Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@sahrakendirci

Acı her yerdeydi. Ruhum kanların içinde kalmış katran karası olmuştu. İçimde açılan boşluk bu kez fizikseldi. Nefesim boğazımdan kor misali geçerken yaşların doldurduğu gözlerimi aralamaya çalıştım. Belki bir umut gelirdi diye bekliyordum. Hala onu bekliyor ve geleceğine inanıyordum. Vazgeçmeyen daha doğrusu vazgeçmek istemeyen yanımla yaşama tutunmaya çalıştım. Kafamın içinde aynı anda o kadar fazla düşünce vardı ki acıma bile odaklanamayacak hale gelmiştim. Elimi kaldırmaya çalıştım fakat büyük bir uyuşukluk vardı. Karanlık odanın içinde yanımda tanımadığım başka bir cesetle ölüme terk edileceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. En azından buna babamın sebep olacağı...

Son nefesimi veriyordum sanki, ne bir çaba vardı içimde ne bir yaşama istek. Ben sanırım hak ettiğim sonu yaşıyordum. Öyle kimsesiz , öyle sessiz ve temiz bir ölüm...

YAZARDAN

Adam merdivenlerin sonunda ayağı takılıp düştüğünde hırsla ayağa kalktı yeniden. Son bir çaba ile ileri atılan bedenine çarpan adamları bile görmüyordu gözü. Elleri korkudan titriyordu korkudan. Yetişememek , pişmanlık , vicdan azabı, kaybetme korkusu hepsi bir olmuş saldırıyordu hep bir yandan. Neden olduğunu bilmediği acı her yanını sarmışken son basamağı da çıktığında kapının önünde yatan bedenlerle ayakta sallandı. İçeri girmişlerdi. İçeri girmiş ve onu görmüş olabilirdiler öyle değil mi. Babası kızını görmüştü dimi.

İhtimaller bir bir kafasına doluşurken titrek bir nefes verdi korkuyla. İçinden bildiği tüm duaları etmeye başladı. Eğer ona bir şey olduysa bunu kendisine bile açıklayamazdı. Buna yüreği yetmezdi.

Adımları telaşlı ama bir o kadar da tedirgindi. Yerde yatan iki cesedin önünden geçip odanın parçalanan kapısına kaydırdı bakışlarını. Kapıyı mı kilitlemişti korkudan. Korku ile karanlık odanın içine gözlerini çevirmeye başladığında yerde yatan beden ile kapıdan destek almak istedi. Yerde cansız yatan bedeni ile öylece odada kalmıştı. Kimsesiz, savunmasız...

İçine dolan her bir acı bir bir bıçak olup tenine batmaya başladı. Bu öyle bir şeydi ki kendisine bile tarif edemezdi . Arkasından gelen adım sesleri kim oldukları umurunda bile değildi. Orada öldürseler kafasına silah dayayıp her türlü işkenceler yapsalar bu acıyı hissedemezdi. İntikam almak isteyen kendisiyken her şeyi alınıp geride bırakılmış neden o olmuştu?

"A-abi" kardeşinin sesi ile kendine biraz olsun geldiğinde hızla odanın içine doğru koşarak yerde yatan bedeni kucağına aldı. Tedirgin parmakları her yere bulaşmış kanın kaynağını bulmak için nafile bir çabaya girdi. Ağzından dökülen manasız kelimeler anlaşılmıyordu. Histeri krizine girmiş misali en büyük vicdan azabını ellerinin arasına almış bir umut yaralarına bakıyor dudaklarından adı dökülüyordu.

"Hayır hayır lütfen bunu bana yapma ne olur yapma beni bu acıyla bırakma lütfen Tamay özür dilerim lütfen Tamay özür dilerim"

"Abi gitmemiz lazım" kardeşinin seslenmeleri genç adamı etkilemezken gözlerinden bu yaşına kadar dökülmeyen yaşlar kadının saçlarında kaybolmuştu. Umut adam için o an yok olmuş ellerinin arasından kayıp giden kadın ise onun en büyük yarası olmuştu.

Adamı zorla kadından ayıran ekipler kadının yaralı bedenini sedyeye almış ambulansa bindirirken kalabalığın arasında ne olduğunu anlamaya çalışan Hakan Karaman kızını sedyede gördüğünde elindeki silahı bırakıp ambulansın peşinden koşmaya başlamıştı.

