Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@sahrakendirci

2017

Karanlığın içinden yavaşça eve doğru ilerlemeye başladı kadın. Ruhu çoktan bedenini terk etmiş ve istemediği o acımasız kadın bedenini ele geçirmişti. Kan isteyen parmakları içindeki heyecanı bastırmak için sıktı. Yaşatacakları yaşadıklarının bedeli olacaktı. Ona yaşattıkları acıların en güzel bedeliydi kan dökmek. Başka türlüsünü öğretmemişlerdi ona.

Önünde bulunan duvardan hızlıca bedenini yukarı çekti ve korumaların duyamayacakları kadar sessizce bahçeye attı bedenini. Parmakları belinde bulunan silaha giderken bile o kadar sessiz ve yavaş hareket ediyordu ki kenarda bulunan köpek bile duymamıştı sesini. Yüzünde bulunan maskeyi biraz daha yukarı çıkardı ve ışıkların yeni kapandığı eve doğru adımlamaya başladı. Evin balkonuna yavaşça tırmanıp yazın sıcaklığından dolayı açık olan kapıdan içeri attı bedenini.

Aile fotoğraflarının etrafta bulunduğu salona şöyle bir göz gezdirip merdivenlere yöneldi. Kenarlarda bulunan kameraları aklının bir köşesinde yazdı. Çıkarken onları da halletmeyi unutmamalıydı.

Ölüm sessizliği olan evde ıslık çalarak yukarı çıkmaya başladı. İçinde oluşan mutluluk her halinden beli oluyordu. Sesindeki sevinç evin duvarlarına çarparak kulaklarından içeri girdiğinde merdivenin sonundaki odaya doğru ilerledi. Açık kapıdan görünen yatakta uzanan adam derin bir nefes almasını sağladı. Tiksintiyle içeri adımlarken yüzündeki ifadeyi silmeye çalıştı. Yatağın kenarında bulunan gece lambasını yakarak elinde bulunan silahın ucuyla adamı dürttü.

"Uyan" tek bir kelime adamın hızla gözlerini açmasına sebep oldu. Şokla açılmış gözler ilk başta karanlıkta başına yaslanan silaha daha sonra da kadına döndü. Yüzünde hızlıca korku dolu ifade geçtiğinde zevkten tebessüm etti kadın.

"K-kimsin sen" korkudan kekeleyen adam yataktan kalkmak için hamle yaptığında silahı tekrardan alnına bastırdı ve cebinden çıkardığı şırıngayı boynuna hızlıca bastırdı kadın.

O kadar hızlı hareket etmişti ki adam daha ne olduğunu anlayamadan ilaç damarlarından süzülmeye başlamıştı bile.

"Şşşşt doktor sakin ol sana masal anlatmaya geldim ne bu telaş." duygusuz sesi ile konuşan kadın adamı etkisiz hale getirdiğine emin olduğunda yavaşça köşede bulunan sandalyeyi yatağın ucuna getirdi ve oturdu. Silahın ucu hala adama dönüktü. Asla dikkati dağılmıyordu. Hataya yer yoktu onun kitabında.

"Bana ne verdin. Sen kimsin ne oluyor. Bak ah - dışarıda korumalar var evde kameralar dolu çıkmazsın buradan." adamın sözleri üzerine hızlıca gözlerini açan kadın korkmuş gibi parmaklarını dudaklarına götürdü.

"Hi çok özür dilerim ben gideyim o zaman." dalga geçen tavrı adamı daha da çok korkuturken bacak bacak üzerine attı kadın. "Salak mısın doktor?"

"Bak bana ne olduğunu söyle yardım edeyim para , para vereyim ne kadar istiyorsun?" düşünürcesine kafasına dayadı silahı kadın

"Ne kadar verebilirsin?"

"Ne kadar istersen bak ben önemli bir doktorum sen yeter ki söyle hesabında olur şuan"

Düşünürcesine şöyle bir etrafa bakındı kadın. Dudaklarından çıkacak tek kelimeyi bekliyordu adam. Vücudundan terler akmaya başlamış uyuşan kolları ile iyice panik sarmıştı bedenini.

