@sadeceyaziyorumist
|
"Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı hanımefendi?" Diyordu karşımdaki kadın komiser. Ben ise gözlerimi sırtını duvara dayamış, kollarını göğsünde kavuşturmuş, sorgunun başından beri beni izleyen adama, Ümit başkomisere bakıyordum. Peh! Pabucumun başkomiseri! Kafamı hayır anlamında sallayıp"Hayır. Arkadaşımın ifadesini destekliyorum. Tekrar konuşmaya mecalimde yok zaten. Büge ne dediyse o."diye mırıldandım. Sabah ki o şakadan beri verdiğim tüm nefesler sıkıntılıydı. Şaka sanıp kulağını çektiğim hatta bir çocuk gibi azarladığım adam gerçekten başkomiser çıkmıştı ve ben başıma çok kötü bir bela almıştım. Neyse ki babamın hala haberi yoktu. Olsa, sanırım tüm Muğla'yı birbirine katardı herhalde. Bunları düşünürken gözümde canlanan babamın görüntüsü beni güldürmüştü. "Olanları düşünmek seni çok mutlu etti sanırım. Ne kadar taktıysan" kafamı kaldırıp konuşan adama doğru baktım. Ümit başkomiser yüzünde o sinsi gülümsemesiyle bana bakıyordu. Tek kaşımı havalandırıp"pardon?" dedim imalı ses tonumla. Kendimden olabildiğince emin olmalıydım. Çenem dik, gözlerim açıktı. "Arkadaşınızın verdiği ifadeyi ekleme yapmadan ve ne dediğini bile bilmeden kabul ettiniz." Bu defa konuşan kişi, beni sorgulayan kadın komiserdi. Tekrar evet anlamında başımı salladım. Daha fazla konuşmak istemiyordum. "Tekrar ediyorum" diye devam etti kadın komiser"Siz sabah 9 sularında ismi geçen Büge Boz ile beraber sahildeydiniz. Daha sonra arkadaşınız yanınızda silahlı bir saldırıya kurban gitti. Ardından ümit başkomiser ortaya çıktı ama siz şaka olduğunu öğrendiğiniz için onuda oyunun bir parçası olarak gördünüz ve ciddiye almadınız. Buraya kadar hemfikiriz."tekrar onayladım komiseri. Başkomiser ise hala deli gibi bana bakıyordu. Ona ilk defa detaylı bir şekilde bakabilmiştim. Bir doksan boylarında,uzun boylu, geniş omuzlu yakışıklının çok çok üstünde sayılabilecek bir görüntüsü vardı. Ayrıca kemikli yüzüde dikkatimden kaçmış değildi. "Ama aslında şakada sizin planınızın bir parçasıydı."gözlerim tekrar kadın komisere kaydı. "Pardon?" dedim. "Aslında sizin hedefiniz başından beri başkomiser Ümit Arslan'dı."diye devam etti kadın. Yok deve! "İfadeye devam ediyorum Mira hanım. İzninizle. Lütfen bölmeyin. Evet, nerede kalmıştık? Hah! Ümit başkomiser diyorduk. Siz ümit başkomiserin platonik aşığısınız ve bugün oradan geçtiğini bildiğiniz için böyle bir olay tertip ettiniz. Amacınız sadece başkomiser tarafından fark edilmekti, ama bu kadarını sizde tahmin edememiştiniz. Büge hanım ve diğer kişilerinde para teklif edip bu işe girmesini sağladınız. Yani tek hedefiniz başkomise-" "YOK DEVE!" Oturduğum yerden bir hücum kalkmış, ellerimi masaya vurmuştum. Benim kalkmamla beraber oturduğum sandalyede dengesini kaybetmiş yere