Kimse kimseyle ilgilenemiyor ne olduğunu anlamıyordu. İki tarafta büyük bir ihanete uğramıştı. Kim ne yaptı , neden yaptı hiçbir fikirleri yoktu. Ortada kurban olarak seçilen masum bir kızın cansız bedeni vardı.

^^

Annem saçlarını tararken aynanın karşısında onu izleyen minik bedenime bakıyordum köşeden. Evet bir rüyanın içinde olduğumun farkındaydım fakat uyanmak istemiyordum. Gerçek olamayacak kadar his yoktu şuan içimde çünkü. Acı yoktu, mutluluk yoktu, heyecan , korku bunların hiçbiri yoktu şuan bende. Arafta kalmış anılar içinden sürekli yeni birine atlıyordum. Üzerimde büyük bir uyuşukluk tenimde ürperti vardı sadece. Dışarıdan hiç ses gelmiyordu. Sadece huzurluydum. Evet çok huzurluydum çünkü düşünmüyordum. Beynimi sürekli delip geçen anılar acılar yoktu zihnimde. Ben belki de ilk defa bu kadar düşüncesiz kalmıştım. Rahatlıkla derin bir nefes almak istemiştim. Evet ölmedim bunu nefes alabildiğimde hissetmiştim. Çünkü eğer ölseydim bunu hissedebilirdim . Ya da en azından öyle sanıyordum. Ölüm böyle bir şey değildi sanırım. Yani inandıklarıma göre daha farklı olması gerekiyordu.

Boğazımdan susuzluk hissi kendini gösterdiğinde yutkunmak istediğimde göğsümün ortasında yakıcı bir acı hissederek gözlerimi açtım hızla. Yeni yeni ince ince acı geliyordu. Gözlerimi birden açmamla ışık hızla harelerimden içeri süzülerek canımı yaktığında ellerimi beyaz ışığa doğru tutmak istedim.

Kollarımın üzerinde hissettiğim baskı ile başımı yavaşça sola doğru çevirdim. Şuan ne hissedeceğimi ya da nasıl bir tepki vereceğimi bilmiyordum. Ben sadece kaybolmuştum sanırım.

Ellerini koluma bastırmış adamla çatılan kaşlarıma mani olamadım. Bu adam ne yapıyordu burada. Ne alakaydı yani. Konuşmak için ağzımı açtığımda kuruluk hissi tekrar belli etti kendini. Evet susamıştım.

"Su vereyim ben sana" kenardan uzandığı bardağın içine pipet koyup başımı hafifçe kaldırıp bir yudum su almama yardımcı oldu. Öylece izliyordum ne yaptığını. Açıklama yapmasını isteyen yanımla kaşlarımı daha da çattım.

"Doktoru çağırayım ben birde bi baksın sana sonra konuşuruz olur mu" kendi kendine konuşan ve cevap veren adam bana ne kadar tanıdık olsa da tanınmadık gelen tavrı karşısında daha da ürperdim ve başımı salladım onaylarcasına. Açıkçası şuan cidden ne doğru ne yanlış bilemiyordum.

"Evet sonunda gözlerinizi açabildiniz Tamay Hanım bir an uyanmayacaksınız diye çok korktuk." Doktora pek de benzemeyen ama doktor gibi önlük giyen adam benim hala rüyada olduğumu açıklıyordu. Ah kahretsin anılardan halüsinasyonlara geçmiştim demek ki.

"Beyninde bir sorun yok değil mi çünkü şuan normal durmuyor." yanımda duran adam ah şey Almanyadan solistlik yaptığım dönemde olan arkadaşım Serdar konuştuğunda gülerek gözlerimi yumdum. Yani ölmüş te olabilirdim. Bilmiyorum bu süreç diğer insanlarda nasıl oluyordu anlamıyordum benim kafa farklı çalışıyordu herhalde.

"Kutay saçmalama gayet iyi her bakımdan sadece anlamaya çalışıyor" Kutay mı? Göğsüm ağrımasa buna katıla katıla gülerdim. Zihnimde daha yaratıcı bir isim olamazdı gerçekten.

"Tebessüm etti abi bak valla gördün mü bence geri uyutalım"

"Kutay uyanması için bir hafta bekledik farkında mısın acaba" bir hafta mı dedi o. Nasıl bir hafta yani. Bana hiçte öyle bir hafta gibi gelmemişti bu dönem. Bir iki anılık bir zamandı ne ara bir hafta olmuştu .