"Cık . Sen benim kim olduğumu biliyor musun ? Sence paraya ihtiyacım var gibi mi duruyor?"

"Ne o zaman derdin söyle çözelim."

Geriye doğru yaslandı kadın. Kolunda bulunan saate kaydı gözleri sıkıntılı soluk çekti içine boynunu kütleterek gözlerini ovaladı yavaşça. "Sen hiç hayatındaki yalanları öğrenip bunların sebebi olan insanları tek tek öldüren prensesin hikayesini duydun mu. Iıı adı da şey Tamay Hanzade ." adamın gözleri duyduğu isimle yuvalarından çıkacak kadar açılınca bir çaba ile yataktan kalkmaya çalıştı. Korku işte şuan bedenini öldürmeye yetecek kadar yüklenmişti her yanına.

"Yat yat kalkma hemen heyecanlanma bu kadar devamını biliyorsun zaten . A şey siz başlatmıştınız değil mi doktor bey?" yüzünde bulunan kin yaşadığı acıları bir bir hatırlatırken derince nefes aldı. Yaşadıkları yaşatacaklarının bedeli olacak mıydı gerçekten.

"B-bakın ben bir emir kuluyum lütfen bana zarar vermeyin kızım var benim karım var lütfen." yalvarmaya başlayan adamın yüzüne tükürdü tiksintiyle.

"Aldattığın karın şiddet kullandığın kızın mı . Lan sen insan mısın ha " Adamın gözleri iyice kaymaya başladığında bayılmaya yaklaştığını anlayan kadın yerinden kalkarak silahı adamın alnına yasladı. Ufak bir vicdan kırıntısı dahi kalmamış gözleri boşlukta sallanırken tetiği çekmeden önce dudaklarından çıkan sözlerle gülümsedi.

"Sen bir tek benim hayatımı karartsaydın affederdim de böbreklerini aldığın çocukların ahı üzerimde kalır."

Evden çıkarken gülümseyen yüzü çalan telefonu ile solarken sıkıntılı soluk verip telefonu açtı.

"Tamay nerdesin sen kızım Bu saatte nasıl çıkarsın dışarıya." sokaktan bir taksi çevirdi.

"Geliyorum abi sakin ol"

"Kızım bu saatten nerden geliyorsun söylesene"

"Sara çağırdı abi bir işi varmış onun için yapmamı istedi."

"Yine mi Sara hayır kim bu kız anlamıyorum ki neyse beş dakikada evde ol" kapanan telefonla gülümseyerek duran taksinin camındaki yansımaya gülümsedi "Duydun mu Sara zor durumda bıraktın beni"

 

GÜNÜMÜZ

Duyduğum isimle zihnimin bir yanı meşgul olmaya başlarken anlamamış gibi adama bakmaya devam ettim. Bu her zaman yaptığım bir şeydi. Ben saklanma konusunda uzmanlaşmıştım.

"Anlamadım" ne kadarını bildiğini ya da sadece ağzımdan laf mı almaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Çünkü karşımda benden daha tecrübeli biri vardı ve ben bunu çok net görebiliyordum. Asıl göremediğim bu konuşma neden yapılıyordu.

"Bak kızım seninle emin ol uzun uzun bu konuyu konuşacağız ama öncelikle tüm bağlarını koparmamız lazım. Sana son kez aileni görme şansı veriyorum maşallah iyisin kalkarsın sen ayağa git ve aileni gör 2 saatiniz var unutma." sözlerinin ardından açılan kapı ile gelenin kim olduğuna bakmadan karmakarışık yüzüme doğru eğildi "Hata yapma Sara emin ol attığın her adım aldığın her soluk kafanda kurduğun her plan benim istediğim şeylerdi anlıyor musun beni" gözleri tehditvari bir şekilde kısılıp yüzümü taradığında başımı sallayarak onayladım onu.

Evet ne oluyordu bu adam ne demek istemişti hiçbir fikrim yoktu . Tek bildiğim ben yakalanmıştım ve şu karşımda duran adam da beni çok iyi tanıyordu.

