Yeni Üyelik
4.
Bölüm

MASKELİ KAHRAMAN

@sadeceyaziyorumist

Son hastaları da muayene etmiş, dinlenmek için personel odasına gidiyordum. Odaya ulaşınca kapıyı arkamdan kapatıp kendime bir bardak çay aldım. Kendimi odadaki küçük kanepeye bıraktığımda saat gece dördü birkaç dakika geçiyordu. Gözlerimi kapattığımda yaklaşık on dakikalık kısa bir uykuya esir olmuştum. Uykuyu oldum olası sevmezdim ama bu lanet nöbetler beni deli gibi yoruyordu. Aslında sevmemek değilde korkmaktı benimkisi birazda. Bir keresinde anneannem "uyku yarı ölümdür."demişti ve ben o gün ölesiye korkmuş ve halsizlikten bayılana kadar uyumamıştım. Gerçi bayılmak uyumak sayılırsa. Telefonumun çalmasıyla uyanıp, isme bakmaya bile vakit bulamadığım çağrıyı yanıtlamıştım. "Alo?"

"Doktor Mira ile mi görüşüyorum acaba?"

"Evet benim. N'oldu, bir sorun mu var?"

"Doktor hanım ben acilden arıyorum. Açelya hemşire ben. Az önce bir polis yanında yaralı bir zanlıyla acile geldi. Adama müdahale edilmesi gerekiyor ve şu anki tek doktor sizsiniz. Gelebilir misiniz lütfen?"

"Tamam, geliyorum. Siz adamı muayene odasına alın."

"Tamam doktor hanım."

Telefonumu cebime atıp hızlı adımlarla acile doğru gittim. Hastanın durumunu teyit ettikten sonra bulunduğu odaya doğru yöneldim. Adamın bir çete üyesi olduğundan şüpheleniliyordu ve ayrıca cinayet şüphelisiydi. Yani kısaca ayaklı tehlike. Neyse ki baygın haldeydi ve herşey koruma altındaydı. Odanın kapısında iki polis bekliyordu. Onlara selam verdikten sonra odaya girdim. Ama yatak boştu. Kapıya doğru gittiğimde ise ensemde ufak bir sızı ve soğuk bir metal hissettim. Daha sonra ise ensemden kulaklarıma doğru kayan o ürkütücü sesi ve o pis nefesi. "Sessiz ol doktor. Yoksa kopartırım kafanı." Kafamı olabildiğince çevirdim ama hiçbir şey gözükmüyordu. Odada el yıkama musluğu olarak kullanılan yerin hemen üzerindeki aynaya kaydı bakışlarım. Sarışın uzun boylu, kirli sakallı bir adamdı arkamdaki. Ama asıl gerçek kafasını çevirdiğinde ortaya çıkmıştı. Tek gözü siyah bir bantla kapatılmıştı. Kördü... Üzerinde açık mavi bir tişört ve gri bir eşofman altı vardı. Mavi tişörtünden dışarı kan sızıyordu. Ensemde tuttuğu şey ise ufak bir cep çakısıydı ama ne kadar keskin olduğu boynuma değer değmez açtığı kesikten anlaşılıyordu. "Çok kan kaybetmişsin. Hala kanıyor yaran. Müdahale etmem gerekiyor"dedim kısık bir sesle. Bana bakıp alay dolu bir kahkaha attı ama o da sesini ortama göre ayarlamıştı. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun doktor? Salak mıyım sence ben? Az önce boynuna bıçak dayadım, ki hala daha dayalı sen kalkmış beni tedavi etmekten bahsediyorsun. Yemezler."

"Ben senin iyiliğin için söylüyorum. Hala ka-"

"Kes sesini doktor! Fazla konuşma. Yok benim bir şeyim."adam beni geri geri sürükleyip sandalyelerden birine oturttu. Odanın camından kafasını hafif uzatıp"seni çok tutamayacağım doktor. Misafirlerim var, onları bekliyorum. Onlar gelsinler, seni hemen bırakacağım. Ama önce seninde beni bu odadan çıkarman lazım."dedi."Seni çıkarmam. Mahkumsun sen. Bu bir suç. Hayatımı kaydırırsın. Meslek hayatım biter-"

"Biraz daha uzatırsan zaten yaşamayacaksın doktor. Teklif sunmuyorum, emrediyorum."

"Nasıl çıkaracağım seni?"