düşmüştü. Hiçbir şeye aldırış etmeden karşımdaki kadına odaklandım."Yok Ümit bilmem neyin platonik aşığıymışımda bilmem neymiş de! Oldu bide ebesinin, tövbe estağfurullah ya! Deli edersiniz adamı. Kim anlatıyor bu deli saçması hikayeyi böyle!? Saçma sapan şeyler bunlar, inanmayın! Yok öyle birşey! Milyonlarca erkek içinden bu kılıksızdan başka kimseyi bulamamış mıyım ki buna platonik olmuşum? Sen bunu git bizim mahalleye anlat. Hepsi güler üstüne!"kadın tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Sonra yüzünü hala duvara dayalı bekleyen başkomisere kaydırdı. Ona bakarken gözlerinde ima vardı sanki. Yada bana öyle gelmişti."Arkadaşınızın ifadesini tekrarladığınızı söylemiştiniz Mira hanım?" dedi gözlerini Ümit'ten ayırmadan. "Evet ama ben Büge'nin böyle şeyler saçmalamış olduğunu bilmiyordum."diye yanıtladım. "Sorabilirdiniz ama sormadınız Mira hanım?" "Ben, dediğim gibi, yani şey, Büge'nin dediği.Offf. Bakın, Büge kelimenin tam anlamıyla saçmalamış."ellerimi nereye koyacağımı bilmiyordum. Önüme gelen saçlarımı hızla kulağımın arkasına sıkıştırıp, etrafıma kaçamak bakışlar göndermeye başladım. Biz buraya ne ara gelmiştik yahu!? Kadın, Ümit'e bir kez daha baktıktan sonra masadaki dosyalarıda alıp sorgu odasından çıkmıştı. "Kameralarıda kapat Nergis"demişti Ümit, kadın tam çıkarken. Kadın ağız ucuyla tamam deyip odadan çıktı. Kapı kapandığında sadece ben ve o kalmıştı içeride. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Müzakereye doyamayan dilim, konuşacak kelime bulamıyordu. "Seninle tanıştığımızı hatırlamıyorum ben"dedi Ümit. Birkaç saniyeliğine ona baktıktan sonra"tanışmadık zaten"dedim. Sesim zar zor çıkıyordu. Yüzüme biraz daha yaklaşıp"o zaman bana nerede aşık oldun, çocuk?" dedi. Deli! Egoist! Aptal, kendini beğenmiş!"Üzgünüm bey amca ama ben size hiç aşık olmadım. O gereksiz egonuzu beslemek için başka insanlar bulsanız iyi olur!" "Bey amca derken?" "Benim yaşımda bir kız, çocuk sayılıyorsa, sizin gibi ihtiyar bir egoiste anca böyle hitap edilir bey amca." "Bak çocuk, nereden geldin, nasıl geldin bilmiyorum ama sabah sabah tüm günümü mahvettin. Birde arkadaşının uydurduğu aşk hikayesiyle uğraşıyorum. Tüm merkeze çerez dağıtsam sabaha kadar konuşurlar. Birde seninle uğraşıyorum ki, bu hiç eğlenceli değil. Üstüne senin sitemlerini çekemem." "Sitem etmiyorum bey amcacım, ama duygularımda da, sözlerimde de samimiydim." "Yani bana aşıksın, öyle mi?" "NE ALAKA BEY AMCA! BEN SENİ TANIMIYORUM KISMINDAN BAHSEDİYORUM BURADA!" "İnanayım mı?" "İstediğin gibi yap bey amca. Ama önce beni serbest bırak. Bırak ki Büge'nin kafasını eze-" "Polisin yanında vatandaşa tehdit ha?" "Bey amcacım, canım bey amcacım. Bırak beni gideyim. Gözükmem gözüne. Merkezin çerezi de benden olsun. Yeter ki bırak, gideyim. Sana söz." "Gitmeyi