Bir dakika bir hafta ben burada yattıysam babam , kardeşlerim, Cihangir ne olmuştu onlara yani ne yapmışlardı. Düşmanlık daha farklı daha kötü bir hale mi gelmişti. Kan dökülmüştü sonuçta öyle değil mi. Bu durumu daha kötü hale getirmişti. Ah Selma annem ne yapıyordu.

Gözlerimi hızla açarak yüzlerine baktım. Evet kanlı canlı karşımda duruyordular ve gayette de ciddi bir ifade ile bana bakıyorlardı. Peki ne oluyordu şuan?

"Ben yaşıyor muyum"

"Abi bak valla bence uyut-" Ser- yani Kutay olduğu söylenilen Serdar yani Serdar görünümlü Kutay of aman her ne haltsa o adamın kafasına vuran doktor samimi bir tavırla gülümseyerek bana doğru yaklaştı ve ellerini yaranın üzerinde gezdirip kontrolleri yapmaya başladı. Evet şuan cidden normal bir tepki vermiyordum. Bunun farkındaydım. Kendime gelmem gerekiyordu çünkü delirmiş olabilirdim. Daha kötüsü ailem delirmiş olabilirdi.

"Bakın ben anlamıyorum en son ben odadaydım" olanları hatırlamaya çalıştım fakat hiçbir şey yoktu geride. Sadece boşluğa düşmüştüm derin bir acının ardından. Gerisi yoktu. "Yani babam, abilerim benim bir ailem var" plan konusundan bahsetmek ne kadar doğruydu bilemiyordum.

"Sakin ol sen vurulduğunda seni sedye ile hızla hastaneye kaldırdık ve Farah benden rica etti Aydın abi ile seni acilen ameliyata soktuk ve ardından buradasın işte."

"Vay be abi ilk defa seni bu kadar uzun konuşurken gördüm". Kutay sert ama tuhaf bir ses tonuyla kenardan konuşmaya dahil olduğunda anlamayan gözlerle etrafa bakınıyordum.

"Hey üzerine gitme kocamın." sonunda gerçekten tanıdık bir yüz görmenin mutluluğu ile yattığım yerde rahat bir nefes alıp delirmediğime şükür ederek gözlerimi kapadım bir kaç saniye.

"Tamay beni hatırladın mı" temkinle yaklaşıp baş ucumda bulunan sandalyeye oturan kadına gözlerimi açmadan cevap verdim.

"Evet Farah"

"Peki o zaman hayatım Tamay'ı daha rahat bir hale getirir misin konuşacaklarımız var" Farah doktor olduğunu düşündüğüm adama ithafen konuştuğunda yattığım yatak yavaşça yükseldi ve ben nihayet oturur pozisyona geçtim.

"Evet Farah bana ne olduğunu açıklar mısın kafayı yemeden lütfen" Serdarın yüzüne yani Kutay'ın yüzüne baktım hırsla ne dolaplar dönüyordu anlamam gerekiyordu.

"Peki canım öncelikle sen vurulunca acil ekip gibi girip seni aldık ve kocam ameliyatını yaptı yedi gündür uyuyordun sende işte. Aydın Bey de senin gözlerini açtığında yanında olmak isterdi fakat yurt dışına çıkmak zorunda kaldı aniden. Sağlığın gayet iyi şuan bir kaç aya tamamen iyileşeceksin diyebilirim." yüzüne öylece bakıyordum hala. Ne yani ee.

"Ailem nerde Farah babam abim O" onun adı dudaklarımın arasından çıkmazken içimde oluşan sızıya engel olamadım. Yapma artık kızım.

"Ah şey pardon senin yedini veriyordu ailen ve buna tabi ki de Cihangirler de katıldı." söyledikleri üzerine kahkaha atmaya başladım. Evet kesin ölmüştüm.

"Ben dedim uyutalım de-"

"Kes sesini bak hem sen ne alaka ya biri bana burada ne olduğunu anlatsın artık kafayı yemek istemiyorum ya da ben gidip görürüm." yerimden kalkmak için harekete geçtiğimde ellerimi tutanlarla yerimde durdum. Evet çırpınamıyordum bile.