"Hadi ama konuşmayacak mısın hala benimle." Kutay arabayı sürerken yandan bir bakış attı yüzüme . İçimden bir küfür savurdum. Ben o kadar dikkatli davrandığımı sanırken etrafımda ne olmuştu amına koyayım ya. "Tamam anlıyorum ihanete uğradığını düşünüyorsun ama bak bir de şu tarafından bak aynı taraftayız. Hala arkadaşız. " ukala tavrı daha çok sinirlerimi bozsa da gülerek ona doğru döndüm.

Saçları ve sakalları kesilmiş yüzüne daha bir sert ifade vermişti. Kulağında bulunan siyah kulaklık belindeki silah gözündeki siyah gözlük -ah evet işte şimdi bir istihbaratçı gibi duruyordu.

"Sizin işiniz gücünüz yok koskoca devlet beni mi takip ettiniz o kadar yıl" sözlerim üzerine gülmeye hatta ve hatta kahkaha atmaya başladı.

"Tamay sen gerçekten zeki bir geri zekalısın. Anlamadın mı yaptığın şeylerin arkası nasıl örtüldü örgütler nasıl tepene binmedi yada sen hiç şu yandan düşündün mü bilgiler eline nasıl bu kadar kolay geçiyordu." gözlerim kısıldı sözleriyle. Ben kendi çabalarımla uzun uğraşlar sonucu bulduğum bilgileri onlar sayesinde mi nasıl ya yandan bir bakış attı ve elini saçlarımın arasında gezdirdi köpek sever gibi. Evet köpek sever gibi. " Çalıştır saksıyı biraz."

"Nasıl yani en başından beri biliyor muydunuz?"

"Bak bence sen şuan bunları bana sorma asıl konumuza odaklan senin cenazene gidiyoruz yani daha doğrusu cenaze namazını kaçırdık çoktan 7 gün oldu tabi öleli mevlütüne gidiyoruz ama olsun ben bir tabak helvanı yemeden dönmem vallahi." tüylerim diken diken oldu. Benim cenazemden bahsederken bu kadar rahat olması normal miydi?

"Sen hep böyle miydin yoksa bana mı rol yapıyordun? Bu ne dalga havaları".

"Sen hep böyle miydin yoksa bana mı rol kesiyordun" soruma sorduğu soru ile koltuğa daha çok bedenimi yaslayıp şapkayı gözlerime doğru çektim. Bu adama laf yetişmezdi ve ben gerçekten de hem ruhen hem de bedenen yorgundum.

"Geldik" kapadığım gözlerimi sesi ile açtığımda bulunduğumuz yere doğru bakındım. Bir mezarlığın içinde duruyorduk. Arabadan inip benden tarafa doğru dolandığında içimdeki ürpertiye engel olamadım. Ben neye bulaşmıştım?

"Hadi gel bakalım" açtığı kapıdan gözlükleri takıp çıktığımda kimsenin olmadığı mezarlığa baktım. Bir kuş dahi uçmuyordu etrafta.

"Neden kimse yok"

"Neden birileri olsun mezar burası" önümden temkinle ilerlerken elini geriye atarak omuzuma kolunu attı. "Dikkatli olalım biz yine de başını kaldırma çok" bu halleri o kadar yabancı geliyordu ki.

Mezarların arasından ilerleyerek bir mezarın başında durduğumuzda başımı kaldırıp üzerinde yazan isime baktım. TAMAY HANZADE KARAMAN. Sanki gerçekten ölmüştüm ve beni buraya gömmüşler gibi bir his vardı içimde. İçimden geçen soğuk ürpertiye engel olamadım. Ölmek bu kadar mıydı?

Mezarın üzerinde duran bir buket papatyaya doğru ilerledim. Papatyalar yeni toplanmıştı. Toprağı karıştırdım yavaşça. Peki ceset?

"Nasıl inandılar. Yani ceset?" düğümlenen boğazıma engel olamadım. Sonuçta burada biri yatıyordu öyle değil mi?

Cevap vermeyen adamla başımı kaldırdığımda ellerini açmış dua eden bir Kutay ile karşılaşmak bozulan sinirlerimi hepten alt üst etti. Bu adam benim için mi dua ediyordu. Kahkaha atmaya başladım. Evet evet delirdim ben .

"Ya Ku-Kutay ne ahahaha yapıyorsun sen ay ağlayacağım gülmekten sinirlerim bozuldu." sanırım çok bile tutmuştum.