çok mu istiyorsun?" Sorusu üzerine yerden kaldırdığım sandalyeme kurulup "Ne o bey amca? Beni çok sevdin herhalde? Ayrılamıyorsun bakıyorum da?" "Bana bak çocuk, çık git evine. Bir dahada görmeyeyim seni!" "Oldu bey amcacım. Sağolasın. Allah razı olsun. Allah ne muradın varsa versin. Allah-" "Huzur evine çevirdin anasını satayım. Defol şuradan!" "Hoşçakal başkomiserim. Görüşmemek üzere. Bye-bye!" Hızla oturduğum sandalyeden kalkıp kapıya yöneldim. Koridor capcanlıydı. Sorgu odasının aksine. Fazla vakit kaybetmeden belgeleri halledip karakoldan çıktım. Sanki uzun zaman sonra nefes alıyor gibiydim. Gerçi nefesimi birden bire kesen Büge'nin görüntüsü olmasa herşey daha iyi olabilirdi. "BÜGE!!!!" "Mira'cığım?" "BÜGE!" "Şakaydı! Sadece şaka. Nasıl ama? İyi oyuna geldin ha! Bu kadar kolay olacağını hiç bilmiyordum. Bilsem bu kadar özenmezdim-" "BÜGE DİYORUM!?" "Efendim Mira?" "Kızım sen deli misin? Az önce beni ne hale soktun biliyor musun? Neler yaşadım ben sen farkında mısın!?" "O kadar düşünme Mira. Sadece şakaydı. Bu kadar. Fazlası yok. Abartmayalım. Hadi gel eve gidelim-" "Bırak ya! ŞAKAYMIŞ! SEN HALA KENDİNDE DEĞİLSİN SANIRIM.KARAKOLLUK OLDUM, YETMEDİ TAKİPÇİ SAPIK HATTA DELİ PLATONİK OLDUM RESMEN! YA BERK DUYSA!? SENİN YÜZÜNDEN KIT BEYİNLİNİN TEKİYLE KARAKOLLUK OLDUĞUMU DUYARSA? KİM AÇIKLAYACAK!? SEN Mİ!?" öfkeden kuduracak gibiydim. Öfkeyle verdiğim nefesimi toplamaya çalışırken tekrar Büge'yi buldu gözüm. Bu arada laf açılmışken, Berk üç yıldır birlikte olduğum erkek arkadaşımdı. Ve bu olayı duyduğunda yaşayacağım dramı düşünmek bile istemiyordum. "Sessiz ol Mira. Öyle söyleme-" "Niye!? Başkomiseri çok beğendin herhalde. İster-" "Arkanda Mira. Başkomiser, arkanda ve doğrudan sana bakıyor." "Ne!?" Tedirginlikle bakışlarımı Büge'nin odaklandığı noktaya çevirdim. Başkomiser kollarını göğsünde kavuşturmuş kalkık çenesi, kısık gözleri ile beni süzüyordu."Bakarsa baksın Büge. Biz önce eve gidelim. Seninle sonra konuşmaya devam edeceğim." Bende çenemi kaldırarak karşılık verdim. Büge'nin bileğini yakalar yakalamaz çeke çeke bir taksi durağına kadar getirdim. İlk durağımız benim evdi. Ev arkadaşım Elif adında, benimle aynı hastanede görevli bir doktordu. Sevecen bir kızdı. Üniversiteyide beraber okuduğumuzdan güzel anlaşıyorduk. Ben ve Büge'yi o halde görünce oda bir an duraksamıştı. Olan biteni bir solukta onada anlattıktan sonra Büge'yi birlikte sorguya çekmiştik. Biliyordum, kötü bir niyeti yoktu. Ama işler bu raddeye gelmeden beni uyarması gerekirdi ve o bunu yapmamış, üzerine birde saçma sapan bir şekilde uzatmıştı. Konuyu kapatmamız zaman almıştı ama Elif arayı yumuşatmakta pekte zorlanmış sayılmazdı. Herşey bitmiş, sohbet zorda olsa tatlıya bağlanmıştı. Elif bu saate Büge'yi geri göndermek istemediğinden bu gece üçümüz