"Tamay sakin ol. İhanete uğradık. Her iki tarafta ihanete uğradı biri planı biliyormuş ve baban ile Cihangire oyun yaptılar. Şuan kısacası birlik olmuş bu kişiyi arıyorlar." ihanet mi.

"Nasıl yani beni babam" ah hayır son anda kulağımda çınlayan o ses kadın ismi. Evet biri daha vardı.

"Baban kararsız kalmış ve geri dönecekken bir anda başkası ortalığı karıştırdı biz babanı takip ederken hedefin sen olduğunu anlamadık. Özür dilerim şahsen" Bilerek planlı bir suikasttı yani bu durum peki neden.

"Beni neden ölü olarak gösterdiniz peki".

"Ah şey teşkilatın senin hayatına verdiği önem çok büyük ve açıklayamayacağım şeyler var ve Aydın böyle uygun gördü tehlikedeydin ve kim olduğunu amaçlarını bilmiyoruz. Sadece senin şahsına yapılmadı bu ihanet. İçimizde de hain var ve öyle işte" ve öyle işte mi. Birini öldü olarak gösteriyordu ve öyle işte mi.

"Saçmalamayın yani kim benden ne ister bir de ne alaka öldü göstermek bu çözüm mü "

Sorularım arasında kaldığında kafasını eşine çevirdi ve öylece gözlerinde birbirlerine söylediklerine bakındım. Sözsüz bir anlaşma geçti aralarında. Doktor olan adam başını olumsuzca salladı.

"Ben gideyim artık malum benim tasdiklemediğim bir konu ve ben olayda yokum her manada anladınız mı. Yapamam bunu arkadaşıma." adam özür dileyen bakışlarının ardından odadan hışımla çıkarken Farah ve Kutay da ona eşlik ettiler. Evet beni burada bıraktılar.

Ne kadar o halde kaldığımı bilmiyorum fakat çok bunalmıştım. Sorularım vardı görmek istediğim kişiler vardı ve ben burada yatmış boş boş duvarı izliyordum . Harika. Gerçekten böyle olmayacaktı işler tamamen sarpa sarmış bir durumdaydı.

İçimde yerini belli eden sızı ruhumun her bir yanına sarılmıştı. Yerimden tekrar kalkmak için hamle yaptığımda göğsümün ortasında duran yara kendini belli etti. Zaten sızlıyordu şimdi tam bir yanma hissi oluşturmuştu. Kurşun yarası ciddi manada kötü oluyormuş bunu da deneyimlemiş olmuştuk.

Kapının açılmasıyla gelene boş boş baktım. Her şeyi anlardım da bu adamın ne işi vardı onu anlamıyordum işte. Yüzüne tüm nefretimle bakıp bir açıklama yapmasını bekledim. Herkes mi beni kandırmıştı. Hayatımda olan her insan mı yalan söylerdi anlamıyordum.

Ben hayatıma dair her şeyi saklamaya çalışırken aslında benim hakkımda her detayı biliyor muydu yani. Neden yanımdaydı. Neden yalan söylemişti?

"Bakma şöyle" ruhsuz sesi kulaklarıma dolduğunda düşüncelerimi bir toz bulutu misali dağıtıp daha dikkatli baktım yüzüne. Ne bekliyordu aa merhaba seni gördüğüme çok sevindim dememi falan mı?

"Ne bekliyorsun nasıl bakmalıyım şuan?" ben şuan nasıl bir ruh halindeyim neden kimse anlamıyordu. Normal miydi şu yaşadıklarım. Bir ben mi abartıyordum?

"En azından beni gördüğüne sevinmeliydin. Biz iyi arkadaştık hatırlarsan." Arkadaş?

"Birbirini tanıyan iki insan arkadaş olabilir diye biliyordum ben." yanıma doğru gelmekten vazgeçip odada bulunan pencerenin önüne doğru adımladı ve camı açıp soğuk havanın içeri girmesine neden oldu.

"Sen de kendini pek doğru tanıtmadın dimi. Hem çok yakın olmaya gerek yok diyen de sendin hatırlatırsam." pişkin hali ağzının ortasına bir tane geçirme isteğimi tetikliyordu.

"Ben olmak istediğim kişi olarak tanıttım kendimi. Yalan değildi diğer adım Tamay." istemsiz bir savunma ve saldırma hali vardı üzerimde. İçimde aynı anda milyonlarca his vardı ve ben sadece burada yatarak çıkaramıyordum hıncımı.