"Şşşşt gülme kız mezarlıkta hem senin arkandan okuyorum işte hayırlı bir arkadaşım bak cenazeme bile geldi dersin" ciddi tavrı beni görmesiyle bozulurken o da gülmeye başladı. "İyi bilirdik seni Tamay." sesi içimde daha çok kahkaha isteği uyandırırken ne kadar orada öyle kaldık ne kadar kahkaha attık kestiremiyordum artık. Bir ara tabi benim uzun istediğim ve uğraşlarım sonucunda Kutay ile benim mezarın başında selfie yapmıştık. Absürt bir olay.

"Evet sıra geldi helvaya" arabaya beraber bindiğimizde şöyle bir mezarımın bulunduğu yere baktım. O kadından uzak diğer aile fertlerimizle yan yana olan mezarıma. Sanırım ölseydim gerçekten de o kadının yanında yatmak istemezdim. En azından bunun için minnet duydum babama.

"Gerçekten eve mi gireceksin" arabayı ana yola çıkardığında yandan yandan göz kırparak önüne döndü.

"Evet tabi ki de gireceğim ikimize de helva kapıp çıkıcam."

"Ya seni tanırlarsa ya kimsin derlerse ne diyeceksin. "

"Tamay sen benim kim olduğumu hala anlamadın değil mi gölge gibiyim ben. Hem içerden almam gereken şeyler var." kenarda duran sigaraya uzanıp bir dal yaktım kendime.

"Ne gibi alman gereken şeyler" o da benim gibi sigaradan bir dal çıkardı ve çakmakla yaktı. İçine çektiği dumanı hızla geri verdi.

"Senin bilgisayarın"

Bizim evin tam karşısında evi ve bahçeyi net gören bir yere park ettiği araba ile hayretle Kutay'a döndüm. Evi bu şekilde net gören bir yer olduğunu ben ile bilmiyordum.

"Bizim de var kendimize göre şeklimiz." başına geçirdiği şapka ile silahını hızla kontrol ettikten sonra kazağının ucuna bir iğneden bile ince iğne gibi şeyler yerleştirdi. Tam olarak anlayamadığım yanına aldıkları sanırım kendisini korumak içindi.

"Sen burada bekle sakın çıkma dışarı unutma görülürsen ailen seni bulamadan alnından damgalanırsın. " Kulağında bulunan alete dokunup "Hazır mı her şey" diye sorduğunda başını olumluca gelen cevapla sallayarak "Tamam giriyorum" diyerek arabadan çıktı. Onun ardından öylece baka kaldım. Evde adamları mı vardı.

Bahçenin kalabalıklığı ruhumu daralttı. Bu kadar insan benim cenazem için mi toplanmıştı sahiden. Beni tanımıyorlardı bile. Simsiyah giyinmişler gözlerinde gözlükler kadınların başlarında siyah bir örtü kimisi ağlamaklı kimisi neden geldiğini bile bilmiyordu. Samimiyetsizlikleri midemi bulandırdı. Bu adamlar ve kadınların içlerinden kaç tanesi baş sağlığına gelmişti gerçekten. Akın abimin bahçenin en köşesinde oturmuş öylece boşluğa bakan gözleri ile durması bir an beni sarstığında arabadan çıkmak istedim. Yıkılmıştı. Uzaktan görebildiğim kadarıyla üzeri toprak olmuş öylece boşluğa bakıyordu.

İçim parçalandı. Benim ne hakkım vardı onlara bunu yaşatmaya. Beni benden çok seven üç insandan birine bunu yaşatmaya ne hakkım vardı benim. Vicdanımın sesi her yanıma işlemişken kapıya uzandım yeniden yapamazdım. Tam açıp dışarı çıkacakken evin kapısından çıkan adamla yerimde kaldım. B-bizim eve mi gelmişti. Ölümüm bu kadar mı etkili olmuştu.

Akın abim adamı görmesiyle öfke ile yerinden kalkarken babam Barbaros abim ve onlardan bir kaç kişi araya girdi. Sesleri olduğum yere gelmese bile sakinleştirmek için konuştuklarını anlayabiliyordum.