birlikte kalacaktık. Hepimiz yataklarımızı toparlayarak salona geçtik. Yanımdaki iki koltuktan birinde Büge bir diğerinde ise Elif vardı. Bense ikisinin ortasında yer yatağında uyuyordum. Kulağımdaki kulaklıkları çıkarıp uyumak için hazırlandığımda Büge'nin sesi ile irkilmiştim."Mira?" "Hmm?" "Uyudun mu?" "Cevap verdiğime göre?" "Sana bir şey sorayım mı?" "Söyle" "Ama kızmayacaksın" "Ne var Büge, söyle işte. Uyuyacağım." "Başkomiser?" "EEE BÜGE!?" "Kızmayacaktın" "Ben öyle birşey demedim." "İyi, sormuyorum o zaman." "Deli etme Büge. Söyle işte. Oyalama boşuna." "Yakışıklı adamdı ha. Belinde silah falan. Tam fiyaka. Birde silah çekip ben başkomiser demesi yok mu!? Berk'e bin basar bence. Sen bunu bir düşün bence. Yani nede-" "Yat Büge. Yat!" "Allah için doğruyu söyle ama. Yakışıklı adamdı." "Nasıl biriydi harbiden? Ben hiç sormadım. Aklımada gelmemişti gerçi?" Sorduğu soruyla kafamı kaldırıp yatağından bana bakan Elif'e çevirdim. İkiside bana bakıyordu. "Yani. İyiydi. Sayılırdı en azından. Ama tam bir gıcık. Harbi bey amca" "Kıvırma işte Mira. Yakışıklı mıydı, değil miydi?" "Diyorum ya işte. Sayılırdı." "Hala kıvırıyorsun." "Sayılırdı Büge. Sayılırdı." "Nasıl gözüküyordu anlatsanıza banada. Merak ettim şimdi." Elif'in sorusuyla tekrar nefesimi verdim. Büge bana bakıp "o anlatsın. Ben pek göremedim." dedi. Topu benim kucağıma bırakmıştı. İkiside hala bana bakıyor, Hadisene deyip duruyordu. Derin bir nefes verip"Bir doksan üç, doksan beş gibi bir şeydi. Kumral. Kara gözlü. Yapılı, geniş omuzlu. Spor takılıyor gibi gözüküyor ama pantolonu askılıydı. Ayrıca eski model tabanca kullanıyordu. Klasikti biraz. Birde zengin. Giyindiği markadan, ayağındaki ayakkabıdan herşey anlaşılıyor. Ayrıca sol yanağında gamzesi vardı ve-" "Vay anasını! Resmen şeceresini çizdin adamın. Ressam tutsak bırak robot resmini direk portresini çizer bize."diyen Büge'ydi. Ondan sözü alan Elif ise"harbiden ha? İyi dikkat etmişsin adama. Ben ayakkabı numarasını da söylersin diye korkmuştum bir ara"diye devam etti. "Elif, Büge! Yatın Allah aşkına. Yarın nöbet bende. Birde sizi çekemem. Yatın zıbarın, lütfen." "Tamam anladık. Adam tam senin tipin. Biz uzak duruyoruz," "Büge!!!!" "Yattım ben." "Bencede !"Büge ve Elif'in tamamen uyuduğuna emin olana kadar bende uyumaya yada en azından uyuyormuş gibi yapmaya devam etmiştim. Gece yarısında gelen bir telefonla üçümüz birden dikelmiştik. Benim telefonum çalıyordu. Arayan acilden bir doktordu. Uzun bir süre konuştuktan sonra yarın ki acil nöbetini alıp alamayacağımı sormuştu. Bende kabul ettikten sonra hepimiz tekrar uykuya daldık. Hayatımın belki de en uzun gününü yaşamıştım ve şimdi bunu unutmaya ihtiyacım vardı. Ve bu ihtiyacı karşılayabilecek tek gerçeklik tatlı bir uykudan başka hiçbir şey olamazdı. |
0% |