"Tamam sakin ol ben senin düşmanın değilim amacım da seni korumaktı zaten." ona daha ne kadar yalan söyleyebilirsin bakışımı attım. Neyden ? Kimden? "Ah cidden de o kafanın içi nasıl çalışıyor anlamıyorum . Tamay affedersin ama salak biri gibi durmuyorsun sen . Anlamadın mı olanı. Biz seni en başından beri takip ediyoruz. Sen bizi yani teşkilatı küçümsemeye devam et ama inan her an ensendeydik biz. " beni neden bu kadar koruyorlardı. Anlamıyordum gerçekten.

"Ben sizin için neden önemliyim ki?"

"Sen değil senin üzerine yapılan anlaşmalar abin ve senin bize vereceklerin . Anlıyorsun değil mi beni" ona nasıl bakıyordum hiçbir fikrim yoktu ama o sanki bir salağa anlatır gibi davranıyordu.

"Abin en başından beri senin nerede olduğunu biliyordu ve seni uzun süredir Cihangir'in aradığını da biliyorduk. Ha bir de babana karşı güzel bir kozsun." Sözleri hiçbir duygu barındırmıyordu. Sanki ben bir maldım ve pazarlıklardan satılması gereken yerlerden bahsediyor gibiydi.

"Sağ ol değerimi belli ettiğin için ya" yatakta biraz daha kaydım ve başımı tavana çevirdim. En azından orada olan arkadaşlarım için saf ve temiz kimse için olmadan bir değerim olduğunu düşünmüştüm. Ama ne gariptir ki ailem ve onların mükemmel etkilerinden kaçamıyordum.

"Hayır yanlış anladın beni. Sen" durup yavaşça camı kapatıp bana doğru yaklaştı ve yatağın kenarında bulanan sandalyeye oturdu. Yüzünde şimdi daha tanıdık bir ifade vardı. Daha Serdar gibi bakıyordu.

"Sen çok iyi bir dosttun her zaman benim için. Ama görevler ve elinde olmayan kararlar vardır. Beni zamanla anlayacağını düşünüyorum. Ne de olsa artık her gün beni göreceksin."

"Nasıl yani"

"Ah şey bizim ekiptesin yani şey de olabilir sonunda ait olduğun yere geldin " ait olduğum yer mi. Bu kadar nasıl emin olabiliyordu her şeyden.

"Kurşun yarası öldüremedi kafayı yedirtelim dediniz değil mi"

"Hhahah ilahi Tamay daha ne kurşunlara atlayacağız beraber. Bu kadar kolay bir ölüm olmasını bekleme " sinirlerimin bozulduğundan olsa gerek bende onunla beraber kahkahalar atmaya başladım. Cidden sağlıklı düşünemiyordum bunu da tasdiklemiştim artık.

Kutay ile neredeyse bir saati aşkın süre sohbet etmiş ve neredeyse yüzü aşkın soru sormuştum . İnatla büyük bir sabırla her soruma ciddiyetle cevap vermişti. Kafamdaki oturmayan taşlar yavaş yavaş oturmuştu.

Onun anlattığına göre uzun zamandır takiptelerdi. Benim her yaptığımı dakikası dakikasına izlemişlerdi. Babamın kara para aklaması -ki bunu bende yeni öğreniyordum - uyuşturucu ihracatı silah kaçakçılığı gibi bir çok bağlantı olduğunu tabi bunun küçük bir ağ değil de büyük bağlantılar ve bir çok ismin daha olabileceğini, uluslar arası suç örgütleri bunlarla ilgili milyonlarca bilgi vermişti bana.

Her anlattığı konu üzerine detaylı düşünmeye çalışıyordum fakat bunun neresinde ben olduğumu anlamamıştım.

"Peki ben bunun neresindeyim" elindeki kahveden bir yudum aldı ve arkasına doğru yaslandı.

"Bugünlük bu kadar. Şimdi daha önemli işlerimiz var seninle. Ben sana karşı kendimi hala suçlu hissediyorum ve bunu bir şekilde ödeyebileceğime inanıyorum. "muzip parıltıların bulunduğu gözleri düşündüklerinin hayrıma hiç de iyi olduğunu göstermese de el mahkum başımı salladım ne diye.

