözüküyor da." Konusabildiğim kadar konuşup onu oyalamalıydım. İllaki birileri polisi veya ambulansı aramıştı.

Lime meraklısı çocuk aramasa bile!!!

 

Gözlerim bir anlığına bankta duran kol çantama kaydı. İçerisinde bugün aldığım alıştırma kiti ve onun içindede işime fazlasıyla yarayacak neşterde vardı. Ve ben ona ulaşmalıydım. Tüm gücümle adamın kasığına tekme atıp çantama sarıldım. Bu defaki hedefim tam olarak adamın yüzü ve o iğrenç burnuydu. O, acıyla inlerken ben bir tekmede sırtına geçirdim ardında hızımı alamamın verdiği hezeyanla karın boşluğuna yumruğu yapıştırdım.

O sırada bir silah sesi daha patladı. Kafamı kaldırıp o tarafa baktım. Bir adam havaya ateş acıyordu. Büge'yi alıp hemen buradan çıkmalıydım. Çantama bağladığım fuları alıp Büge'nin yanına koştum. Yarasını şimdilik bununla sarabilirdim. Büge'nin yüzünü avuçlayıp, elimde çevirmeye başladım. Ama bir türlü yaralandığı yeri bulamıyordum ve kanı kurumuştu. Hala kanayan bir yaranın kanı bu kadar çabuk kurumazdı.

(Medyada ki şarkıyı tam burada açabilirsiniz☺️☺️)

"Büge! Büge uyan!" Belkide yara görmediğim, gözden kaçırdığım bir yer-"Bööö!" Büge birden gözlerini açmış üzerime atılmıştı. Ben ise hala ne olduğunu anlamamış etrafıma bakıyordum. Az önce dövdüğüm adam maskesini çıkarmış acıyla karışık bir tebessüm sergilerken kayda alan çocuk canlı yayında bizden, daha çok benden bahsediyordu. Taşlar yerine oturmuştu, ve otururken de büyük bir toz bulutu çıkarmışlardı.

Bir EŞŞEK ŞAKASINA KURBANGİTMİŞTİM!

Ve bu tamamen Büge'nin planı olmalıydı. Az önce havaya ateş açan adam yanımıza gelmiş oda silahını bize doğrultmuştu. Buda şakanın bir parçası olmalıydı. Histerik bir kahkaha attım. Ve bu herkesi memnun etmişti. Ama ben komik olduğu için değil sinir krizi geçirmek üzere olduğum için buluyordum.

 

Diğer adamda hala silahını tutuyor"Teslim olun. Polis"diyordu. Elimdeki neşteri görünce de"silahlarınızı bırakın" sitede eklemişti. Benimle dalga geçiyor olmalıydı. Kahkaham dahada büyürken herkes susmuş beni izliyordu. Elimdeki neşteri bir kenara fırlatıp silahı tutan adama yaklaştım.

Silahı harbi gerçekçiydi. Şaka olmasa inanabilirdim belki de. Namluya doğru eğilip parmağımı silaha bastırdım. Harbi gerçek hissi veriyor yalnız ha. Silahı tutan adamda ban deliymişim gibi bakıyordu. Umursamadan adama doğru yürüdüm ve sağ omzuna bir şaplak vurdum. Hala kahkaha atıyordum ama ben hariç herkesi rahatsız eden bir şey var gibiydi. "Hanımefendi hemen teslim olun. Yoksa zor kullanmak zorunda kalacağım ben başkomiser-"adamın lafını ağzına tıkarak;

 

"He canım he, bende savunma bakanı Ziya Selçuk"diye araya atıldım. O sırada az önce video çeken çocuk araya girip "karıştırdın abla. Ziya Selçuk eski milli eğitim bakanıydı."

 

"Sus len! Abla senin yanındaki o Büge haltı! Sen ne tanırsın milli eğitim bakanını!?" iyice sinirleniyordum artık. Ne yapacağımı göze kestiremeyerek silahı tutan adamın sağ kulağından tuttum. Küçük kardeşimi azarlıyormuş gibi hissediyordum kendimi.

Ama birazda öyleydi çünkü şimdi bu koca adamıda azarlayacaktım. Adam bir elini silahından çekip kulağına uzattı ama mengene gibi parmaklarımın kurtulmak o kadarda kolay olamazdı. "Sen misin bana şaka yapan!? Siz misin? Hemde nasıl şaka!? Güldüreyim derken korkudan öldürecektiniz lan! Yüreğime inde, yüreğime. Birde gelmiş ben polisim diyorsunuz. Sizi bir şikayet edeyim de siz o zaman görürsünüz!"diye bağırmaya başlamıştım.