"Ne bileyim ben? Doktor olan sensin. Röntgen de, film de. Salla birşeyler işte." Uzunca bir süre diretmeye çalışmıştım ama çakının boynudaki yerine tekrar ulaşması bana başka bir şansım olmadığını haykırıyordu. Ama onu bu odadan çıkarırsak eğerde başka birine zarar verbilirdi ve ben zarar görenin benden başkası olmasını istemezdim. "Seni odadan çıkarırım ama benden başka kimseye dokunamazsın."dedim karşımdaki adama tiksinerek bakarken. "Sen hele bir beni şu delikten çıkarda doktor. Hem zaten elimde sen varken başka kimseye gerek kalmaz. Sizin polisler rehine konusunda fazla titiz. Sende biliyorsun."

Odanın köşesindeki tekerlekli sandalyeye alip adamı oraya oturttum. Üzerinide yatağin üzerindeki beyaz pikeyle örttüm. Biraz sonra kapının önüne çıktığımızda polisler el işaretiyle beni durdurmuş"mahkûmu çıkaramazsınız doktor hanım"demişlerdi. Adam uyanık olduğunu belli etmemek için gözlerini kapalı tutuyordu ama pikenin altından tuttuğu çakının soğuk yüzeyini hissedebiliyordum."Hastanın bilinci kapalı. Acil filme girmesi gerekiyor. Ben eşlik edeceğim. Endişelenecek bir şey yok."dedim hemen. Polis bir diğer polise bir bana bakıp duruyordu. Tam konuşacağı sırada Açelya hemşire koridorun başında gözüküp"doktor hanım. Onuncu yatakta kalan hastanın ilacını cebinize koyup yanınıza almışsınız sanırım. Acaba verebilir misiniz?" demişti. Tamda aradığım fırsattı. Çakı tenime temas ettiğinde irkilmiştim ama renk vermiyordum. "Birşey yaparsan bitersin doktor"diye fısıldayan adamı görmezden gelip cebimden bir kutu ilaç çıkararak yanımdaki polise uzattım."Rica etsem bunu oraski hemşireye ulaştırabilir misiniz? O hastanın durumu baya acilde. Ayrıca odada birden fazla hasta var. Onlarla da ilgilenilmesi gerekiyor."dedim. Polis hala ne olduğunu anlamamıştı. İlaç kutusunun altından uzattığım neşteri fark ettiğinde ağzını açmıştı ama ben hemen susturdum. İşaret parmağımı önce sedyede ki adama sonrada duvardaki beyaz kod yazısına çevirdim. Polis beni anladığını belli eden bir baş hareketi yaptıktan sonra Açelya'ya doğru yürümeye başladı. Sandalyeyi eski röntgen odasının olduğu koridora doğru sürmeye başladım. Bu koridorda tadilat vardı ve büyük ihtimalle şu an boştu. Koridorun sonundaki yangın merdivenlerine ulaştığımızda adam tekerlekli sandalyeden kalkıp merdivenlerden dışarı baktı. Acil çıkış kapısı açılınca koridorda alarm sesleri yankılanmsya başlamıştı. Adam tekrar bana döndüğünde yüzünde sinsi bir gülümseme vardı. Biliyordum, beni asla sağ bırakmazdı. "Bizimkiler gelmiş doktor. Artık sana ihtiyaç yok. Şimdi seni ebediyen serbest bırakacağım." Adam vakit kaybetmeden beni ters çevirip kendine doğru çekti. Sırtım, adamın göğüs kafesine dayalıydı. Çakıysa tekrar boğazımda ki yerini almıştı. Üzgünüm ama bugün ölemem. Benimde kendi sebeplerim var. Başka bir gün Azrail'le hallederim ben bu işi. Nefesimi toplayıp dorseğimi tüm gücümle adamın karnına savurdum. Adam kendini savunmaya çalışırken anı bir refleksle çakıysı bacağıma geçirmişti. Adamın ellerrinden kurtulur kurtulmaz koridora doğru koşmaya başladım. Ben daha birkaç metre gidememişken kafam tekrar önümdeki bir bedene çarpmıştı. Kafamı kaldırıp tepemdeki adama baktım. Bir doksan boylarında, kara gözlü bir adamdı. Adamla ilgili hatırladığım tek şey bunlardı çünkü üzerindeki çevik kuvvet üniforması onu görmemi engelliyordu. Histerik bir şekilde kafamı kaldırıp arkamdaki adama bakmsk istedim ama önümdeki adam izin vermedi. Kafamı kendisine doğru çekip, göğüs kafesine yasladı. Nefes alışverişim fazlasıyla düsensizdi."Sakin ol doktor. Ve sakın arkana bakmaya çalışma" duyduğum sesle tekar tepemdeki polise baktım. Elinde siyah bir tabanca tutuyordu ve bakışlarıda tıpkı tabancasının namlusu gibi karşımızdaki adamı hedef almıştı. Kafamı tekrar polisin göğüs kafesine yaslayıp gözlerimi kapattım. Zaten o bak dese bile ben buna cesaret edemezdim. Ellerim histerik bir şekilde kulaklarımı bulduğunda herşeye rağmen o sesi duymak istemiyor, içimden türlü dileklerde bulunuyordum. Ben daha kendimi olacaklara hazırlayanmadan koridorda bir ses duyulmuştu. Ve o ses tüm boş koridorda deli gibi yankılanmıştı. Silah sesiydi. Bir silah patlamış, bir insan ölmüştü. Tabii bu adam insandan sayılıyorsa. Kulaklarım çınlamaya başlamıştı. Yanıbaşımda benimle konuşan polisin sesini bile duyamıyordum. Gözlerim kararıp, basım dönmeye başladığında kan kokusu koridoru sarmıştı ve bu benim midemi bulandırıyordu. Normalde kana alışıktım, mesleğim gereği. Ama bu bambaşka gelmiştim. Yere düşmemek için yanımdaki polisten destek amacı tutunmuştum. Oda durumumu anladığından beni kucaklayıp az önce geldiğimiz koridora doğru götürmüştü. Sonrasını ise hatırlamıyordum. Muayene odasında uyandığımda birkaç hemşire başımda bekliyordu. O polis yoktu ama hastane polis kaynıyordu. Uyandığımı hören hemşirelerden biri dışarıdaki polislerden birine haber vermişti. Etrafa baktım ama beni kurtaran çevik kuvvet polisi yoktu. Gözlerim odada dolaşırken bir an boş panoda ki tek kağıda kaydı. Bu odayı bugün ben kullanmıştım ve panonun tamamen boş olduğuna yemin edebilirdim. Dengemi sağlayıp ayağa kalkmaya çalıştım ama Açelya izin vermedi. Nefesimi zar zor toplayıp "Pano, panoda ki kağıdı bana verebilir misin?"dedim. Açelya kağıdı avuclaeimin içine bıraktığında tereddüt etmeden kağıdı açıp okumaya başladım.