"Kendi mezarını yurt dışına gitmeden görmek ister misin bak bu değişik bir deneyim olabilir ben senin için ben şahsen cenazende çok ağladım. " Gülerek normal bir olaydan bahsedercesine konuştuğunda istemsizce irkildim. Benim mezarım mı. Değişikti işte bu durum . Ölmeden ölü olmak ne bileyim çok ürkütücü bir durumdu.

"Komik mi"

"Evet değil mi bana baya komik geldi." yerinden kalkarak kapıya doğru yöneldi. "Ya çıkmadan şey de söyleyeyim helvan lezizdi bak" dalga geçerek odadan çıktığında arkasından boş boş kapıya baktım. Evet buradan sonra ruh ve sinir hastalıklarına gidip tedavi olmam gerekiyordu.

Gece yavaş yavaş gündüzü itelemeye başlamış ay bulunduğu yerden kendini göstermeye başlamışken hala odada aynı şekilde duruyordum. Hayır her şeyi anlardım . Teşkilat falan filan da insan yemek getirirdi dimi. Açlıktan ölmek üzereydim. Bir tabak yemek getirmemişlerdi. Midem artık isyan bayraklarını çekmişti.

Kolumda neredeyse bitmekte olan seruma baktım. Sanırım bir ara ben uyuyakaldığımda takmışlardı serumu.

"Evet hastamız nasıllar" sonunda görmek istediğim yüzle yerimden hızla kalkmaya çalıştım. Sonunda bana gerçek bir bilgi verebilecek bir adam.

"Aydın bey" ani hareketim sonucunda her zamanki gibi unuttuğum yara acıyarak yerimde soluklanmamı sağladı. Şe evet vurulmuştum değil mi?

"Lütfen ani hareket etme dikişlerin patlayacak ve sen zor bir ameliyat geçirdin Tamay farkında mısın ölümden döndün"sakin sakin yatağımın ucuna yaslandı ve babacan bir ifade ile yüzüme baktı.

"Ben burada kafayı yiyeceğim artık ne olur biri -mantıklı biri -açıklama yapsın bana" kastettiğim kişiyi anlayarak kahkaha attı ve üzerinde bulunan montu odada daha önce fark etmediğim koltuğun üzerine attı.

"Kutay mantıklı bir çocuktur aslında. Ama sen sinirlisin sanırım ona"

"Tabi ki de sinirliyim beni kandırmış aylarca."

"Ah Tamay çok küçük şeylere takılıyorsun şuan farkında mısın. Daha büyük sorunların var. " duraksayarak içimi okumak istercesine gözlerime derin derin baktı "Sen şuan ölüsün, aileler arasında barış sağlandı ve ihanete uğradık. Sen bunlara takılmıyorsun. Normal tepkiler vermiyorsun bu beni korkutuyor açıkçası."

"Ah şeyi unuttun kurşun yedim göğsümden . Bir şey dicem bunun izi kalacak mı." kahkaha atarak biraz da tedirgin bir halde yatağa dayalı ellerini çözdü.

"Bak işte bundan bahsediyorum . Sen cidden tuhafsın kızım. Ve evet izi kalacak maalesef." odanın içinde dolanmaya başladı. Sıkıntılı bir ifade belirdi yüzünde. İlk defa bu adam duygularını belli ediyordu.

"Tamay üzgünüm bu halde olman bizim suçumuz ama şunu bil ki hesabı sorulacak ortada daha büyük bir oyun var"

"Ne gibi" bende onun gibi ciddileşerek yerimde doğrulmaya çalıştım. Düşünmekten bunalmıştım ve sonunda cevapları alacaktım.

"Bunlar artık senin düşünmen gereken şeyler değil . Sen iyileşmeye ve yeni hayatına odaklan biz de buradaki işlere. Emin ol bu işler ufak şeyler senin önünde daha büyük sorunlar var" sözleri kaşlarımı çatmamı sağladı. Vücudum gerildi ses tonundan.

"Ne gibi" ruhum daraldı ve sanki aslında bunlar buzdağının görünen kısmıydı demiş gibi baktı gözlerime.

"Yeni hayatına bir ajan olarak başlamak mesela. Aramıza hoş geldin Tamay Hanzade Karaman. "

Ne demekti bu şuan. Ajan mı demişti o. Gözlerini tehlikeli bir halde kıstı ve benim hakkımda her detayı bildiğini gösteren o ismi söyledi.

"Ya da şey mi demeliydim SARA"

Loading...
0%