 

Herkes birbirine bakıyor ağız ucuyla"eyvah" diyordu. "Başlatma şakana lan! Ne şakası. Polisim diyorum ya! Çek o elini yoksa seni süründürürüm!"konuşan, kulağını çektiğim adamdı. Dayanamayıp diğer elimle de saçlarını kavradım. Adam bağırıp duruyordu ama dinlemedim. Adam cebine uzanıp kemerinden bir telsiz çıkarıp bulunduğumuz konumu söyledi. Rolüne iyi çalışmış. Telsizler falan. "Hoşuna mı gidiyor beni korkutmak Büge! Birde kaç tane adam tutmuşsun. Silah , telsiz falan iyi para harcamışsın! Gere-"

 

"Başkomiserim!"

 

Üniformalı genç bir kadın polis bize doğru koşuyordu. Ve hedefi ise kulağını çektiğim yalancı başkomiserdi. Yanımıza gelince bir bana bir adama bakıp durdu. "Başkomiserim. Üzgünüm geciktim ama-"

 

"Ne başkomiseri! Yalancı başkomiser bu. Senide mi kandırdılar yoksa!?"dedim hemen. Kulağını çektiğim adam çırpınırken,

 

"Beril! Kurtar beni şu deli kadının elinden!"diye söyleniyordu.

 

"Sen onu Büge ile bir olup beni trollemeden önce düşünecektin."

 

"Ne Büge'si kardeşim? Tanımıyorum ben kimseyi. Sahilde koşuyordum, silah sesine geldim. Bak uyarıyorum. Tekrar! Ben başkomiser-"

 

"Anladık anladık. Sen başkomisersin. Pabucumun başkomiseri." Adının Beril olduğunu öğrendiğim kadın araya girip "Hanımefendi, lütfen bırakın. Yoksa cezai işlem uygulamak zorunda kalırım."

 

"Niye, delinin tekinin kulağını çekiyorum diye mi?" Arkamda duyduğum siren sesiyle gelen polis aracını farkettim. Harbi polis arabası gelmişti. Ama bunuda Büge'nin yapıp yapmadığı konusunda şüpheliydim. Bir başka poliste yanımıza yaklaşıp adama başkomiser diye hitap etmişti. Umarım bu da bir şakadır! Yoksa battım! Büge'ye buldu boş bakışlarım. "O adamı ben tanımıyorum Mira"demişti Büge. Sanırım boka battım! Hala kulağını tuttuğum adam "demiştim ben" der gibi bakıyordu.

 

Ellerimi usulca adamın üzerinden çektim. Kafamı omzuma doğru yatırarak yüzüme en masum gülümsememi yerleştirdim. Adam az önce benim elimden kurtardığı kulağını sıvazlıyordu. Gözlerimi birkaç kez hızlı hızlı kırpıp tekrar ona baktım. Bu sefer oynama sırası ona geçmişti. "Beril! Alalım arkadaşları merkeze. Özellikle de Mira hanım benim özel misafirim olacak"dedi başkomiser. Sanırım sabaha zindanlardayım. "Başkomiserim! Canım başkomiserim. Aslında ben doktorum ve hastanede-"

 

"Yokluğunu hissetmezler bile doktor! Beril, al arkadaşları arabaya. Merkeze gidiyoruz." Kafamı kaldırıp tüm öfkemle Büge'ye baktım. Omuzlarını silkti. Sanki bunlar benim suçumdu ya! Birde nezarete girecektim.

Herkes sırayla ekip arabasına bindiğimde sona ben kalmıştım. Başkomiser beni eliyle durdurup bekledi. Sanırım vazgeçmişti."Bencede başkomiserim. Emniyete gitmeye hiç gerek yok. Ben buradan döneyim en iyisi."diye atıldım hemen. Gülümsedi. "Beril! Bu arkadaşın ellerini kelepçeleyin. Malum, pek rahat duruyora benzemiyor."

 

B İ T T İ M !

 

 

Buraya da kitap kapağımızı bırakıyorum ☺️

 

 

 

Okuduğunuz bölümlere oy ve yorum bırakırsanız beni çoooooook mutlu edersiniz. Şimdiden okuduğunuz için teşekkür ederim...

 

Loading...
0%