"Doktor hanım, mahkûmu başıboş bırakmak benim hatamdı. Sebep olduğumuz bu olay için sonsuz özürlerimi sunuyorum. Umarım bizi affedebilirsiniz. Dediklerinizi ve neşteri aldıktan sonra hemen yanınıza koştum ama sanırım fazla geç kalmıştım. Gerçekten zekiceydi. Bu arada size sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. O şerefsizi öldüren kişinin ben olmasını sağladığınız için. Dileğimi yerine getirdiniz. Başka bir gün karşılaşırsak eğer size bir dilek borcum olsun. Umarım iyisinizdir. Başkomiser Ü.A."kağıdı kapatır kapatmaz Açelya'ya dönüp "Beni getiren polis nerede?"dedim. Açelya bilmiyordu, kimse bilmiyordu. Diğer polis içeri girdiğinde onada sordum ama oda bilmediğini söylemişti. Adam hakkı da hiçbir şey bilmiyordum. Hastanedeki sorgum bittiğinde sorgu için emniyete çağrılmıştım ama anca birkaç gün sonra gidebilmiştim. Hastanede beklerken Büge ile Elif gelmişti beni almaya. Ben Berk'i aramış, gel demiştim. Oysa o, arkadaşlarıma yener vermiş, Siz gidin ben sonra yanına uğrarım demişti. Birkaç gün sonra emniyete ifade için gittiğimde tekrar o polisi sordum ama çevik kuvvetlerden kimsenin ismi ü ve a harfleriyle başlamıyordu. Sonradan öğrendiğim kadarıyla operasyona sivil ekiplerden de katılanlar olmuştu ve onlarda önlem amaçlı çevik kuvvet üniforması giyinmişti. Belki de o polisi bulamamamda ki en büyük neden buydu. Tabii anısıyla beraber. Polisten kalan o notu hala cekmecemde saklıyordum. Belki bir gün karşılaşırız diye. Çünkü bunu gerçekten umut ediyordum. Ve o polis şimdi karşımdaydı. Ümit başkomiser tam karşımdaydı...

Loading...
0%