Cihangir sıktığı yumrukları kas katı olmuş çenesiyle bir an öne doğru fırladı. Bağrışlar etrafta koparken önüne kardeşi ve abim geçti hızla. Kendi aralarında bir şeyler söylerken yeniden bir atakta bulunmasıyla babası geçti bu sefer karşısına . Ne söylediyse yumruğunu gevşeterek hızla bahçeyi terk etti Cihangir. Neydi şimdi bu.

Kafam o kadar çok karışmıştı ki hiçbir şey anlamıyordum. Babam abimler nasıl o aile ile barışmışlardı. Ne olmuştu ben aradan çekilince. En önemlisi de Cihangir neden o kadar sinirliydi.

"Geldim" arabanın kapısının açılması ve içeri Kutay'ın girmesiyle arabanın kenarında bulunan silahı ona doğrultmam bir oldu. Bir başkası geldi sanmıştım. Korkuyla aldığım nefesi geri verdim.

"Sakin sakin" verdiğim tepkiyi beklemiyor olacak ki ellerini havaya kaldırdı hızla. "Tamay benim indir silahı." göğsümün hızlı çarpması yaramın sızlamasına sebep olurken elimi belli belirsiz göğsümde tuttum.

"Ben korktum bir an"

"Tamam sakin ol yaran mı açıldı bakayım iyi misin" gözleri ellerimi takip ederken başımı salladım hayır dercesine. Yeniden bahçeye döndü bakışlarım.

"Ne oldu tam olarak Kutay O yani şey " başımı eğdim acıyla ismi dudaklarımın arasından çıkmak için can atarken kestim sözümü.

"Cihangiri mi diyorsun" bana doğru dönmüş aynı şekilde bahçeye bakmaya başlamıştı. Sessizce başımı salladım.

"Bir anlaşma yaptı iki aile .Seni kimin öldürdüğünü bulmak ve aralarındaki haini yakalamak istiyorlar. İki tarafta çok üzüldü bu duruma." sözleri üzerine ellerimi sıkıca bastırdım birbirine. Aciz bir varlık gibi bana üzülmesine mi sevinecektim gerçekten. Ah ne aptal bir insandım.

"Anladım" daha fazla bir şey duymak istemiyordum. Eğer benim ölümüm onların işine yaradıysa susardım bende . Ölü kalırdım.

"Al bak masraftan kaçmamışlar valla çok güzel " gerçekten de helva mı getirmişti o?

"Ya Kutay sen manyaksın" kucağında bulunan bilgisayarımı arka koltuğa koyup helva tabaklarından birini uzattı. Beni normal insan bulmuyordu ben emindim artık.

"Cevizli mi " ona uyarak elinden tabağı alıp yemeye başladım.

"Fındıklıda vardı ama cevizli daha güzel" öylece oturmuş arabada benim helvamı yerken konuşmaya başlamıştık. Bu durum gerçekten akıl karı değildi.

"Eee yeni hayatına merhaba diyelim mi" arabayı çalıştırırken geriye doğru uzanarak bilgisayarımı aldım elime. Sanırım yeni hayatım eskisine göre daha renkli olacaktı.

"Bugün helvamı yedim yasımı tutmalıyım yarın diyelim" sözlerim onu gülümsetirken merkeze doğru yola koyulduk. Ben bilmediğim bir yolda ailemi sevdiğim adamı geride bırakmış onlar uğruna yaşamaktan vazgeçmiştim.

Ben sadece sevdiğim adam, abilerim ve annem için kendimden vazgeçmiştim.

Ben Tamay Hanzade Karaman artık sırların olmadığı tüm gizli kapaklı işlerimin açığa çıktı bir hayata doğru adım adım yola koyulmuşken gerimde bıraktığım babamla kapanmamış olan hesabım üzerine yemin ettim.

Ben Tamay Hanzade Karaman sana yemin ederim ki bir gün karşına çıkacağım ve beni olduğum kadın olmaya mecbur bıraktığın için çocukluğumu yaşamadığım her gün için. Günahının diyetini o kadınla büyüyerek bana ödettiğin için senden hesap soracağım baba. Bu benim sana sözüm olsun

Loading...
0%